Bülent Arınç'tan 'İmamoğlu' açıklaması: Bunu yapmayın diye yalvardım
Bülent Arınç, Ekrem İmamoğlu'na siyasi yasakla ilgili soruyu yanıtladı: "Yasak getirelim derseniz bu kişiyi büyütürsünüz. 18 bin oy farkla kazanmış insanı 850 bin farkla kazanmış hale getirirsiniz."
DUVAR - Eski AK Parti milletvekili ve TBMM Başkanı Bülent Arınç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret gerekçesiyle hapis cezası ve siyasi yasak kararı verilmesi hakkında konuştu.
Kararla ilgili soru üzerine siyasi engellemelerin o siyasetçiyi güçlendireceğini söyleyen Bülent Arınç, "Biz buna siyasi yasak getirelim, birileri getirsin derseniz, bu kişiyi büyütürsünüz. Hiç de emelinize ulaşamazsınız. 18 bin oy farkıyla kazanmış bir insanı 850 bin oy farkıyla kazanmış bir insan haline getirirsiniz. Bunu yapmayın diye yalvardım. Belki sakalım yok diye dinlemiyorlar" dedi.
MHP'yle kurulan Cumhur İttifakı'na da değinen Arınç, "Konuşmamda şunu söyledim; seçim ittifakı olmalı. Ama AK Parti MHP'lileşmeli dedim. Bunun aksini MHP için de söyledim; sen de AK Partileşme. Türkiye'nin milliyetçi partiye de ihtiyacı var. Milliyetçi olabilirsiniz ama Türkçü olmayacaksınız, çünkü karşı taraftakilere siz Kürtçüsünüz diyoruz. Herkes kendi kimliği ile siyasetine devam etsin. Cumhur İttifakı'ndan rahatsız değilim. Biz kendi kimliğimizle siyasetimize devam edeceğiz, Cumhur İttifakı'nı karşılıklı anlayış içinde temin edeceğiz. Bunun sonuçlarını seçimlerde göreceğiz" diye konuştu.
Bülent Arınç'ın Habertürk Televizyonu yayınında Mehmet Akif Ersoy'a yaptığı açıklamalardan başlıklar şöyle:
'CUMHURBAŞKANIMIZ TEKRAR İPLERİ ELİNE ALDI'
"Rahmetli Erbakan Hoca'nın Konya'dan bağımsız olarak aday olduğu seçimden bugüne kadar çok seçimde oldum. Bu yıl yapılacak olan iki seçimin, şartlar itibariyle çok zor olduğunun bilincindeyim. Zorluk nerede? Cumhurbaşkanımız kazanacak mı? AK Parti tekrar birinci parti olacak mı? İtiraf etmeliyim ki ekonomideki sıkıntılardan, toplumsal barışa kadar giderek zorlaşıyordu. Kazanamayacak durumdan giderek kazanır duruma gelmesini 1 yıllık periyotta takip ettim. Son 3-4 aydan bu yana büyük bir yükseliş görüyorum. Bu trend devam ederse Sayın Cumhurbaşkanımızın bu seçimi tekrar kazanabileceği konusu. En büyük sıkıntı ekonomide. Çalışanların, emeklilerin, sözleşmelilerin ayrı sıkıntısı var. Borcun, faizin geldiği nokta. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda tedbirler almaya başladı. Bu güveni arttırdı. Sayın Cumhurbaşkanı hizmetlerini devam ettiriyor. Buluyor, buluşturuyor. Demek ki tekrar iplerini ele aldı. Hem enflasyon konusunda hem de çalışanları enflasyona ezdirmeme gayreti içerisinde."
'BU TREND DEVAM EDERSE ERDOĞAN İLK TURDA KAZANABİLECEK'
"Seçmenin 'güvendiğimiz insan, bununla yola devam edebiliriz' beklentisi vardı. Şu anda büyük ölçüde bu beklentiler karşılanıyor. Dışarıdan para bulunuyor. Ama şu anda tam yeterli mi derseniz, başka şeyler yapmanız lazım. 5 ayda bu konuda topluma güven verilebilirse bu seçim kazanılacak, bundan eminim. Ben bunu söylemeye çalıştım. Bu trend böyle devam ederse elbette birinci turda kazanacaktır. Benimle yapılan mülakatta ikisini de ele aldım. Bilhassa Sayın Cumhurbaşkanının bu seçimi kazanabileceği konusunda toplumda beklenti oluştu. Muhalefetin kendi içerisindeki tutarsız hali. Adaylık noktasından başlayarak, Sayın Davutoğlu'nun 6 tane parti başkanı onay vermezse Cumhurbaşkanı herhangi bir şey yapamayacak açıklaması. Eğer partilerden bir tanesi ayrılırsa kriz çıkacak sözleri, esasen tedirgin olan seçmen tarafında bu tarafa doğru, daha yeni başlamadan birbirine düştüler şeklinde olumsuz anlamda bir beklenti ortaya çıktı."
