Bülent Kaya: Cumhur İttifakı’nın seçime katılmasını arzu ettiği tavşan parti var

İktidarın seçim kanunu teklifinin muhalefeti nasıl etkileyeceği tartışılıyor. SAADET Genel Başkan Yardımcısı Kaya’ya göre baskın seçim ihtimali ortadan kalkmadı, muhalefet de strateji geliştirecek.

Abone ol

ANKARA - Muhalefetteki altı siyasi partinin ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ üzerinde mutabakata varmasının ardından Cumhur İttifakı’ndan seçim kanunda değişiklik hamlesi geldi.

İttifaklardaki dengeleri değiştirmesi ve partilerin yeni stratejiler kurgulaması sonucu doğuracağı ifade edilen seçim kanunu değişikliğine ve partisinin bu süreçteki tutumuna dair, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Bülent Kaya ile konuştuk.

‘UZUN BİR BİRLİKTELİĞE İHTİYACIMIZ VAR’

İktidarın söyleminin aksine, "Baskın seçim" ihtimalinin ortadan kalkmadığını, ama iktidarın kendi lehine uygun seçim kanunuyla seçime girmek isteyeceğini ifade eden Kaya’ya göre, Meclis’e gelen kanun teklifinde erken seçime dair iki ipucu var.

Seçim kanunundaki değişikliğin gündeme gelmesinin ardından Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin yeni bir ‘üçüncü ittifak’ kurma ihtimalinin kamuoyunda tartışıldığını, kendilerinin de bu durumu izlediğini belirten Kaya, "Ağırlıklı olarak AK Parti seçmenlerinden oy alabilecek bu üç partinin iş birliği sinerjisi mutlaka seçmende olumlu karşılanır" dedi.

Saadet Partili Kaya’nın Gazete Duvar’ın sorularına yanıtları şu şekilde:

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem konusunda altı siyasi parti olarak uzun bir çalışmanın ardından mutabakat metni imzaladınız. Bunun yankılarını nasıl ölçütünüz? Beklentileriniz karşılandı mı?

Farklı siyasi fikirlere sahip insanların bu kadar kutuplaşmış bir toplumda bir araya gelebilme ihtimali uzun süredir ihtiyaç duyulan bir şeydi. "Başaramazlar" gibi temkinli bir yaklaşım vardı. Sonra, "Galiba yapacaklar" gibi bir iyimserlik, en sonunda da topluma umut vererek 28 Şubat’taki toplantıyla sonuçlandı. Ama bu bir aşama sadece. Türkiye’nin mutabakat metnindeki ilkelere göre yönetilebilmesi, sistemin dizayn edilebilmesi için uzun bir sürece ve uzun bir birlikteliğe ihtiyacımız var. Genel toplumsal kabul olumlu. İktidarın da bundan tedirgin olması toplumsal yansımalarının olumlu olduğunun işareti.

‘SAADET PARTİSİ BU TÜR BİRLİKTELİKLERİ İLK KEZ YAPMIYOR’

Saadet Partisi’nin tabanında bu konuda görüş ayrılıkları olduğu iddiaları gündeme geldi. Altı siyasi partinin yan yana olmasından Saadet Partisi tabanı huzursuz mu?

Siyasi stratejilerle ilgili herkesin kendine göre bir doğrusu, yaklaşımı olur. Saadet Partisi ve Millî Görüş Hareketi bu tür birliktelikleri ilk kez yapmıyor. Geçmiş dönemlerde de farklı siyasi partilerle yaptı. Partimiz, tabanımız, teşkilatlarımız bunu kendi içerisinde tartışır ama nihai bir karar olduktan sonra çok cüzî firelerle yoluna devam eder. Bir bölünmeye yol açmaz. Tartışmanın olması da iyi bir şey. Yol yürürken hangi noktalara dikkat etmemiz gerektiğini göstermesi açısından için bize işaret veriyor.

‘CUMHUR İTTİFAKI KENDİ GETİRDİĞİ SİSTEMİN ALEYHLERİNE DÖNMEYE BAŞLADIĞINI DÜŞÜNÜYOR’

