Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın hakem Halil Umut Meler’e yumruklu saldırısı sonrası ara verilen ligler salı günü yeniden başlayacak. Normal akışına dönmeye hazırlanan futbol dünyasında "yeni bir başlangıç" çağrılarının ne kadar gerçekçi olduğu ise tartışma konusu. Saldırının ardından geçen altı günde atılan adımlar, yumrukla hesaplaşmak yerine olayın adli bir vaka olarak arkada bırakılmak istendiğini gösteriyor.
Pazartesi akşamı yumruklu saldırının görüntülerinin sosyal medyada yayılmasıyla birlikte ilk olarak Faruk Koca’nın geçmişi merak konusu oldu. Kısa sürede Koca'yla ilgili bilgiler ortaya serildi. AK Parti'nin kurucu üyelerinden olması, iki dönem milletvekilliği yapmış olması, Erdoğan’ı baygınlık geçirdiği arabadan camı balyozla kırarak kurtarması…
Koca’nın geçmişiyle ilgili bilgiler yayıldıkça saldırının ardından ceza alıp almayacağından da şüphe edildi. Hatta Halil Umut Meler'in tutuklanabileceğine yönelik tatsız şakalar bile yapıldı. İşin doğrusu, kimseye şüphesinde haksız olduğu da söylenemezdi. Ama öyle olmadı.
Önce Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, olay hakkında adli soruşturma başlatıldığını açıkladı. Ardından Erdoğan saldırıyı kınadığını belirten bir paylaşım yaptı. Sonrasında Faruk Koca’nın gözaltına alındığı bilgisi geldi. Ertesi gün de tutuklandı. Üstelik tutuklandığı sıralarda AK Parti MKYK’sı da Koca’nın partiden kesin ihracı için disiplin süreci başlatmıştı. Koca, tutuklandığı günün akşamı Meler ve ailesinden özür diledi, Ankaragücü başkanlığından da istifa etti. Birkaç gün sonra da kurucusu olduğu AK Parti’den istifa etti.
Özetle, şüphelenildiği gibi Koca’ya sahip çıkılmadı, olayın üstünün örtülmesi için uğraşılmadı. Aksine hem partisi hem kulübü, yumruğunun sorumluluğundan kaçınmak için Koca’yı üstlerinden attılar.
Kulüp, kısa sürede yeni başkanını belirlerken hem CHP’li belediye başkanı hem AK Partili vekil ve bakanlar tarafından sahiplenildi.
Faruk Koca kendi yalnızlığına terk edilirken saldırının ardından hastaneye kaldırılan hakem Meler’e ise samimiyeti sorgulanacak derecede bir ilgi gösterildi. Bakanlar, federasyon, hakem arkadaşları tek tek ziyarete gitti. Hatta telefonla arayan Erdoğan, başhekime Meler’in bir gece daha istirahat etmesinin daha isabetli olacağını bile söyledi. Taburcu olmasından İzmir’deki evine ulaşmasına kadar kalabalık bir basın grubu tarafından takip edildi. Evinde de Ali Koç ve birkaç kulüp başkanı tarafından daha ziyaret edildi.
Peki Faruk Koca'yı tutuklayıp kulübe sahip çıkınca, ligleri 3-5 gün tatil ilan edip Meler'e orantısız bir şefkat gösterince her şey temizlendi mi? Faruk Koca siyasi ilişkilerinden bağımsız, futbol dünyasından izole yaşayan, kendi başına öfke nöbeti geçirip sahaya atlayan bir meczup muydu? Herkes saldırıdan sonra yapması gerekeni yaptı diye bu yumruğu yaratan koşullardaki sorumluluklarından sıyrıldı mı?
FUTBOLUN EN BÜYÜK AKTÖRÜ
Bir sektör olarak futbolun görünür olan birden çok aktörü var; TFF, MHK, kulüp başkanları, menajerler, yayıncı kuruluş, tribün, hakemler, teknik direktörler, futbolcular... Bir de kendini tüm bu aktörlerin üzerinde konumlandıran görünmeyen aktörü var, TFF'nin başkanının belirlenmesinde etkili olan, bazı kulüplerin başkanlarına icazet veren, kulüplerin devasa borçlarını yapılandıran, kendinden olan futbolcuları seçim kampanyalarına dahil eden iktidar.
TFF’nin başındaki isimlerin de uzun süredir iş dünyasından ve iktidar kanadından olmaları tesadüf olmasa gerek. 2011’de başkanlık koltuğuna oturan Mehmet Ali Aydınlar, Acıbadem Holding’in başında. Ekonomist’in geçtiğimiz günlerde açıkladığı listeye göre ülkenin en zengin 44’üncü ismi. Arkasından göreve gelen Yıldırım Demirören, eski Beşiktaş başkanı. Ailesi, aynı listede 70’inci sırada. Ondan sonra koltuğa oturan Nihat Özdemir de eski Fenerbahçe yöneticisi. En zenginler listesinde 34’üncü sırada. Özellikle Demirören ve Özdemir, iktidarla yakın ilişkileri, ihaleleri ve yararlandıkları vergi aflarıyla sürekli gündemde olan isimler.
