Çalışan her 3 kadından 2'si şiddete uğradı
Kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü yüzde 58 ile psikolojik şiddet oldu. Bunu yüzde 15 ile sosyal şiddet, yüzde 12 ile fiziksel şiddet ve yüzde 9 ile cinsel şiddet takip etti. BM Türkiye Temsilcisi Mohtashami, özellikle ev içi şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik çabaların yoğunlaştırılması gerektiğini söyledi.
DUVAR - Korona salgını döneminde zorunlu olarak evde geçirilen zaman artarken, kadına yönelik şiddet de tırmandı.Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu'nun hazırladığı 'Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet' raporuna göre kadın çalışanların yüzde 62’si son 3 ay içinde ev içinde veya birlikte oldukları kişiler tarafından şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kaldı.
Sabancı Üniversitesi açıklamasına göre Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) iş birliği, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Sabancı Vakfı desteğiyle 2014 yılında başlattığı İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi kapsamında hazırladığı 'Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet' raporu, salgın sürecinde kadın çalışanların yaşadığı ev içi şiddetin arttığını ortaya koydu.
Online toplantıyla paylaşılan rapora göre şiddete uğrayan kalan kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü yüzde 58 ile psikolojik şiddet oldu. Bunu yüzde 15 ile sosyal şiddet, yüzde 12 ile fiziksel şiddet ve yüzde 9 ile cinsel şiddet takip etti.
'AİLE İÇİ ŞİDDET DAHA KIRILGAN HALE GELDİ'
UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami ise Covid-19 küresel salgını süresince, kadınlar ve kız çocuklarının, aile içi şiddete karşı daha kırılgan bir duruma geldiğini, buna ayrıca, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine kısıtlı erişim ile derinleşen ekonomik ve sosyal stresin de eklendiğini söyledi.
Mohtashami, rapora ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (BADV) projesi, işyerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarının önlenmesi ve söz konusu vakalara müdahale edilmesi yönünde gerekli mekanizmaların tesis edilmesi konusunda özel sektörün aktif bir aktör olabileceğini gösteren başarılı bir projedir. Bu raporda da kanıtlandığı gibi, BADV projesi kapsamındaki şirketler, çalışanlarının salgın süresince etkili destek alabilmeleri için daha verimli ve dayanıklı önleme ve müdahale mekanizmaları sunabilmişlerdir. Ancak, yine bu rapor, işimizin henüz tamamlanmadığını da göstermektedir.
İş yerindeki kadınların seslerine, deneyimlerine ve ihtiyaçlarına öncelik verebilmek için ev içi şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımızı yoğunlaştırmamız ve yaratılmış olan ivmeyi daha da artırmaya devam etmemiz gereklidir. Artık harekete geçip, tek bir gün değil, her gün şiddete hayır deme zamanıdır."
'İŞ DÜNYASI POLİTİKALAR GELİŞTİRMELİ'
Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan ise konuşmasında salgınla birlikte kadınların ev içi ve bakım emeği yüküyle ev içinde maruz kalınan şiddet oranlarının artığını belirterek, "Şirketlerin aile içi şiddetle mücadeledeki etkin rollerini artırabilmeleri için çalışanların mevcut politikalara yönelik farkındalığının artırılması, yöneticilerin şiddet belirtileri hakkında bilgilendirilmeleri gerekiyor. Evden çalışan kadınların ev-iş dengesi kurmasına kurumsal destek sağlamak da bir o kadar mühim" ifadelerini kullandı.
Salgının kadının insan hakları üzerindeki olumsuz etkilerini minimuma indirebilmek için bilimsel araştırmalarla ihtiyaçları tespit etmek ve çalışmaları bu öncelikler ışığında şekillendirmek gerektiğini aktaran Safkan, "İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi kapsamında eğitim alan ve politika geliştiren şirketler sadece çalışanlarının eşitliğini sağlamakla kalmayıp toplumsal adalete de önemli ölçüde katkı sunuyor. Tüm iş dünyasını kadına yönelik ev içi şiddetle mücadele politikaları geliştirmeye ve uygulamaya davet ediyor ve bu yayının bu konuda kendilerine rehberlik edeceğini umuyorum" diye devam etti.
'TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI'
TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl ise İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri sağlaması olduğunu belirtti.
"Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil" ifadesini kullanan Kızıl, şöyle devam etti: "Ölçemediğini yönetemezsin kuralına paralel olarak, etkili müdahaleler tasarlayabilmemiz için kadınların karşı karşıya kaldıkları olumsuzlukların görünür olması şart. Yani, salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri ve bilgi toplanması çok önemli. İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin de bu alanda düzenli olarak veri sağlaması olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca şirketlerin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik izledikleri stratejiler ve yürüttükleri faaliyetlerin güçlenerek devam etmesi de çok önemli. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil. Toplumun kadına ve erkeğe biçtiği roller ve beklentilerin yarattığı bu hiyerarşi, bu alt-üst ilişkisi kadınların, aile yaşamından eğitime, istihdama ve siyasete kadar her alanda ayrımcılığa uğramasına ve/veya şiddet görmesine neden oluyor. WEPs imzacısı olan, İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin içinde yer alan ya da herhangi bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliği alanında emek veren şirketlerin sayısının artması gerekiyor." (İSTANBUL-AA)