Bundesliga'nın pazartesi sendromu

Maç başına ortalama taraftar sayısıyla övünen Bundesliga'da hafta içi ve pazartesi günlerine maç konması tribünlerdeki doluluğu tehlikeye sokmaya devam ediyor. Kulüp sahipliği konusunda da atılacak kural değişikliği adımına karşı tepki giderek büyüyor.

Volkan Ağır vagir@gazeteduvar.com.tr

1. FC Köln son maçında da hüsran yaşattı izleyenlerine. İyi denebilecek şekilde başlanan bir karşılaşmadan da 3 gol yiyerek ayrıldı ve ligde kalma ümitlerini iyiden iyiye azalttı. Kalan 8 haftada bütün maçlarını kazansa bile şansı yine çok az, zira puan farkı da 8 ve henüz Bayern Münih ve Schalke 04 ile oynanmadı. Ancak 1. FC Köln tribünlerinin esas derdi bu değil. 2014'te 2. Bundesliga'da yer alan Köln ekibi için inip çıkmak, hayattaki iniş çıkışlar kadar normal.

Ancak deplasmana gitmemek ve maçları evden izlemek 1 seneyi devirdiğim 'tribüncü' arkadaşlarım için normal değil!

YAZ TATİLİNİ MAÇ TAKVİMİNE GÖRE AYARLAMAK

Gerçek taraftarlık nedir tartışmasının derinlerine kadar girmek istemiyorum. Çünkü gerçekler de bazen göreceli olabiliyor. Fakat benim nezdimde takımının lig boyunca hem iç hem de dış saha maçına giden, yaz tatilini 1. FC Köln'ün geçen sene ligi nerede bitireceğine göre ayarlayan (5. olursa yazın ön eleme maçı oynamayacaktı Köln, 6. ya da 7. olursa ön eleme turu oynayacaktı yazın), hafta sonuna denk gelen deplasman maçlarına organizasyonlarını çok önceden yapan taraftarlar benim için daha gerçek taraftarlar. Hele bir de oyunun yönetimsel gidişatının kendi haklarına olumsuz olarak yansıyan bir yanı olduğunda tepki gösteriyorlarsa, işte o hem kulübünün hem de futbolun taraftarı oluyor benim için. Yani günü geldiğinde parası olduğu için kulübün ürünlerini satın alan, derbiden derbiye maça gelen, kaybedince stadını boş bırakan, takımı kaybettiğinde sağı solu yakıp yıkan insanlar değil.

Bremen, Köln'e 3 saat ötede olan bir şehir. Yani maç herhangi bir cumartesi günü saat 15:30'da oynanmış olsa sabah yola çıkıp akşam eve dönülebilecek bir mesafede. Ancak maçın pazartesi olması işten 2 gün izin alma gereğini de ortaya çıkarıyor. Öğretmenlik yapan, özel şirketlerde çalışan insanlar için bu o kadar da mümkün gözükmüyor. Bu yüzden deplasman haklarının elinden alınmış olması bizim ekibin, ben de dahil, hiç de hoşuna giden bir durum değil. Diğer yandan maçların pazartesiye konmuş olması daha evvel de altını çizdiğim gibi oyunu endüstriyel futbolun kollarına teslim etme yolunda atılan adımlardan bir tanesi. 50+1 kuralı gibi...

BUGÜN SANA YARIN BANA

Yeşil beyazlı takımın stadyumu 42 bin 358 kapasiteli ve pazartesi günkü maçta stadyumda 41 bin 100 kişi vardı. Tahmin edilenden fazlaydı diyebilirim. Rakip takım tribünü ise dolu değildi, 100-200 kişi vardı belki de. Bu bir tepki olmadığı manasına mı geliyor? Tepkinin başını çekenler tabii ki deplasmana da giden taraftarlar. Yani ultras diye tabir edebileceğimiz kale arkasında bulunan gruplar. Weser Stadyumu'nda kale arkasında yer alan Bremen Ultraları da bu konuda tepkilerini ortaya koydular. Stadyuma gitmiş olmaları protestoyu bozdukları, grev kırdıkları anlamına gelmiyor yani. Deplasmana gelemeyen rakip taraftarların da haklarını düşünerek tepki koymalarının altında 2 haftada bir deplasmana gidiyor olmaları gerçeği yatıyor. Bugün sana yarın bana anlayışı sağlanmış durumda. Bu yüzden "Pazartesi maçlarına karşıyız", "Taraftarlar için adil başlama saati hakkı" ve pazartesi günlerinin en yüksek sırada nefret edeni Garfield'lı “Pazartesilerden nefret ediyoruz“ pankartları maç boyu inmedi.

Biz maçı izlerken, 25 yıl sonra ilk kez Avrupa kupalarında mücadele eden 1. FC Köln'ün 2017/2018 sezonundaki Avrupa deplasmanları üzerine taraftar inisiyatifiyle bastırdıkları kitaba, kitabın içinde bizden kimin fotoğrafının yer aldığına bakarken 50+1 konusuna dair yeni bir eylem planı gerçekleşeceğinin haberi paylaşılıyor. Eylem planı için bir site açılacağı ve tepkilerin burada toplanacağını öğreniyoruz.

ÇILGIN PAZARA GİRMEK YA DA GİRMEMEK

“50+1 Kalıyor“ ( https://50plus1bleibt.de/ ) adı verilen sitede, kulüp sahipliğine karşı çıkan 2 bin 122 taraftar grubunun isimleri tek tek yer alıyor. Altına imza attıkları manifesto manalı: “Futbol her hafta birbirinden farklı yüz binlerce taraftarı bir araya getiriyor, bireysel girişimleri, şirketleri ya da yatırımcıları değil. Bu oyun bizim ve birkaç kişinin oyuncağı olmasına izin vermeyeceğiz!“ Futbolun toplumsal yanını tamamen unutarak bu konunun konuşulmasına karşı duran taraftarların en vurucu sorusu ise şu: “Bundesliga'nın uluslararası arenada daha yarışmacı olması gerektiği konuşuluyor bu karar alınırken. Peki kendimizi gerçekten çılgınca paraların döndüğü PSG ya da İngiltere futbolu ile yarışır hale getirmek istiyor muyuz?“

Tüm yazılarını göster