Brüksel’in keşif fuarı

Bu yıl 37.’si yapılan Art Brussels, yeni sanatçıların keşfedildiği fuar özelliğini genç galerilere yönelik yeni bölümüyle bir kez daha kanıtladı. Pentürlerin çokluğuyla dikkat çeken fuara Türkiye’den Sanatorium galerisi katıldı.

Abone ol

Fahire Kurt

Kariyerinin başındaki sanatçıların uluslararası görünürlük kazandığı fuar olarak tanınan Art Brussels, yeni Invited bölümü ile bu özelliğini perçinledi. 26-28 Nisan tarihleri arasında Tour & Taxis binasında gerçekleşen Art Brussels’a katılan 157 galeri arasında İstanbul’dan Sanatorium vardı. Solo standında Kerem Ozan Bayraktar’ın farklı serilerden işlerini sergiledi.

Sanatorium ekibi

Sanatorium’un direktörü Adnan Yerebakan, Dubai’nin ardından ikinci kozmopolit şehir olarak tanımladığı Brüksel’de, kültürler arası geçişkenliğin ve yeni fikirlere açıklığın yüksek olduğunu söylüyor. “Bu özellikler bizim gibi galeriler için çok değerli. Katıldığımız fuarın da etkisi ile birçok bağlantı kurma fırsatımız oldu, sanatçılarımıza olan ilgi yeterince iyiydi. Fuar kariyerlerine pozitif bir katkı sağlayacaktır. Seneye tekrar katılacağız bundan eminim, ayrıca Brüksel’de bir yada iki pop-up sergi proje yapacağız.”

Yüzde 70 gibi yüksek bir yeniden katılım oranına sahip olan fuara daha önceki senelerde Türkiye’den gelen galerilerde süreklilik olmadığı göze çarpıyor. Fuarın direktörü Anne Vierstraete, Türkiye’deki güncel sanat galerilerinden fazla başvuru almadıklarını belirtiyor.

Önceki yıllarda iki kez fuara katılan Zilberman galerinin kurucusu Moiz Zilberman, Berlin’de galerileri olması nedeniyle neredeyse aynı tarihlerde yapılan Art Cologne’yi tercih ettiklerini söylüyor. “Bir hafta arayla aynı bölgede iki fuar yapmak anlamsız olduğu için devam etmeme kararı verdik. Bana göre Art Brussels, hacmi ile sanat fuarları sıralamasındaki yeri ve fiyatı uyumlu olmayan bir fuar. İki yılda aldığımız ticari sonuçlar da daha fazla risk almak için bizi cesaretlendirmedi zaten” diye konuşuyor.

2014 ve 2015’te Art Brussels’ta yer alan Galeri Nev İstanbul’un kurucusu Haldun Dostoğlu ise, Avrupa’nın ortasındaki konumu sayesinde nakliye maliyetlerinin minimuma inmesi, ayrıca Belçika ve çevresinde çok sayıda koleksiyoner yaşaması nedeniyle fuarın Avrupalı galericiler açısından cazip hale geldiğini söylüyor. Yüksek gümrük ve nakliye maliyetlerinin AB dışındaki ülkelerden katılımları zorlaştırabileceğini belirtiyor. “Art Brussels ‘mega’ galerilerin rağbet etmediği, mesleki etiğe özen gösteren galericilerin tercih ettiği bir fuar olarak kaldı aklımda. Çok yüksek fiyatlı eserlerin peşinde olmayan sanatseverlerin de bu nedenlerle ilgisinin yoğun olduğunu söyleyebilirim” diye tanımlıyor fuarı.

Ballon Rouge standında Merve İşeri'nin bir işi Fotoğrafçı: David Plas

Art Brussels’da bu yılın en çok konuşulan konusu Invited oldu. Yeni bölümü ilk yılında başarılı bulan Belçikalı koleksiyoner Alain Servais, sayıları artan fuarların için piyasa konumlaması belirlemenin zorunlu hale geldiğini ve Brüksel için mevcut seçeneğin keşif fuarı olduğunu söylüyor. “Dolayısıyla en sıradışı galerileri göstermeleri gerekiyor. Bunlar lüks birer butikten ziyade kaotik görünümlü deneysel alanlara benziyor ama zaten amaç da bu. Böyle bir strateji müşteri profili ‘lüks ürünler’ olan fuarlara uygun değil.”

Yeni bölümün katılımcılarından Paid by the Artist, düzenlediği her sergi için kendine yeni bir galeri kimliği yaratıyor. Art Brussels’a çağrıldığı sırada nakit sorunu yaşadığı ve standın ücretini sanatçısı ödediği için fuardaki adını buradan esinle belirlemiş. Merve İşeri ile Belçikalı sanatçı Philip Janssen’e yer veren Ballon Rouge Collective ise seyyar bir galeri olarak İstanbul dahil dünyanın farklı yerlerindeki yedi şehirde sergiler düzenliyor. Kurucularından Hélène Dumenil, bu tarz çalışmanın kendi mekanları olmadan sanatçılarını uluslararası alanda gösterme olanağı verdiğini söylüyor. Bu yılın başında Brüksel’de açtıkları ve fuar sırasında Merve İşeri’nin kişisel sergisini gösterdikleri B.R.Club adlı galeriyle, aynı anlayışı bu kez farklı galerilerle karşılıklı mekan paylaşarak sürdürmeyi planlıyorlar.