Mevcut Başkan Mehmet Büyükekşi de eski Gaziantep FK başkanı. Tek aday olarak girdiği seçimde 2022 yazında koltuğa oturdu. Eski hakem Ali Palabıyık’ın, Meler’e yumruklu saldırıdan 3 gün önce konuk olduğu Mehmet Demirkol’un programında söylediğine göre hakemlerin kendisini koltuğundan etmek istediğini düşünüyor. Yine Palabıyık’ın geçtiğimiz gün Habertürk’te söylediğine göre ise maçlara hangi hakemin atanacağına MHK değil, Büyükekşi karar veriyor. Hatta kulüplerin isteğiyle bazı hakemlere baskı uyguluyor, kariyerlerini sonlandırıyor. Bugün ise kulüp başkanlarının birçoğunun, Büyükekşi’nin istifasını istediği belirtiliyor.
Büyükekşi’nin, yumruklu saldırının akşamında yaptığı “Artık yeter” çıkışı, futbolun paydaşları arasındaki rekabetin hakeme şiddet boyutuna varmasından mı, yoksa kendisine verilen düzeni koruma görevini yerine getirememesinden mi? Yani zamanında Palabıyık'a söylediği gibi, yaşanan krizlerin kendisini koltuğundan edeceği endişesinden mi?
BÜYÜK BAŞKANLAR, EFSANE TEKNİK DİREKTÖRLER, BAYRAK FUTBOLCULAR
Bir diğer paydaş olan kulüp başkanları da benzeri bir ilişki yumağının içerisinde. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Ekonomist’in listesine göre 6 milyar dolarlık servetiyle ülkenin en zengini olan Koç Ailesi’nin mensubu. Babası Rahmi Koç ise TÜPRAŞ’ın adını stada vererek sponsor olacak kadar Beşiktaşlı.
Kayserispor’un Onursal Başkanı Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki. İki hafta önce Kayserispor, Trabzonspor’u yendiğinde soyunma odasına görüntülü bağlanarak futbolculara verilecek 100 bin liralık galibiyet primini 125 bin liraya yükseltecek kadar kulübün içinde.
Gazeteci Murat Ağırel’in Tuzlaspor başkanıyla ilgili haberleri haftalardır gündemde. Ağırel’in geçtiğimiz günlerde aktardığına göre Tuzlaspor Başkanı Mehmet Berzan İlhanlı, kulüpten alacağı olan bir futbolcuya boğazına kesici bir cisim dayayarak boş senet imzalatıyor. Yine Ağırel’in anlattığına göre ikinci ligdeki bir kulübün iki futbolcusu, başka bir kulübün başkanına mesaj atarak teşvik primi istiyor. Üstelik mesaj atıldığı belirtilen kulüp başkanı da iddiaları doğruluyor. İddialarla ilgili ise herhangi bir soruşturma henüz yok.
Süper Lig’de en çok şampiyonluk kazanan teknik direktörün ismi ise geçtiğimiz haftalarda patlayan yüksek faizli bir fonla özdeşleşmiş durumda. Üstelik aynı fonun mağdurları, kulüplerinin bayrak futbolcuları olmuş, şu anda teknik direktörlük kariyerinin başında olan isimler. Elbette böyle bir fonda dolandırılmak da bir ayrıcalık gerektirir, teknik direktörlük için gerekli lisansları olmadan takımlarının başına geçen bu isimler, gizli bir fonda dolandırılacak kadar da ayrıcalıklılar.
POZİSYON TEMİZ, OYNA DEVAM
İşin özü, böylesi puslu bir yapıda her paydaşın kendi çıkarına göre hareket etme eğilimi göstermesi kaçınılmaz. TFF başkanı düzen bozulmasın, başımız ağrımasın diye uğraşır, MHK başkanı sorumluluk almaktan kaçınır, kulüp başkanı olası başarısızlıkta suçluyu dışarda göstermeye çalışır, en kolay hedef olan hakemlere saldırır. Borç batağında yüzen kulüplerin futbolcuları kendi maddi durumlarını düşünür, yüksek faizli fon arar, teşvik primlerine göz kırpar. Hakemler de bu tekinsiz ortamda dışarıdan müdahaleye açık hale gelir, ortak hareket edebilmek için gruplaşır, tarafsızlıkları tartışma konusu olur.
Salı günü ligler tekrar başlayacak. TFF başkanı aynı TFF başkanı, MHK başkanı aynı MHK başkanı, kulüp başkanları aynı kulüp başkanları, hakemler aynı hakemler.
Herkes aynı şekilde görevine devam ettiğine göre demek ki bu ülkede futbol sektörünün normal işleyişi böyle.
Demek ki tek sorun, aforoz edilen Faruk Koca'nın kendini kaptırıp sahanın ortasına atlaması. Kim bilir, Koca o yumruğu 30 metre depar atıp kameraların önünde atmasaydı, koridorda ya da soyunma odasında bir yerde atsaydı, belki o da bir süre hak mahrumiyeti ve para cezasıyla kurtulur, koltuğunda oturmaya da devam ederdi.
Demek ki ülkemizde futbol, gerçekten de fena halde hayatımıza benziyor.