İnşaatçı Ali Ağaoğlu ile KKTC’de kumarhane ve otel işleten Besim
Tibuk, 15 yıllık hayallerine kavuşuyorlar. Ama o hayal, Türkiye’nin
göz bebeği gibi koruması gereken yerlerden biri için “kıyamet
projesi” demek. Kendilerine ait bir “kasaba” inşa edecekler çünkü.
Dünyanın sayılı sulak alanlarından birinin bulunduğu bölgede
Bodrum’un yüzde 2’si kadar bir alana, Milas’ın 5’te biri kadar
nüfusu dolduracaklar.
Yangınla beraber turizm bölgelerinde yıllardır bekleyen dev
projelerin jet hızıyla onaylanması dikkati çekiyor. Birkaç hafta
önce, Sinpaş’ın Marmaris’teki Kızılbük koyuna dikeceği yüzlerce
villa ve oteli kapsayan yarım asrı aşkın projesine “ÇED gerekli
değildir” kararı verilmişti. Üç gün önce de Tibuk’un Net Holding’i,
Borsa İstanbul’a müjdeyi duyurdu. 25 yıllık “Turizm Kenti”
hayalinin ÇED raporu kabul gördü.
Ağaoğlu-Tibuk ortaklığının eseri olacak ve yasa
değişiklikleriyle, şahsa mahsus düzenlemelerle önü açılan bu proje
nasıl bir şey peki?
İlk kez detayları ortaya çıkan ÇED raporundan, Bodrum-Milas
hattını bekleyen tehlikeyi ayrıntılarıyla inceleyelim...
9.7 MİLYON METREKARENİN YARISI YAPILAŞMAYA AÇILIYOR
Projenin yapılacağı özel mülk olan arazi, Milas İlçesi’ndeki
Mandalya Körfezi’nin kıyısında bulunuyor. Bodrum merkeze 25,
havaalanına 5 kilometre uzaklıkta; 9 milyon 700 bin metrekare
büyüklüğünde. Bunun 4 milyon 454 bin 395 metrekaresi
yapılaşacak.

Tibuk, arazileri 1990’lardan beri parça parça topluyordu. Turizm
tesisi kurmak istiyordu. Sık iktidar değişimleri, yasaların
çıkardığı engeller, bir şekilde bürokrasinin itirazları derken,
nihayet AKP’nin inşaat politikaları imdadına yetişti. Konunun ehli
birini de ortak tuttu: İnşaatçıların devr-i saadet döneminin
yıldızı Ali Ağaoğlu.
2006’da anlaşma yapılıyor; Tibuk araziyi veriyor ve peşin 100
bin dolar ile yüzde 19 hasılat payı dışında sorumluluk almıyordu.
İnşaatı her şeyiyle Ağaoğlu’nun şirketi Akdeniz İnşaat üstlenmişti.
2008’de proje taslağı Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunuldu. Ancak
projenin yanında kalan Metruk Tuzlası Sulak Alanı dolayısıyla ÇED
süreci durduruldu. Hemen Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü devreye girip, izni verdi.
Yine de ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin yapılmamasından
dolayı bürokratik engellerin tamamen kalkmaması, projenin
büyüklüğünden dolayı sonuçlarının kestirilememesi gibi nedenlerle
2013’e kadar gelindi. ÇED’de istenen güncellemeler yapıldı ve Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’na yenisi sunuldu. Bu sefer de Ağaoğlu’nun
o sıralar Maslak 1453 türü imar oyunlarıyla oldu bittiye getirdiği
İstanbul projeleriyle meşgul olması, bürokratik işlerin uzaması
derken, olay biraz soğudu. Projenin maliyetinin 1 milyar doları
bulması da cabası tabi. Nitekim 2018 krizinde Ağaoğlu finansman
sıkıntısı çekiyor, İstanbul Finans Merkezi gibi bazı projelerden
parasını alıp çekiliyordu.
Esas konu ise bir takım yasal değişikliklere ihtiyacı olmasıydı.
Onlar da bir bir kaldırıldı zaten. Oraya en sonda geleceğiz.
ÇED RAPORUNA GÖRE PROJEDE NELER VAR?
