Bir zamanlar gazetecilik...
Gazeteci Yurdaer Acar’ın ölüm haberiyle gündeme gelen 47 yıl önce Deniz Gezmiş’le yaptığı röportaj, mesleğin yarım asırda geldiği yeri düşündürüyor
Sedat Şahmay
Yurdaer Acar 2 Eylül’de son yolculuğuna uğurlandı. Yanında meslektaşlarından sadece beş kişi vardı. Ortak özellikleri, onların da Acar gibi sadece gazetecilik yapmaları, mesleğin avantajlarını kendileri için kullanmamış olmalarıydı.
Faal gazetecilerin birçoğu, 79 yaşında vefat eden Acar’ın adını yaşları gereği ilk kez duyuyor olabilir. Aşağıda Acar'ın 20 Eylül 1969'da Deniz Gezmiş ile yaptığı, Günaydın gazetesinde yayımlanan röportajı yer alıyor. Konsepti gereği uzun yazıların yer bulamadığı Günaydın'da oldukça uzun sayılabilecek bu röportajda soruların kısa ve öz, içeriğin doyurucu olduğuna, fotoğrafta muhabirin yüzünün 'görünmediğine' dikkat... Muhabirli fotoğraf, röportajın yüz yüze yapıldığını göstermek için kullanılmış, gazetecinin şöhret olması için değil. Günümüzde cevaplardan uzun soruların, röportaj yapılandan çok ‘Röp’cülerin fotoğraflarının ön planda olduğu söyleşiler düşünüldüğünde ‘Bir zamanlar’ dememek elde değil.
Ha, bu arada; Acar 1963 yılında başka bir gazetede yaptığı haberle ‘uydurma haber’ anlamında kullanılan ‘Asparagas’ın (doğrusu haberin fotoğrafında bulunan kulübenin üzerinde yazan ‘Azparagas’dır) isim babası olmuştur. Ama Acar’ın Gezmiş röportajını nerede yaptığını polise söylemediğine, röportajda yazmadıklarını gidip MİT’e anlatmadığına, Deniz Gezmiş’in yargılanma sürecinde ‘gizli tanık’lık yapmadığına, savcılara bilgi ve belge vermediğine emin olabilirsiniz.
Bugün de gazeteyi gazete gibi, gazeteciliği gazeteci gibi yapan çok sayıda basın emekçisi vardır, tabii ki onlar bu yazıdan çıkarılabilecek eleştirilerin dışındadır.
ACAR'IN GEZMİŞLE RÖPORTAJI
Üniversite öğrenci hareketlerinin lideri olduğu için fakülteden atılan ve polis tarafından aranmakta olan Gezmiş ile görüştüm. Yatağının üstüne bağdaş kurmuş bir dergi okuyordu. Beni ürkek ve saklanan bir insan gibi değil aksine her zamanki gibi kendinden emin olarak karşıladı. Ve kelimelere basa basa, “Üniversiteye dönmeyeceğim” diye anlatmaya başladı.
Deniz Gezmiş: Senatonun beni üniversiteden çıkartma kararı anti-demokratiktir. Her antidemokratik karara karşı çıktığım gibi buna da karşı çıkacağım. Avukatım da kararın bozulması için Danıştay’a müracaat etmişlerdir.
YURDAER ACAR: Para konusunda ne yapıyorsun?”
Deniz Gezmiş: Bütün gelir kaynaklarımız üniversite öğrencilerinin harçlıklarından arttırdıkları üç-beş liradan ibarettir. Avukatlarımız ücret almadan benim ve benim durumumdaki arkadaşlarımızın davalarına bakarlar. Bu hareket de, mücadeleye inanmış kişilerin gösterdikleri bir dayanışma örneğidir.”
Lise birinci sınıfta iken öğretmeninin okuttuğu 'Tenek' kitabı ile yurt gerçekleriyle karşılaşan ve yine öğretmeninin ezilen halk kitleleri hakkında verdiği bilgi ile yoğrulup üniversiteye bir devrimci olarak gelen Deniz Gezmiş 1968 Ocak ayında, 'Devrimci Hukukçular' adında 18 arkadaşı ile birlikte bir dernek kurarak güçlenmeye başlamış.
