Küre 365 günlük seferini tamamladı ve 2018’den 2019’a geçtik. 2019’da da gündemde yeteri kadar ön plana çıkmayan, insan, devlet ve toplumsal gelişmelere yer vermeye devam ediyoruz.
Bu hafta kürenin yedi gününde iki başlığa eğiliyoruz. Birinci haber Donald Trump’ın ülkesi ABD’den. Otizmli doğmuş iki çocuğu olan bir babanın çocuklarına iş alanı yaratmak ve toplumsal farkındalığı artırmak için giriştiği mücadeleye ve anlamına yakından bakacağız.
ABD denilince genel olarak aklımıza ABD Başkanı Donald Trump’ın hız kesmeyen potları, değeri kendinden menkul çıkışları, duvar da duvar inadı geliyor. Oysa ABD, her zaman başkanlarının ve Beyaz Saray’ın ötesinde bir ülke oldu. Sanılanın aksine ABD toplumu dışarıdan bakan bizlerin sandığı gibi ABD’nin dış politika hamleleriyle yatıp kalkmıyor. Kendi sorunları da en az dış politika sorunları kadar ayyuka çıkmış bir toplum neticede. Emeklilik yasası, Trump’ın sağlık sisteminde yarattığı dönüşüm, içişlerine verilen yetkiler ve ırkçılık toplumun öne çıkan konuları olarak dikkat çekiyor.
Tıpkı dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi ABD’nin eyaletleri arasında da açık fikirli ve kucaklayıcı olanlar ile muhafazakarların ağırlıkta olduğu bölgeler var. Örneğin inceleyeceğimiz konunun Kaliforniya’da geçmesi buranın bilişim sektörü açısından önemini de hatırlatacak.
İkinci konumuz ise iki telefon firması arasındaki rekabet ve bunun çalışanlar üzerindeki etkisi. Firmalar, videolarla reklamlar ve davalarla birbirine karşı kılıç bilerken, iki çalışanın bu fırtınada işinden edilmesinin anlamına bakacağız.
TOPLUMSAL ENGELLER, TEKNOLOJİ 4.0 VE OTİZM
Dustin ve Tom trende gitmektedir. Cam kenarında oturan Dustin bir anda çayırda gördüğü koyunları saymaya koyulur. Sonunda 365 koyun var der. Tom bu sözlere inanmaz bir tonda nasıl saydığını sorar. Dustin soruda bir art niyet aramadan ayaklarını saydım sonra dörde böldüm diyerek yanıtlar bu kuşku dolu soruyu.
Belirli bir hızda giden bir trenden çayırdaki koyunların ayaklarını sayıp dörde bölmek sanıldığı kadar kolay değil, aslında çok zor. Dustin’in bunu yapmasını sağlayan otizmli biri olması. Tom, süreç boyunca abisindeki bu farklılığı kavrar ve onu avantaja çevirmek için uğraşır. Ancak abiyle kardeş arasında kimin abi kimin kardeş oluğunu anlamamızı zorlaştıran örnekler de yok değildir.
Bu diyalog 1988’de 61'inci Oscar Törenlerinin en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi senaryo dallarında dallarında ödül alan Rain Man (Yağmur Adam) filminden.
Filme konu olan otizm, doğuştan olan, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkmakta ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Hem ülkemizde hem de dünyada milyonlarca birey otizmli. Ancak çevreleriyle olan bu iletişim kısıtı, diğer insanlardan farklı olarak otizmli bireylerin herhangi bir konuya derinlemesine eğilmesini sağlayabiliyor. Filmdeki Dustin’de matematik ve hesaplama konusundaki örneği görüyoruz. Benzer bir durum bir fizik dehası olan Albert Einstein için de geçerli. Einstein’in dehasında, mustarip olduğu otizmin etkili olduğu biliniyor. Dahası henüz küçük bir çocukken ailesine giden bir mektupta Einstein’in okulda uyum sorunu yaşadığı ve okuldan alınmasının da salık verildiği de.
Örnekler yalnızca bununla sınırlı değil, bilişim dünyasının mimarlarından Bill Gates’in de aynı sorunun bir alt türüne sahip olduğu yeni bir bilgi değil. Otizmle tanışan bir aile çocuklarının geleceği konusundaki kafa karışıklıklarını gidermek için otizmli ünlü isimlerin biyografilerini okuyor. Böylece aslında otizmin bu çocuklara alan açılabileceğini görüyor ve çocuklarına öyle davranıyor.
Otizme dönük son hikaye bilişim merkezi Kaliforniya’dan geliyor. Kaliforniya ABD’deki farklılıklara en çok saygı duyan, sosyal olarak gelişmiş bölge. Yeniliğe açık olduğunu da ekleyelim. İşte bu nedenle ABD açısından Kaliforniya bilişim üssü.