'SİNAN ATEŞ'İN VEFATIYLA İÇİMİZ YANDI'
"Özellikle sosyal medyada bir türlü kalemşörler, troller hiç bakmadan, birtakım itirazı olan insanlarla karşılaşıyorum. Sosyal medyada biraz da akıllarından zoru olan insanların yanlış anlamayı değil tersinden anlamaya meyyal olduklarını görüyorum. Bir şeyin tamamını okumadan bir tarafını eksik görüyorlar olabilir. Bugün binlerce telefon ve mesajla 'ağzına sağlık' diyenlerin yanında 'neden bunu söyledin' diye iki konuya dikkat çekiyorlar. Birisi rahmetli Sinan Ateş'le (öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı) ilgili. Rahmetli Sinan Ateş'i tanımam. Vefatıyla beraber içimiz yandı. İki tane masum yandı, bir eşin feryatlarını karşılıksız bırakmam mümkün değil. Bu tür olaylarda bizim herhangi bir şey söylememiz doğrudan, bir tarafta yer aldığımızı söylememiz, birileri tarafından istismar edilebiliyor. Bir Müslüman olarak arkasından Fatiha'ları, Yasin'leri okuduğumu söyledim. Bu konuda yorum yapmak istemedim. Tam da olayın üzerine gidilirken 'sen ne karışıyorsun' deyip hazırda bekleyen insanlar var. Bunlar küfür ve hakaret timleridir."
'ÜLKÜCÜLERİN DAVASINA YÜREKTEN İNANAN İNSANIM'
"Diğer tarafa baktığınızda aynı camia içinde farklı isimler farklı şeyler ortaya koyuyorlar. Bunların bir kısmını tanıyorum. 80 ülkücüleri beni gerçek abileri olarak kabul ederler. Ben Manisa ülkücülerinin davasını 3 sene takip etmiş insanım. Siyasi anlamda hiçbir zaman ülkücü olmadım; ama ülkücülerin davasına yürekten inanan insanım. 'Kanımız aksa da zafer İslam'ındır' diyen insanlarla hiçbir ayrılığım olmadı. Bu konuda bildiğim bir şey yok. Suç belli, cinayet. O suçlular araştırılırken 'Bence budur, şudur' demek esasen doğru değil. Bugün çok değer verdiğim gazeteci arkadaşımız bana mesaj atmış; 'madem suçluyu biliyorsun niye söylemiyorsun' diye. Ben suçu biliyorum da suçluyu bilmiyorum. Rahmetli Sinan Ateş'e gönlümden parça koparak üzüldüğümü ifade ediyorum. Küçük yaşta babasız kalmış, eşinin acısıyla yanıp tutuşan hanımefendiye karşı yapacağım desteği manevi anlamda yapmaya çalışıyorum."
'ALTILI MASA'NIN NE KONUŞTUĞUYLA İLGİLİ DEĞİLİM'
"14 Mayıs'ın arkasında çok durduk. Sayın Cumhurbaşkanımız 'Yeter artık söz de karar da milletindir' dedi. Biz bu seçimle çok seçim kazandık. O günün otokratik rejimine karşı Menderes ve arkadaşlarının 'Yeter söz milletindir' sloganıydı. Bugün bunu tekrar kullanacağız gibi düşünüyorum. 14 Mayıs'ı isteyen istediği şekilde konuşabilir, önemli olan milletin vereceği karar. Altılı Masa'nın toplantıları, ne konuştukları, hangi bildirileri yayınladıkları konusunda çok ilgili değilim. Kendimi bununla ilgili sorumlu görmüyorum doğrusu. Bu ittifak sistemini biz getirdik. Cumhur İttifakı getirdi. Bütün partilere eşit olarak bazı haklar tanıdığına inanıyorum. Cumhurbaşkanı yardımcıları diye anayasada tabir var. Yarın Cumhurbaşkanı, yardımcı sayısını arttırabilir. Kulağıma geldi, her birisi Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak, partilere belli miktarda bakanlık verecek. Cumhurbaşkanı karar alırken bizim onayımız olmadan almamalı, diye bir söz anayasa ile bağdaşmaz. İstişare mekanizması olacak, olmayacak onlar düşünsünler."
