Burçak Üzen: Sinema salonları evlere taşınıyor

Yönetmen Burçak Üzen'le ilk film macerasını konuştuk. Üzen, ilk filmde ikinci filmde neler yapılmaması gerektiğini öğrendiğini söylüyor.

Abone ol

DUVAR - Yönetmenliğini Burçak Üzen’in yaptığı, Güven Kıraç, Birsen Dürülü, Muhammet Uzuner gibi deneyimli isimlerin oynadığı “Beginner” isimli film, bu Cuma vizyona girdi. 60’lı yaşlarında, birden İngilizceye merak saran ve bir yandan geçimini sağladığı taksi şoförlüğünü bırakmadan, yeni bir dil öğrenmeye çalışan Faruk’un hikayesini izlediğimiz “Beginner”, yaşamını değiştiren bir dizi olayla karşılaşmak zorunda kalır.

Burçak Üzen, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldığı lisans eğitimine, Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yüksek lisans yaparak devam eder. İlk filmin pratiğini ve teorisini de konuştuğumuz Üzen’den, “Beginner”i dinledik.

“Beginner” filmi nasıl çıktı ortaya?

“Beginner”ın hikâyesi aslında biraz ayağımıza geldi, diyebilirim. Eşimle taksiye bindiğimiz bir gün taksici bizimle İngilizce konuşmak istedi. Pratik yapıyormuş. Yaşlı bir amcaydı. Neden, diye sorduğumda, yeni bir şeyler öğrenmezsem çıldırırım, dedi. Çok etkilendim o adamdan. İndikten sonra hikâyeyi yazacağımı biliyordum. Tabi senaryo komple kurmaca, benim karşılaştığım amcanın hayatı bu kadar dramatik değildi.

İlk uzun metraj filminizde Güven Kıraç, Birsen Dürülü, Muhammet Uzuner gibi usta isimlerle çalıştınız. Nasıl geçti o süreç?

Benim yaşım kadar tecrübesi olan insanlarla aynı sette olmak hem çok büyük şans hem de bir o kadar büyük risk. Üstelik bu usta oyuncular beni kırmayıp çekim öncesi bir ayda provaya geldiler. Tabi tecrübe başka bir enerji ve bilgelik... Gençlerde ki daha egosantrik durumlar olmuyor. Ama bir yandan da sürekli kendinizi çek etmeniz gerekiyor, bu da işi daha zor hale getiriyor. Sette bir sıkıntı yaşamadık bu durumla ilgili. Hatta hem Güven(Kıraç) hem Birsen(Dürülü) seti eğlenceli hale getirenlerdendi. Ben daha cırlaktım diyebilirim. Muhammed Uzuner ise gerçek bir profesyonel… Genç oyuncu adaylarının ondan öğrenecek çok şeyi var.

“Beginner” mahalle kültürünü, birlik ve beraberlik duygusunun önemini anlatan bir film olmuş. Türkiye Sineması’nda bu anlatım biçiminin geleneklerini takip ediyorum, diyebileceğiniz yönetmenler var mı?

İlk filmimde klasik anlatıya sadık kalmak ve sıcacık bir Türk filmi yapmak istedim. Çünkü bunu başarabilirsem sonrasında kendi özgün dilimi yaratmakla ilgili denemelerde bulunabileceğimi düşündüm. Aslında herhangi bir yönetmene öykünmedim. Hatta özellikle kimseye benzetilmesin diye özen gösterdim. Bu yüzden ekolünü takip ediyorum dediğim bir yönetmen yok. Ama hayranları olduğum, her projelerini sabırsızlıkla beklediğim yönetmenler var.

Filminiz bu hafta vizyona girdi. Kaç salonda gösterime giriyor? Beklediğiniz kadar salon alabildiniz mi? Sinemadaki dağıtım sorunsalını nasıl yorumlarsınız?

