Bursa Su Kolektifi’nden Gökbayrak: Belediyenin işi su satmak olmamalı
BBB Muradiye ve Bursasu, Uludağ Milli Parkı'ndaki kaynakları şişeleyerek, en çok satan markalara dönüştü. Çevreciler ise belediyenin görevinin su satmak olmadığını savunuyor.
Osman Çaklı
DUVAR - Uludağ Milli Parkı eteklerine kurulan su şirketleri, yaklaşık 20 yıldır, doğal varlıkları şişeleyip satıyor. Özel şirketlerin yanı sıra suyun ticarileştirilmesinde kamu kurumları da rol üstleniyor.
Bursa Büyükşehir Belediyesi de bu kurumlardan biri. Belediye iştiraklerinden Jeotermal A.Ş oluşturduğu Bursasu markasıyla 2021 yılında su kategorisinde en çok satanlarda üçüncü sıraya yerleşti. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, "başarıyı" “Pet su ürünleri satışı, 2021 yılında yüzde 75’lik artışla 280 bin koliye çıktı. Bu rakamla Bursasu, Bursa’da en çok satılan ilk 3 marka arasına girdi” şeklinde duyurdu. Bursa Su Kolektifi, belediyenin aksine suyun ticarileşmesine karşı. Bursa Su Kolektifi üyesi Caner Gökbayrak belediyenin şirket refleksi göstermesinin yanlış olduğunu savunuyor.
'MİLLİ PARK KAYNAKLARINDAN TİCARET YAPILAMAZ'
Libya, Almanya, Hollanda, Belçika, Suudi Arabistan, Filistin, Kuveyt olmak üzere 7 farklı ülke ile Türkiye’de de 22 farklı kentte tüketiciyle buluşan Muradiye Su markasına geçtiğimiz kasım ayında Bursasu da dahil edildi. Belediye başkanı Aktaş'ın açıklamasına göre, şişelenen su adeti 2021 yılı içinde 7 milyon koliyi geçecek. 22 ilde 42 bayisi bulunan Bursasu'yun temin lokasyonu Uludağ Milli Parkı. Su sektöründe ulusal ölçekte markalaşmış pek çok firma suyu, yine Uludağ eteklerinden elde ediyor. Bursa Su Kolektifi üyesi Caner Gökbayrak, Uludağ'ın Milli Park olduğunu hatırlatarak, su kaynaklarının şişelenmesinin anayasaya aykırı olduğunu ve suyun metalaştırılmasından vazgeçilmesi gerektiğini belirtti.
'BELEDİYE ŞİRKET GİBİ YÖNETİLİYOR'
Özel şirketler eliyle Bursa'da suyun şişelenmeye başlamasının üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti. "Yeşil Bursa'nın" içebilir su kaynakları yıllar içinde artan nüfusa cevap veremez hale geldi. Başta çevre kirliliği olmak üzere pek çok sebepten insanlar şişelenmiş su kullanmaya başladı. Gökbayrak, kamu kurumlarının da suyu ticarileştirmesinin, toplumun suya ulaşımını güçleştirdiğini anlattı: "Suyun ulaşılmaz hale getirilmesi, ticarileşmenin kendisi. İnsanlar klor ve tatsızlık yüzünden damacana sulara yöneldi. Bu süreç 20 yıl geriye dayansa da son 10 yıl içerisinde damacana kullanımı artmaya başladı. Belediye, içilebilir suyu daha kaliteli hale getirmesi gerekirken, şişeleyip satmaya başladı. Belediyenin sattığı su her ne kadar özel şirketlere nazaran daha ucuz olsa da biz bunu geçerli bir kriter olarak değerlendirmiyoruz. Belediyenin görevi yaşamı kolaylaştırmak, kaynakları ticarileştirmek değil.
'SU ÇEŞMEDEN İÇİLMELİ'
Suyun şişelenmesinin iklim kriziyle ilişkisinden söz eden Gökbayrak, "Şişelerin yapımı sırasında plastik kullanılıyor, plastiklerin kanserojen madde içerdiği biliniyor" dedi. Şişelerin imha sürecinde atmosfere yayılan zehirli gazların halk sağlığını tehdit ettiğini savunan Gökbayrak, plastik içerisine hapsedilen suyun, musluktan akan sudan daha sağlıklı olmadığını söyledi: "Su çeşmeden içilmeli. Bunu sağlamak da belediyenin görevi." Belediyelerin kar etmek üzere çalışmaması gerektiğini belirten Gökbayrak, herkesin damacana su tüketmeye başlamasıyla, su kaynaklarının sürdürülebilirliğini kaybedeceğini vurguladı.
'28 ŞİRKET ULUDAĞ MİLLİ PARKI'NDAKİ SUYU ŞİŞELİYOR'
Su, yalnızca insanlar için değil doğada var olan canlılar içinde yaşam kaynağı. Fakat suyu şişeleyen şirketler, Uludağ Milli Parkı'ndaki canlıların doğal yaşamı için de risk teşkil ediyor. Gökbayrak, “Uludağ'a milli park gibi davranılmıyor” diyerek Uludağ'dan su alan 28 şirket olduğunu söyledi: "Milli park içerisinde yüzlerce canlı türü bulunuyor. Bu canlılar varlığını oradaki kaynaklar üzerinden sürdürüyor. Tüketimin kar mantığıyla birleşmesi, canlı yaşamını da tehdit ediyor. Belediyeler, suyun ticarileşmesine karşı tavır almalı. Su satışlarını kesmeli ve kaynakları şebeke sularına bağlayarak içilebilir su kalitesini artırmalı."