12 Haziran 1968 tarihinde üniversite işgali olayını başlatan Deniz Gezmiş, “Ben tek başıma lider değilim. Tam bağımsız Türkiye isteyen kitleleri peşimden sürüklüyorum. Bütün üniversitenin birleşmesi amacıyla çalışıyordum. Kapıda nöbet tutan arkadaşlarımla benim aramda bir fark yoktur.”
Üniversiteyi işgal olayında kişisel meselelerini geriye atan Deniz Gezmiş, davaya inanmış bütün arkadaşları ile ya muvaffak olmayı yahut da ortadan silinmeyi peşin olarak kabul ettiğini belirterek, “Amacımızda muvaffak olduk, önceleri bizim hareketimizi önlemeye çalışan güçler sonra bize inandılar. 1968 Ekim’inde Devrimci Öğrenciler Birliğini kurduk. Bugün gücümüz İstanbul’da 5 bin, Ankara’da 4 bin olmak üzere 9 bin kişiye yükseldi. Mücadeleci kadromuz gittikçe çoğalacaktır.”
YURDAER ACAR: Yaptığınız mücadeledeki siyasi kanaatiniz nedir?
Deniz Gezmiş: Biz emperyalizmin boyunduruğu altındayız. Ülkemizin değişik problemleri vardır. Halkımızın büyük bir kısmı sömürülüyor. İşçi, köylü, memur ve yurdunu seven aydınlar güç durumda. Üniversiteden yetişenler yurdun gerçeklerini öğrenmeden diploma aldıkları için halka sırt çeviriyorlar. Bizim mücadelemiz toprak ağaları ve tefeciler tarafından ezilen Türkiye halkı içindir. Biz; verdikleri ile bizi okutan halka sırt çeviremeyiz.
YURDAER ACAR: Partilerin tutumlarına ne dersin?
Deniz Gezmiş: İşçi ve köylüden yana olduğunu söyleyen TÎP dahil bütün partiler yozlaşmış ve halka karşı durumdadırlar. Parlamenterler demokrasiyi sandıktan çıkma olarak kabul ediyor. Aslında ağa emri ile verilen oylar millet iradesi olamaz. Buna da demokrasi diyemeyiz. Bizim anladığımız demokrasi milli sınıfın emperyalizmi, ağalar ve tefecileri tasfiye ederek yönetimi ele almalarıdır.
YURDAER ACAR: Polise teslim olmayacağına göre, bundan sonraki mücadeleniz nasıl olacaktır?
Deniz Gezmiş: Bundan sonraki mücadelemiz parlamento dışı muhalefet şeklinde olacaktır. Bizim istediğimiz biçimde sokaklarda, tarlalarda, fabrikalarda ve meydanlarda olacaktır. Parlamenter mücadele anti demokratiktir. Çünkü, milletvekili olmak için paralı olmak şarttır. Basın özgürlüğü, kısıtlanmıştır. Bize mücadele edeceğimiz başka alan kalmadığı için savaşımızı sokaklarda vereceğiz. Ve tarih bir gün benim haklı olduğumu yazacaktır. Benim öğrenci olaylarına katılmama kimse mani olamaz. Öğrenci olarak değil devrimci olarak mücadele ediyorum. Emperyalizme, ağalığa karşı nerde mücadele varsa benim devrimci olarak görevim orada olmaktır.
Deniz Gezmiş son olarak bundan sonraki mücadelenin karşılarındakilere ağır darbeler indireceğini belirterek, “Onlar kendilerini güçlü sanıyorlar. Fakat aldanıyorlar” diyerek beni uğurlarken yeni başlatacakları devrimci hareketin temelini yeniden atmaya başlıyordu.
(Yurdaer Acar, 1937 yılında İstanbul’da doğdu. Londra Gazetecilik Okulu’nda eğitim gördü. Mesleğe 1960 yılında Yeni Sabah gazetesinde başladı. Hürriyet, Haber Ajansı ve Akşam, Günaydın, Yeni İstanbul gazetelerinde muhabir ve foto muhabiri olarak görev yaptı. Acar İngilizce biliyordu.)