'Bu endeks dikiş tutmaz'

Borsa İstanbul'daki hareketli seyir devam ederken Alaattin Aktaş, konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Aktaş, yeni bir endeksin gerekli olduğunu söyledi.

Abone ol

DUVAR - Ekonomideki gelişmeler yatırımcılar tarafından takip edilirken Borsa'daki hareketlilik de devam ediyor.

Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, 'Bu endeks artık dikiş tutmaz ve yenilenmesi kaçınılmaz' başlığıyla bir yazı yazdı. Aktaş'ın yazısı şöyle:

"Farkındayım bu enflasyon konusu biraz pehlivan tefrikasına döndü. Ne var ki konu çok ama çok önemli, hem bugünkü yazım da “tefrika”nın son yazısı...

Bir tarafta milyonlarca çalışanın maaş ve ücreti açıklanan bu enflasyona göre belirleniyor. Bu çalışanları yalnızca kamu kesimi olarak da düşünmemek gerek, sonuçta özel sektörde istihdam edilenlerin geliri belirlenirken de TÜİK’in verileri esas alınıyor.

Diğer tarafta ürettiği mal ve hizmetin fiyatını kendileri belirleyebilen kesimler de zam oranına karar verirken yine TÜİK’in açıkladığı orana bakıyor.

Dolayısıyla TÜİK’in açıkladığı TÜFE’deki değişim oranı çok önemli. Ancak TÜFE’de dikkate alınan fiyatların afişe olmasıyla birlikte bu endekse olan güven neredeyse tümüyle yok oldu. TÜFE ile ortaya konulan oranlara zaten pek inanılmıyordu, şimdi daha da geri gidildi.

TÜİK bundan sonra ne oran açıklarsa açıklasın, gerçeğin daha yüksek olduğu yargısını kimse yıkamaz.

Türkiye de artık kimsenin inanmadığı ve gerçekçi bulmadığı bir enflasyon oranıyla yoluna devam edemez.

YENİ ENDEKS GEREKLİ

Şu durumda yapılacak olan belli...

Yeni bir fiyat endeksi, daha doğrusu en az iki yeni fiyat endeksi oluşturmak, sıfırdan!

Ama bunu yaparken gerçek fiyatları esas almak gerektiğini söylemeye bilmem gerek var mı?

İki endeksten kastım TÜFE ve Yİ-ÜFE değil.

Yİ-ÜFE aynen devam edebilir ama artık TÜFE’yi ikiye bölmek gerekiyor.

Mevcut TÜFE bu haliyle devam etmeli ama TÜFE’den bazı mal ve hizmetler ayıklanmak suretiyle artık adı ücretliler geçinme endeksi mi olur, yalnızca geçinme endeksi mi olur, yeni bir endeks oluşturulmalı.

Devlet Planlama Teşkilatı ve Merkez Bankası’nda uzun yıllar görev yapmış olan iktisatçı Zafer Yükseler, TÜİK’in madde fiyatlarını henüz gizlemediği yıllarda bu fiyatları esas alarak benzer bir endeksi her ay hesaplayıp kamuoyuyla paylaşırdı. Yükseler, “her ay tüketilen ya da tüketilmesi muhtemel olan” ürünleri kapsayan Hızlı Tüketilen Ürünler Fiyat Endeksi (HTFE) hazırlardı. Adı zaten bu endeksin kapsamının ne olduğunu ortaya koyuyor.

Otomobil, beyaz eşya, kahverengi eşya, bir evin boyası, badanası; bunlar her ay tüketilen ya da kullanılan mal ve hizmetler tabii ki değil. Tüm Türkiye olarak düşünüldüğünde bu mal ve hizmetler her ay tüketiliyor elbette ama hane bazında bakınca böyle bir durumun kesinlikle söz konusu olmadığı ortada.

Şu durumda yapılması gereken Zafer Yükseler’in yıllarca tek başına hazırladığı Hızlı Tüketilen Ürünler Fiyat Endeksi benzeri bir endeks oluşturmak. Biraz önce belirttiğim gibi bu endeksin adı geçinme endeksi mi olur, ücretliler geçinme endeksi mi olur ya da başka bir ad mı bulunur, bunun fazla önemi yok. Önemli olan endeksin Türkiye ortalamasını temsil eden her hanenin her ay tükettiği mal ve hizmetlerin kapsanması.

