'Büyük Eğitim Mitingi'nde konuşan Özel: 1 milyon tane öğretmen var ama onları atayan yok

CHP'nin 'Büyük Eğitim Mitingi' düzenlendi. CHP lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı'na seslenerek, "Madem atamayacaktın, bu 1 milyon günahsızı niye okuttun?" diyerek atanamayan öğretmenlere dikkat çekti.

Abone ol

DUVAR - CHP, Genel Başkan Özgür Özel'in çağrısıyla İstanbul Saraçhane Meydanı'nda "Büyük Eğitim Mitingi" düzenlendi. Mitinge, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP yöneticileri, milletvekilleri, atanmayan öğretmenler, mülakat ve müfredat mağdurları, Eğitim-Sen ve Eğitim-İş gibi sendikalar ve çok sayıda İstanbullu katıldı.

Katılımcılar erken saatlerde Saraçhane Meydanı'nı doldurdu.

Mitingin açış konuşmasını CHP Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş yaptı. Mitingde, eğitim sendikalarının temsilcileri ve atanmayan öğretmenler de konuştu.

Yoksulluk sınırı altında gelire mahkum edilmiş, hakları elinden alınmak istenen öğretmenler için alanda olduklarını söyleyen Özçağdaş, "Mülakata hayır, liyakata evet demek için, hak, hukuk, adalet demek için buradayız. Depremde sevdiklerini, yaşam alanlarını kaybetmiş, çifte mağduriyet yaşayan atanmayan öğretmenler için buradayız. 2022 KPSS'de ek atama sözü verilen ancak verilen sözler yokmuş gibi davranılan öğretmenler için buradayız. Üniversitelerin özerkliği ve nitelikli bilimsel eğitim için mücadele veren tüm demokrat öğretim üyeleri ve öğrenciler için buradayız. Getirilen çağ dışı eğitim müfredatına karşı çıkmak için buradayız. Düşünen, üreten, yurttaşlar yerine itaatkar ve kanaatkar yurttaşlar isteyen iktidara hayır demek için buradayız. Laik, nitelikli, kamusal eğitim talebi için buradayız" dedi.

CHP Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş

Özçağdaş’ın ardından 4 yıldır KPSS'ye giren buna karşın atanmayan okul öncesi öğretmeni Hilal Başkapan konuştu. Başkapan, şunları ifade etti:

"Ataması yapılmayan öğretmenler ya düşük ücretlerle okullarda çalışmaya ya da asgari ücretin neredeyse yarı fiyatına ücretli öğretmenlik yapmaya mecburlar. Bizler mesleğimizi insanca şartlarda yerine getirmek istiyoruz. Bizler üniversite hocalarımızdan sözlü yapılan sınavların en güvenilmez sınavlar olduğunu defalarca öğrendik ama şimdi onların büyük bir bölümünün de sessizliğini anlayabilmiş değiliz. Suriyeli öğretmenlerin sınavsız bir şekilde göreve başlaması bizleri derinden üzmektedir."

KADEM ÖZBAY: İLK DEFA BİR EĞİTİM MİTİNGİ YAPILIYOR

Mitingde Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay da bir konuşma yaptı. Özbay konuşmasında CHP’nin düzenlediği miting için “Bugün bir tarihe tanıklık ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Yıllardır sendikal mücadelesi içerisinde olduklarını belirten Özbay, “Hep şunu söyledik; siyasi iktidar kim olursa olsun bizim tarafımız hep eğitim emekçilerinin, çocukların tarafı olacak. Ancak bu ülkede fındık mitingi yapıldı, patates mitingi yapıldı, hepsi çok doğruydu ama ilk defa bir eğitim mitingi yapılıyor. Sayın Başkana ve tüm örgütüne teşekkür ediyorum. Buradan bazıları da der ki ‘CHP'nin mitinginde Eğitim İş Genel Başkanı konuştu.’ Bir kere öğretmenin fikrini aldınız mı? Bir kere okullarda aç susuz bıraktığınız çocukların derdini dinlediniz mi? Bir kere atanmayan öğretmenin derdini dert edindiniz mi? Eğitimde yarattığınız tahribatın sorumlusu sizsiniz. Atanmayan öğretmenler varsa iktidarı atmakta bence bu ülkenin yurttaşlarının sorumluluğudur” diye konuştu.

Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay

KEMAL IRMAK: O MÜFREDATI HAYATA GEÇİRMEMEK DİRENİŞİMİZE DEVAM EDECEĞİZ

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da şunları söyledi:

"Biz liyakat dedikçe onlar ‘biat ve mülakat’ dediler. Biz 'eşit işe eşit ücret 'dedikçe onlar ‘öğretmene apolet’ dediler. Biz 'laik, demokratik, kamusal ve karma eğitim' dedikçe onlar ‘eğitimi dincileştireceğiz’ dediler. Biz 'güvenceli iş, gelecek' dedikçe onlar asgari ücretin bile çok altında köle gibi öğretmen çalıştırmaya devam ettiler. Biz 'çocuklara 1 öğün yemek, ulaşılabilir su' dedikçe onlar bizim cebimiz yeşil dolar demeye devam ettiler. Ama biz ‘öğretmen ders verir, öğretmen biat etmez, öğretmen diz çökmez’ diyen Fakir Baykurtların yolundan ve izinden giden eğitim bilimcileriyiz. Bu ülkenin aydınlanması için hiçbir koşulda hiç kimseye biat etmeyen ve diz çökmeyen bir eğitim ordusunun temsilcileriyiz. Bu son müfredata ve bu karanlık gidişe karşı biz toplumsal aydınlanma diyoruz, onlar ‘hayır toplumu bir bütün olarak karanlığa sürükleyeceğiz’ diyorlar. O müfredatı hayata geçirmemek için okullar kapanana kadar da eylül ayında da direnişimize devam edeceğiz."

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak

MERAL GÜLER: KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ YOK

EŞİK Platformu adına Türkiye Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Meral Güler de hazırlanan yeni müfredat programında kadının adının olmadığını, kadın erkek eşitliğinin bulunmadığını söyledi. Güler, “Biz en az 3 kadının kadın cinayetleri ile katledildiğini biliyoruz. Kadın erkek eşitliğinin hiçbir zaman eğitim sisteminde olmadığını biliyoruz. Ama artık olmalı derken tam tersi müfredatla karşı karşıya kaldık. Biz kadın erkek eşitliğinin eğitim modelinde geçmesini istiyoruz. Kız çocuklarının da erkek çocukları kadar eğitime katılmasını istiyoruz. Yeni müfredat bizim kabul edebileceğimiz bir eğitim modeli değildir. Eşitlik sağlanana kadar mücadelemiz devam edecek" diye konuştu.

Konuşmaların ardından CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu sahneye çıkarak mitinge gelenleri selamladı.

Türkiye Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Meral Güler

'BU MÜFREDAT YOK HÜKMÜNDEDİR'

Sendika başkanlarının ardından kürsüye CHP lideri Özgür Özel çıktı.

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle oldu:

İRADEMİZİ SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİMİZİ İLAN ETMEK ÜZERE SARAÇHANE’DEYİZ: Bugün burada sözlerime başlarken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, baş öğretmenimizi, ondan bugüne hepimizi bugünlere getiren, yetiştiren öğretmenlerimizden hayatta olmayanları, özellikle bu dönemde her birimizin yüreğini yakan lise öğretmeni İbrahim Oktugan, son günlerde öğretmene karşı şiddetin sembol ismi olan İbrahim Oktugan’ı, bugün ölüm yıl dönümü olan Türkan Saylan’ı, terör örgütü tarafından katledilen Aybüke Öğretmeni, Necmettin Öğretmeni, görevine giderken şehit edilen, kazalarda hayatını kaybeden ama bu ülke coğrafyasının dört bir yanında eğitim ateşini elinde taşırken hayata gözlerini yuman rahmetli öğretmenlerimizi bir kez daha burada minnetle anıyoruz. Hatıraları önünde saygı ile eğiliyoruz. Biraz önce il başkanımla, büyükşehir belediye başkanımızla birlikte andık ve hatırladık. Bu meydan Saraçhane. Bu meydan tarihi bir meydan. Bu meydan Cumhuriyet tarihinin ilk kitlesel işçi mitinginin yapıldığı, grev hakkı, örgütlenme hakkı için, sendikal hakları için mücadele edenlerin 31 Aralık 1961’de toplandıkları Saraçhane Meydanı'dır. Saraçhane’den Türkiye işçi sınıfını saygı ile selamlıyoruz. Biraz önce sayın genel başkanının ifade ettiği gibi bu meydanda bu kez de o tarihi mitingden 63 yıl sonra bu sefer Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk eğitim mitingi yapılıyor. Bu mitinge gelen, bu meydanı dolduran ve sesi duyulmayanlara ses olanlara selam olsun. Bir kez daha hoş geldiniz. Bu meydanda bugün sendikalar var. Öğretmenler var. Atanmayan öğretmenler var. Mülakat mağdurları var. Müfredata itiraz edenler, direnenler var. Bu meydanda yok sayılanlar, hor görülenler, haykırsa da sesini duyuramayanlar var. İşte biz onların sesine ses, mücadelelerine destek olmaya geldik. Seçim meydanlarında öğretmenler geldiler. Pankartlarını açtılar ve destek istediler. Her meydanda Rize’nin Pazar’ında da Antalya’nın Manavgat’ında da Türkiye’nin en doğusunda da en batısında da Sinop’ta da Mersin’de de onların sesine ses olduk. Biz onları dinledik. Onlarla birlikte olduk. Bugün onlar dediler ki siz bize sahip çıktınız ama verilen sözler tutulmadı. Siz sözünüzü tutacak mısınız? Bizimle birlikte olacak mısınız? İşte bugün o sözün tutulmaya geldiği, atanmayan öğretmenin, mülakat mağdurunun yanında duracağımıza ilişkin irademizi sonuna kadar sürdüreceğimizi ilan etmek üzere Saraçhane’deyiz.