Kanayan yara bu konu… Ben 8 salon 5 şehirde giriyorum gösterime. CRV dağıtıyor. Mars grubun altında arthouse işler için yapılmış bir departman. Ben kendi projemi arthouse bulmuyorum ama ticari olan işlerin yanında arthouse kalıyor. Bu sorun yakında çözülecek. Çünkü sinema salonları gittikçe evlere taşınıyor. Online platformlar zannettiğimizden çok daha hızlı hayatımıza girecek. Bizim evde 3 tane online platform var. Bazen sinemayla eş zamanlı izliyoruz. Kiralıyorsunuz, satın alıyorsunuz. Bence bir gün bu platformalar da kendi filmlerinizi kendimiz kiralayıp satabileceğiz. İşte o zaman sıcak para bir sonraki işi de destekleyecek. Yani umarım… Hayalim bu.

'İLK FİLMDE İKİNCİ FİLMDE NE YAPMAMAM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM'

İlk filmin pratiği ile ilgili neler söylersiniz?

İlk filmde, ikinci filmimde ne yapmamam gerektiğini öğrendim. Ama hala nasıl yapmam gerektiği konusunda net şeyler söyleyemem. Film çeke çeke öğreniliyor. Çünkü hem teknolojisi hem sizin duygularınız bakış açınız değişiyor. O yüzden bir sahneyi çekip bitirdiğiniz an eskimeye başlıyor. Ve siz bir daha o sahneyi çekseniz hep farklı çekerdim, diyorsunuz. Bu bir girdap ve sonu yok.

Peki, ilk filmin yaratıcısına sunduğu hazlar ve hayal kırıklıkları nelerdir?

Hayal kırıklıkları, çekim planımda olan ama sette çıkan krizlerden dolayı çekemediğim planlar. Bunlar hikâyenizin anlatısını direkt etkileyen şeyler. Bir sahne için 12 plan yazmışsınız ama sette onu tek planda çekip bitirmek zorunda kalıyorsunuz. İşte bu hayal kırıklığı…

Bir yandan da yeni bir film projesine hazırlanıyorsunuz. Finansal olarak nasıl bir yol düşünüyorsunuz? Kültür Bakanlığı desteği alamazsanız nasıl bir alternatif yol düşünüyorsunuz?

Dua edeceğim.

Sizce günümüz Türkiye Sineması’nın en büyük problemi nedir?

Bol haset az üretim… Dayanışma yok. Çeşitlilik yok. Biri bir şey yapıyor, o çok takdir topluyor, geride kalan 10 kişi aynı şeyi yaparken boğuluyor… Bir Türkiye Sineması’ndan bahsedeceksek birbirimize destek olmalıyız. Bireysel olarak küçük parçalar halinde ilerliyoruz oysa hep beraber çok daha büyük işler yapabiliriz. Nasıl olacak derseniz belki kurulacak bir Sinema Merkezi bunun ilk adımı olabilir.

'YAPMAAA'

Şu an bağımsız sinemanın durumunu gerek ekonomik gerek sosyal olarak nasıl tarif edersiniz? Bağımsız sinema yapmak isteyen genç sinemacılar nasıl bir yol izlemeli?

İlk filmini yapmak isteyen arkadaşım sana sesleniyorum, sen “ben bir film yapmak istiyorum” dedikten sonra dünyanın yarısı sana “YAPMAAAA” diyecek. İste tam o noktada bütün gücünü dünyanın öteki yarısındakileri hikâyene inandırmaya harca.

Ekonomik ve sosyal olarak ise pazarlamacılardan fikir alın. Yaptığımız şey bir sanat ama çok pahalı bir sanat. Ve satılabilirse izleyici ile buluşuyor. Bu yüzden kime nasıl satacağını bilmen gerek. Bu bir festival de olabilir, bir TV kanalı da, bir fon sağlayıcı da. Bunu da en iyi pazarlamacılar biliyor.