Kaldırılan TEOG falan derken eğitimdeki kaosa katkı yapan
yapana. Görünen o ki ev adresimiz, çocuğumuzun kaderi oldu. İbni
Haldun kalksa mezardan; ‘coğrafya kaderdir’ sözünün ev adresine
bağlandığını görse, üstüne üstlük liselerdeki sosyoloji
kitaplarından Marx’ın çıkartıldığını, ‘size de atom fiziğine de…’
diye saydırabilir. Fizikten Newton’u çıkarmak gibi bir şey zira.
Ama biz memleket sakinlerinin sakin kalma becerimize de hürmet
edeceğine eminim.
Ana baba yüreği, çocuk önemli. Senede bir iki kez de olsa veli
toplantısına katılan veliler olarak anne baba tutumlarıyla ilgili
sunumlar izliyoruz. Çocukların eğitim öğretim çilesini çeke çeke
ermiş ‘veli’ ler olarak okuldaki toplantılara katılıp slaytlı falan
sunumlar izliyor, akıllı tahtanın marifetlerine topluca hayran
oluyor, nihayetinde okul aile birliği için dua edip (aidat) evlere
dağılıyoruz.
Gayet güzel ve faydalı sunumlar. Bunları ezber ettim, sizinle de
paylaşmak boynumun borcu. Anne baba tutumlarını, Emel’in hatırına,
süt üzerinden anlatmak isterim: ‘Emel süt iç!’
DEMOKRATİK ANNE BABA TUTUMU
‘Emel, süt iç!’ türünden komutlara pek sık rastlanmaz. Eğer o
ailede gerçek bir demokratik tutum varsa, Emel’in de bir fikri
vardır ve o fikir önemlidir. Sebep? Demokrasi. Kurallar vardır ama
Emel kendini asla hapishanedeymiş gibi hissetmez. Bir şey
başardığında ödüllendirilir, başaramadığında ise cezalandırılmaz.
Altından kalkabileceği sorumluluklar verilir. Anne baba, Emel’in
ihtiyaçlarını karşılarken sevgilerini hissettirir.
Emel büyür ve rahat, özgür, derdini meramını anlatabilen,
girişimci, sorumluluk alabilen, güven duygusu gelişmiş bir insan
olur. Ama söz konusu ailedeki demokrasi yüzde 51’e göre yürüyorsa,
demokrasi dediği laf ola torba dola türündense Emel’in şansı yok!
Ha Emel, ha buzağı!
AŞIRI KORUYUCU ANNE BABA TUTUMU
Bu tür anne babalar ‘kontrol manyağı’ olduklarından Emel’in
durumu zor. Kendi başına bir şeyler bırakılmayacak kadar ‘önemli’
dir o! Emel süt içecekse, ‘sen dur kızım ben içerim senin yerine!’
diyebilirler. Hep bi müdahale, hep bi ‘kim sana dedi!’, ‘sana mı
kalmış kendi kendine o işlere bulaşmak!’ durumları.
Zavallı Emel, her şey olur ama birey olamaz. Ne zaman tek başına
bir şey yapmaya kalksa; ‘ama kızım baban/annen çok üzülüyor
vallahi’ nev’inden cümlelerle zehirlenen Emel, günlerce kıvranır,
ters çevrilmiş tosbağa gibi eziyet çeker. Emel büyür ve asla yalnız
kalamaz.
AŞIRI BASKICI ANNE BABA TUTUMU
Bunlar da ‘disiplin’ manyağıdır. İtaat ha itaat diye
tuttururlar. Dizlerini kızlarından daha çok severler. Manyak olunca
normal tabi. ‘Emel, süt iç!’ dendiğinde zavallı Emel önce küçük
dilini yutar, ardından sütü fondipler. Okulda öğretmen, ‘ailenizin
resmini çizin’ dediğinde; anne, baba, terlik, maşa, yaş odun
çizebilir… Emel büyür ve sünepe olur.
ÇOCUK MERKEZLİ TUTUM
Bu ailede Emel, prensestir. Anne baba da köle. Emel, ailenin
dişleri saymıştır. Her dediğini yaptırır. ‘Bizim gözümüzde kaldı,
bari kızımız çekmesin’ kafasında anne babalardır. ‘Emel süt iç’
fikri krem şantiye bağlanabilir. Emel’den bir ‘şımaristan kontesi’
çıkar. Annesi, inekler, koyun ve keçiler gibi tüm varlıkların ortak
özelliği süt veriyor olmalarıdır. Tabi ki kendisi için.
Emel büyür ve bencilin, uyumsuzun önde gideni olur. Kendi
etrafında dönmeyen gerçek dünya, Emel’in ‘depreşik’ liğinin temel
sebebidir.
İLGİSİZ VE KAYITSIZ TUTUM
Mevla’ya imanı, çocuğu çayıra salma olarak algılayan anne
babalardır. Evdeki Emel ile kışlıkların kaldırıldığı elbise hurcu
hemen hemen aynıdır. ‘Olur gider yavv, bizim zamanımızda pedagoji
mi vardı?’ rahatlığındaki bu çiftler, çift olmayı sadece çiftleşme
olarak anlamışlardır. ‘Emel süt iç’ fikri; ‘ister iiiç, ister
içmee! Çok da tın!’ anlamındadır. Emel büyür, damara bağlar.
Yakarsa dünyayı Emel yakar!
DENGESİZ VE KARARSIZ TUTUM
Bunlar için Emel, bir yap boz oyunudur. Biri şerbet der, diğeri
zıkkım... Biri serbest der, diğeri zinhar!.. Biri der, ‘Emel süt
iç’, diğeri der, ‘yok kızım, peynir yap kışın yeriz!’…
Emel’in içinde Mohaç Meydan Muharebesi vardır. ‘Ay şimdi ben bu
sütü napiym anne beaa?’ diye diye vicdan muhasebesinden kırılır.
Emel büyür ve demi demine uymaz. El birliğiyle ‘ayarsız’ bir Emel
yaratırlar.
GÜVEN VERİCİ, DESTEKLEYİCİ, HOŞGÖRÜLÜ TUTUM
Emel bir şey yapmak istediğinde desteklenir. Ancak her
istediğini yapamaz. Günde üç öğün çikolata yiyebileceği anlamına
gelmez mesela. Kısıtlama var. İşin sırrı güvendir yine de. Emel’in
kendini keşfedeceği bir sevgi ve güven ortamı vardır. ‘Emel süt iç’
meselesinde sütü ne zaman, ne kadar ve nasıl içeceğini ve en
önemlisi kimlerle paylaşacağını öğrenmiştir o.
Emel, dengeli büyür. Vakti zamanı geldiğinde, misal bir iş
görüşmesinde Emel’i tanıyan insan kaynakları uzmanı, daha önce
sorduğu ‘neden sizinle çalışalım?’ sorusundan ötürü Emel’den özür
diler. Çünkü, Emel ile çalışmayacak da kiminle
çalışacaktır? O Emel ki, ekip çalışmasına yatkınlığı
bırak, 'Emel'siz ekip, ancak bir ‘ekibimsi’ olabilir. Bir baş
soğan bütün kazanı kokutur misali uyumsuz tiplerden değildir o.
Hain hasut hiç değildir, arkadaş canlısıdır. Emel mutludur.
Bütün sütler Emel’in şerefine gelsin!