Çağdaş sanatta figüratif etki: Bahram Hajou

Bahram Hajou'nun resimleri üzerine çok sayıda makale yazılmıştır. Uluslararası alanda bilinen ve tanınan Hajou, zamanımızın en büyük figüratif ressamlarından biri olarak kabul edilir.

Abone ol

Fatih Tan

Rojavalı ressam Bahram Hajou, sanat tarihinde iz bırakmış Otto Dix, Paul Klee, Agust Macke, Joseph Beuys, Anslem Kiefer, Gerhard Richter ve Sigmar Polke gibi sanatçıların mezun olduğu ünlü "Kunstakademie Düsseldorf"da (Düsseldorf Güzel Sanatlar Akademisi) okudu. Ardından "Kunstakademie Münster"de Profesör Norbert Tadeusz'un öğrencisi olarak yüksek lisansını tamamladı. Gelsenkirchen'de kapsamlı bir okul olan Gesamtschule Ückendorf'ta kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra, 90'ların başında öğretmenliği bırakıp Almanya'daki atölyesinde bağımsız çalışmaya başladı. New York'ta da bir stüdyosu bulunan ve resimlerinin bir kısmını orada üreten Hajou, genel olarak tuval üzerine akrilik, yağlı boya ve karışık teknik çalışmaktadır.

Manzara, portre ve ağırlık olarak figüratif çalışan Hajou, hem kendi ontolojisinin hem de sanat atmosferinin belli bir döneminin etkisiyle, resimlerini ekspresyonist bir çizgide yapmaktadır. Modernizmin kökünü oluşturan akımlardan biri olan ekspresyonizm, gerek pentür gerek bilişsel duygu gerek otomatizm gerek dinamizm gerekse de renk, çizgi, düzlem ve kütlenin bir aradalığı, duyguya ve içsel ifadeye maddi bir gerçeklik verme çabasıdır. Akımın bu konudaki arayışları bir karşıtlıktan ziyade, zamanla salt boya ve resim algısı olmakla kalmayıp temsilden kopan teorik bir uzama kadar uzanır. Hajou'nun ekspresyonist tarzı, bana göre yüzeyle bütünleşen bedensel bir somutluğun, gösterişli ve kriminal bir soyutlamasıdır.

Bahram Hajou, kağıt,70x50 cm, 2017. (solda), Bahram Hajou, tuval, 140x120, 2020. (sağda).

Hajou'nun resimleri üzerine çok sayıda makale yazılmıştır. Uluslararası alanda bilinen ve tanınan Hajou, zamanımızın en büyük figüratif ressamlarından biri olarak kabul edilir. 1983 yılında "Museum of Bochum" da ilk solo sergisini gerçekleştirdikten sonra, (New York, İstanbul, Londra, Sidney, Amman, Stockholm, Doha, Krakov, Puebla, Kahire, Pekin, Viyana, Bratislava, Riyad, Floransa, Antwerp, Graz, Budapeşte, Lazkiye, Kroatien vs.) dünyanın birçok önemli sanat lokasyonunda solo sergiler açtı ve karma sergilere katıldı. Hajou'nun eserleri, bugüne kadar -aralarında Salon d'Automne'un da bulunduğu- yüzden fazla yerde sergilenmiştir. Eserleri, Ar-Rayyan-Katar'daki Mathaf of Modern Art Museum, Almanya'daki ArtHall Oldenburg, Almanya'daki Deutsche Bank, al-Bahreyn'deki Sheikh Rashed Al Khalifa, ABD'deki Albert O'hayon dâhil olmak üzere uluslararası birçok özel ve kamu koleksiyonlarında bulunmaktadır. 2012 yılından beri "Museum of Qatar" da beş geniş formatlı tablosu bulunan sanatçı, 2014 yılında da, Fransa'da Château Musée Grimaldi tarafından Henry Matisse Ödülü'ne layık görüldü.

Hajou'nun resimleri, refleksiyona dayalı bir içsel nihilist kargaşanın, dışarıdaki dünya ile psikolojik boyutunun dışavurumudur ve figürlerin oranları bir iletişimsizliğin maddi tezahürüdür. Kompozisyonları, nesnelerin ve olmayan-yerin birbirine sıkıştığı bir ilişkiler yumağı gibidir. Resimleri, her ne kadar mekân mefhumundan yoksun gibi gözükse de, aslında olmayan-mekânın [yerin] bir mekânsallığıdır. Figürleri patolojik bir hastalığı değil, uzamsal bir noksanlığı taşıyan ifadeleriyle bir "olmama" halini tasvir eder. Althusser’in 1964 yılında 32. Venedik Bienali'ne katılan Leonardo Cremonini'nin açtığı sergi dolayısıyla ele aldığı metnin bir yerinde şöyle bir cümle geçer: "Cremonini'nin 'insanın' sadece gerçekliğini, yani bireyselliğine ve özgürlüğüne varıncaya kadar, insanın varlığını meydana getiren o 'soyut' ilişkileri resmetmesi, resmedilmiş her yapıtın sadece görülmek ve yaşayan, 'somut' insanlar tarafından, görülmek üzere resmedildiğini de bilmesindendir." (1)

Bahram Hajou, tuval, 150x200 cm, 2017. 

