AKP iktidarı BRICS’e üyelik hedefiyle küresel güney ve kuzey
blokları arasında kızıştırma taktiği güderken Türkiye’nin maceraya
daldığı yerlerde işler sarpa sarıyor. Suriye’de Türkiye’nin
müttefik bildikleri birbirini yerken Libya’da durum iyice
kontrolden çıkıyor.
Ülke geçen haftayı Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi’nin
Ankara ziyaretiyle açılan yeni sayfayı allayıp pullamakla geçirdi.
Fakat bu sırada Mısır’la yeni sayfanın bir numaralı gündem maddesi
Libya, Ankara’nın da etki kapasitesini aşan hesaplaşmalara sahne
oluyordu. Libya’da rekabet içinde olsalar da Türkiye ve Mısır öyle
bir çıkmaza dayandı ki birbirini gözetmek durumunda.
Libya’daki aktörler, bu ülke üzerinde parmağı olan yabancı
güçlerle ilişkilerinde tutarlı bir çizgi takip etmiyor. Değişkenlik
arz eden vekalet ilişkileri ezberlere sığmıyor.
Saflar sürekli değişirken hariçten hiçbir gücün tek başına
denklem kuramayacağı karmaşa büyüyor.
***
Anlaşılsın diye biraz geriye saralım. 2019-2020’de Mısır, BAE ve
Rusya destekli Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter’in
Trablus’u ele geçirme hamlesi Türkiye’nin müdahalesiyle bertaraf
edilmişti. Buna mukabil Trablus güçlerinin doğuyu ele geçirme
hamlesi de Sirte-Cufra hattında durdurulmuştu. Türkiye’nin desteği
daha ilerisi için kâfi gelmemişti.
Şubat 2021’de BM’nin uhdesinde Başkanlık Konseyi ve Ulusal
Birlik Hükümeti (UBH) kurup ülkeyi seçime götürme ve kurumları
birleştirme hedefiyle bir yol haritası kabul edilmişti. Yenişememe
haline ilaveten bu yol haritası rakip tarafları pozisyon
değişikliğine itti. Basitçe Mısır Trablus’la, Türkiye de Bingazi
ile köprüleri kurdu. UBH başkanlığına seçilen Abdulhamid
Dibeybe’nin görevi 24 Aralık 2021’e kadar ülkeyi seçimlere
götürmekti. Dibeybe yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi görev
süresi bittiği halde koltuğu bırakmadı. Türkiye’den gördüğü desteği
iktidarını perçinlemek için kullandı. Ankara’yı temin için yeni
anlaşmalar yaptı. İçerdeki tartışmalara ve itirazlara
aldırmadı.
Saflar çok hızlı karışıyor dedik ya Türkiye’nin müdahale ettiği
süreçte Ankara’nın yakın müttefiki olan eski İçişleri Bakanı Fethi
Başağa, 2022’de Dibeybe’nin meşruiyetini tanımayan Tobruk merkezli
Temsilciler Meclisi’nin atadığı alternatif hükümetin başına geçti.
Trablus’a yürüme hedefinde başarılı olamadı ve 2023’te görevi
bıraktı. Bu sırada Ankara, Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih
ve Hafter’le husumeti gerileten bazı adımlar attı. Kahire de
Dibeybe hükümeti ile çalışmaya başladı. BAE ise Hafter’e desteğini
korusa da Türkiye ile ilişkileri normalleştirmiş bir ülke olarak
Dibeybe’nin Ghadames’te petrol-gaz projelerine yardımcı oldu. Beri
tarafta Vagner’in şefi Yevgeni Prigojin’in ölümünden sonra Rusya
bölgedeki milis varlığını Afrika Lejyonu adıyla yeniden
yapılandırırken Hafter’le ilişkilerine çekidüzen verdi. İnguş
asıllı Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunusbek Yevkurov’un Bingazi
ziyareti Rusya’nın Libya’daki oyundan çekilmeyeceğinin teyidiydi.
