Boğaz’dan geçen o gemi kimindir?

Türkiye’ye ve dünyaya söylenen Varyag’ın eğlence amacıyla kullanılacağıydı. Çin bu yüzer kütleyi restoranların, casinoların olduğu bir eğlence üssüne çevireceğini iddia ediyordu. Öte yandan bazı askeri uzmanlar Çin’in gemiyi askeri amaçlarla kullanabileceği uyarısında bulunmuştu. O uzmanlar haklı çıktı.

Mühdan Sağlam msaglam@gazeteduvar.com.tr

Kürenin yedi gününde bu hafta, ABD Temsilciler Meclisi’ndeki tartışmalar ön plana çıktı. Alexandria Ocasio-Cortez ve Bernie Sanders’ın ABD’deki ekonomik eşitsizlik, özgürlük ve siyasi yozlaşma üstüne olan konuşmaları tüm dünyada yankı uyandırdı.

Avrupa gündeminde Venezuela krizi ve İtalya’nın ekonomik durumu en fazla konuşulan konular arasındaydı. Türkiye’de seçim dönemlerinde artan keşif merakı Trakya’da doğal gaza kadar uzandı.

Avustralya’dan Tayland’a uzanan bir futbolcunun hikayesi gündemde yüksek sıralara çıkamadı, ancak özellikle futbol çevreleri tarafından yakından izlendi. Çin ile Pakistan dostluklarına yeni bir halka eklemek için adı bize tanıdık gelen bir gemi üstünden pazarlığa oturdu. Bu hafta Bahreynli bir futbolcunun Asya Pasifik’teki hikayesine ve Çin ile Pakistan’ın baldan tatlı ilişkilerine mercek tutacağız.

YİNE BİR MÜLTECİ KRİZİ YİNE TAYLAND!

Hakeem El-Araibi, bir ülkeden bir başkasına göç etmek zorunda kalmış milyonlarca göçmeden biri. Ancak El-Araibi, Viktoria Edediyat Ödülü’nü “Dağlardan Başka Arkadaş Yok” kitabıyla kazanan Behruz Boşani’den daha şanslı. Boşani, Papua Yeni Gine’de bir kampta kalırken Al-Araibi Avustralya’dan sığınma hakkı almayı başardı. Ancak bir mülteci için belki mutlu son sayılabilecek bu hikaye sonradan kabusa döndü. Önce hikayenin başına gidelim. Al-Araibi, Bahreynli bir futbolcu. Bahreyn’deki Arap Baharı gösterilerine 2012’de katılmış. Kardeşiyle beraber gösteriler sırasında bir karakol binasını tahrip etmekten gözaltına almış.

El- Araibi, uzun ve işkence dolu ayların ardından yasa dışı yollarla Avustralya’ya sığınmayı başarıyor. Burada birkaç takımda top koşturan Bahreynli genç, ardından evleniyor. Sığınma hakkını almıştı zaten. Ancak evliliğini balayıyla taçlandırmak isteyen genç futbolcu, eşiyle beraber Tayland’a tatile gidiyor ve tabiri caize film burada başlıyor. Hava limanında El-Araibi’nin pasaportuna Taylandlı yetkililer el koyuyor ve 25 yaşındaki genç gözaltına alınıyor. Haber eşi tarafından duyuruluyor. Tayland tutuklama gerekçesi olarak Bahreyn’in Interpol üstünden çıkardığı kırmızı bülteni gösteriyor.

Avustralyalı yetkililer Tayland’a El-Araibi’nin kendilerinin koruması altında olduğunu ısrarla söylese de Tayland, genci iki ay hapse mahkum ediyor ve Bahreyn’e iade edilebilir diyor. El-Araibi, Bahreyn’e gittiği takdirde idamla yargılanabileceğini ve gitmek istemediği ifade ediyor ancak nafile. Halihazırda Avustralya’da futbol takımları ve oyuncular FİFA’ya çağrı yapıyor. Küresel olarak da kampanya başlatılmış durumda. Ancak gencin durumu hâlâ belirsiz.

Tayland’ın mültecilere ve sığınmacılara dönük sert ve acımasız tutumu yeni bir durum değil. Askeri darbeyle iktidara gelen hükümet, kendi vatandaşlarına da mültecilere de iyi davranmıyor. Tayland son olarak Suudi Arabistan’dan kaçan 18 yaşındaki Rahaf Muhammed El Kunun’u Suudi Arabistan’a yolla girişimiyle akıllarda kalmıştı. Ailesinden kaçan ve Avustralya’ya sığınmak isteyen kadını Tayland’da alıkoyan yetkililer, kadının tüm itirazlarına karşın Riyad’a göndermek istemiş, ancak küresel baskı ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin devreye girmesiyle El Kunun’un Kanada’ya gitmesi sağlanabilmişti.

