Büyüyen sorunlarıyla yeni eğitim öğretim yılı

MEB, yıllardır ülkenin geleceğini ilgilendiren konularda, önerileri ve eleştirileri dikkate almadan yoluna devam ediyor. MEB'in son bir yılda uyguladığı yanlış projeleri, uygulamaları sıralayalım.

Abone ol

Yeni eğitim öğretim yılı artan ekonomik kriz ve sosyal sorunların gölgesinde 9 Eylül'de başlıyor. Yüksek enflasyona bağlı olarak artan eğitim giderleri ve okul servis ücretleri çocuklarını okutmak çabası içinde olan dar gelirli vatandaşları bunaltmış durumda.

Özellikle son on beş gündür milyonlarca öğrenci velisi okul kırtasiye ürünleri veya okul giysilerini daha ucuza nereden alabilirim düşüncesiyle büyük zincir marketlerini, kırtasiye dükkanlarını ve giyim mağazalarını dolaşıp duruyor. Bu arada bazı bankalarda durumu fırsata çevirme amacıyla öğrenci velilerine yönelik kredi kampanyaları başlatıldı. TEV (Türk Eğitim Vakfı), Now TV aracılığıyla özellikle depremden etkilenen çocukların eğitimini desteklemek için bir 'yardım' kampanyasını organize etti.

9 Eylül sabahı okulların açılışı ile birlikte kentlerin sesleri değişecek, telaş ve heyecan içindeki milyonlarca öğrenci, umut ve kaygı karmaşası içinde okullarına doğru yol alacaklar. Okulların bahçeleri kalabalıklaşacak, tören alanının bir köşesinde kümelenmiş olan öğrenci velileri, çocuklarının bu yılki eğitime başlama anına tanıklık edecekler. Okul yöneticileri yine bilinen nutukları atacak. Eski öğrenciler, tanıdık yüzleri ve arkadaşları göz ucuyla ararken, yeni gelenler ister istemez, bilmedikleri ve yeni dahil oldukları ortamın getirdiği tedirginliği yaşayacaklar. Yeni sınıf, yeni dersler, yeni arkadaşlıklar... Sonuçta yanlış ve doğruları ile yola devam edilecek.

28 Mayıs 2013 - 10 Temmuz 2018 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yapan bugünün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, o dönemde alt yapısını oluşturduğu bazı projeleri farklı Millî Eğitim Bakanları ile çalışmasına rağmen adım adım hayata geçirmeye çalıştı. 4 Haziran 2023'te Milli Eğitim Bakanı olarak atandıktan sonra eğitimin çözülmesi gereken temel sorunları yerine eğitim sistemini dini kural ve referanslara göre dizayn etme çabasına girdi.

Bakan Tekin'in son açıklamalarına göre yaklaşık 17 milyon öğrencinin kaydı tamamlanmış. Bakanlık bünyesinde 1 milyon 24 bin 229’u öğretmen, 107 bin 633'ü idareci olmak üzere toplamda 1 milyon 131 bin 862 öğretmen ve idareci bulunmakta. Resmi okul sayısı 60 bin 600. Bakanlığa bağlı halk eğitim merkezi, olgunlaşma ve rehberlik araştırma merkezleri gibi kurumların sayısı ise 2 bin 447.

Toplam 14 bin 226 özel okulda ise 122 bin 768 öğretmen çalışmakta. Muhtelif kurs merkezi sayısının 22 bin 546 olması da ilginç. Sonuç olarak 99 bin 819 resmi ve özel kurumda 1 milyon 254 bin 630 öğretmen ve idareci görev yapmakta.

Milyonlarca öğrenci ve öğretmeni bünyesinde bulunduran böylesine önemli ve etkili bir bakanlığın; eğitimde kaliteyi artırmak ve öğrencilere daha iyi öğrenme deneyimi sunmak için çağın gereklerine uygun objektif projeleri, ilgili tarafların görüşünü de alarak hayata geçirmesi gerekmez mi? MEB, yıllardır özellikle son bir yıldır ülkenin eğitimini ve geleceğini ilgilendiren konularda, yapılan önerileri ve eleştirileri dikkate almadan yoluna devam ediyor. MEB'in son bir yılda uyguladığı veya uygulamak istediği yanlış projeleri, uygulamaları sıralayalım.

