Bu filmi daha önce izlemiştik

Özcan Alper'in yönetmenliğini üstlendiği "Karanlık Gece", özenle yazılmış senaryosuyla izleyiciyi sıkmadan, özellikle obruk sahneleriyle, yüksek temposuyla gerilimi finale kadar devam ettiriyor.

Abone ol

Özcan Alper’in senaryosunu Murat Uyurkulak’la yazdığı “Karanlık Gece” vizyona girdi. Odağına linç kültürünü alan film, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo ve En İyi Film Ödülü’nü kazandı.

Daha vizyona girmeden aylar önce Özcan Alper’in lince uğramasıyla gündeme geldi “Karanlık Gece”. Önce Murat Uyurkulak, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü aldıktan sonra ödülü Cumartesi Anneleri’ne adadı. Daha sonra Alper, En İyi Film Ödülü’nün ardından yaptığı konuşmasında, “Bu zor senaryo sürecinde benimle çalışan Murat Uyurkulak'a teşekkür etmek istiyorum. Onun dışında belki daha aydınlık senaryolar yazacağımız, sadece birileri için değil herkes için eşit yurttaşlık, kimsenin ana dil hakkı için hala konuşmak zorunda kalmadığı bir ülke diliyorum" diye konuştu. Boğaziçi Film Festivali’nde de "Karanlık Gece" ile En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazanan Alper, ödülünü Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı'ya ithaf ettiği için hedef gösterildi.

Filme gelecek olursak… “Karanlık Gece”, flash-back sahneleriyle ilerliyor ve ara ara izleyiciyi yaşananlardan 7 yıl öncesine götürüyor. Filmin başkarakteri olan İshak (Berkay Ateş), 7 yıl önce parçası olduğu linç olayının ardından yaşadığı kasabayı terk etmiş, kasabayla birlikte yaşadıklarını da geride bırakacağını düşünmüştür. Ancak ölmek üzere olan annesine veda etmek için kasabaya döndüğünde bir yandan çocukluk arkadaşları olan ve linç olayına sebep olan arkadaşlarıyla yüzleşir, bir yandan da suçluluk duygusuyla mücadele eder.

.

Tabii ki burada kıyas yapmayacağız ancak 59. Antalya Film Festivali’nde birlikte yarıştığı, Emin Alper imzalı “Kurak Günler”le benzer şekilde açılıyor ve ‘obrukları’ beyazperdeye taşıyor “Karanlık Gece”. Ancak girişi ve bazı tematik benzerliklerin yanı sıra iki film arasında hikâye anlatımı ve çekimler açısından oldukça büyük farklar var.

“Karanlık Gece”, Özcan Alper’in ilk filmi “Sonbahar”daki benzer temalar ve sahnelerle ilerliyor. Alper’in filmlerinde doğayla kurulan ilişki “Karanlık Gece”de de fazlasıyla mevcut. İshak karakteri de Türkiye sinemasında oldukça kullanılan bir tema olan şehirden kasabaya dönüşü hakkıyla canlandırıyor. İshak, kentten kasabaya gelen Ali’nin ‘ortadan kaybolmasından’ beri 7 yıldır gelmediği kasabaya geliyor, annesiyle ilgileniyor. Sinemadaki ‘Yusuf’ adıyla özdeşleşen ‘sorunlu erkek’ karakterlerin hakkını da veriyor İshak; uzaklara dalarak uzun uzun sigarasını içmeyi ihmal etmiyor.

Kentten kasabaya gelen Ali ise doğaya, canlılara karşı büyük bir sevgi besliyor. Ali’yi belki de politik bir yerde konumlandırmadan, Gezi’de tek bir ağaç için bile mücadele eden gençlerden biri olarak düşünebiliriz. Önce homofobi üzerinden baskı altına alınan daha sonra da herhangi bir yetkiye sahip olması önemsenmeyen Ali karakteri özelinde bakarsak, filmde kentli ve taşralı ayrımı büyük sınırlarla çiziliyor. Şehirli ve kültürlü olduğu vurgulanan karakterin özellikle ‘Kadıköylü’ olduğunu duymamız, biz-siz ayrımının vurgulanarak yapıldığını gösteriyor.

.

“Karanlık Gece”, yaşananları izleyiciye dışarıdan bir göz olarak sunmuyor, aksine tüm olanları suçlunun gözünden, onun ‘dünyasına’ girerek aktarıyor. Burada iyi senaryonun devreye girmesiyle ‘tamam bir şeyler yaptı ama aslında iyi insan’ hikâyesi izletilmiyor seyirciye, karakterin fail olduğunun gerçeğinin değişmeyeceğini vurgulayarak gösteriyor film.

Filmin hazırlık sürecinde de bir psikiyatri profesörüyle suçluluk psikolojisini çalışmış ekip. Film böylece suçlu psikolojisinin insanı esir alabileceğini sinematik bir dille de anlatıyor izleyiciye.

Alper ve Uyurkulak’ın memleket gerçeklerinden yola çıkarak yazdığı “Karanlık Gece”nin süresinin biraz uzun olduğunu ve obruk sahneleri gibi kimi noktalarda tekrara düştüğünü de söylemek gerek. Oyunculuklara gelecek olursak… Berkay Ateş çok iyi bir iş çıkarmış, kendisine verilen rolün altından ustalıkla kalkıyor. Pınar Deniz’in ise role uyduğunu söylemek zor. Deniz, yazılan karakteri canlandırırken izleyiciye “köylü kızı”nı hissettiremiyor, yapay kalıyor. Ali’nin arada bir görünen babası ve ablası da, kimi sahnede aniden gözüküp kaybolan baba karakteri gibi filmde arada bir yerde kalıyor. Bu nedenle Taner Birsel ve Sibel Kekilli’nin rolleri biraz askıda kalıyor.

.

Özcan Alper’in filmini Kadıköy’de arkadaşlarıyla kartopu oynarken camına kartopu isabet eden esnaf tarafından bıçaklanarak öldürülen gazeteci Nuh Köklü’ye adadığını da belirtmeden geçmemek gerek. “Karanlık Gece”, özenle yazılmış senaryosuyla izleyiciyi sıkmadan, özellikle obruk sahneleriyle, yüksek temposuyla gerilimi finale kadar oldukça kuvvetli devam ettiriyor.

Ne diyelim, gişesi bol, yaşadığımız tek ve son “Karanlık Gece” de bu olsun…