Buenos Aires ruhunun modern yazarı: Roberto Arlt
Roberto Arlt’ın romanı 'Deli Oyuncak', Salt Okur Yayınları tarafından yayımlandı. Modern Arjantin edebiyatına yön veren Arlt’ın bu ilk romanı, haydutluk hikâyeleri dinleyerek ayrıksı duygular içinde büyüyen genç Silvio Astier’in zorluklarla dolu sefil yaşamından kurtulma mücadelesini dört bölüm halinde anlatıyor.
Gülsüm Postacı
Arjantinli yazar Roberto Arlt’ın otobiyografik unsurlar içeren ve ilk kez 1926’da yayımlanan romanı 'Deli Oyuncak', Fulya Özlem çevirisiyle Salt Okur Yayınları’ndan çıktı. Kitap, yazarın eşinin tüberküloz hastalığı nüksedince tedavi umuduyla yerleştikleri Sierras de Córdoba’da kaleme alınıyor. Arjantinli yazar, zaten işleri beklediği gibi gitmeyince, hasta eşine refakat ederken bir yanda da kitabını yazmaya başlıyor.
Roberto Arlt, 1900 yılında Buenos Aires’te dünyaya geliyor. Anne babası Avrupa göçmeni. Arlt, sert ve baskıcı babasıyla sorunlu bir ilişki yaşıyor. Sekiz yaşında okuldan atıldıktan sonra kendi kendini eğittiği biliniyor. On altı yaşında evi terk ederek tezgâhtarlık, kalaycı çıraklığı, boyacılık, tamircilik, kaynakçılık, tuğla fabrikasında müdürlük ve liman işçiliği gibi pek çok farklı iş yaptıktan sonra yerel bir gazetede çalışmaya başlıyor. İlk romanı 'El juguete rabioso' ('Deli Oyuncak') 1926’da yayımlanıyor. 'Yedi Deli Adam' (1929) ve devam kitabı 'Los lanzallamas' (1931) yazarın başyapıtları olarak görülür. Hayattayken, Buenos Aires ve İspanya’daki gündelik hayatı anlattığı gazete makaleleriyle tanınan Arlt, dört romanın yanı sıra birçok tiyatro oyunu ve kısa hikâye kaleme almış. Arjantin edebiyatının en önemli isimlerden sayılan yazar kırk iki yaşında hayatını kaybediyor.
“Artık merhamet dilenmek için söyleyecek söz bulamıyorum. Çıplak bir diz gibi çoraktır ve çirkindir benim ruhum.”
Modern Arjantin edebiyatına yön veren Arlt’ın bu ilk romanı, haydutluk hikâyeleri dinleyerek ayrıksı duygular içinde büyüyen genç Silvio Astier’in zorluklarla dolu sefil yaşamından kurtulma mücadelesini dört bölüm halinde anlatıyor. Hayata “kaybeden” olarak başlayan Silvio, bir çıkış yolu arar. Herkesi kendine hayran bırakan icatlarıyla, “deli oyuncaklarla” kırmak ister bu yazgısını. Kitabın başkarakteri Silvio’nun babasının olmayışı, mucitlik sevdası, okuldan atılışı ve yaptığı geçici işlere baktığımızda yazarın hayatı ve Silvio ile örtüşen pek çok unsur mevcut.
20. yüzyılın başlarındaki Buenos Aires’in kaotik sokaklarında, haydutluktan azizliğe uzanan yolculuğunda kendisine eşlik eden güvenilir kılavuzu, çocukluğundan beri yanından ayırmadığı kitaplardır. Onu kütüphane soygunu yapmaya götürecek kadar tutkuyla sevdiği kitaplar… Bu tutkuyu, “Endülüslü yaşlı ayakkabı tamircisi beni yeraltı edebiyatının zevkleri ve maceralarıyla tanıştırdığında on dördüme yeni başlamıştım” diye ifade ediyor. Kitapta bir içtenlik, anlatımda iç dökme heyecanı olduğunu görebiliyorsunuz. Julio Cortazar’ın yazarın 'Yedi Deli Adam' kitabı için söylediği “Kitaptaki karakterler okurun ruhuna adeta musallat oluyor” ifadesi samimiyet ölçer niteliğinde.
Gariplerin, ikiyüzlülerin, alçakların ve tabii ki iyilerin hangi delikten çıkacağının kestirilemediği roman Arjantin’de o kadar seviliyor ki, ilki José María Paolantonio tarafından 1984’te ve ikincisi de Javier Torre tarafından 1998’de olmak üzere sinemaya da uyarlanıyor.
Arlt’ın devrimci, anarşist yaklaşımlarla dolu, şahsına münhasır karakterlerle, yazıldığı dönemin Buenos Aires ruhunu anlattığı bu ilk romanı çarpıcı bir portre çiziyor.