Cumhur İttifakı’nın seçim kanununda değişiklik öngören kanun teklifi Meclis’te görüşülecek. Teklifi genel itibariyle siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçince AK Parti’nin referandumdaki temel taahhüdü şuydu: Artık hükümet ayrı bir sandıktan çıktığı için yönetimde istikrar var, temsilde adalet için baraj sıfır. Ama 2018 seçimlerine giderken gördük ki Cumhur İttifakı yüzde 10 barajını muhafaza ederek, muhalefet partilerinin bir araya gelemeyeceğini düşünerek ittifak oylarının birlikte sayıldığı bir sistemi getirdi. 2018’de bu ittifaklar sistemini getirirken amaçları Türkiye’yi daha demokratikleştirmek, seçim sistemini adil hale getirmek değildi. Bugün, kendi getirdikleri sistemin aleyhlerine dönmeye başladığını düşünüyor. O dönem Cumhur İttifakı’nın bölünmüş durumda olan muhalefet partilerini yenmesini amaçlayarak bu sistemi getirdiler. İlk denemelerinde Millet İttifakı’nın ortaya çıkışıyla bu sonucu alamayacaklarını gördüler. İlerleyen dönemde Millet İttifakı’nı bölme çabasına girdiler. Bölemeyince de bu seçim kanunuyla, oy oranı fazla olan ittifakın avantajını ortadan kaldırmak istediler.




'BUGÜN GETİRDİKLERİ SİSTEM DE TERSİNE DÖNECEK'

Evdeki hesap çarşıya uymadı mı?

Bu uymadığının bir göstergesi. 2018’de bunu getirdiler. O seçimde uygulanmamış olsa Cumhur İttifakı 303 milletvekili çıkarıyordu. 2019 yerel seçimlerine giderken yine muhalefetin ayrı ayrı belediye başkanı çıkaracaklarını düşünerek Cumhur İttifakı olarak ortak adaylar çıkardılar. Buradan beklenti, 'muhalefet ayrı adaylar çıkaracak biz seçimleri alabiliriz'di. O da işlemedi. CHP ve İYİ Parti iş birliği yaptı, HDP stratejik oylar kullandı hesapları yine tutmadı. Bugün getirdikleri sistem de tersine dönecek. İttifakların yüzde 7 genel baraj dışında bir anlamı kalmadı. MHP’nin yüzde 7 baraj sorunu yoksa Cumhur İttifakı içerisinde neden yer alıyor? Bu ittifakta devam ediyorsa baraj sorunu var demektir. Eğer iddialıysa ittifakın içerisinde yer almaması gerekiyor. Daha önce yüzde 10 seçim barajını bazı partiler Meclis’e giremesin diye muhafaza etmişlerdi, bu seçimde de kendi arzuladıkları partiler girebilsin diye düzenleme getiriyorlar.

'OYUNLARI BOZMAK İÇİN STRATEJİLER MUTLAKA GELİŞTİRİLİR'

Cumhur İttifakı’nın yasa teklifini 2018 seçim sonuçlarına dayanarak yaptığı, ama bugünün seçmen tercihinin çok daha farklı olduğu ve bu nedenle bu girişimin Cumhur İttifakı’nın lehine sonuçlanmayacağı değerlendirmeleri de yapılıyor. Katılıyor musunuz?

Bunu 2018’e göre yapıyorlar ama öncesinde Millet İttifakı’nı parçalamaya çalıştılar. Millet İttifakı bölünmediği gibi ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ üzerinden daha da genişledi. Genişleyince, birçok yerde oyların birlikte sayılmasından dolayı Cumhur İttifakı’nın dezavantajlı duruma düşeceği ve Meclis çoğunluğunun Millet İttifakı’nda olabileceğine dair endişe oluştu. Şimdi getirdikleri düzenlemeyle oy oranları az olsa dahi Meclis çoğunluğunu muhalefete kaptırmamak, kaptırsalar bile 360 milletvekili ile anayasa değiştirecek bir çoğunluğun elde edilmemesini umuyorlar. Ama ben bunun sonuç vermeyeceğini düşünüyorum. Siz siyasal mühendislik yaptığınız zaman rakiplerinizin de bu hesapları yapmasını meşru hale getiriyorsunuz. Bu oyunları bozmak için stratejiler mutlaka geliştirilir.

'İTTİFAKLAR ÖNEMİNİ KORUMAYA DEVAM EDECEK'

Teklifin özellikle bir maddesi çok dikkat çekti. Artık oyların hesaba katılmamasından dolayı il içinde ittifak oyları hesaba katılmayacak. Bu durum ittifakları nasıl etkileyecek?

Cumhurbaşkanlığı seçiminde baraj yüzde 50+1, Meclis’teki baraj yüzde 7. Meclis seçimlerine giren partilerin aynı zamanda bir iktidar olma gibi çabası olmasaydı ittifaklar önemini neredeyse yitirecekti. Ama şu an siz Türkiye’yi iktidar olarak yönetmek istiyorsanız elbette Meclis’te de belli bir çoğunluk elde etmeniz gerekiyor. Eğer Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir ortaklaşma söz konusuysa milletvekili seçimlerinde maksimum milletvekili çıkarma arayışında olursunuz. Cumhurbaşkanının güçlü bir Meclis’e de ihtiyaç duyacağı göz önüne alınırsa ittifaklar önemini korumaya devam edecek.