Tayland mültecilere iadeden sorumlu bir ön karakol gibi davranıyor. Üstelik bu yeni değil. Umarız EL Kunun gibi El Araibi de kısa zamanda istediği ülkede, arzu ettiği şartlarda özgürlüğe yelken açar.

BOĞAZ'DAN 2001’DE GEÇEN YÜZER KÜTLEYE NE OLDU?

İstanbul Boğazı’nda hafif rüzgarlı bir gün. Saatler ayarlanmış, meraklı kitle gözlerini boğaza dikmiş bakıyor. Günlerdir Türkiye gündemini meşgul eden olay nihayet endişe verici de olsa başlıyor. Ufukta uzun ve geniş bir demir kütlesi görünüyor. Gemi desen değil, dümeni yok, etrafında yüzlerce kılavuz gemi ve kruvazör var. Haber bültenleri, beş saat sürecek geçişi ara ara canlı olarak veriyor. Özellikle bu yüzer kütlenin Boğaz Köprüsü’nün altından geçtiği dakikalar tüm dünyada canlı olarak izleniyor.

Türkiye halkı nefesini tutmuş bu ne olduğu belli olmayan kütle geçse de kurtulsak diye gözleri ekranda beklerken, her ilerleyiş ta Pekin’de sevinçle karşılanıyor. Bunun nedeni Çin’in bu yüzer kütleyi alması.

Bu yüzer kütlenin adı Varyag’tı. 2000 yılında Ukrayna ile yapılan pazarlıklar sonucu 20 milyon dolar karşılığında, tüm planları ile Çin’e satıldı. Varyag’ın geçişi öyle bir anda olmadı. Bu yüzer kütle bir yıldan uzun süre Karadeniz’de bekletildi. Türkiye’nin Boğazların güvenliğine dönük endişeleri geçişe engel olmuş, ancak dönemin Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin’in resmi ziyareti sırasında karşılıklı anlaşmalar eşliğinde sorun çözülmüştü. Türkiye’ye ve dünyaya söylenen Varyag’ın eğlence amacıyla kullanılacağıydı. Çin bu yüzer kütleyi restoranların, casinoların olduğu bir eğlence üssüne çevireceğini iddia ediyordu. Öte yandan bazı askeri uzmanlar Çin’in gemiyi askeri amaçlarla kullanabileceği uyarısında bulunmuştu.

O uzmanlar haklı çıktı. Geçişten 11 yıl sonra yani 2012’de Varyag, Liaoning adını aldı ve Çin’in ilk uçak gemisi oldu. Tıpkı Çin’in eğlence iddiasının havada kalması gibi Türkiye’ye vaat edilen 2.5 milyon turist de hiç gelmedi. Ancak Varyag’ı alan Boğaz'ı geçmişti, geçmişler olsun.

Varyag, şimdiki adıyla Lianing söz konusu dönemde Çin’in gelişmemiş teknolojisini de sembolize ediyordu. Yani Çin sıfırdan bir uçak gemisi yapamıyordu. Ancak zaman geçerken Çin yalnızca ekonomik olarak büyümedi, teknolojik alt yapısını da geliştirdi. Artık kendi imkanlarıyla büyük oranda donanmasına uçak gemisi katabiliyor. Zaten ikinci uçak gemisi Type 002 adıyla 2018’de yapıldı. Peki Vargay’a ne olacak?

VARYAG’DAN LIAONING’E ÇİN’DEN PAKİSTAN’A

Çin, çok daha gelişmiş uçak gemisi üretebilecek teknolojik seviyeye ulaştığı için Liaoning’i satarak hem yeni bir müttefik kazanmak hem de yapacağı yatırımlar için kaynak sağlamak istiyor.

Bu amaç için Pakistan biçilmiş kaftan. Çin-Pakistan ilişkilerinin derinliği 1950’lere dayanıyor. Pakistan’ın Hindistan ile savaştığı dönemlerde Çin Pakistan’dan yana tutum almıştı. Yol ve Kuşak Programı'nın önemli ortaklarından olan Pakistan, Çin’in Hint Okyanusu’na açılan Gwadar Limanı’na da ev sahipliği yapıyor. Son olarak Hindistan 2017’de Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katıldığında Çin’in de desteklemesiyle Pakistan da örgüte üye oldu.

Pakistan, Çin açısından gergin ilişkilere sahip olduğu Hindistan’a karşı bir dengeleyici unsur. Hindistan, donanma açısından Çin’den daha üstün. İşte bu noktada Çin hem Pakistan’a bu gemiyi satarak Hindistan’ı Pakistan üstünden dengeleyecek hem de kendi donanmasını güçlendirmek için kaynak yaratmış olacak. Pakistan’la ilişkilerini daha da geliştirmesi cabası. Yakın zamanda Çin ile Pakistan arasında geminin satılması için görüşmelerin başlaması bekleniyor.

Tüm yazılarını göster