Bitik Adam: Papini’nin varlık hiçlik savaşı
“Bitik Adam”da Papini pek çok düşünürden söz ediyor. Onun fikirlerinin oluşmasında dinî kitaplardan, edebiyat kitaplarına, felsefecilerden şairlere ve ressamlara kadar çok geniş bir yelpaze var.
Bazı yazarlar vardır kalemi öyle öfke doludur ki yaşama, insana, dünyaya karşı sanki kalemi ile yazdığı sayfaları parçalamıştır. Umut ile umutsuzluk arasında bir serüvene çıkarır sizi varlık ve yokluk arasına sıkıştırıp bırakır. Kendi dünyaları içerisinde çıkardıkları yolculukta, yolunuzu bulacakmış gibi hissetseniz de size bunu yaşatmazlar. Yaşamdır ve insandır çünkü anlatılan ve bu durum kesinlikli sonlar, bitmeyecek coşkular, her zaman umut ya da umutsuzluk vaat etmez. Sizi sürükler ve bir uçurumun kıyıya en yakın mesafesinde bırakır. Net duygular geliştiremezsiniz; çok sevdiğim ya da hiç sevmediğim bir yazar diyebilecek noktaya da ulaşamazsınız. Yani her türlü ortada bir yerdesinizdir. Benim için böyle olan yazarlardan birisi Giovanni Papini.
Papini’nin “Bitik Adam” adlı kitabı Monokl Yayınları tarafından basıldı. Kitap boyunca yukarıda bahsettiğim duygu durumları arasında gidip geldim. Hak verdim, kızdım, heveslendim ama gerçek olan şu ki sürüklendim. Papini’nin çelişkileri, varlık ve yokluk çizgisindeki düşüncesi bir yerden sonra sizi yakalıyor ve bırakmıyor. “Benim çocukluğum olmadı” diyecek kadar naif, kendisinin dışında kimseyi beğenmeyecek kadar meydan okuyucu, tutkulu bir okur, bitmeyen bir istekle öğrenen, pek çok düşünüre hem hayran hem de kızgın diyebileceğimiz, ilginç bir yazar o.
HİÇBİR ŞEYE EYVALLAHI YOK!
Papini’nin düşünce dünyasının oluşmasında en büyük faktör sanırım okuma tutkusu. Hiç bıkmadan, yılmadan, seçmeden yaptığı okumalar, bunların getirisiyle kendisiyle ve yaşamla girdiği geniş bir sorgulama isteği, her şeyi bilme arzusu onun dikkat çeken özelliklerinden. Tüm bunları insanlara aktarma çabası da başka yanı, günlerini harcayarak takıntılı bir biçimde tüm kültürleri kapsayan bir ansiklopedi hazırlamaya çabası da bu yüzden. Ancak pek çok konuda olduğu gibi sonunda yılıyor ansiklopedi konusunda da. Aslında onun en büyük sorunu tutkularının kalıcı olmaması ve yapmaya çalıştığı ne varsa sonunda bir şekilde onu değersizleştirip hiçleştirmesi zannedersem. Bu durum yılgınlıktan çok onun insanı, dünyayı, yaşamı tanıdıkça kapıldığı hüsran duygusunun ve her şeyin en mükemmelini yapma gibi bir takıntısı olmasının getirisi de olabilir. Ateist babasının etkisiyle Tanrı’ya ve dinî tüm kurumlara başkaldıran bir insan Papini, bu konuda hiçbir şeye eyvallahı yok. Bu nedenle İncil üzerine bir yorum yazma çabasına da girişiyor. Çünkü ona göre; “Bu tarz bir yorumlama inancı modern bir din karşıtlığının çoğunluğunu oluşturan ateist öfke patlamaları ve bir hayli can sıkıcı sürtüşmeden daha fazla yaralayabilir.” Ancak pek çok girişimi gibi bu da sonuçlanamamış gibi görünüyor kendi deyimiyle “büyük hırslar, vazgeçişler, başarısızlıklar ardı ardına” geliyor.
'SAF ÖZGÜRLÜĞÜN' PEŞİNDE
Kitap boyunca Papini’nin her şeyle savaş hâlinde olduğuna tanıklık ediyoruz. Bana kalırsa onun dünya üzerinde söylenmiş her sözle, her fikirle, her metinle, her inançla derdi var. Çünkü onun asıl amacı “her şeyden özgür” olmak. Ancak bunu yapmak için çok şey biliyor. İnsan bildiğini unutamayınca elbette o “saf özgürlüğe” ulaşamıyor. Çünkü her öğrenilen şeyin bir yükü var ve siz o yükü aldıktan sonra bir daha kendinizi bulamıyorsunuz, bilgi aynı zamanda biçimleyici oluyor. Bana kalırsa Papini’nin geçmeyen huzursuzluğunun, her şeyle giriştiği bu savaşın böyle bir sebebi var. Onca okuma, onca etkileniş, onca düşünce onun geçmeyecek bir kaygıyla var olmasına yetecek kadar şey sunuyor. O her ne kadar tüm düşünceleri alt üst etmek, entelektüalizmle, pozitivizimle, gerçeklikle savaşmak gibi dertlerle boğuşsa da hepsinin sonunda bir yılgınlığa düşmesinin bir sebebi de bu sanıyorum. Çünkü dünya insana kendi gerçeğini bulma izni vermiyor, Papini gibi başka bir gerçeklik isteseniz de içinde bulunulan yaşamın gerçekleri sizin yeni bir gerçeklik inşa etmenizin önünde engel teşkil ediyor.