‘HÂLÂ BASKIN SEÇİME GİTME İHTİMALİMİZ VAR’

Bu adımdan sonra muhalefetin önündeki formüller değişti mi? Bu seçim kanunu teklifinden çıkış yolu muhalefet açısından nasıl şekillenecek?

Seçim yasası teklifinin nisan ayı ortasında yasalaşacağını öngörecek olursak, bu seçim yasasıyla seçime girebilmek için bir yıl sonra yani Nisan 2023’ten sonra bir seçim yapılması gerekiyor. Önümüzde hâlâ mevcut yasayla baskın seçime gitme ihtimalimiz var. Matematik yaparken bugünün verileriyle bir hesaplama yapamayız. Bir yılda partilerin alacakları mesafe var ve seçmen değişiklikleri söz konusu olabilir. Buraları görmek gerekiyor. Her partinin seçmen desteği nereye kadar yükseliyor, hangi seçim bölgelerinde nasıl bir iş birliği ihtiyacı var. Bu konu bugünün değil seçim zamanının koşulları. Ama elbette bu konular partilerin mutfaklarında müzakere edilecektir ama karar vermek için hangi koşullarda seçime girdiğimizi görmemiz gerekiyor. Bugün her parti kendi oy oranını arttırmak için yarış içerisinde olacak.

‘ÜÇ PARTİNİN İŞ BİRLİĞİ SİNERJİSİ SEÇMENDE OLUMLU KARŞILANIR’

Seçim kanunundaki değişikliğin ardından, Saadet Partisi’nin öncülüğünde Millet İttifakı’nın yanı sıra üçüncü bir ittifak formülü konuşuluyor. Bunun önü açık mı? Saadet Partisi, örneğin Gelecek Partisi ve DEVA Parti’siyle ‘üçüncü bir ittifak’ kurabilir mi?

Bu ihtimal şu an partilerin kurmaylarından ziyade kamuoyunda tartışılan bir ihtimal. Biz de kamuoyundaki bu tartışmaları izlemekle yetiniyoruz. Bu partilerin ikisi yeni kurulan partiler ve seçmen nezdindeki görünürlüklerini artırmaya çalışıyorlar. Saadet Partisi olarak bu AK Parti döneminde belli bir oy oranına sıkışmış olsak da Türkiye’nin güçlü bir siyasal damarının temsilcisiyiz. Oy oranlarımızın çok üzerinde seçmen kitlemiz var. Bu bagajdan, bu prangalardan kurtulduğumuz zaman o siyasal zemini temsil etme hasebiyle çok hızlı bir sürede toparlanıp, yüksek oy oranlarına ulaşma ihtimali olan partiyiz. Ağırlıklı olarak AK Parti seçmenlerinden oy alabilecek bu üç partinin iş birliği sinerjisi mutlaka seçmende olumlu karşılanır. Ama bu nasıl formüle edilir, ittifak içerisinde nasıl yer alır, seçim koşullarını gördüğümüzde bunu değerlendirmemiz gerekir.




'İKTİDAR MUHALEFETİ HAZIRLIKSIZ YAKALAMAK İSTEYEBİLİR'

İktidar kanadı teklife dair, yasalaşmasının ardından bir yıl sonra uygulanabileceğinden dolayı "Erken seçim yok" dedi. Siz erken seçim bekliyor musunuz? Ya da olmalı mı?

Şu an Türkiye’nin siyasal şartları bir erken seçimi zorluyor. Yönetemeyen bir iktidar var. Tribünlerden maçı seyreden bir teknik kadro, iktidar var. Maçın gidişatına müdahale edemiyorlar. Erken seçim şartlarının oluştuğunu düşünüyorum. Siyasi partinin elinde iki tane seçim yasası var. Birincisi mevcut olan ikincisi de değiştirmek istedikleri. İktidar günün koşullarında hangi yasanın kendisi için avantajlı olduğunu düşünürse o yasayla seçime gitmek isteyecektir. Dolayısıyla bir baskın ya da erken seçim ihtimali ortadan kalkmadı. İktidar her ne kadar bu seçim yasasını değiştirse de, değiştirdiği yasanın kendi aleyhine olduğunu gördüğü an erken seçim kararı alabilir. İktidar erken seçim beklentilerini ortadan kaldırarak ekonomide sahte bir bahar havası oluştuğu dönemde hızlı bir şekilde baskın seçimle muhalefeti hazırlıksız yakalamak da isteyebilir. Bu teklifin erken ve baskın seçimi gündemde tuttuğunu düşünüyorum. Teklifte buna dair bazı işaretler de var.

