Bobby Sands’i yoldaşı anlattı: Daha iyi bir dünya istedi
Bundan tam 39 yıl önce, yani 5 Mayıs 1981'de devrimci ve şair Bobby Sands, insan onurunu ve haklarını ayaklar altına alan hapishane şartlarına karşı başlattığı açlık grevinin 66’ncı gününde hayatını kaybetti. İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesinin simgesi haline gelen Sands’i, yakın dostu ve yoldaşı Séanna Walsh anlattı: “O sosyal adalete, eşitliğe ve özgürlüğe dayalı daha iyi bir dünya sistemi için mücadele etti; işçi kadın ve erkeklerin, sınıf, din ya da cinsiyet temelli ayrımcılıklara uğramadığı bir dünya…”
“Sadece işçiler güçlü ve cesur
Birlikte, tek yumruk olursa,
Tiranın elinden kurtulmayı umabilir
Ve o muazzam güneşi görmeyi.
Özgürlükten doğan muazzam güneşi,
Canı gönülden kazanılmış özgürlükten.”
Bobby Sands
İşte böyle yazar Bobby şiirini, hapishanede direnişini sürdürürken. 27 yaşında açlık grevindeyken hayatını kaybeden Bobby Sands’i, IRA’yı ve direnişi, yoldaşı Séanna Walsh Gazete Duvar’a anlattı.
Britanya’nın İrlanda’nın bağımsızlığına son vermesi süreci 16’ncı yüzyıla kadar dayanır. Sömürgeciliğe boyun eğmeyen İrlandalıların mücadele geçmişleri hayatını kaybeden direnişçilerle dolu. Peki, Bobby Sands nasıl İrlanda bağımsızlık mücadelesinin ölümsüz simgesi haline geldi? Korkunç koşullarda olsa dahi, direniş, şiir, müzik ve cesaret ile örülen bu biricik yaşam bize ne anlatır?
Futbolu ve koşmayı seven Bobby Sands, İrlandalı Katolik bir ailenin çocuğudur. Kimsenin bir diğerinin dinini, ırkını sorgulamadığı bir futbol takımında top oynar. Onun dünyasında Protestan ve Katolik çocuklar birdir. Fakat Bobby’nin futbol takımı dağılır…
‘İNGİLİZ HÜKÜMETİ’NİN İRLANDA’NIN İŞLERİNE MÜDAHALESİNİ SONLANDIRMAK İÇİN IRA’YA KATILDIM’
Ergenlik yıllarına geldiğinde, dinsel mezhepçilik, Protestanların Katoliklere yönelik uygulamaları şiddet eylemlerine dönüşür. İngiliz Ordusu’nun Katolik İrlandalılara karşı uyguladığı katliamlar ve hukuksuz eylemler, kuvvetli bir direnişle karşılaşır; Bobby ve Séanna gibi, politik geçmişi olmayan gençlerin güçlü direnişi… Bu direnişte IRA’ya katılarak yer alan, şimdi ise Belfast belediye meclisi üyesi Séanna Walsh, mücadelenin geçmişini ve o günleri şöyle anlatıyor:
“Ben ve Bobby gibi gençler silahlı mücadeleye birçok farklı sebeple katıldık. Biz Kuzey İrlanda’nın meşruiyetini asla kabul etmedik. Mayıs 1921’de Kuzey İrlanda devleti kurulduğunda, ilk başbakan ‘bunun Protestanlar için kurulan, Protestan bir parlamento’ olduğunu söyledi. Böylece, nüfusun üçte biri olan Katolikleri, ikinci sınıf vatandaşlığa getirdiğini açıkça ifade etti. Katolik İrlandalılar, 1967-1969 yılları arasında, sivil haklar talep ettiklerinde, Britanya yanlısı hükümet yalnızca şiddet ve baskı ile karşılık verdi. Biz bu şiddete karşılık verdiğimizde ise, İngiliz Ordusu baskıyı, devleti güçlendirmek için getirdi. Temmuz 1970’te İngiliz Ordusu generalleri televizyona çıktılar ve IRA ile savaşta olduklarını ilan ettiler. İşte bu, Britanya Devleti’nin 1990’lara dek İrlanda’da izlediği politikaydı! 1971’de ise yargılamadan tutuklama uygulamasını yürürlüğe getirdiler. Bu noktada İrlandalı milliyetçiler, sivil hakların ötesine geçip, bölünmeyi sonlandırmak istediler. Savaş yoğunlaştıkça İngiliz askerleri apartman bloklarını, evleri, hastaneleri, spor salonlarını ve okulları ele geçirerek, milliyetçilerin olduğu bölgelerde bunları adeta kalelere dönüştürdüler. Askeri işgal altındaydık. Bu koşullar altında, İngiliz Hükümeti’nin İrlanda’nın işlerine müdahalesini sonlandırmak amacıyla silahlı mücadeleye katılmaya karar verdik.”
BOBBY SANDS İLE TANIŞMA VE HAPİSHANEDE BAŞLAYAN DOSTLUK
Bobby’nin babasının çalıştığı fırına ordu tarafından el konulur, kuzenleri tutuklanır. 1972’de IRA’ya katılmasından 1 yıl sonra, soygun suçlamasıyla hapse girer. İşte IRA’ya katılmak için yaşını büyüterek yalan söyleyen Séanna, Bobby ile bu hapishanede tanışır. Séanna tutuklandığında 4 aydır içeride olan Bobby, yeni arkadaşına hapishanenin kurallarını anlatır…
Bu sırada hapishanedeki IRA’lı mahkumların çoğu, Bobby ve Séanna gibi gençlerdir. Çoğu soygun veya silah taşıma gibi suçlardan oradadırlar. Henüz daha tam olarak neden orada olduklarını bile anlamazlar… Bu dönemde, dünyada gerçekleşen diğer direniş mücadelelerini, siyasi kitapları okumaya başlarlar.