- 2023 Mayıs Genel seçimleri öncesi kamuya işe alımlarda kaldırılacağı söylenen mülakat uygulaması 4 ay sonra "mülakatları mülakat gibi yapacağız" diyen Milli Eğitim Bakanı tarafından savunuldu. 2023 Eylül'ünde 68 bin olarak ilan edilen öğretmen ihtiyacı 31 Mart yerel seçimleri sonrasında 20 bine düşürüldü. Eğitimciler ve kamuoyunun sürekli karşı çıktığı mülakat için yeni bir yönetmelik yayınlandı. 1 Temmuz -10 Ağustos tarihleri arasında tüm karşı çıkışlara rağmen gerçekleştirilen mülakatın iptali için eğitim sendikaları ve muhalif siyasi partiler Danıştay'a dava açtılar. Dava sonuçlanmadığı içinde MEB, mülakat sonuçlarını açıklayamadı.

- Ataması yapılmayan öğretmen sayısı 700 binlere dayanmışken, MEB bu öğretim yılı sonuna doğru Millî Eğitim Akademisi ve öğretmenlerde aranacak kriterleri belirleyen 39 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu (ÖMK) düzenleyip TBMM Genel Kurulu'nda tartışmaya açtı. Öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını gasp eden, iş güvencesini ortadan kaldıran, kariyer basamakları ile mesleki dayanışmayı bozan, özel sektör öğretmenlerinin taban maaş haklarını görmezden gelen ve liyakatı esas almayan ÖMK'ya karşı Eğitim-Sen, Eğitim-İş Sendikaları Ankara'da MEB önünde ve açık alanda günler süren protestolarını sürdürdüler. Meclisteki görüşmelere tepkiler üzerine bu kanunun görüşülmesi ileri bir tarihe ertelendi. Yine bu kanun içinde yer alan Millî Eğitim Akademisi’ne ilişkin tartışmalar devam etti. Çünkü bu akademinin kuruluşu ile öğretmen adaylarının, eğitim fakültelerinde 4 yıl boyunca gördüğü eğitim dikkate alınmıyordu. KPSS puan sıralaması ile bu akademiye kaydolanlardan başarılı olanlar ise sözleşmeli öğretmen olarak okullara atanacaktı.

- Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, karma eğitimi dışlayan ve kız okullarının açılmasını savunan açıklamalarda bulundu. Bakan’ın bu açıklaması Cumhur İttifakı partileri ve bazı sağcı yazarlarca desteklendi. O dönem, tek cinsiyete dayalı eğitimi savunmanın eğitim bilimine ve doğasına aykırı bir durum olduğuna dair karşı eleştiriler yapıldı. 1 milyon 502 bin 270 kız çocuğunun doğrudan eğitim dışında kaldığı, çocuk evlilikleri sayısının ise her geçen gün arttığı vurgusu yapıldı.

- 2023 yılı Haziran ayında Milli Eğitim Temel Kanunu'na ve laiklik ilkesine aykırı olarak özellikle İzmir ve Eskişehir'de çok sayıda okula ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesi kapsamında 'manevi danışman' adı altında vaiz, vaize müezzin, Kur'an kursu öğreticisi atandı. Bu durum muhalif eğitim sendikaları ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından protesto edildi. Mitingler yapıldı. Veliler kendi rızaları olmadan çocuklarının bu projeye katılmayacağına dair dilekçeleri ilgili makamlara verdiler.

- Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bu protestoların sürdüğü dönemde TBMM’de kürsüye çıkıp STK olarak nitelendirdiği tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğini söyledi. Bunun üzerine muhalif sendikalar, veli dernekleri Bakan Tekin hakkında suç duyurusunda bulundular.

İktidarın eğitim sistemini kendi ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme aracı olarak kullandığı ÇEDES projesi dahilinde, öğrenciler cami gezilerine ve namaza götürüldüler, öğrencilere mezarlık temizliği yaptırıldı. Din görevlileri geçen yıl, okullarda dini konularda seminerler vermeye devam ettiler.