Buna karşılık 2012’de Trablus Büyükelçisi Chris Stevens’in cihatçı
müttefikler tarafından öldürülmesinin ardından Libya’yı “proje
ortağı” Türkiye’ye emanet eden ABD de Rusya’yı dengelemek için
sahneye yeniden döndü. Pentagon ve Dışişleri’yle çalışan özel harp
şirketi Amentum, Trablus ve civarındaki milis güçlerini
birleştirmek için devreye sokuldu.
Son haftalarda ABD’nin Libya Özel Temsilcisi Richard Norland ve
Trablus Maslahatgüzarı Jeremy Berndt’nin yerel aktörlerle temasları
artarken Africom Komutanı General Michael Langley de Trablus ve
Bingazi’yi ziyaret etti.
***
Çözümsüz ama göreceli istikrarın olduğu bir tablo sürüp giderken
ağustosta durum birdenbire kızıştı. Hafter güçleri güneyden
Ghadames’i hedefe koyarak Cezayir-Tunus sınırlarına doğru kontrolü
genişletmek üzere harekete geçerken Trablus’un ‘koruyucusu’
Türkiye’nin tepkisizliği dikkat çekti. Bu arada Dibeybe, hükümetin
kontrolsüz harcamalarına set çeken Merkez Bankası Başkanı Sıddık
Kebir’e karşı Ekim 2023’ten beri bileniyordu. ABD, İngiltere ve
Türkiye ile yakın çalışan Kebir’i açığa almanın yollarını arıyordu.
Kebir, Temsilciler Meclisi’ne bağlı hükümetin başındayken
Başağa’nın Merkez Bankası’nın kaynaklarına erişimini engellediği
için Hafter tarafını da kızdırmıştı. Fakat Kebir bölünmüş Libya’da
düşman taraflara dağıtılan paranın başındaki adam olarak müstesna
bir konumdaydı. Libya’ya müdahale eden Batılı güçlerin desteğine
sahipti. Bu durum ona dokunulmazlık kazandırıyordu. ¬Libya’yı
çökerten müdahalenin mimarı ABD için bu ülkeyi kontrol etmenin
kestirme yolu Merkez Bankası’ydı. Uluslararası alanda petrolün
satışı Libya Ulusal Petrol Şirketi’nin tekelinde. Tahakkuk eden
gelir New York'taki Libya Yabancı Bankası'ndaki hesaba yatıyor. Bu
parayı kullandırma yetkisi ise Libya Merkez Bankası’nda. Bu da
Kebir’i mali olarak hem Trablus/Mısrata hem de Bingazi/Tobruk
merkezli siyasi ve askeri güçlerin patronu yapıyor.
Dibeybe milislerle Merkez Bankası’nı kuşatarak Kebir üzerinde
baskıyı artırdı. Norland 12 Ağustos’ta bankayı kuşatma, zorla
koltuğundan etme ve çalışanları kaçırma girişimlerine karşı Kebir’i
ziyaret ederek Amerikan desteğini gösterdi.
Merkez Bankası’na yönelik baskılar artarken Temsilciler Meclisi
13 Ağustos’ta Dibeybe hükümetinin sona erdiğini ve Usame Hammad
başkanlığındaki kabinenin yegâne meşru hükümet olduğunu belirten
bir muhtıra yayımladı. Ayrıca Akile Salih, Libya Silahlı Kuvvetleri
Başkomutanı ilan edildi. Hafter de bu karara destek çıktı. Bu
hamleye karşı Dibeyde de 18 Ağustos’ta Başkanlık Konseyi’nden
Kebir’in görevden alınmasını öngören kararnameyi çıkarttı.
Karara direnen Kebir, İstanbul’a sığınırken Merkez Bankası’nın
şifrelerini ele geçirmek isteyen milisler bilgi-işlem müdürünü
kaçırdı. Para transferlerini engellemek için sistemi kapatan
Kebir’e göre milisler banka çalışanlarını tehdit ediyor,
korkutuyor, bazen çocuklarını ve akrabalarını kaçırıyor.