VERİLEN SÖZLERİ TUTMADILAR: Seçim meydanlarının ardından yapılan 31 Mart seçimlerinin üzerinden tam 48 gün geçti. O gün demiştik. Gerekirse masada müzakere ederek, hakkınızı arayarak, derdinizi anlatarak, dinlerlerse ne ala? Dinlemezlerse sizlerle bir meydanlara çıkarak, sokaklara dökülerek sizin hakkınızı arayacağız. İşte gün o gündür. Söyledik dinlemediler. İstedik, istediniz yapmadılar. Verilen sözleri tutmadılar. Bundan sonra sokaklar, meydanlar bizimdir. Buradan partimizin üçüncü genel başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Karaoğlan Ecevit’e rahmetler dileyerek onu anmak isterim. 2002 yılıydı. Bülent Ecevit koalisyon hükümetinin Başbakanıydı. O gün kendisini meydan meydan gezip eleştiren birisi o günden beri neredeyse iktidardadır. Yürütmenin başındadır. O gün Ecevit’e madem atamayacaktın, bu 68 bin günahsızı niye okuttun, niye diploma verdin diye eleştiren Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Madem atamayacaktın, bu 1 milyon günahsızı niye okuttun, niye umut verdin, niye diploma verdin? Halen daha niye onlara sırtını dönüyorsun? Seçim yaklaşırken 2022 yılı KPSS’sine ek atama sözü verenler bu sözünü unuttular. Bugün Türkiye’de 91 bin norm kadro açığı var. Biraz önce Şanlıurfa milletvekilimiz diyor ki bizim orada okul var. Öğrenci var. Sıra var. Tahta var. Tebeşir var ama bir tek öğretmen yok. Öğretmen var. 1 milyon tane var ama onları atayan yok. Bir ülkede okuyacak öğrenci, öğretmene hasretken, ateş gibi 1 milyon öğretmen oracıkta duruyorken nasıl atamazsınız? Nasıl öğretmeni öğrencisinden, öğrenciyi hak ettiği eğitimden mahrum bırakırsınız?

EĞİTİMDEN TASARRUF OLMAZ: Bugün 91 bin norm kadro açığı var, 23 bin de emekli. Bugün 114 bin öğretmeni atadığınızda bir tane öğretmen fazlası olmuyor kamuda. Ama ne yapıyorsunuz, diyorsunuz ki emekli kadar atarız. 23 bin emekli var, 20 binini atıyorlar. Diyorlar ki üç yıl boyunca tasarruf tedbirleri yapacağız. Emekli kadar öğretmen atayacağız. Bu hesapla mevcut öğretmenlerin göreve gelmesi için tam 65 yıla ihtiyaç var. Hiç öğretmen almasak, bütün eğitim fakültelerini kapatsak 65 yıl sürecek bütün öğretmenlerin atanması. Diyorlar ki tasarruf tedbiri var. Buradan hatırlatıyor ve haykırıyorum, ne diyordunuz? İtibardan tasarruf olmaz. Yanlış itibardan tasarruf olur ancak eğitimden tasarruf olmaz. Diğer bir yaramız mülakattır. 11 Nisan 2023. AKP Seçim Beyannamesi, Sayın Genel Başkanı tarafından okunuyor. Diyor ki kamuda mülakat kalkacak. Bundan sadece beş ay sonra Milli Eğitim Bakanı 11 Eylül’de. 11 Nisan’dan tam beş ay sonra. Çıkıyor ve diyor ki mülakat yapmayacağız demedik. Mülakatı mülakat gibi yapacağız diyor. 14 Mayıs’ta yayınladılar. Genel başkan yardımcımız eliyle yargıya taşıdık. Bir yönetmelik yayınladılar. Yüzde 50 KPSS, yüzde 50 mülakat diyorlar. Rahmetli Ecevit KPSS’yi getirdiğinde bundan sonra hamili kart yakınımdır dönemi bitti demişti. Artık bir dayın varsa tayin olursun dönemi bitti demişti. Çünkü biz Cumhuriyet hükümetiyiz. Cumhuriyet ki kimsesizlerin kimsesidir. Artık adam kayırmacılık bitti demişti.

