BriKent inanılmaz dolu sahneleri ile bir film olacak kadar iyi
bir proje. İçinde diplomasi, siyaset, entrikalar, savaş ve hatta
betona yer var.
Filmin girişini hayal edelim. İçişleri bakanı başka bir ülkenin
topraklarına (Suriye) diplomatik olarak izin almadan gidiyor ve
orada (İdlip) inşaat açılışı yapıyor. Bu yapılan evler
yüzbinlerce Suriyeli’yi geri gönderme operasyonun bir parçası
aslında.
3 Mayıs günü bu kare arkada iken,
İdlip’den yüzlerce kilometre uzakta Ak Parti’nin ayağına taş bile
değdirmemiş Zafer Partisi “sessiz istila” adlı bir filmin
lansmanına destek veriyor. Bu lansman için "göç haber", "mülteci
haber" gibi garip sitelerde provakatif haberler yaptırıyor.
Tansiyon düzenli olarak yükseliyor ve birkaç gün sonra Suriyelileri
geri göndermek için Suriye topraklarında yapılan evleri açan bakana
Zafer Partisi’nin başkanı “erkeksen gel” diyerek sahnede yerini
alıyor.
Özdağ, Soylu’nun programını, bu açılışını bilmiyor olabilir mi?
Ama insanların bunu bilmediğini, bunun bağlantısını kurmadığını çok
iyi biliyor. Soylu da zaten “ne yaptığımı görmüyor musun?” demiyor.
Çünkü bu oyun iki tarafın da kazandığı bir manipülasyon.
Şimdi filmi geriye saralım ve 2019 yılı sonbaharına gidelim.
İKLİM ZİRVESİ'NİN İKLİMİNİ DEĞİŞTİREN LİDER
Eylül 2019’da BM İklim Eylem Zirvesi’nde Erdoğan
bir konuşma yaptı. Konuşmasında Suriye’de geniş bir güvenli
bölgeden ve oraya inşaat yapmaktan da bahsetti. O zaman pek
sorgulanmadı, gündem olmayı bırakın, konu bile olmadı.
Aradan iki hafta geçince “Biz inşaatın hesabını yaptık” dedi ve
detayları verdi. Buna göre Suriye topraklarında 5 bin nüfuslu
140 adet köy ile 30 bin nüfuslu 10 ilçeden oluşan yerleşim alanı
yapılacaktı. Bunun için o günün parası ile 150 milyar 965 milyon
400 bin TL kaynağa ihtiyaç vardı. Erdoğan BM’deki konuşmasında "Şu
güvenli bölge ilan edildiğinde, biz oraya rahatlıkla 1 ila 2 milyon
arasında göçmeni, mülteciyi yerleştirme şansına
sahibiz." devamında “Bu bölgenin derinliğini
Deyrizor-Rakka hattına kadar indirebilirsek, ülkemizden, Avrupa'dan
ve dünyanın diğer bölgelerinden kendi topraklarına geri dönecek
Suriyeli sayısını 3 milyona kadar çıkarabiliriz." demişti. Yani
batıya yeni bir mülteci işi öneriyordu. Hem de inşaat
üstünden.
KENTSEL DÖNÜŞÜM 3.0
Bu ülkede Sulukule Kentsel Dönüşüm 1.0 ise her halde Sur’da
Kentsel Dönüşüm 2.0’dır. Sur Sulukule’den ölçek olarak büyük ve
yürekleri burkma açısından bir gömlek daha kötüdür. Suriye’de bu
hayal edilen şey ise tam bir Kentsel Dönüşüm 3.0! Başka bir ülkenin
topraklarında bir dönüşüm.
2019’da konuştuğumuz bu konu bugün ne halde? Özdağ’ın çıkışı ile
ne alakası var? Şimdi görüntüdeki fluluğu giderelim ve 3 Mayıs’daki
açılışı Özdağ meselesi ile Eylül 2019’daki bu tartışmayı
bağlayalım. BM konuşmasında üç ay sonra Ocak 2020’ye gidelim.
Ocak 2020’de İçişleri Bakanlığı, tarikat ve kamu kurumlarının
ortaklaşa yürüttüğü “İdlib’e yardım” kampanyası başlattı.