'BİLİNMEMESİ GEREKEN ŞEYLERİ DIŞARIDA KONUŞMAMALIYIZ'
"Bizler uzun yıllar birlikte olduk. Ahmet Davutoğlu'nun bakan olduğu gün ben de bakan oldum. 2014'ten sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle, bizim onayımızla başbakan oldu. 13 seneye yakın başbakan yardımcılığı yaptı. Dışişleri Bakanlığı, baş müzakerecilik yaptı. Ben hükümet sözcülüğü yaptım. Biz bu işi layıkıyla yaptık. Biz hükümet içerisinde olup biten, hükümet üyeleriyle ilgili konularda birbirimizin özel durumlarını, kamuoyunun bilmemesi gereken şeyleri dışarıda konuşmamalıyız. Bu iki insan ayrı parti kurdular. Bizimle mücadele ediyorlar. Kökten yanlış. Aramızdaki geçmişteki kader beraberliğini yıkar anlamına gelmez. Ben hiçbir zaman 'onlar haindir' sözünü kullanmadım, kullanamam. En özel durumları birlikte yaşadık."
'BABACAN KIYMETLİ İNSANDIR'
"Cüneyt Arcayürek, rahmetli Demirel'in yanında danışmanlık yapmış. Görevden ayrıldıktan sonra içeride ne olup bittiyse, Demirel'i de rencide edecek pek çok şeyi hatıralarında yazmış. Bu neden yazılır? Biz hükümette en önemli kararları aldık. Bunları son çıkan kitabımı okusunlar. Süleyman Şah Türbesi'nin oradan alınıp, buraya getirilmesi. Bunu CHP çok kullanıyor. Bu IŞİD tehlikesine karşı alınmış karardır. Musul'da neler yaptık, insanları kurtardık. Ben bunları anlatmam, anlatamam. Ben Sayın Babacan'a da Sayın Davutoğlu'na da çok kırıcı olmamalarını düşünüyorum. Birilerinin elini ovuşturup da 'ne güzel birbirine laf söylüyorlar' demesine gerek yok. Bizler birbirine laf yetiştiriyor diyemeyiz. Kimseyi itham etmeden genel prensipler içerisinde yaptıklarımızı ortaya koymalıyız. Sayın Babacan kıymetli insandır. 'Ekonomiyi ben düzelttim, 6 sıfırı ben attım' diyor. Beraber bakanlık yaptık. Ben çok önemli konularda başbakanın siyasi iradesi olmadan adım atmadım. Bizim hükümette bulunduğumuz dönemlerde Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'hayır' dediği hiçbir şey yapılmamıştır, aslan payı ona aittir."
'AK PARTİ MHP'LEŞMEMELİ, MHP DE AK PARTİLEŞMEMELİ'
"2018'lerde seçim ittifakı konuşulduğu zaman şunu söyledim, biz 1991'de rahmetli Erbakan hocayla MSP ve İDP ile seçim ittifakına gidilsin mi diye konuşulduğunda Sayın Erdoğan da vardı. Erbakan hoca şöyle formüle etti, onlar bizim listelerimizden seçimlere girsinler, bu ittifak seçim akşamına kadar olsun. Güçleri yok ama bize sinerji katabilir diye düşündük. 62 milletvekilinin 19'u MÇP'ye, 3'ü İDP'ye gitti. Biz Meclis'e hakim olduk. 4 sene sonra birinci parti olduk. Konuşmamda şunu söyledim; seçim ittifakı olmalı. Ama AK Parti MHP'lileşmeli dedim. Bunun aksini MHP için de söyledim; sen de AK Partileşme. Türkiye'nin milliyetçi partiye de ihtiyacı var."
'TÜRKÇÜ OLMAYACAKSINIZ'
"Milliyetçi olabilirsiniz ama Türkçü olmayacaksınız, çünkü karşı taraftakilere siz Kürtçüsünüz diyoruz. Bunları söylemek zorundayım. Biz aynileşmemeliyiz. Muhafazakar demokrat, içinde liberali, namuslu solcusu, vatanperveri var. Ülkenin bütünlüğünü, bağımsızlığını savunan vatansever insanları kast ediyorum. Sosyal demokratların, Kürtlerin de oyunu aldık. Bundan uzaklaşmamız lazım. Biz bir tarafın partisi olamayız. İfade özgürlüğü, Avrupa Birliği olacak. Komşularımızda sıfır sorun politikası olacak. Bütün bunları geçmişte yaptık. Sayın Cumhurbaşkanımızın Berfu Anne'yi dinlerken ben gözyaşı döktüm. Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken gözyaşı döktüm. Herkes kendi kimliği ile siyasetine devam etsin. Cumhur İttifakı'ndan rahatsız değilim. Biz kendi kimliğimizle siyasetimize devam edeceğiz, Cumhur İttifakı'nı karşılıklı anlayış içinde temin edeceğiz. Bunun sonuçlarını seçimlerde göreceğiz."