SİZ KİMSEYİ BU BAKANA İNANDIRAMAZSINIZ: Bugün bundan 22 yıl sonra AKP, adında adalet olan bir parti. Kurulurken erdemliler hareketi diyen bir parti bugün çıktı KPSS yarım, yarısı da mülakat diyor. Kendi sözünü çiğniyor ve çıkıyor diyor ki yandaşları atayacağım. Adam kayıracağım. Kul hakkı yiyeceğim diyor. Yazıklar olsun size. Türkiye’nin dört bir yanından sesimizin ulaştığı, vicdan sahibi herkese sesleniyorum. Bir düşünün. Nasıl olur da bu kadar öğrenci öğretmensizken, halen daha hem öğretmeni yeterince atamazsın, hem de atarken bile particilik yaparsın. Bakın aramızda daha da mağdur bir kitle var. Adıyaman’dan gelen atanmayan öğretmenler var aramızda. Deprem bölgesinden geldiler. Onlara, onların çifte mağduriyeti var. Özel okulda olanları okulları yıkıldı, kapandı. İşsiz kaldılar. O şartlarda çadır ve konteynerde ders çalışamadılar. Sınavlarda nasıl başarılı olacaklar? Bu 20 bin kişinin arasına nasıl girecekler? Deprem bölgesindeki öğretmenler için özel bir statü, ayrı bir kontenjan ve mağdur öğretmenlere atama bekliyoruz. Onları yürekten selamlıyoruz. Burada mülakat mağdurları, mülakata son diye seslerini duyurmaya çalıştılar. Ben diyorum mülakat haksızlıktır. Adam kayırmadır. Kul hakkına girmektir. Diyorlar ki biz mülakatı düzgün yapacağız. Bakın yıllardır mülakat yapıyorlar. O mülakata kamu baş denetçiliği, ombudsmanlık kurumun her sene yer ayırıyor. Ombudsman CHP’li değil. Ombudsman bizim atadığımız biri değil. Sayın Şeref Malkoç, Erdoğan’ın yakın dava arkadaşıdır. Ayrıca geçmiş dönem Adalet Bakanımızın, şimdiki AKP Grup Başkanvekilinin, Abdülhamit Gül’ün kayınpederidir. Bu kadar AKP’nin içinde yakın birisinin başında olduğu kurum, mülakatlarda sübjektif kriterlerden, farklı yorumlanabilecek sorulardan, cevabın bilimsel değil son derece sübjektif olmasından ve mülakattaki haksızlıklardan bahsediyor. Zaman zaman AKP’ye çok yakın olmakla eleştirilen bir hukuk insanının başında bulunduğu kurum bu kadar net mülakatta haksızlık var derken, siz kimseyi bu bakana inandıramazsınız.