Valiliklere gönderilen yazıda, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile
belediyelerin kampanyaya destek vermesi istendi. O gün çıkan
haberlerde işbirliği yapılan
dernek ve vakıfların arasında, Nur cemaatine bağlı Hayrat Vakfı,
Menzil tarikatına bağlı Beşir Derneği, Aziz Mahmut Hüdai Vakfı,
Sadakataşı Derneği ve Deniz Feneri Derneği gibi kuruluşların
yer aldığını öğreniyoruz. Sonra nasıl olduysa bu dernekler İdlip’de
briket evler yapıp açıyorlar. Bu iși AFAD'ın koordinasyonunda
Kızılay, Türkiye Diyanet Vakfı, İHH, Sadakataşı, Hayrat
Yardım Derneği, Deniz Feneri, Hüdayi Vakfı, Beşir Derneği, Fetih
Vakfı, Kıyamder, Yedi Başak İnsani Yardım Derneği ve İnsana Değer
Veren Dernekler Federasyonu (İDDEF) yapıyor. 4 Mayıs günü Soylu’nun
Özdağ için “Soros çoçuğu” dedi. Özdağ’ın da “bakanlığın önüne
gel” diye açıklama yaptığı 5 Mayıs günü çıkan “5 soruda '1
milyonluk geri dönüş projesi'nin detayları…” başlıklı bir
haberde bu isimleri
görüyoruz.
Bizim gördüğümüzü onlar görmüyor mu? Bu işin aslını bizden daha
iyi bilmiyorlar mı?
BRİKET EVLER
Bu evler halktan toplanan yardımlarla yapılıyor. Eskiden
briketlerle gecekondular dikilirdi. Şimdi devlet desteği ve halktan
kamu zoru ile toplatılan paralar ile hızlı hızlı yapılıyor. Genelde
40 metrekarelik evler. Ortada bir savaş var, yok edilen toplumsal
bir yapı, bir ekonomi var. Ama öyle bir pazarlama harikası ki,
Şefkateli Derneği sayfasında “Briket evlerde ses yalıtımı da
vardır. Savaşın sürdüğü yerlerde bombardıman devam ettiği için
briket evlerde yaşayanlar bombardıman seslerinden briket sayesinde
etkilenmezler.” diyecek kadar da özgüvenliler.
Eskiden bahçe içinde gecekondular vardı. Briketten yapılırdı.
Gıdasını bahçeden karşılar, yumurtasını kümesten alırdı. Onları son
20 yılda yok eden devlet çok daha kötüsünü başka bir ülkenin
topraklarında dikiyor. Şimdiye kadar 57 bin ev yapıldığını, her bir
evin maliyetinin 2500 dolar civarında olduğunu, işi AFAD’ın
koordine ettiğini biliyoruz. Sadece dinci örgütler yok bu işin
içinde. Esenler, Bağcılar, Üsküdar ve hatta Afyon’un Şuhut belediyesi de var. Tam
resmi bilmiyoruz ama ortada devlet destekli, halktan para toplanan
ve dernekler, belediyeler üstünden acayip bir organizasyon var.
Eskiden evsiz insanlar akşamına briketleri indirip sabaha kadar
bir imece ile gecekondu yapardı, başını sokacak yeri olurdu.
Şimdi o briketler devletin yeni politika modeli oldu.
DÖNEM FİLMİ BRİKENT!
BriKent, Costa Gavras’ın Z filmi ya da benzerleri gibi bir film
olabilir. Başka bir ülkede briketten yerleşimler kuran, arkasında
olanların bunlardan haberi yokmuş gibi davrandığı, ortalıkta kavga
görüntüsü verdiği yeni bir yerleşim ve toplumsal model.
Briketlerden yapılan bir kentleşme filmi, tam bir Kentsel Dönüşüm
3.0 programı.
Özdağ bunları bilmiyor olamaz. Hepinizden daha iyi biliyor, 9
Ekim 2019 tarihli şu haberde anlattığı gibi!! Ama bu çıkışını
İdlip’de briket evler açılışına denk getirdiğini de bilmiyor
olamaz. Denk getirmek için olduğu dışında bir ihtimal akla
gelmiyor.
BriKent bir Mezopotamya filmi, ilk yerleşimlerin olduğu
Mezopotamya’da başrolde politikacıların olduğu, halkların ise ya
sürülerek, ya da manipüle edilerek figüran olduğu bir film.
BriKent’in devam filmi ise yok. Sadece halkların özne olduğu bir
politik gerçeklik, yönetmensiz ve kollektif çekilebilecek yeni bir
film olabilir. Onun da senaryosunu biz yazarsak mümkün.