- Okullarda seçmeli din dersleri 16 saate çıkarıldı. MEB, Diyanet ve tarikatlar üçgeninde öğrenciler, seçmeli ders olarak din derslerini seçmeye zorlandı.

*Eğitim de kronikleşen sorunları çözme yerine MEB, öğretmenin rol modelliğini öne çıkartarak, beyaz önlük giyilmesini teşvik etti. Taşrada bazı okul yöneticileri önlük giyme işini dayatmaya kadar götürdüler. Önlük olayında esas hedef pantolon giyen, etek boyuna müdahale edilen kadın öğretmenlerdi.

- Kamuoyu önünde iktidar partisi temsilcileri ve yöneticilerin dışlayıcı söylem ve açıklamaları ile öğretmenler itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Öğretmenlerin az çalışıp fazla maaş aldıkları sürekli işlenip algı oluşturuldu. Hatta Bakan Tekin, öğretmenlerin kamu tarafından fonlandığını söylemleriyle gündeme getirdi. Meslek saygınlığı yıpratılan öğretmenlere karşı özellikle geçen öğretim yılının son iki ayında fiziki şiddet saldırıları arttı.7 Mayıs 2024 günü İstanbul ' un Eyüp sultan ilçesindeki bir özel okulun müdürü olan İbrahim Oktugan, makamında 17 yaşındaki bir öğrencisi tarafından makamında silahla vurularak öldürüldü. Büyük tepki çeken bu olay sonrasındaki süreçte ülke genelinde öğrenci velileri ve öğrenciler tarafından pek çok fiili saldırı gerçekleşti. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, şiddet olaylarına ilişkin cezaları artırıcı yeni yasa ve yönetmeliklerin çıkarılacağını duyurdu.

*Angarya koşullarda çalışan, gerçek anlamda ekonomik, sosyal ve özlük hakları bulunmayan ücretli öğretmen uygulamasına geçen yıl devam edildi. Sözleşmeli öğretmenlerin asıl kadroya geçme sorunu da çözüme kavuşmadı.

*Mesleki Eğitim Merkezi( MESEM) aracılığıyla Meslek Lisesi öğrencilerinin ucuz işgücü olarak sermayederlerin işletmelerinde ağır sömürü şartlarında çalıştırılmasına devam edildi. Bu işletmelerde meydana gelen iş cinayetlerinde 10 ' un üzerinde çocuk çalışan yaşamını kaybetti.

*MEB, Şubat 2023 te okul öncesi öğrencilerine verdiği 1 öğün ücretsiz yemek verilmesi uygulamasını iptal ettiği gibi, seçimler öncesi ihtiyaç sahibi tüm öğrencilere yemek verileceği vaadini de başka bir tarihe erteledi. Çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerinde önemli bir yer tutan sağlıklı beslenme konusunda iktidar görevini yerine getirmelidir. Bugün çocukların büyük bir kısmı okula aç gidiyor. Sağlıklı su içemiyor.

*MEB'in öğrenci kayıtları esnasında para alınmıyor açıklaması sahadaki gerçeklerle örtüşmüyor. Temizlik personeline ve diğer bazı giderlere harcanan para okul aile birliklerinin okul adına aldığı kayıt parası ve bağışlardan oluşuyor. Hatta bazı okullar, öğrenci velisi den kayıt parası dışında kağıt havlu, deterjan, sıvı sabun top halinde A4 kağıdı talep ediyor.

*Okul temizliği için taşeron firmalar aracılığı ile alınan sözleşmeli temizlik personeli, artık İUP( İşgücü Uyum Programı)  anlaşmasına uyacak. Bu emekçiler yapılan anlaşma gereği programın ilk 4 haftasında haftanın 5 günü, devam eden haftalarda ise haftanın 3 günü çalışacaklar. Yani geri kalan günlerde okul temizliğinin kimler tarafından yapılacağı da belli değil. Yardımcı personel eksikliği nedeniyle geçenlerde İstanbul da bir okul müdür başyardımcısının sahne perdesini takarken 10 metreye yakın bir yükseklikten düşüp hayatını kaybetmesi bir iş cinayetidir.

