Bozalan Köyü: Jandarmayı dinlesek dönecek köyümüz olmayacaktı
Bozalan Köyü, yangınlardan en fazla etkilenen yerlerden biri. Köylüler, yangın sırasında jandarmanın köyün boşaltılmasını istediğini söyleyerek “Onları dinleseydik köyümüz yanardı” diyor.
MUĞLA - Muğla’da orman yangınları nedeniyle şimdiye kadar 65 bin hektardan fazla alan küle döndü. Türkevler ve Mazı köyleri arasındaki 22 kilometrelik yol hattı boyunca yangının yarattığı yıkımın izlerini görmek mümkün. Ören’deki yeşil örtü, Türkevler Köyü’ne doğru ilerledikçe yerini gri ve siyahın tonlarına bırakıyor.
Türkevler Köyü’ne 10 kilometre mesafedeki Bozalan Köyü’ne yaklaştıkça yanmış orman görüntüsüne bir de is kokusu ekleniyor. Yolun her iki yanında görülen tek şey yanmış ağaçlar. Dar ve kıvrımlı yollardan tepelere çıktıkça felaket filmlerini aratmayacak görüntüler bizi karşılıyor. Gözün görebildiği tüm bölgede tek bir yeşil alan yok. Hissedilen is kokusu köye yaklaştıkça daha kesif bir hal alıyor. 75 yaşındaki Sevcan Ertan “Çam ağaçlarının kokusu yerine şimdi yanık kokusu çekiyoruz içimize” diye diye özetliyor içinde bulundukları durumu.
‘BİZİ DİNLEYEN BİR KİŞİ OLMADI’
Bozalan Köyü, tepede konuşlandığı için sahildeki turizm hareketliliğinden ve gelirlerinden yoksun bir yer. Halkı arıcılık, zeytincilik ve hayvancılıkla geçinen köyde sessizlik hakim. Evlerinin önünde çaresizlik içinde oturuyor Fatma Alan ve Nuran Tekin. Alan sözlerine psikolojisinin bozulduğunu belirterek başlıyor ve konuşması boyunca sürekli kaşınıyor. İki cümlesinden biri “hastalandım ben” oluyor. Yangın başlayınca Ören’deki akrabalarının yanına gittiğini söyleyen Tekin, hayvanları yanmasın diye kovaladıklarını anlatıyor: “Jandarma köyde anons yaptı. Herkese 'evi boşaltın, gidin' dedi. Yangından kaçarken bir akrabam arabayla aldı beni. Çökertme'den sonra kayıkla gidebildik Ören’e, alevlerin içinden geçemedik. Komşularımızın inekleri ve katırları yandı. Hayvanlar yanmasın diye kovaladık, dağa kaçtılar. Kimisini sonra yakaladık.” Komşusuna oturmaya gelen Sevcan Ertan da “söyleyeceklerim var” diyor. Bütün zeytinliklerin yandığının altını çizen Ertan, köye gelen yetkililerden haberdar olmadıkları için tepkili: “Buraya kadar geliyorlar, bize gelip halimizi sormuyorlar. Köy kahvesine gidiyorlar. Bizim bir şey gördüğümüz yok. Bizi dinleyen bir kişi olmadı.” Bundan sonra nasıl geçinecekleri sorusuna kadınların verdiği tek yanıt ise "Biz de bilmiyoruz" oluyor.
‘BAKANLAR GELDİ KONUŞUP KONUŞUP GİTTİLER’
Köyde bir samanlık, ikisi inşaat halinde biri de dayalı döşeli olmak üzere üç ev yandı. Köyde can kaybı olmamasını büyük tesadüf olarak nitelendiriyor muhtar Dursun Kayhan. Köydeki en büyük kaybın, ekonomik olduğunu vurguluyor. Şu anda belediyenin, STK’lerin ve Türkiye’nin farklı yerlerinden insanların bireysel destekleriyle günü kurtardıklarını belirterek, “Önümüz kış, bu destekler elbet bitecek” diyor. Köyde hayvancılıkla uğraşan insanlar için artık hayvanlarını otlatacak arazi kalmadığını belirten Kayhan “Kuru yem ve saman ihtiyacı var. Biraz getirdiler ama yetmiyor. Bakanlar geldi köyümüze konuşup konuşup gittiler. Kaldık biz köy halkıyla baş başa” diye anlatıyor. Konu zeytin ağaçlarına gelince boğazı düğümleniyor, gözleri doluyor Kayhan’ın. Kendisi de çiftçilik yapan Kayhan yaklaşık 40 dönümlük zeytinliğinin yandığını söylüyor. “Köylülerin bütün zeytin ağaçları yandı. Bunların geri gelmesi en az 40 sene. Arıcılık da bitti zaten.” Merada otlarken üç ailenin toplamda 9 büyükbaş hayvanın da yandığını sözlerine ekleyerek devletin ödenek çıkartacağını duyduklarını söylüyor. Ama hayvanların geri gelmesi sorunları bitirmiyor. Hayvanların otlayacağı alanın olmaması muhtarı da köylüleri de kara kara düşündürüyor.