Kaliforniya’da yaşayan ve iki otizmli çocuğu olan bir baba küçük bir yazılım firması kuruyor ve çocuklar orada çalışmaya başlıyor. Bilişim sektörü belirli bir dikkat ve yaratıcılık gerektiriyor. Otizmli bireylerin belirli bir işe konsantre olmalarında sorun yok. Tam da bu özellik bilişim dünyasının otizmli bireylerle yakından ilgilenmesine neden oldu.
Örneğin otizmli kardeşlerden birisi yemek yerken podcast dinlediğini söylüyor. Diğerlerinden farklı olarak dinlediği podcasti kelimesi kelimesine hatırlıyor. Diğer kardeş finans biriminde. Firma o kadar dikkat çekiyor ki, diğer aileler de çocuklarının burada çalışması için uğraşıyor. Çocuklar hem sosyal beceri kazanıyor hem de işlerini en iyi şekilde yapıyor. Nihayetinde Almanya’dan büyük bir bilişim firması, robot alanında çalışmalar yapmak için daha önce istihdam ettiği otizmli bireylere yenilerini eklemek istiyor ve bu firmayı satın alıyor. Yani bir babanın mücadelesi ve çocuklarını kaderine terk etmemesi, farkındalığı, engellerin zihinlerde olduğuna dönük bilinci, yalnızca kendi çocukları için değil, dünyanın farklı yerlerindeki ailelere ve çocuklara örnek oluyor. Dileriz, ülkemizde de bu çocukların, sırf toplumsal olarak inşa edilen “normal”e uymuyor diye dışlanmışlığı ve izolasyonu son bulsun. Teknoloji 4.0 ve bilimsel gelişmenin zihinlerde başladığı, üstelik normalin ötesindeki zihinlerle ilerlediği çok açık.
O TWEET ELMALI TELEFONDAN ATILDI
Teknoloji dünyasındaki rekabetin son kalesi telefon üreticileri arasında yaşanıyor. Çinli bir firma, (yazıda panda diyeceğiz) ABD'li firmayla (bu firmaya da elma diyeceğiz) bir rekabete girdi. Firmalar kendi aralarında patent savaşına tutuşup ardı ardına mahkeme yollarına düştü. Son satış verileri geldiğinde elma açısından işlerin yolunda gitmediği görülüyor. Zira panda elmayı tahtından ederek dünyanın en büyük ikinci telefon üreticisi oldu. Birinci olan firma Güney Koreli telefon deviydi.
Panda yeni yılda süren dava süreci sonunda Güney Koreli şirketi mahkemede de mat etmişti. Bu çetin rekabet, sadece mahkeme koridorlarıyla sınırlı kalmadı, şakalara da konu oldu. İlk olarak panda, elmanın yeni modeli için kuyrukta bekleyenlere powerbank dağıttı ve "telefonu aldıktan sonra ihtiyacınız olacak" dedi. Bununla da kalmayan Pekin’in pandası, elmanın yeni modellerini tanıtmasından kısa süre sonra, “canım modeliniz güzel, bizi bu yıl da liderlik koltuğuna taşıdığınız için teşekkür ederiz, öptm kib bye” dedi. Panda’nın kendine güveninde art arda yeni modeller çıkaran ancak bir türlü istediğini elde edemeyen elmanın son yıllardaki gerilemesi etkili. Ancak rekabet sadece şakalarla sürmüyor.
Pandanın sosyal medya hesabını yürüten iki çalışanın elmaya dönük bir tweet'i elmalı telefonla atması, Çin işi rekabet konusunda soru işaretleri yarattı. Zira firma iki çalışanın işine son verdi. “Sorumsuzluk, olur mu böyle şey, ben evde çocuklarıma elma yedirmiyorum” diyen yöneticinin gazabına uğrayan iki çalışan rekabetin kurbanları oldu.
Bir firmada çalışmakla o firmanın ürünlerinin reklamını üstlenmek, çalışma hakkı ve firmaların kişileri zorladığı kalıplar konusunda önemli ipuçları sunuyor bu örnek. Dahası Çin için dünya markası olma yolunda giden bu firmanın sert kalıpları, Çin’de çalışma koşulları konusunda da var olan soru işaretlerine yenisini ekliyor. Kişilerin özeli ile işinin ayrıştırılması sorunu esnekliğe yaslanan kapitalizmin yeni kabuğu. İş hayatınızın merkezi olmalı, ancak güvenceli de değil. Evden çalışmak da, esnek çalışma saatleri de zaman ve mekanın iş için seferber edilmesinin ipuçları.
Panda ile elmanın rekabetinde kim zafer bayrağını sallar bilmiyoruz, ancak firmaların hırstan gözlerinin kör olmaması ve çalışanlarına hak ettikleri gibi davranmalarını için ses yükseltmek gerektiği de açık.