'HDP'YE AÇILAN KAPATMA DAVASI, BİZE AÇILAN DAVAYA BENZEMİYOR'
"Sayın Erdoğan'ın çokça kullandığı, kendisine çok yakıştırdığı cümle vardır; damdan düşenin halini damdan düşen bilir. Milli Nizam Partisi kapatıldı, MSP kapatıldı. Arkadan Refah Partisi birinci partiyken kapatıldı. Fazilet'i de kapattılar. Utanmadılar AK Parti'yi de kapatmak istediler. Ama muvaffak olamadılar. 1 oy farkıyla kapatılmaktan para cezasıyla kurtulduk. Bu kadar partisi kapatılmış bir insan parti kapatmaya sıcak bakabilir mi, bakmaz.
İddianameyi okudum. İlgililerle görüştüm. Bizim hakkımızda açılan davaya benzemiyor. AK Parti hakkına açılan dava sadece sosyal medyada birkaç haberden ibaretti. Burada delilli, ispatlı ve itiraflı birtakım suçlar anlatılmış. Bunların esasen bir kısmı cezaevinde. Yani bağırmışlar sanki 'gel beni kapat' diye. Burada hukuken kapatılabilir. Bunların zaten korkusu yok. Bunlarda harf kalmadı. Önemli olan o tabanı sahiplenebilmek. O taban onları sahiplendiği müddetçe böyle bir parti siyasette devam edecek demektir. AYM elbette hukuken düşünecek. Siyasi olarak kapatıldığı zaman HDP bundan bir şey kaybetmez. Yedek partileri hazırdır. Artık Türkiye bunu kaldıramaz. Hayır kapatılır diyenlere, doğru kapatılabilir ama AYM bu kararda bazı şeyleri dikkate alır diye düşünüyorum. HDP'yi çok sevdiğimden, savunduğumdan değil. Siyasi sonuçları itibariyle bir fayda sağlamayacak diye düşünüyorum."
İMAMOĞLU'NA SİYASİ YASAK: ENGELLEMEYE ÇALIŞTIĞINIZ KİŞİYİ BÜYÜTÜRSÜNÜZ
"Damdan düşen halini damdan düşen bilir diyorlarsa o zaman Ekrem İmamoğlu ile başka olaylar arasında paralel kurmak da çok mümkün. Ben DGM'de 5 yıl ağır hapse mahkum oldum. 2 sene sonra beraat ettim. Ardından milletvekili, Meclis başkanı, başbakan yardımcısı oldum. Sayın Cumhurbaşkanımız da hapis yattı, milli kahraman oldu, şimdi cumhurbaşkanı. Bütün bunları yapan bir insanın 'biz buna siyasi yasak getirelim, birileri getirsin' derseniz, 'bunların önüne böyle geçilir' derseniz, bu kişiyi büyütürsünüz. Hiç de emelinize ulaşamazsınız. Kimin önüne farklı şekillerde geçerseniz o adamı büyütmüş olursunuz. 18 bin oy farkıyla kazanmış bir insanı 850 bin oy farkıyla kazanmış bir insan haline getirirsiniz. Bunu yapmayın diye yalvardım. Belki sakalım yok diye dinlemiyorlar ama sakallı insanların sözlerinin de çok dikkate alındığını görmüyorum. ('Bu konuda kimlerle görüştünüz' sorusu üzerine) Her şey aşikar, gazetelerde yazılıyor, çiziliyor. Bu hakim şöyle demiş, o hakim oraya girmiş, yerine gelen hakiminde bununla fotoğrafı vs. Hiçbir şey gizli kalmıyor. Bugün her şey ortada. Ne sizin ne benim bir şey söylememe gerek var."
'ERDOĞAN'LA GÖRÜŞTÜM, GÖRÜŞECEĞİM"
"Benim Cumhurbaşkanınla kader, dava arkadaşlığım var 1978'den beri. Biz aynı davaya inanmış insanlarız. Erbakan hocadan davamızı iyi, güzel ve doğru olarak öğrendik. Bu millet için siyaset yapmayı halka hizmet Hakka hizmet olarak öğrendik. Türkiye'de özgürlük alanlarını genişletmek istedik. Bu bizim davamızdı. Siyasete girme niyetim yok. Meclis başkanlığından sonra gel sana milletvekilliği verelim deseler ayıp, gülünç olur. Ben ne istediğimi yazıda belirttim. Lütfen daha anlayışlı bir gözle onu okusunlar. Siyasetçilerin bir hastalığı var. Bu hastalık bize çevremizden gelir. Sizi gördüğünüzde sevenler açısından söylüyorum, fotoğraf çektirmek isterler. Uzak durmaya çalışırım, en azından yalnız olmasın, iki üç kişi olsun derim. Ne restoranda, ne yolculukta, ne parkta yürürken vesaire. İki kişinin fotoğrafları ortaya konuyor. Seçkinci olun, kiminle fotoğraf çektireceğine dikkat edin. Sayın Cumhurbaşkanı'yla görüştüm, görüşeceğim." (HABER MERKEZİ)