Merkez Bankası başkanlığına vekaleten atanan Abdülfettah
Abdülgaffar’ın dinar hesaplarına ulaşsa da dolar rezervlerine
ulaşamadığı söyleniyor. Yeni yönetim SWIFT kodlarına erişmiş olsa
bile bankanın ABD’nin yeşil ışığı olmadan uluslararası
ilişkilerinin normale dönemeyeceği öngörülüyor. Ki ABD Hazine
Bakanlığı’nın uyarısı üzerine yabancı bankalar yönetim
belirleninceye kadar Libya Merkez Bankası ile iş yapmayı reddetti.
Yani ABD, “Benim onayım olmadan Merkez Bankası’nda değişiklik
yapamazsınız” demiş oldu.
Kebir’in Erdoğan’la da arası iyi. Haliyle Türkiye’nin ortak bir
çözüm bulununcaya kadar Kebir’in görevinin başına dönmesinden yana
olduğu aktarılıyor.
***
Böylesi krizlerde karşı tarafın hamlesi de hazır. Hafter hemen
petrolün vanasını kapattı. ‘Dibeybe Merkez Bankası’nı ele geçirirse
petrol gelirlerinden olur’ denilmiş oldu. Tam anlamıyla bir kriz.
Libya’daki bölünmüşlüğü uzatan da bu: Uluslararası meşruiyet
avantajını kullanan UBH petrol satışlarını kontrol etse de vana
doğu güçlerinin elinde. Bölge, şehir, mahalle, hatta hükümet
kurumlarını kontrol eden milis güçleri de ellerindeki silahların
gücü kadar Merkez’i hortumluyor. Merkez Bankası’nın gider
kalemlerinin yüzde 78,4’ünü maaşlar oluşturuyor. Bankanın
kasasından çıkan 26 milyar dinarın 20.4 milyarı maaşlara ve 3.6
milyarı sübvansiyonlara giderken 1.1 milyar dinar da operasyonel
giderlere ayrılıyor. Doğru düzgün hizmetin üretilmediği 7 milyonluk
Libya’da 2 milyon kişi maaş alıyor. Maaşlar dışında milisler için
dönen başka çarklar da var. Libya Ulusal Petrol Şirketi satamadığı
ve depolayamadığı petrolü piyasa fiyatının çok altında iç piyasaya
satıyor. 2011 isyanının artığı milis güçler ucuza aldıkları petrolü
komşu ülkelere yasadışı yollarla satarak kasalarını şişiriyor. Kaos
eli silahlılara kazandırıyor. Seçimler, halk iradesi, şeffaflık ve
ulusal ortak gelecek kimin umurunda!
Restleşmeler Merkez Bankası ve petrol hamleleriyle sınırlı olmadı.
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el Menfi, Temsilciler
Meclisi’nin muhtırasına misilleme olarak 18 Ağustos'ta Silahlı
Kuvvetler Yüksek Komutanı sıfatıyla komutanlar ve istihbarat
şefleriyle bir toplantı yaptı. Bu bir ilkti. Dibeybe de 23
Ağustos'ta başkentte milisleri kontrol altına almak için sonunu
getiremeyeceği bir çıkışta bulundu. İçişleri Bakanı İmad el
Trablusi başkanlığında bir ‘yüksek güvenlik komitesi’ kurup tüm
milislere 24 saat içinde hükümet binalarını boşaltmaları emrini
verdi. Dinleyen oldu mu, hayır. Muhtemelen Merkez’e girdikten sonra
milislere maaş çeklerini kesenin kendisi olduğu zannıyla özgüven
patlaması yaşadı. Kendi memleketinden bile düşmanlar edindi.
Mısrata’da 2011’de Kaddafi’nin devrilmesine öncülük eden güçler de
başlarını yeniden kaldırıp Dibeybe’ye karşı Kabir'i destekledi.
Bu arada Mısır’la da bozuştu. Nedeni şuydu: Mısır İstihbarat
Şefi Abbas Kamil, Gazze arabuluculuğundan ne ara vakit bulduysa
ağustosun ikinci haftası Bingazi’ye gidip temaslarda bulundu.