Proje hayata geçiyor şimdi. Mayıs 2021’de Ak-Tel Mühendislik’in
hazırladığı ÇED’e son hali verildi ve onay üç gün önce alındı. ÇED
raporuna bakıldığında projenin bölgede dehşet bir yapılaşmaya yol
açacağını görmemek imkansız:
Konutları, villaları, otelleri,
AVM’leri, mağazaları, banka şubeleri, otoparkları, oyun alanları,
spor kompleksleri, su oyunları parkı, kahveleri, poliklinikleri,
okulları, sinema salonları ile anahtarcısından kuru
temizlemecisine, kuruyemişçisinden terzisine bir kasaba
planlanıyor. Golf sahası için açılacak 8 yapay göl, havuzlar filan
da olacak. Tabloda 1. derece SİT alanı olduğuna dikkat
etmişsinizdir. Burada 3. derece arkeoloji ve SİT alanlarının
gösterilmediğini ekleyelim.
Projenin maliyeti ve getireceği gelir ne kadar hesaplanmış? ÇED
raporunda maliyet dağılımı ve 10 yıllık gelir beklentisi şöyle:
Ağaoğlu-Tibuk ikilisi konut ve villa satışlarından toplam 1.1
milyar dolar, otellerden ve tesislerden de yıllık 12.9 milyon dolar
kar bekliyor. Tabi bu hesaplar 2013’te yapıldı. Kaç kişinin
yaşayacağına ilişkin nüfus projeksiyonunu da aktaralım:
Yalnız bu hesabın da 2008’den kalma olduğunu unutmayalım. Yani
bugün çok daha fazla kişinin yaşayacağını, bizatihi şirketlerin
sahipleri söylüyor. Besim Tibuk, Net Holding’in sitesinde yaptığı
açıklamada, 30 bin kişiden bahsediyor. Milas merkezin nüfusunun 150
bin civarında olduğu düşünülürse, “yeni bir kent kuruyorlar” sözü
abartı olmaz. Haliyle tıkış tıkış Bodrum-Milas arasına kondurulacak
bu kadar nüfusun tüketimi ve atıkları da problem. Özellikle su,
çevreye verilecek zararların başında geliyor.
Raporda tüketilecek su miktarı ve nereden temin edileceği şu
şekilde öngörülmüş:
İnsanların tüketimi, golf sahasının sulanması, 8 yapay gölet,
havuzlar, park ve bahçeler, su oyunları alanı derken günlük
binlerce metreküp suyun son teknoloji olacağı iddia edilen 4 arıtma
tesisi ile denizden ve yağmurdan sağlanacağına inanan çıkar mı?
Elbette olur lakin maliyete katlanırlar mı? Bölgenin kuraklığı ve
su kıtlığı gerçeği ortadayken, SİT bölgesi sulak alanı ve yeraltı
suları nasıl korunacak?
Zira, DSİ 21. Bölge verilerine bakılırsa, projenin de bulunduğu
coğrafyada 46.1 milyon metrekarelik alan yeraltı suyuna kapalı.
Bunun 2.7 milyon metrekaresi projenin içinde kalıyor. Yani sondaj
yasak. Milas ve Bodrum’a su sağlayan 3 baraj var: Mumcular, Geyik,
Akgedik. Onların hızla artan nüfus karşısındaki yetersizliği
biliniyor. Mevcut su kaynaklarının dengesini bozacak, çevreyi
tahrip edecek yeni baraj projeleri de sıradayken; ÇED raporundaki
plan aksadığı anda suya muhtaç binlerce yeni insan tüketim
kuyruğuna ilişecek demek.
İnşaattan çıkarılacak hafriyat ise 1 milyon 337 bin 448 ton
hesaplanıyor ve 5 yıl sürmesi planlanıyor. Hafriyatın kesinlikle
başka yere dökülmeyeceği, peyzaj ve golf sahasında kullanılacağı
iddia ediliyor. Bu öngörülerin ancak ÇED raporlarında kaldığını,
bugüne kadarki projelerden biliyoruz.
ÇED raporunda ana başlıklar bunlar. Gelelim çevreye
etkilerine…
197 KUŞ TÜRÜ TEHLİKEDE
İlk sırada Türkiye’nin “göz bebeği” gibi koruması gereken bir
yer var: Tuzla Sulak Alanı. Önemi nedir buranın?
17. yüzyıla kadar tuz çıkarılan yer, Varvil Çayı’nın taşıdığı
alüvyonlar nedeniyle tuz yerine kuş üretiyor artık. 2001 yılında
IBA (Important Bird Area) tarafından tavizsiz korunması gereken
dünyaca ünlü kuş bölgesi ilan edildi. 2004’te Ulusal Sulak Alan
Komisyonu, koruma kapsamına aldı.
