Kurtuluş son duraktaki Kafe Star'da buluşmuştuk.
Projeyi anlatmıştı sakin sakin.
Doğru konumlanmış, hazırlıkları aylardır süren bir projeydi.
Adı "Gazete Duvar" olacaktı.
Bu günün moda sorusuyla "Ben varım, sen de var mısın?" diyordu sonuçta.
"Varım" dedim.
Hazırlıklar sürüyordu harıl harıl.
Yeni yazarlar, yeni editörler katılıyordu.
Bir yayın yönetmeni olarak düşündüklerinin büyük bölümünü uygulamaya koyuyordu Ali Topuz. Aldığı sonuçtan memnundu.
2016'nın Temmuz sonuna doğru yayında olacaktı gazeteduvar.com.
Yeni haber sitesinin yayın tarihi yaklaşıyordu. Bir kaçamak yapıp, 15 Temmuz sabahı bir grup arkadaşla Seferihisar'dan tekneyle Yunanistan'ın Samos Adası'na gitmiştik.
Günün geç saatlerinde Türkiye'den gelen kanlı bir darbe haberiyle sarsıldık.
Artık gözümüz kulağımız Türkiye'deydi.
Yunanlı dostlar "Geri dönmeyin, burada kalın" diye ısrar ediyorlardı.
Biz dönüp dönmeyeceğimizi kestirmeye çalışıyorduk.
Samos gezimizi bir hafta planlamıştık. Ama artık iş geziden çıkmış "Türkiye'yi yurtdışından izleme" günlerine dönmüştü.
Türkiye hızla Olağanüstü Hal'e gidiyordu. Bu şartlarda bağımsız ve objektif yayıncılık yapmayı düşünen Gazete Duvar gibi bir haber sitesi yayına sokulabilecek miydi?
Ali Topuz'u aradım. "Planladığımız gibi çalışmalarımızı sürdüreceğiz. 8 Ağustos'ta yayındayız" dedi.
Gerçekten büyük cesaretti OHAL koşullarında, "gerçek"ten başka kimseden yana olmayacak bir haber sitesinin yayınına başlamak.
Samos'tan Yunanlı dostlarımızın gözyaşları arasında ayrılıp "darbeli ülke"ye geri döndük.
Sırada Gazete Duvar'ın doğumuna tanık olacağımız bir süreç vardı.
Beklenenin çok üzerinde bir ilgiyle karşılandı Gazete Duvar.
Kısa sürede konulan hedeflere ulaştı, hatta aştı.
Ali Topuz'un insana iyi gelen güleryüzlü enerjisiyle çalışmak büyük keyifti. Genç editör arkadaşların yaratıcı çabaları izlemeye değerdi.
Hiç patron gibi durmayan "patronlar" Vedat Zencir ve Ömer Araz'ı çok kısa sürede arkadaşlar, dostlar hanesine yazmak ayrı bir değerdi.
Gazete Duvar kısa sürede Türkiye insanlarının haber, yorum ve analiz ihtiyacını önemli ölçüde karşılayan kaynak listesinin en üst sıralarına adını yazdırdı.
Böyle bir süreçte hem yazar olarak hem de hala 20'li yaşlardaki bir muhabir duygusuyla olayların peşine düşmek 41 yıllık meslek hayatımın en verimli dönemlerinden birini yaşamama neden oldu.
Bir hafta süren "Yasakların 1. Yılında Sur'dan Cizre'ye" başlıklı yazı dizim özellikle internet gazeteciliği açısından önemli bir deneyimdi.
Hele bu yazı dizisinin Musa Anter Onur Ödülü'ne değer görülmesi, bir gazeteci için ulaşılması güç gurur kaynağıydı.
Bu aynı zamanda yayın hayatına başladıktan sonra Gazete Duvar'ın aldığı ilk ödüldü. Böyle bir ödüle vesile olmak da benim için ayrı bir gurur verici olaydı.
Bütün bunları neden mi yazdım?
Çünkü yeni ve kapsamlı bir yayın projesini hayata geçirmek için, uzun yıllar çeşitli mecralarda birlikte çalıştığım sevgili Ali Topuz dostumdan beni affetmesini istedim.
Altı ay boyunca her Salı ve Cuma günleri, tek bir kere bile aksatmadan Gazete Duvar'da yazdım. Zaman zaman, yazacak haber oldukça da günlü günsüz karşınıza çıktım.
Gazete Duvar'da gazeteciliğin gazetecilik olduğu zamanların keyfini aldım.
Beni Gazete Duvar çalışmasına katarak bu keyfi yaşamama vesile olan sevgili Ali Topuz'a, Vedat Zencir ve Ömer Araz'a, tüm çalışma arkadaşlarıma ayrıca teşekkür ederim.
"Patronlar"ıyla tüm çalışan arkadaşlarımla, Gazete Duvar'ın tüm okurlarıyla daha yıllarca aynı yollarda, aynı kulvarda, aynı gerçeğin peşinde birlikte koşacağımızı bilmenin mutluluğu içindeyim.
Bu yüzden bu bir veda yazısı değildir.
Özgür bir medya, demokratik bir Türkiye için hepimizin yolu açık olsun.