‘JANDARMANIN DEDİĞİNİ YAPSAYDIK DÖNECEK KÖYÜMÜZ OLMAZDI’
Bozalan’daki yangına müdahale konusu açılınca Kayhan, “Yangın, Allah razı olsun kendi kendine söndü” diyor. Köyün etrafının tamamen yandığını belirten Kayhan buna rağmen hasarın az olmasını köylülerin evlerini terk etmemesine bağlıyor: “Yangın köye yaklaştığı günlerde camiden anons geçerek herkesin evinde su depolamasını istedim. İhtiyarları ve kadınları köyden çıkardık, gençler kaldı. Jandarma dolaşıp bizim de evlerimizi boşaltmamızı istedi. Yangın bizim köyün içinden geçti. Köyümüzün daha fazla yanmamasını 15-20 gencimize borçluyuz. Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin iki, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin bir tane itfaiye aracı vardı. Balıkesir’den Allah razı olsun, onun müdahalesi, çalışması bambaşkaydı.” Yangının, köye sıçramasının sebebinin yanan ağaçlardan fırlayan kozalaklar olduğunu ifade ederek “Jandarmanın dediğini yapsaydık, dönecek köyümüz olmazdı. Alev topu olmuş kozalaklar sağa sola fırlayıp bir yerleri tutuşturdukça koşup orayı söndürdük” diyor. Orman Kanunu'nun 69. Maddesi'ne göre de orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesinde 3., 4. ve 5. orman yangınlarında civar köy ve kasabalarda bulunan 18 yaşını bitirmiş, 50 yaşını doldurmamış bütün erkek nüfusun yangını söndürmekle mükellef olduğunun hüküm altına alındığı belirtiliyor. Kayhan, Türkevler Köyü’nde de altı çizilen heyelan ve sel tehlikesinden bahsediyor: “Bizim burası eğimli arazi. Tepeler boş kaldı. Şimdi ne olacak? Heyelan ve selde ne yapacağız?”
‘50 YILLIK EMEĞİM GİTTİ’
Zeytincilik yapan 79 yaşındaki Süleyman Sanlı yangın sırasında ve sonrasında olanlara sinirli. Zeytin ağaçlarının bulunduğu 70 dönümlük arazisinin yarısından fazlasının yandığını belirterek “Yanmadan kalan araziden de hiçbir verim alamayız. Ben sadece emekli maaşım, bir de çiftçilikten kazandığım parayla geçiniyorum. 10 kişilik ailem var, bundan ekmek yiyorduk. Devlet destek verecek diyorlar. Verse de zeytine bakmak, zeytin almayı beklemek çok zor iş. 50 yıllık emeğim gitti benim” derken sesi yükseliyor. Tapulu orman arazilerinde yangın olsa da özel izin olmadan müdahale edilmediğini söyleyerek yangının bundan kaynaklı büyüdüğünü ileri sürüyor: “Yangın, arazi tapulu mu, değil mi, bakmıyor ki. ‘Su sık’ diyorsun, ‘tapulu arazi emir gelmeden sıkamam’ diyor. Biz köyü zor kurtardık. Orman İdaresi’nin hataları bunlar” diye isyan ediyor.
ORMAN KANUNU’NA GÖRE YANGINDA KÖY HALKI SÖNDÜRME ÇALIŞMALARINA KATILMAK ZORUNDAYDI
Sanlı’nın işaret ettiği Orman Kanunu’nun 69. Maddesi’ne göre, orman idaresinin; “Orman sayılan alanlar dışındaki yangınlarda ormana sirayet etme riski bulunan kırsal alan yangınlarının söndürülmesine imkânlar ölçüsünde katkı sağlanır” ifadesi yer alıyor. Kentin en büyük mülki idari amiri tarafından koordinasyonun sağlanacağı belirtilen kanunda, “Devlet ormanlarında izin sahipleri, hususi ve hükmi şahsiyeti haiz amme müessesesine ait ormanlarda ise sahipleri, orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesi ile ilgili her türlü tedbiri almakla yükümlüdürler” hükmü bulunuyor. Yani yangının çıktığı alan özel arazi ise müdahale için önce talep olması gerekli. Sonrasında en büyük mülki idari amirin talimatıyla yangına müdahale gerçekleşebiliyor. Sanlı, geçmiş dönemde bir yangın olduğunda bütün köy halkının elinde tırpanı, çapasıyla müdahale etmeye gittiğini hatırlatarak yangın sırasında jandarmanın tavrını eleştiriyor. 2018 yılında yeniden düzenlenen 7139 sayılı yasa ile Orman Kanunu'nun 69. Maddesi'nde yer alan “Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Söndürülmesinde Görevlilerin Göreceği İşler Hakkında Yönetmeliğin 3.,4.ve 5. bendinde orman yangınlarında civar köy ve kasabaların 18 yaşını bitirmiş, 50 yaşını doldurmamış bütün erkek nüfusu yangın söndürmekle mükelleftir” ifadeleri çıkarıldı. Yerine orman yangınlarıyla mücadelede gönüllülerden de faydalanılacağı belirtildi.