SİZ BİR PARTİNİN SEÇİM SLOGANINI MİLLİ EĞİTİM MÜFREDATININ BAŞLIĞI YAPARSANIZ, İLK DÜĞMEYİ DE SON DÜĞMEYİ DE YANLIŞ İLİKLEDİNİZ DEMEKTİ: Son günlerin en yakıcı konusu müfredat. Bakın Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli diyorlar. Türkiye Yüzyılı demek AKP’nin seçim sloganı demek. Milli Eğitim dediğiniz mesele herkesi kapsar. Almanların teknolojide bu kadar başarılı olmasının, ihracatta dünya birincisi olmasının, bu kadar nitelikli üretim yapmasının tek sebebi vardır. Eğitim ve müfredat konusunda bir ulusal mutabakat. Bir milli mutabakat vardır. Siz bir partinin seçim sloganını Milli Eğitim müfredatının başlığı yaparsanız, ilk düğmeyi de son düğmeyi de yanlış iliklediniz demektir. Maarif modeli diye isim koyduğunuz model, 100 yıl öncesinin adını taşımakta, 200 yıl öncesinin ruhunu taşımaktadır. Oysa incelendiğinde müfredat, eğitim programı geliştirme ilkelerine uygun değildir. Akademik değildir. Etik kurallara uygun değildir. Hazırlığı katılımcı, şeffaf yapılmamıştır. Tartışma için yeterli süre verilmemiş, 10 yılda hazırladık dedikleri mülakata yedi günde katkı istemişlerdir. Bu yedi güne itiraz ettiğimizde bakın küstahça hadi yüzde 50 zam yaptım. 10 gün içinde görüş bildirin, demiştir. 10 yılda hazırladığını iddia ettiği metne, 10 günde görüş isteyip utanmadan bunu katılımcılık olarak ifade etmektedir. Ders içerikleri için, materyaller için yeterli süre yoktur. Alıp elinize okuduğunuzda şu yönüyle müfredata dikkat ediniz. Bu müfredatta Türkiye Cumhuriyeti ifadesi yerine sadece bütün ifadeler Türkiye diye değiştirilmiştir. Bakanın fikri neyse, zikri odur, metni odur. Cumhuriyetle derdi olan bir bakan Cumhuriyetle sorunu olan bir müfredat dayatmaktadır.

AKP’YE OY VEREN KADIN SEÇMENLERİN YÜZDE SADECE 19’U EVLADININ ALDIĞI EĞİTİMDEN MUTLU: Bu müfredatta ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adı yok denecek kadar az anılmıştır. Bu müfredatta Cumhuriyetin kurusu kadrolarının adı yoktur. Onlara saygı yoktur. Onlara hürmet yoktur. Kurtuluş Savaşı kahramanları, bu ülkenin kurucuları Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile sorunu olan bu müfredat, yok hükmündedir. Önceki müfredatta, Gazi’den alıntı ile fikri ve vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirilecek derken, şimdi yerine aklı selim, vicdanı selim, kalbi selim nesiller demektedir. Fikri hür yerine, vicdanı hür yerine vicdanı selim diyorsanız sizin yetiştirecek neslin hür olmasından, hürriyetten, özgürlüklerden, özgür düşünceden sorunuz var demektir. Metinden hürriyet kelimesini çıkaracak kadar özgürlüklere düşman bu bağnaz anlayışı kınıyoruz. Bütüncül eğitim gerekçesi, bahanesi, kandırmacasıyla eşitlik, tarafsızlık yerine nesnellik yerine, ruhu, maneviyatı anlatan, ÇEDES projesi ile küçücük çocukların sınıfına kabirler taşıtan, rüyalarına girdirten, umut yerine korkuyu, mutluluk yerine dehşeti öğreten bu kafaya sonuna kadar direneceğiz. Arapça kelimelerin bolca yer aldığı, eşitlik, tarafsızlık yerine itaati tarif eden, özgürlük yerine biati tarif eden bu müfredat Türkiye’ye hiçbir şey getirmez. Ama şunu söyleyelim. Yapılan bütün anketlerde, AKP’ye oy veren kadın seçmenlerin yüzde sadece 19’u evladının aldığı eğitimden mutludur, memnundur. AKP’li kadın seçmenin dahi yüzde 81 rahatsız olduğu bu eğitim sistemi yine bu hükümetin, yine bu Cumhurbaşkanının atadığı Milli Eğitim Bakanlarınca verilmiş, 22 yıldır bu kafa ile yönetilmiştir.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel

SENDİKALARIN, ÖRGÜTLERİN SESİ DUYULMALI: Beş farklı öğretmen var. Atanmayanlar burada ama atananlar da dertli. Hatta okulda ücretli öğretmen var, sözleşmeli öğretmen var, normal statüde öğretmen var, uzman öğretmen var, baş öğretmen var. Eğitim aynı eğitim, yapılan iş aynı iş ama unvan ve özlük farklı. Bu tamamen adalete aykırıdır. 91 bin açıkta norm kadro varken 85 bin ücretli öğretmen atamak emek sömürüsüdür. Devlet eliyle güvencesiz istihdamdır. Devlet eliyle eğitimci emeğinin sömürülmesidir. Bunu bütün milletimize şikayet ediyorum. Ayrıca özel okulda çalışan öğretmenlerimizin çok önemli bir sorunu var. 2014 yılına kadar kanun derdi ki özelde çalışan öğretmen muadili görevdeki kamu öğretmeninden düşük maaş alamaz. Bugün kamudaki öğretmenin de en düşük maaşı yeterli değildir. 31 bin liradır. Ancak bugün özel sektörde asgari ücrete, 17 bin liraya, daha da altına öğretmen emeği sömürülmektedir. Bu öğretmenlerin hakkı devlet eliyle sermayeye yedirilmektedir. Bu haksızlıktır. Bunu yapanlara yazıklar olsun. Biraz önce değerli evladı Görkem ile bir kez daha konuştum. Görkem bizi televizyonundan takip ediyor. Okulu başında, görevi başında katledilen müdürümüz, İbrahim Oktugan eğitim camiasının son şehididir ama ilk değildir. Tüm uyarılara rağmen öğretmene karşı şiddet, eğitimde şiddet olanca gücüyle devam etmektedir. Bunun için 10 Mayıs’ta Milli Eğitim Bakanlığından Meclis’e kadar yürüyen öğretmenler, sendikalar seslerini duyurmak istemiş ancak bu Milli Eğitim Bakanı, onlara sormadan, onlara danışmadan yine eğitimde şiddet yasasını bir başına dayatarak geçirmeye çalışmaktadır. Eğitimde şiddet, tek başına çıkarılacak bir kanun değildir. Sendikaların, örgütlerin sesi duyulmalı. Öğretmenlere ve işin uzmanlarına kulak verilmelidir.

ÖĞRETMENLER HER AY 9 ÇEYREK ALTIN KAYBEDİYOR: 2002 yılında en düşük öğretmen maaşı 635 liraydı. Bakın Türkiye’de 81 ilde, 973 ilçede meydan meydan geziyorum. Her hesabı bir şeye dayandırıyorum. Her hesap şaşar altın hesabı şaşmaz. 2002’de en düşük öğretmen maaşı 635 lira. 20 tane çeyrek altın alıyor. Bugün en düşük öğretmen maaşı 31 bin lira. Sadece 11 çeyrek altın alıyor. En düşük öğretmen maaşında AKP iktidarı boyunca tam yarı yarıya neredeyse, 20 çeyrekten 11 çeyrek altına gerileme var. Öğretmenler tam olarak her ay 9 çeyrek altın kaybediyorlar. Bu hesabı bütün öğretmenlere, bütün vicdanı olan herkese emanet ediyorum. Diyorum ki son yerel seçimlerde öğretmenlerin seslerini duyurmuş, onlarla birlikte olmuş, onlarla birlikte meydan meydan haykırmış bir partinin genel başkanı olarak, 31 Mart seçimlerinin birinci partisinin genel başkanı olarak, atanmayan öğretmenin sesini duyun. Mülakat mağdurlarının sesini duyun. Müfredata itiraz edenlerin sesini duyun. Türkiye’de nitelikli eğitime ulaşmak sınıfsal bir farklılık, sınıfsal bir sorun haline gelmiştir. İyi eğitimi paralı kılan ve parası olmayana iyi eğitim vermeyen, hatta yoksulun çocuğunu tenhada kıstırıp, onu doğmaya, onu hurafeye mahkum eden, onu bilimsel, çağdaş laik eğitimden uzak tutan anlayışa sesleniyorum. Müfredat yapmak anayasa yapmak gibidir. Müfredat yaparken herkesi duymalı. Herkesi dinlemeli. En doğrusunu tam bir mutabakatla yapmalısınız. İşte önümüzde size güzel bir sınav. Anayasa yapacağım, katılımcı olacağım, Türkiye’nin yüzde 96’sını temsil edecek anayasa diyene, hadi bakalım müfredat burada, eğitimin anayasası burada, çağır bakalım yüzde 96’yı, çağır bakalım sendikaları. Yoksulu duy. İtirazı duy. Atanmayanı duy. Mevcut öğretmenin sorununu, deprem bölgesini duy, ondan sonra anayasa diye meydanları çıkıp destek istemeye başla. Eğitimin anayasasını katılımcı yapmayanlarla, milletin anayasası yapılmaz.

(HABER MERKEZİ)