Bu işin ustası Erdoğan’dır. Siyasal şöhreti sadece farkları
güçlendirerek, kutuplaştırarak elde edilmiş değildir, büyük
eşitleyicidir de. Büyük düzleştirici. Dümdüz eder.
Anti emperyalizm yapacaksa Amerikalara Nazım Hikmet ile kafa
tutar mesela. Faşist darbelere karşı çıkılıyormuş görüntüsü
üretilecekse Erdal Eren ve Necdet Adalı’yı Mustafa Pehlivanoğlu ile
birlikte zikredip gözyaşı döker.
İttihatçı paşaları şeytan tahtına oturtsa da konu Ermeni
soykırımı oldu mu yüce ecdat katına çıkarır.
Kürtlerin gönlünü mü alacak? Saymaya başlar: “Cumhuriyeti biz
hep birlikte kurduk. Mevlana ne kadar bu toprağın insanıysa, Ahmedi
Hani (Ehmede Xanî) de işte o kadar bu toprağın insanıdır. Yunus
Emre ne kadar bu toprağın sesiyse, Mela Ceziri (Melayê Cizîrî) de
işte o kadar bu toprağın sesidir. Hacı Bektaş Veli ne kadar bu
toprağın evladıysa, Faki Teyra (Feqiyê Teyra) da İbrahim Gülşeni de
işte o kadar bu toprağın evladıdır. Bizim derdimiz bu. Aşıklar,
ozanlar nasıl bu toprakların sesi, nefesiyse, dengbejler de aynı
şekilde bu toprakların sesidir, nefesidir.”
SİYASİ NEZAKET BAŞKA ÇAM DEVİRMEK BAŞKA
Bu sureti haktan görünen denkleştirici tutumun bir örneğini de
Kemal Kılıçdaroğlu verdi dün. Ama ne örnek! Bir siyasi lider
olarak, bir seçmen kesimini gözeterek, cenazeye karşı vazife
geleneğine yaslanıp Ozan Arif’e başsağlığı dileyebilirdi. Ailesini
arayabilir, yoldaşlarına seslenebilirdi. Bundan hoşlanmayan olsa
bile siyasi nezaket örneği sayılabilirdi. Fakat Kılıçdaroğlu başka
bir şey yaptı, Erdoğan’ın çok kullandığı denkleştirme, düzleştirme
tekniğini alıp Ozan Arif’e uyguladı.
Böylece bir angaje militan, “ülkücülerin ozanı”, Pir Sultan
Abdal ile Aşık Daimi ile Aşık Mahzuni ile Aşık Veysel ile Neşet
Ertaş ile denkleşiverdi. Elbet sorun Ozan Arif’in angaje olmasında
değil tek başına, militan olmasında da değil. İkisi de haktır.
Fakat ortaokullar arası kardeşlik açıklamaları yarışması
finalinde değiliz, siyasetin göbeğindeyiz. Ülkücü gazetelerin
(Ortadoğu ve Türkgün) ölüm haberini vermediği, MHP yönetiminin daha
bir yıl önce hakaretler yağdırdığı siyasal bir figür hakkında
konuşuyoruz. (“Şerefsiz” koşuğu nedeniyle Bahçeli dava da açtı) Bir
yıl önce bir başka CHP’li, Atila Sertel aynı kişinin ırkçılığı
iktidar eleştirisinin temeli yapan bir başka koşuğunu Meclis
kürsüsünde okumuştu. (Şöyle bir bölüm var içinde “Trabzon'a bile
Katarlı girmiş,/Uzungöl'e Arap postunu sermiş…)
OZAN ARİF KAPISINDAN CHP’YE AKIN
Siyasetin göbeğindeysek yapılanın önce siyasi anlamını bulmak
gerekir. Ya bu açıklama çok samimidir yani CHP, “Ozan Arif”i has
adamları sayan ülkücü gurubun ideolojisini benimsemiş, onun
koşuklarını, adını saydığı beş Alevi şairin düzeyinde görmektedir
ya da ülkücü oyları almak amacıyla bir tür takiye yapmaktadır.
Tabii ki siyaset/samimiyet bağı ele gelir bir bağ değildir, en
samimi görünen en gayri samimi olabilir ve tersi. Örneğin, Ehmedê
Xanî’yi “değerimiz” diye zikreden iktidar ile heykelini parçalayıp
görüntülerinin yayılmasını zafer sayan iktidar aynı iktidar. Yine
“milliyetçiliği ayaklar altına alan” iktidar ile onu bugünlerde baş
tacı yapan iktidar da aynıdır. Özetle, ya ülkücü oyları almak için
böyle yapıyor CHP ya da gerçekten böyle görüyor. Elbette “iktidar
bloku” etrafındaki seçmenin gönlünü kazanmak, oylarını almak mümkün
olmazsa durum hep aynı kalır. O oyları almak gerekir.