Bu endeks oluşturulmalı ama kullanım amacı da önemli. Maaş ve ücret artışında geçinme endeksiyle belirlenen artış kullanılmalı.

Genel enflasyon eğilimini görmek açısından ise mevcut TÜFE hesaplanmaya devam edilmeli.

Halen geçerli olan TÜFE’deki madde ağırlıklarını dikkate alarak bu iki endeksin nasıl bir fark yaratacağına ilişkin bir örnek vermek istiyorum.

Mevcut TÜFE’de benzinli otomobilin ağırlığı yüzde 7.08, dizel otomobilin ağırlığı yüzde 1.40; yani otomobilin toplam ağırlığı yüzde 8.48. Hesap kolaylığı için bu ağırlığı yüzde 10 olarak varsayalım.

Biliyoruz ki kimi dönemlerde otomobile çok büyük oranlarda zam geldi; özellikle yüklü kur artışı yaşanan dönemlerde. Kimi dönemlerde de tam tersi oldu.

Diyelim herhangi bir ay otomobil fiyatları yüzde 15 düştü. Endeksi oluşturan yüzde 90’lık diğer mal ve hizmetlerin fiyatı ise yüzde 2 arttı.

Böyle bir durumda otomobildeki yüzde 15’lik fiyat düşüşü, yüzde 10’luk ağırlıkla birlikte hesaplandığında TÜFE’yi 1.5 puan aşağı çekecek bir etki doğurur.

TÜFE’nin kalan yüzde 90’ından ise yüzde 2’lik fiyat artışıyla TÜFE’ye yukarı yönlü 1.8 puanlık bir etki gelir.

Sonuçta ne olacağı belli; TÜFE o ay yüzde 0.3 artış gösterir, açıklama böyle yapılır.

Oysa vatandaş için gerçek enflasyon yüzde 2'dir.

MAKAS DAHA DA AÇILIR

Bu çok basitleştirilmiş bir örnek. Her ay tüketilen ya da tüketilmesi muhtemel ürünler dikkate alındığında TÜFE’nin şimdiki ağırlığının ancak yüzde 60 kadarı kapsanır; yüzde 40 ise her ay tüketilmeyen, hatta bazı hanelerin hiçbir zaman tüketmeyecekleri mal ve hizmetlerdir.

Örneğini verdim; başta otomobil... Bazı haneler hiçbir zaman otomobil almamıştır ve alamayacaktır.

Bir başka örnek yurt dışında tatil... Bırakın yurt dışını, yurt içinde bile hiçbir zaman tatile çıkmamış ve çıkamayacak binlerce aile var.

Mobilya ve beyaz eşya... Bunlar da herhalde çoğu hane için en erken on yılda bir değiştirilebilecek eşyalardır.

Ama mevcut endekste bu mal ve hizmetlerin her ayki fiyatları ve değişim dikkate alınıyor. Bu mal ve hizmetlerde fiyat artışı yaşandığında da bu genel oranı aşağı çekecek yönde etkide bulunabilir. Başta gıda maddeleri olmak üzere zorunlu harcamaya konu kalemlerin fiyatı örneğin yüzde 100 artarken, yukarıda örneğini verdiklerimin fiyatındaki artışın yüzde 50’de kalması bile ortalama enfl asyon oranının düşük açıklanmasına yol açar.

Kuşkusuz tersi de olabilir; bu az tüketilen kalemler ortalamayı yukarı itecek şekilde diğer kalemlerden daha fazla zam da görebilir. O durum da sağlıklı değil.

Madde fiyatlarındaki tuhaf durumun ortaya çıkmasıyla artık hiç kimsenin inandırıcı bulmayacağı mevcut TÜFE en kısa zamanda sil baştan yenilenmeli ve kapsam genişletilerek bir geçinme endeksi oluşturulmalıdır. Çalışanların maaş ve ücret artışları da bu yeni oluşturulacak geçinme endeksine göre hesaplanmalıdır.

Bu yapılmadığı, böyle bir adımın atılacağı ilan edilmediği sürece ne enflasyonla mücadele edilebilir, ne de enflasyonla mücadele söylemlerinin inandırıcı bir tarafı olabilir."

(EKONOMİ SERVİSİ)