Geçen hafta 2023’ün Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını kapsayan III. Çeyrek Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) verisi, bu hafta başında da Kasım ayı Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) verisi açıklandı. Bu hafta bu iki kritik verideki gelişmeleri özetleyerek iktidarın kemer sıkma programının kritik bir aşamasına yaklaştığımıza işaret edeceğim.
BÜYÜME DURDU
TÜİK verisine göre mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,3 arttı. Bu yüzde sıfır artış, büyüme durdu demek. İktidarın seçim odaklı ekonomi politikası neticesinde ikinci çeyrekte yüzde 3,3 olarak gerçekleşen büyüme sonrasında gelen bu veri, sert bir fren anlamına geliyor.
Bu sefer yavaşlamanın kaynaklarına baktığımızda, ilk olarak hanehalkı tüketimindeki gerileme dikkat çekiyor. Dış ticarette ise, bir önceki döneme göre ihracatta pozitif bir gelişme olsa da esas olarak ithalattaki gerileme, net ihracatın büyüme katkısının çok daha kötü olmasını engellemiş.
Veride dikkat çekici olan yatırımların halen canlı bir şekilde sürmesi. Bu tipik kemer sıkma programları sırasında görmeye alışık olmadığımız bir gelişme. İç talebin yavaşlayacağı, ihracat olanaklarının ise sınırlı olduğu bir konjonktürde yatırımların sürmesi, ya daha önceden alınmış yatırım kararlarının uygulanması olarak görülebilir. Ya da sanayicilerin, Şimşek programının pek de uzun ömürlü olmayacağını düşündüklerini gösteriyor olabilir.
İKTİDAR BLOĞU İÇİ GERİLİMLER BAŞLAYABİLİR
Zaten TCMB başkanı Hafize Gaye Erkan, geçtiğimiz hafta İstanbul Sanayi Odası’nın bir toplantısına katılarak kemer sıkma programında kritik bir dönüm noktasına yaklaştığımız uyarısında bulundu:
“Ekonomik gelişmeler gerçekleştikten sonra, ortaya çıkan durumun tasviri konusunda paydaşların ortak zeminde buluşabildiğini gözlemliyoruz. Ancak, çözüm konusunda görüş birliği sağlanamadığı ölçüde çözüme gidiş de zorlaşabiliyor. Bu nedenle tüm paydaşların, meslek ve iş kolları guruplarının, sivil toplum kuruluşlarının kendine hem içeriden hem dışarıdan bakabilmesi ve ortak çıkar kümesini maksimize etmeye odaklanması, içinde yaşadığımıza benzer dönüm noktalarında hayati önem taşıyor.”
Erkan bu konuşmasıyla, bir Ağbal döneminde yaşanan ve faiz artışının belli bir aşamasından sonra farklı sermaye fraksiyonları arasında yaşanan gerilimin TCMB başkanının görevden alınmasıyla sonuçlandığı döneme referans vererek, patronları ‘ortak çıkar kümelerini maksimize etmeye’ çağırıyor. Elbette farklı sermaye fraksiyonlarının en önemli ortak çıkar kümesi kemer sıkma programının maliyetinin ücretli çalışanlar üzerine yıkılması. Ancak bunun yanında farklılaşan çıkarları da var ve faiz artışları ile gelen TL’nin değerlenmesi bazı sermaye kesimlerinin çıkarlarını fena halde zedeliyor (bu konunun detayları için şu yazıya bakılabilir). Kısacası, henüz kemer sıkma yeni başlıyor, birikimli etkilerini görmeye başladığımızda itirazlar da yükselecektir. TCMB başkanı, şimdiden buna karşı önlem almaya çalışıyor.
DARALMA GELİYOR
2023’ün son üç ayına ait veriler yayınlandığında, ekonomik daralmanın işaretleri daha net olarak görülecektir. Hem hanehalkı tüketimindeki azalış hem de ihracat pazarlarındaki sıkışıklıklar bunun öncü göstergesi niteliğinde. Her ne kadar TCMB faiz artışlarının sonuna yaklaşıldığını ilan etse de, Aralık’ta faiz artışlarının sürmesi bekleniyor.
Faiz artışlarının bir etkisi olarak yaşanan ekonomik durgunluk, henüz enflasyonu düşürmeye yetmedi. Ancak seçim öncesi Altılı Masa'yı oluşturan partilerin ekonomi kurmayları ve onlarla benzer yönde hareket eden dünün ateşli muhalif iktisatçıları, iktidarın ekonomi politikasını eleştirmek şöyle dursun, eleştirenlerin önüne geçerek dalgakıran işlevi görüyorlar. Özellikle enflasyonun gerilemesi için iç talebin daha da baskılanması gerektiği ve bunun için de asgari ücret artışlarının 12 ay sonra beklenen enflasyona göre yapılması gerektiği görüşü, iktidarla bütünleşmiş muhalif çevrelerde yaygın kabul görüyor. Buna ek olarak yılda iki kere yapılan ücret artışlarının bir kereyle sınırlanması, yine bu kemer sıkma programının bir parçası.
BAZI ARA SONUÇLAR
Tüm bu gelişmeleri toparlarsak üç sonuç çıkarabiliriz.
1. Şimşek programı, talebin (ücretlerin) baskılandığı bir ortamda büyümenin ihracat kanalı ile gerçekleşmesi hesabına dayanıyor. Ekonomik daralma yaşanmadan enflasyonun kontrol altına alınmasını anlatan bu ‘yumuşak iniş’ senaryosu gerçekçi olmaktan uzak. III. Çeyrek GSYİH verisi bunu gösterdi.
2. Ücretli çalışanlar için hem iş olanaklarının daralacağı ve işsizliğin artacağı, hem de hayat pahalılığının sürdüğü bir konjonktür başlıyor. Literatürde ekonomik durgunluk ile yüksek enflasyonun aynı anda yaşanması durumu stagflasyon olarak adlandırılıyor. Bu tanımdan hareket edersek, önümüzdeki aylarda stagflasyonist bir konjonktüre girdiğimizi söyleyebiliriz.
3. Faiz artışlarının amaçlarından biri sermaye akımlarını cezbetmek ve sermaye girişlerini başlatmak. Bu amaçla TL’nin ılımlı bir değersizleşme patikasında yönetildiğini görüyoruz. Yani, döviz politikası açısından 2023 seçimleri öncesindeki uygulamanın devamından bahsedebiliriz. TL’deki değersizleşme, enflasyondan düşük olduğunda yabancı sermaye için uygun bir ortam olacağı düşünülüyor. Ancak bu TL’nin reel olarak değerlenmesi anlamına geleceği için, ithalat faturasının yükselmesini getirebilir. Bu ise yaklaşan ekonomik daralmayı daha da kötüleştirecektir.
Bugün iktidar saflarına geçmiş dünün ateşli muhalifleri iktidarın uyguladığı kemer sıkma programını parlatadursun, bu program hayat pahalılığı krizinin faturasını çalışanların üzerine yıkmaktan başka bir şey yapmıyor. İlerleyen haftalarda ayrıntıları tartışmaya devam edeceğim.