Invited’in önümüzdeki fuarlarda nasıl bir biçim alacağını görmek ilginç olacak. Ancak Counter Space’de öğrenci-sanatçı Antoinette d’Ansembourg’un altı seramik işinin birden satılması ve Sebastian Utzni’nin bir eserini Brüksel’de yaşayan Fransız koleksiyoner Frédéric de Goldschmidt’in satın alması bölümün ilgi çektiğini kanıtlar nitelikteydi.

Fuarın bir başka dikkat çeken tarafı, küresel bir eğilim olarak göze çarpan pentür hakimiyetiydi. Neden pentür sorusunu yönelttiğimiz Servais, güncel sanata olan ilginin nüfusun alım gücü en yüksek yüzde 1’lik ve hatta yüzde 0,1’lik kesiminin büyümesinden kaynaklandığını söyleyerek şöyle yanıtlıyor: “Bu yeni alıcılar, zorlayıcı sanat satın almak için gerekli uzmanlığı geliştirecek zamanı henüz bulamamış oluyorlar. Markalaşma, tavsiye, popülerlik referanslarına başvuruyorlar. Pentür tercih ettikleri teknik. Nedense tuval üzerindeki herhangi bir çizimi sanat olarak kabul ediyorlar, buna karşılık yerleştirme, video ve fotoğrafın sanat olarak kendini açıklaması gerekiyor. Batıda sağcı liderlerin başa geçmesine, sol partilerin güç kaybetmesine yol açan siyasi eğilim ile de uyumlu bir durum.”

Belçika’da, genç sanatçıları cesur bir şekilde keşfeden koleksiyonerlerin güncel sanatın şekillenmesinde büyük etkisi var. Eşi Yannicke ile birlikte tutkulu bir koleksiyon yaratan koleksiyoner Wilfried Cooreman, bu yılki Art Brussels’ı nasıl bulduğu sorumuzu, “Yan etkinlikleriyle birlikte mükemmel” diye yanıtlıyor. Favori standlarından birisi, Virginia Chihota, Gareth Nyandoro, Thierry Oussou’dan oluşan grup sergisiyle İngiliz galeri Tiwani Contemporary, diğeri de Goldin+Senneby’in işlerini gösteren NOMA olmuş. Bu yıl Belçika’yı Venedik Bienali’nde temsil eden Jos De Gruyter & Harald Thys’ın yerleştirmesini, fuar dışı Off etkinliğini ve Screen It video projesini özellikle vurguluyor.

Art Brussel’ın Pieter Jan Valgaeren küratörlüğünde düzenlediği Screen It, ekran kültürünün sanat dünyası üzerindeki etkisini sorguluyordu. Genel sergi alanına bitişik bir bölümde, koltuklar, sehpalar, çiçekler, abajurlarla dairesel bir şekilde yan yana konumlandırılan farklı stilde üç oturma odasının loş ortamına girenler, serginin temasıyla ironik bir zıtlık içinde ekranlarda birbiri ardına gelen videoları izlediler. Projede yer alan sanatçılar arasında Sanatorium’dan Berkay Tuncay da vardı.

Prime, Discovery ve Rediscovery olarak üç genel bölüme ayrılan fuarda bu yıl hayatta olan sanatçıların oranı 94’tü ve bunların yüzde 35’i 40 yaş altındaydı. Kadın sanatçılar ise yüzde 27 oranında temsil edildi. Brüksel galerisi Xavier Hufkens standındaki Amerikalı sanatçı Vesley Vance tuval üzerine soyut resimleriyle Solo sergi ödülünü kazandı. Fuarın diğer ödülü Discovery’yi NOMA ile tegenboschvanvreden galerileri paylaştı. Fuara katılan diğer Türkiyeli sanatçılar, Isabelle van den Eynde galerisi standındaki işiyle :mentalKLINIK ve Galerie Nathalie Obadia’da Sarkis oldu.

Art Brussels ile aynı tarihlerde galerilerde, sanat alanlarında, müzelerde, özel koleksiyon mekanlarında açılan önemli sergiler, Brüksel’e beş gün boyunca yoğun sanat günleri yaşattı. Art Brussels, üç yıl önce radikal bir kararla taşındığı şehir merkezine yakın mekanına alışmaya başladı. Küçülerek geldiği Tour & Taxis’deki yeni yerinde, geleneksel fuar formatını kırarak büyüdü.