“Bitik Adam”da Papini pek çok düşünürden söz ediyor. Onun fikirlerinin oluşmasında dinî kitaplardan, edebiyat kitaplarına, felsefecilerden şairlere ve ressamlara kadar çok geniş bir yelpaze var. Ve kendi deyimiyle “dünyanın ona layık olduğunu sadece o düşünceler, imgeler ve sesler arasındayken” hissedebiliyor. Bazı yazarlar hakkındaki fikirlerini de belirtmiş. Örneğin ona göre; Berkeley: İnsan sever iyi bir piskopos, bir İngiliz parkının sabah sisinde maddeyi öldüren İla ile Fianoo. Schopenhaurer: Düşüncenin ve acının, isteyişin ve vazgeçişin keşfi. Nietzsche: Güneş ve yıkım, asil ve beyaz dağlar ve özgür bırakılmış zekânın gülümseyen dansı. Stirner: Diyalektik anarşi, zalim yalnızlık, Hristiyanlığa yönelten egoizm ve utangacın uçlardaki anlamlı asilliği. O tüm bunların yanında gelenekleri yıkanları, insanları cesurca tanımlayanları, yanılgılardan sıyrılmış cesur ve uysalları bir de idealsiz yazarları sevdiğini belirtiyor; Montaigne, Diderot, Brewster gibi. Papini’yi okurken bu yazarların üzerinizde bıraktığı etkilenmeyi yaşayabilirsiniz. Çünkü Papini; bazen Stirner asiliği, bazen Schopenhaurer vazgeçişi, bazen özgür bir Nietzsche zekâsı ve hâttâ bence Cioran tavrının da bütünlendiği bir yazar olarak çıkıyor karşımıza ve onu tek bir fikirle özdeşleştirmek de zor bu nedenle.
Papini’nin kitabının adı “Bitik Adam” ancak kitabın sonuna doğru “Ben Bitik Değilim” adlı bir bölüm yer alıyor. Bu da kitabın İtalya’da hakkında çıkan “bitik adam” söylentilerine cevap olarak yazılmış olabileceğini düşündürüyor. Bu bölümde daha ölmediğini, söyleyecek çok sözü olduğunu hırçın bir dille anlatıyor. Bu nedenle kitabı, bittiği söylenen bir düşünürün öyle olmadığını gösterme çabası olarak da görebiliriz. “Yeni Nesle” adlı son bölümde: “Geri çekilmiyorum, yenilgiyi kabul etmiyorum. Zaten söylemiştim, ben bitmedim. Bu kitabın ismi yanlış neyse ki.” Derken de bunu hissettiriyor. Papini kitap boyunca pek çok kez gerçekten bitiyor, hiçliğin kıyılarından geri dönüp yeni hevesler buluyor kendisine, bu nedenle onu özellikle bu kitapta varlık ve yokluk arasında çabalayan bir yazar olarak değerlendirebiliriz.
Giovanni Papini kimdir?
İtalyan gazeteci, yazar, şair ve edebiyat eleştirmeni Giovanni Papini, 1181'de Floransa’da doğdu. Instituto di Studi Superiori’de eğitim gördü. 1903’te II Leonardo adlı dergiyi kurdu. Papini ve dergiye katkıda bulunan diğer yazarlar, bu sayede Kierkegaard, Peirce, Nietzsche, Santayana gibi önemli düşünürleri İtalya’ya tanıttılar.
Papini’nin ilk dönem yapıtları arasında II Tragico Quotidiano (1906; Günlük Trajedi), II Crepuscolo dei Filosofi (1906; Filozofların Çöküşü), II Pilota Cieco (1907; Kör Pilot) sayılabilir. 1912’de otobiyografik eseri Un Uomo Finito’yu (Bitik Bir Adam) yayımladı. Papini’nin Katolikliğe dönüşünü belgeleyen Storia di Cristo (İsa’nın Hayatı) adlı yapıtı birçok dile çevrilerek dünya çapında ün kazandı.
Papini, 1956'da hayatını kaybetti.