Fakat Ozan Arif kapısından CHP’ye akın edecek seçmenin, Pir
Sultan kapısından girecek seçmenle el ele yol yürüyeceğini kim
söylemiş? Hem de iktidara kadar? Yani hem Alevi kanı dökenlerin
yoldaşı hem Pir Sultan’ın yoldaşı aynı yerde mi olacak? Hem Ozan
Arif Kapısı hem Pir Sultan kapısı nasıl açık kalacak?
ÇARE DAHA IRKÇI, DAHA GERİCİ OLMAK MI?
Ne engel var denilebilir. İkisi de insan. İkisinin iki eli iki
kulağı var. Sazı o elle tutup çalıyor, söylediklerini o kulakla
işitiyor. Zaten benzerlik de en fazla bu kadar. Ozan Arif sadece
angaje militan bir ozan değildir, açıkça ırkçıdır, cinayetleri,
katliamları övmüştür. Hrant Dink’in katillerini, tetikçisinden
azmettiricisine kahramanlaştırmaya girişmiş bir suç ve suçlu
övücüsüdür. Maraş, Sivas ve Çorum katliamcılarının yol arkadaşı,
ülküdaşı, eylemdaşıdır. Ozan Arif adı üzerinden gelecek seçmen sizi
bu kanlı sahaya taşımaktan başka işe yaramaz.
Türkiye’yi gemiye benzetmeyi sever siyasetçiler, gemi dört nala
ırkçı, dinci ve lümpen bir yolda çocuklar gibi şen ilerlerken daha
ırkçısı, daha sağcısı, daha dincisi benim diye bağırmak çözüm
olabilir mi?
ERDOĞAN’IN TARİHİ SİLME YÖNTEMİ
Kılıçdaroğlu’nun eşitlemesi, özel bir temele dayanıyor:
Tarihsizleştirmeye. Bu tarihsizleştirme olmadan Ozan Arif ile o beş
ismi denkleştirmek mümkün olamaz. Hiçbir bakımdan. Erdoğan’ın
eşitlemeleri de kısmen öyleydi ama o hangi isimleri yan yana
getireceğini biliyordu her zaman. Feqiyê Teyra ya da Ehmedê Xanî
ile Hacı Bektaş veya Yunus Emre’yi “bizim” diye sahiplenirken
Erdoğan’ın gizlediği, tarihsizleştirdiği şey, Kürtçeye siyaseten
biçilen kaderdi. Yoksa Xanî ile Yunus Emre arasında ne sorun
olacak? İkisini birden sahiplenmede de elbette sorun yok. Ama
birinin dili yok oluyorsa ve bu yok oluşu siyaseten
destekliyorsanız, tarihsiz düşünme yoluyla (bir reklam tekniği mi
bu?) iki ismi birlikte anıp yaptığınızı gizlersiniz.
'LÜMPEN MUHAFAZAKARLIK'
Kılıçdaroğlu’nun eşitlemesi hem Pir Sultan’dan Neşet Ertaş’a
gelen müzikal, dini, siyasi ve ahlaki tarihsel gelişmeleri
unutturuyor hem de bizzat o tarihe karşı yürümüş, kurşun sıkmış,
ateş açmış bir kesimin yapıp ettiklerini unutturuyor. Ozan Arif’in
açıkça Aşık Mahzuni ile sorunu vardı mesela. Unutmadan, bir not da
mezkur militanın edebi/sanatsal/ozansal değeri hakkında: Kemal
Can’ın dün Duvar’da yazdığı “Lümpen muhafazakarlık”
makalesinde saptadığı lümpen tarzın ve dilin üreticilerindendir
Ozan Arif. Kılıçdaroğlu’nun eşitlediği beşlinin sazlarının
gölgesinde bile kat kat daha fazla şiir, sanat, edebiyat
vardır.
Unutmaktan bahsettik, unutmak gerekir tabii ki, her şey her an
hatırlanarak devran dönmez. Ama neyi hatırlatıp neyi unutturduğu
önemli bunu yapanın. Ozan Arif unutulmasın diyorsanız, Maraş
unutulsun diyorsunuz. Hrant Dink unutulsun diyorsunuz. Ogün Samast
beresi takmaya da hazır mısınız o zaman? Siz çok yanlış
gelmişsiniz. Bu yol Erdoğan’dan iktidarı almaya, onu devirmeye
çıkmaz en fazla çam devirmeye çıkar. Çünkü bu yol onu iktidar yapan
yol zaten.