‘SEÇİME KATILMASINI ARZULADIKLARI TAVŞAN PARTİ VAR’

Ne gibi işaretler?

Örneğin seçim kurullarının yasanın geçmesinin ardından üç ay içerisinde değiştirileceğini söylüyor. Haziran 2023’te bir seçim olacaksa ne için bugünden seçim kurullarını değiştirme ihtiyacı hissediyorsunuz? Seçimden üç ay önce de bu kurulları değiştirebilirsiniz. Yasa yürürlüğe girdikten üç ay içinde bu seçim kurulları oluşuyorsa, acaba eylülde bir baskın seçim ihtimali mi var? Bu bir soru işareti. Bir diğer soru işareti de şu: Seçime katılma yeterliliğiyle ilgili düzenleme var. İl ilçe ve kongrelerini iki defadan daha fazla ihmal eden partilerin de seçime katılabileceğini söylüyorlar. Burada seçime katılmasını arzuladıkları bir tavşan parti var. Ama bu parti henüz seçime katılma şartlarını taşımıyor.

İKİ İPUCU

O 'tavşan parti' hangisi?

Tansu Çiller konuşuluyor. Cem Uzan, Genç Parti konuşuluyor. Burada bir parti var. O adrese ısmarlama bir madde. Bu maddenin kapsadığı parti Haziran 2023 seçimlerine rahatlıkla yetişebilir. Niye? Çünkü il ve ilçe kongrelerini Aralık 2022 tarihine kadar yaparsa zaten Haziran 2023’teki seçime katılabilir. Demek ki burada bir parti var, seçime katılmasını istiyorlar. Haziran 2022 ya da Eylül 2022’de bir seçim olduğu zaman bu partinin örgütlenme şartını yerine getiremeyeceği için bu madde konulmuş oluyor. Bu iki ipucu, baskın seçimde kullanmak istedikleri madde olarak görünüyor.

‘GERİYE SADECE MATEMATİKSEL KURGULAMA KALDI’

Millet İttifakı tüm formülleri, seçim stratejisini bugünden değerlendiriyor mu?

İttifakların zihni hazırlığının olması çok önemli. 2018’den bu yana geçen süreçte herkesin kabul ettiği bir Millet İttifakı tüzel kişiliği var. Zihnen hem seçmen hem de toplum bu ittifaka hazırlandı. Geriye sadece bu ittifakın matematiksel kurgulanması kaldı. Bunu da seçimden önceki bir ayda kurmak çok zor olmaz çünkü bir temenni, iyi niyet ve bir arada durma isteği var. Zihnen hazır olan bir seçmene karşı bunu formalize etmek çok zor olmasa gerek.

‘YEMEK YİYELİM DAĞILALIM TOPLANTISI OLMAYACAKTIR’

Altılı masa ikinci kez 27 Mart’ta DEVA Partisi’nin ev sahipliğinde toplanacak. Masa farklı konularda büyüyecek mi? Sizin öngörünüz ne?

12 Şubat’ta liderlerin yaptığı toplantı, 28 Şubat’ta açıklamış olduğumuz parlamenter sistem mutabakatıyla ilgili son görüşmelerin yapıldığı, kamuoyuyla paylaşıp paylaşılmayacağının karar verildiği toplantıydı. İlk toplantıda, bunu açıklayalım ama daha da kurumsal hale getirecek birliktelikleri, çalışmaları yapmamız lazım diye bir temenni ortaya çıkmıştı. 28 Şubat’ta Ali Bey 'ikinci toplantıya ben ev sahipliği yapayım' dedi. Liderler turu yaparak hangi konuları konuşalım diyor. Bu çalışmayı kıymetli buluyorum. Bu salt bir "yemek yiyelim Türkiye’nin meselelerini konuşup dağılalım" toplantısı olmayacaktır. Daha somut iş birlikleri, ileriye dönük yol haritalarıyla ilgili bir plan çıkar diye düşünüyorum.

Altılı masanın dağılmadan yoluna devam edeceğini öngörüyor musunuz?

Seçim yasasının amacı bu altılı masanın bir araya gelmesinin korkusuydu. Seçim yasasının bir diğer amacı da bu altılı masayı dağıtmayı içeriyor olabilir. O tuzağa düşmeden birlikteliği artırarak devam ettirmek lazım. Bizim amacımız seçim kazanmak için bir araya gelmek değil. Yönetilebilir bir Türkiye ve yapısal sorunlarına çözüm üretebilen bir Meclis. Bu fotoğrafı açığa çıkarmaya çalışıyoruz.