Bana göre bu durum Hajou için, tersi bir istikamette geçerlidir. Kendi yersiz-yurtsuzluğunu oluşturan somut parametreleri soyutlayarak, insanları da [izleyici de] bu soyut düzleme dahil edip, bununla birlikte eserlerini göstermektedir. Yani kendi mekânsızlığını tuvaldeki nesnelerden nesne olarak tuvale doğru ilerletir ve resim, olmayan-mekânın içinde algıladığı şeyden olan mekânın kavrayışına geçiş yapar. Böylece bu durum, ressam tarafından kasıtlı olarak belirlenmiş etkilerin çarpışık bir hissi olarak vuku bulur. Bu resimler görülmek için değil, ''var olmak" için ama sanki orada var olduklarının "bilinmemesi" için yapılmışlardır. Figürlerin üzerinden şerit halinde geçen piktüral oluşumlar ya da belirgin konturlar, resme derinlik ve kontrast oranını vermenin yanında, figürü soyutlamanın en açık halidir. Kontur, bir bakıma bedenin yerini soyut bir şekilde alır. Tamamıyla nihilist bir otomatizmle rastgele kullanılan bu konturlar, resme mekânın uzamını verir. Bu soyutlama, biçimci bir soyutlama değil, nesneye (tuvale) yapılan kriminal bir soyutlamadır. Soyutun özelliklerini, somutun fenomenal işaretleri üzerinden yine somuta karşı görmenin, algılamanın ve duyumsamanın izlerini oluşturan büyülü imgeler olarak kullanmaktadır. Figürün çıplaklığını konturun varlığıyla ilişkilendirerek, çıplaklığın imgesini ortadan kaldırmaktadır. Bahram Hajou için boyalı yüzeye yansıyan gözün rehberliğindeki düşünce, gerçekten de figürün etrafında -onu bir yere yerleştirerek- döner. Figürün etrafı görünür olur. Dolayısıyla, olmayan-mekân içindeki figür, bir mekân temsiline kendiliğinden bağlanır. Böylece, mekânın toplumsal ve siyasal dönüşümünü ortaya koymuş olur.

Bahram Hajou'nun figürleri, bedenin doğasında bulunan güzellik ve sevgi, korku ve yalnızlık, bağışlama ve anlayış, endişe ve sinsilik, özgürlük ve bağımlılık hikâyelerini barındırır. Beden, tamamıyla yanındaki diğer bedene yabancıdır. Hatta yanında duran diğer bir bedeni fark etmemektedir bile. Temasın olmadığı bedenler arası bu iletişimsizlik hali, hiyerarşik olanı bakışa, jestlere ve duruşa derinlikli bir biçimde yansıtır. Zira beden veya mekân, tasvir veya olay, hiçbir zaman tamamen ne bu ana aittir ne de tümden bu andan uzak ve kodsuz varolur. Hajou'nun resimleri, Bataille'ın figür ve zemin, kendi ve öteki arasındaki temel ayrımın kaybolması nedeniyle temel formun eridiği bir durum olarak tanımladığı “informe” olana [şekilsiz olana] doğru ilerlemez, bilakis onun resimleri, form üzerinden izleyicinin bakış açısından sanki sahnelenecek bir olayı veya onu içerecek bir yeniden sunum çerçevesinin aksiyonu varmış gibi görülür. Ancak bu aksiyoner durum, sürekli olarak umursanmaz ve bıkkın bir atalet histerisi üzerinden gelişir. Deleuze’ün dediği gibi, "Resim histeridir ya da histeriyi olduğu şeyden döndürmüştür; çünkü resim mevcudiyeti doğrudan, görülsün diye verir." (2) Hajou, histerisini geleneksel resim temsilinden ve onu biçimsel kompozisyonundan kopararak, kendi portresi üzerinden bir rastlantıyla figürlerin yüzüne işler. Dizili halde birbirine benzeyen bu figürler (portreler), bir bütünün parçalarına ayrılmış çağın duyarsız ve iletişimsiz yönüne işarettir. Hajou resimlerinde, çağın nihilist entropisini kendi donuk yüz ifadesi üzerinden müthiş yansıtır.

Dolayısıyla Hajou hakkında bugün ne söylersek söyleyelim, bana göre her zaman yetersiz kalacaktır ama yine son olarak şunu diyebiliriz ki, (bırakın Kürtlerin sanat tarihindeki yerini tanımlamaya veya anlamlandırmaya!) yakın dönem [modern sanat] resim tarihinde çok önemli bir yeri olan –daha doğrusu o yeri edinmiş olan- ve uluslararası ölçekte kabul gören başarılı ve saygın bir ressamdır.

Notlar:

1. Sanat Üzerine Yazıları, Louis Althusser, s.134, Çev. Alp Tümertekin - Zühre İlkegelen, İthaki Yayınları
2. Francis Bacon (Duyumsamanın Mantığı), Gilles Deleuze, s.55, Çev. Can Batukan - Ece Erbay, Norgunk Yayınları