İddiaya göre Abbas, Hafter, Salih ve Hammad’ı mevcut siyasi
aktörlerin yer almadığı bir geçiş hükümeti kurulması planına ikna
etmeye çalıştı. Arap kaynaklara bakılırsa maksat aile, klik ve
milislerin kendi çıkarlarına saplanmış Libya’yı seçime götürüp
ulusal bir hükümetle düze çıkarmaktı. Kahire’nin hesaplarına göre
seçimle ulusal meclis ve hükümet oluşursa Mısır’ın çıkarlarının
temin edilmesi daha kolay hale gelir. Türkiye çıkarlarını anormal
koşullarda çatışmacı bir yolla maksimize etti. Mısır bundan
mustarip. Mısır yönetimi tepkilere aldırmadan Hammad’ı da Kahire’ye
davet etti. Kamil’in girişimini Dibeybe hükümetini bitirme hamlesi
olarak okuyan Trablus kanadı 12 Ağustos’ta Mısırlı iki diplomatı
istenmeyen kişi ilan etti.
***
Bütün bunlar yaşanırken her şeye atar yapan AKP pek sessizdi,
tepkisizdi. Belli ki Mısır’la yeni sayfanın hatırı az değildi.
Nihayetinde 5 Eylül’de MİT Başkanı İbrahim Kalın, Trablus’a
uçuverdi. Mühim görüşmeler yaptı. Ne çıktığını kendileri bilir!
Muhtemelen Dibeybe, Merkez’i kontrol altına alıp popülist
harcamalarla halk desteğini artırma ve milis güçlerinin sadakatini
satın alma hesabını yaparken Ankara’nın tercihlerini dikkate
almadı. Ankara’yı görmezden geldiği gibi Kahire ile de ters düştü.
Rakip taraflar eski denklemde kalsaydı tersi olurdu.
Kalın’ın ziyaretinden 48 saat önce Temsilciler Meclisi ile
Trablus merkezli Devlet Yüksek Konseyi 30 gün içinde Merkez
Bankası’na başkan ve yönetim kurulu üyelerini atama konusunda
anlaştı. Ne çıkar öngörmek zor ama bu karar Menfi-Dibeybe ikilisine
“Oyun bitti” mesajı içeriyor. Merkez Bankası’ndaki belirsizlik
Libya’nın ‘korsanlık’ üzerine kurulu ekonomisini hepten krize
sokuyor. Hükümet mevcut rezervlerle geçen ayın maaşlarını ödese de
bu bir atımlık baruttan öte bir şey değil.
Özetle bölünmüş Libya’nın geleceği hala karanlık. 2015 Süheyrat
Anlaşması ile belirlenen yol haritası kişisel çıkarlar için heba
edildi. 2021’deki de öyle. Bütün bu süreçlerde Türkiye başat aktör
olmaya çalıştı. Siyasi süreci belirlemek, askeri üs ve limanlar
edinmek için Libya’nın bir parçasıyla meşruiyeti tartışmalı
anlaşmalar yaptı. Geçici başbakanlar koltuklarını korumak ya da
Hafter’e karşı kalkan edinmek için gönüllü veya gönülsüz olarak bu
anlaşmalara imza attı. İddialı duruşuna rağmen gelişmelere etki
etme kapasitesinin hayli sınırlandığı görülüyor.
Türkiye, Libya üzerinde kapıştığı aktörlerden Mısır ve BAE ile
ilişkileri normalleştirirken Rusya ile gelgitler yaşıyor. Mısır,
Rusya ve BAE BRICS’te Türkiye’nin üyeliğine ‘olur’ ya da ‘olmaz’
diyebilecek konumda. Ve herkes Türkiye’den uyumlu politikalar
bekliyor. İşte yeni bir test sürüşü. Dış politikada “Bindik bir
alamete gidiyoruz kıyamete” tekerlemesi dönmeye devam ediyor.