Taşımalı eğitimde sorun mesafe uzaklıkları nedeniyle devam ediyor. 30 kilometreden fazla mesafeden taşıma yapılamadığı için eğitime elverişsiz olan yerleşim birimlerinde ikamet eden öğrencilerin cemaat yurt ve pansiyonlarına kaydedilmesinin yolu açılmış oldu.

*26 derse ait toplam 2771 sayfadan oluşan ve 10 yıllık bir çalışma sonucu hazırlandığı iddia edilen, gerici, ideolojik zihniyete çağrışım yapan kelimelerin ağırlıklı olduğu bir dille yazılan, çocukların sosyal ve kültürel gelişimlerine uygun olmayan, etnik kökene, kültüre ve cinsiyete dayalı ayrımcı ilke ve yöntemleri öne çıkaran Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli başlıklı ders müfredatı yapılan tüm eleştiri ve itirazlara rağmen internet aracığı ile yapılan bir haftalık itiraz süresinin ardından aceleyle kabul edilip onaylandı. Şimdi de bu yıl; okul öncesi, ilkokul 1, ortaokul 5,ortaöğretim hazırlık ve 9. sınıf düzeyindeki sınıflarda uygulanacak. İlgili taraflar arasında tartışmadan kabul edilen bu projenin uygulanışı ile ilgili 11 bin 62 öğretmen formatörlük kursu aldı.  Bu formatörler 2- 6 Eylül tarihler arasında projeyi koordinasyon bozukluğunun hakim olduğu seminerlerde anlattılar. Sonuçlarını bekleyip göreceğiz.

*2014 yılında taban maaş hakları ellerinden alınan Öznel Sektör Öğretmenlerinin haklı talepleri oyalama taktiği ile yerine getirilmedi Taleplerini kamuoyuna anlatmak için Ankara' da 40 günü aşkın eğitim nöbeti tutan bu genç ve dinamik eğitim emekçilerinin talepleri yerine getirilmelidir.

*Eğitimde dinselleştirme, piyasacı ve rekabetçi politikalar devam etti.

*LGS ' de yüksek puan almayan öğrencilerin İmam Hatipler ve Meslek Liselerine kayıt için yönlendirilmesine devam edildi.

*Özel okullara teşvik adıyla mali destek sağlandı.

*Deprem bölgelerindeki öğrencilerin eğitime ulaşımı ve okulların fiziki eksiklikleri sürdü.

*MEB' in yayınladığı yeni genelgede sınav yasakları ve yardımcı kaynak kitapların reklamı, tanıtımının engelleneceği ifade ediliyor. Bu kaynak karın tanıtımının pek çok öğretmen ve idareci tarafından yapıldığı yetkililerce bilinmiyor mu? İlkokul ve ortaokul 5.sınıflarda kayıt yaptıran veya nakil olan öğrencilerin sınıf ve öğretmen seçiminin e- okul üzerinden yapılacağı açıklaması gerçekçi mi? MEB ' in Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri bünyesinde ortaokullar açmayı planlaması,7 ve 8. sınıf öğrencilerine yönelik zanaat atölyeleri oluşturması, ucuz emek sömürüsünün alt yapısını oluşturma çabalarından başka bir şey değildir. Enerji tasarrufu adı altında zifiri karanlıkta okula gitme ve akşam geç saatlerde eve dönme çilesi devam edecek.

 MEB' in genelgesi deki kulağa hoş gelen, fakat uygulanmayıp kağıt üzerinde kalan iş ve işlemlerin, günün koşullarına uyarlanması şarttır. Bakan Tekin' in "istişare kültürü içinde bir aile, bir ekip havasında inşallah güzel şeyler yapacağız" temennisi önümüzdeki eğitim öğretim yılında gerçekleşecek mi? Öğretmenler Odası toplantılarına katılanların görüş ve önerilerinden sıyrılıp sorgulayan, araştıran ve biat etmeyi ilke edinmemiş eğitim emekçilerinin görüşleri de dinlenmelidir. Tüm süreci bekleyip göreceğiz.

 Yeni eğitim ve öğretim yılının tüm öğrenci ve eğitim emekçileri için başarılı ve sorunsuz geçmesini diliyorum.

 Eğitimci Yazar