197 kuş türü bulunuyor. 52 tanesi sadece burada ürüyor. 37 tür
göç ve kış döneminde görülüyor. 2 tür yaz göçmeni, 11 tür ise
ilkbahar ve sonbaharda geçiş yapıyor. Toplam 146 tür, Bern
Sözleşmesi kapsamında koruma altında. Dünyada soyu tükenen “Tepeli
Pelikan”ın yuvası.
Ayrıca 3 endemik türün yanında hayvan varlığı bakımından zengin
bir bölge. Sansardan kaplumbağalara, yılanlardan kurbağaya onlarca
farklı yaban hayatı yaşanıyor. Kuş türlerini gözlemek için bile
izin gerekli yerin yanına yüzlerce bina dikmenin yaratacağı
tahribatı tahmin etmek zor değil.
4.4 milyon metrekarelik projenin 241 bin 565 metrekaresi
doğrudan yapılaşmanın içinde kalıyor. 3 milyon 365 bin 984
metrekaresi sulak alanın tampon bölgesinde. Bunun yanında
yapılaşmaya açılan kısımda Cindye arkeoloji alanı ve 1 kilometre
uzakta Bargylia arkeoloji alanı bulunuyor. Kısaca her açıdan
yapılaşmanın yasak veya sınırlı olması gereken bir yer, dibine
kadar yapılaşmaya açıldı. Nasıl oldu bu?
Sorunun yanıtı, örneğine çok sık tanık olduğumuz yasal
değişiklikler ile sağlandı elbette. Adım adım izleyelim süreci…
ADRESE TESLİM YASAL DEĞİŞİKLİKLER
2012’de Bakanlar Kurulu bazı turizm bölgelerine dair değişikliğe
gitti. “Milas-Bodrum Tuzla Gölü Güneyi Turizm Merkezi”nin ismi de
“Milas-Bodrum Tuzla Gölü Turizm Merkezi” olarak değiştirildi.
Sadece bir isim değişikliği değildi. Sınırlar da yeniden çizildi.
2014 yılında ise Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği
çıkarıldı. Zorunlu olmadıkça özel mülkiyete konu olamayacağı,
hayvan otlatmadan kuş gözlemeye her faaliyetin iznine tabi
kılındığı vb. düzenlemeler getirildi.
Ne var ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Ekoloji Temelli
Bilimsel Proje Araştırmaları” adı altında aralarında inşaat,
deterjan şirketlerinin de bulunduğu özel şirketlere, ekoloji
bölgelerine dair raporlar hazırlattı. Adı bilimsel raporlara
dayanılarak da “koruma” adı altında yeni planlar hazırlandı.
Normalde 1., 2. ve 3. derece SİT alanlarında yapılaşma yasakken;
bakanlık çadır kampı, bungalov ve günübirlik faaliyetlerin
yapılabildiği “Nitelikli Koruma Alanları” ile turizm ve
yerleşimlere izin verilen “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü
Kullanım Alanları” tanımlarını yaptı. Böylece özellikle SİT alanı
bol Muğla, inşaatçılara altın tepside sunulmaya başlandı.
“Adrese teslim” planların biri de Ağaoğlu-Tibuk ikilisinin özel
şehriydi. 30 Ocak 2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından dağıtımı
yapılan ve askıya çıkan 1/25000 ölçekli Yenişehir-Güllük-Akbük
Çevre Düzeni Planı Plan Notu şöyleydi:
“Golf ve Turizm Kompleksi Alanı kapsamı içerisinde, Golf
Alanları, Golf Okulu ve Klinikleri, Spor ve Rekreasyon, Sağlık ve
Rehabilitasyon Merkezi, Kongre ve Toplantı Merkezi, Konut, Otel,
Motel, Apart Otel, Tatil Köyü ve Ticaret kullanımları yer
alacaktır. Söz konusu kullanımlar plandaki amacı dışında
kullanılamaz ve yapıların münferit olarak satışı yapılamaz.”
O notun sonuna şu cümle eklendi: “…Golf ve turizm kompleksi
alanı kapsamında yapılacak konut alanların Turizm Tesislerinin
Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmelik hükümleri
çerçevesinde bağımsız bölüm olarak ayrı mülkiyet, irtifak ve intifa
hakkı tesis edilebilir.”
Bunun anlamı aslında bir turizm tesis alanı olması gereken
parselde yapılacak konutların satışının mümkün hale gelmesi demek.
Direkt Ağaoğlu-Tibuk’un inşa edeceği kasabanın 1 milyar dolardan
fazla gelir getirecek konutlarına izin çıkmış oldu.
İşte Bodrum-Milas’ı biraz daha beter edecek projenin önü bu
şekilde açıldı.