Hapisten çıkan Bobby’nin mücadelenin siyasi kolu olan Sinn Fein’e inancı artar. Sinn Fein aracılığı ile, tüm Katolik İrlandalılarda bir toplumsal bilinç gerçekleştirileceği düşüncesi onu heyecanlandırır. Halkının bağımsızlık mücadelesine gözünü ve kulağını kapatan medyaya karşı, “Liberty (Özgürlük)” gazetesini çıkarmaya başlar. Yoldaşı Séanna Walsh ile Eibhlin Glenholmes nişanlanır ve Bobby ile eşi Geraldine’in yaşadığı evin yakınına taşınırlar.
Denis O’hearn’in, Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi'nde yazdığı bir şiirden ilham alarak yazdığı “Yarım Kalmış Bir Şarkı: Bobby Sands” kitabında aktardığına göre, Eibhlin Glenholmes, yıllar sonra şöyle diyecektir: “Hepimiz bunun, hayatlarımızın başlangıcı olduğunu düşünüyorduk. Dördümüzün sonsuza dek arkadaş kalacağını, çocuklarımızın büyüdüğünü beraber izleyeceğimizi düşünüyorduk. Geri dönüp baktığımda, bu, hayatımın en güzel dönemiydi.”
‘ÇIRILÇIPLAK SOYULMUŞ HALDE, SÜREKLİ ŞİDDET GÖRÜYORDUK’
Fakat kısa bir süre sonra Séanna ve Bobby tekrar hapishanede bir araya gelir. Bobby’nin başlattığı, onun ve 9 yoldaşının, bedenlerini açlığa yatıracakları bu dönemi Séanna Walsh şöyle anlatıyor:
“1972’de 35 gün süren bir açlık grevinden sonra, İngiliz Hükümeti ile yapılan barış görüşmeleri sırasında, IRA mahkumlarının talebi savaş esirleri muamelesi görmekti. Mart 1976’da Cumhuriyetçi Direniş Hareketi’nin ruhunu ve moralini bozma çabasıyla, İngilizler bu statüye son verdiklerini açıkladılar. IRA mahkumları suçlu damgasını, hapishane işlerini yapmaya zorlanmayı ve tek tip üniforma giymeyi reddettiler. Çırılçıplak soyulmuş halde, sürekli şiddet görüyorduk. 24 saat boyunca hücrelerimize hapsedilmiştik. Egzersiz yok. Ziyaret izni yok. Tuvalet veya duşa erişim yok. Kitap, radyo, televizyon yok. İşte bu korkunç koşullar bizi açlık grevine itti; hapishanedeki aşağılık işleri yapmayı sonlandırmak ve kendi kıyafetlerimizi giyebilmek için.”
‘ŞARKILAR SÖYLEYEREK MORALİMİZİ YÜKSEK TUTTUK’
Bobby, Séanna ve diğer yoldaşları, tek tip üniformayı reddederek battaniyelere sarılırlar. “Battaniye adamlar” olarak hatırlanırlar. “Bu karanlık günlerde”, diyor 42 yaşındayken, hayatının 21 yılını hapishanede geçirmiş olan Séanna Walsh, “İrlandaca öğrenip şarkılar söyleyerek moralimizi yüksek tuttuk.” Korkunç koşulların uygulandığı H Blokları’nda, IRA’lılar, görüş zamanlarında yakınlarından gizlice aldıkları kağıt, kalem ve streç filmlerle, hem kendi aralarında haberleşir, hem de içerideki şiddeti dünyaya aktarırlar. Sadece haber değil, şiirler, şarkılar yazmaya, direnişi güçlü tutma motivasyonu ile devam ederler.
Bobby o günlerde yazdığı “Hapishane Şiirleri”nden birinde şöyle söyler şarkısını:
“Ve rüzgar barut kokusunu götürür, kar kan izlerini temizler elbet,
Ama özgürlük ruhu ölmez, ne de çürüyüp gider.”
Özgürlük ruhu, Belfast, Batı Şeria, Tahran sokaklarında, Bobby’nin gülümsemesine ve şiirlerine, karışır…
‘BOBBY’NİN SÖYLEDİĞİ GİBİ: BİZİM İNTİKAMIMIZ ÇOCUKLARIMIZIN ATACAĞI KAHKAHALAR OLACAK.’
Denis O’hearn, ilham verici eseri, “Yarım Kalmış Bir Şarkı: Bobby Sands” sonrasında verdiği her demeçte, ‘Bobby’nin nasıl öldüğünden ziyade, nasıl yaşadığına’ vurgu yapar. Ve Bobby Sands’i ölümsüzleştirenin bu olduğunu defalarca söyler. Hayatını kaybedişinin 39’uncu yıl dönümünde, Séanna Walsh da onu şöyle anıyor:
“Bobby’nin sözleri, şiirleri, şarkıları, yazıları var… O sosyal adalete, eşitliğe ve özgürlüğe dayalı daha iyi bir dünya sistemi için mücadele etti; işçi kadın ve erkeklerin, sınıf, din ya da cinsiyet temelli ayrımcılıklara uğramadığı bir dünya. Birleşik bir İrlanda; dünyanın diğer özgür ulusları arasında yer alan… O’nun söylediği gibi, bizim intikâmımız çocuklarımızın atacağı kahkahalar olacak.”