Can dostlarımıza kamusal görevlendirme yapılabilir mi?
Başıboş… İyi de neden? “Hayvan işte, bilinç yok o yüzden” demek kolaycılıktır. Unutmayalım onları, en başında bizler evcilleştirdik ve sorumluluk üstlendik. Bu sorumluluğu taşımak zorundayız.
“Ortada bir çözüm yoksa, problem de yoktur” derler ve eklerler, “çözümü bulan da akıldır” diye. Ünlü tiyatro sanatçımız ve Ankara’nın Etimesgut ilçesinin taze Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu, nam-ı değer Amirim, 31 Temmuz’da bu sözü ispatlayan mükemmel bir örnek sundu. Özeti kabaca şöyle: “Şimdi biz ne yapacağız bu yasa karşısında” diye sorarak başlıyor açıklamasına, yasanın emredici bir tasarruf olduğunu bildiğinden ve tabiiki kendilerini de bağladığından. “Ben belediye olarak bu can dostları, bu arkadaşları belediyede görevlendireceğim. Peki bu nasıl olacak? Kısaca anlatayım size. Bizim fen işlerinin garajı var, bizim park ve bahçelerin garajı var, tır parkımızın garajı var, sosyal tesislerimize sahip çıkacak can dostlarına ihtiyacımız var. Bizim elimizde onlarca bina var ve bu binalarda da birer bekçiye ihtiyacımız var. Peki biz ne yaptık? Bizim bekçilere ihtiyacımız varsa bu hayvanların da eğitimlerinin olması gerekiyor, öyle değil mi? Biz de bunun üzerine yeni bir veteriner müdürü atamaya karar verdik, Faruk bey. Kendisi veteriner değil ama Türk ordusunun mayın arama köpeklerinin eğitmeni. Yani bu, şu demek; bizim barınaklarımız artık birer rehabilitasyon merkezine, birer eğitim merkezine dönüşecek”. Mantıklı bir çözüm değil mi?
Gerçekten de can dostlarımız toplumumuzun birer üyesi. Evet bazı sorunlar olmuyor değil. Ne sorunları yok saymak mümkün ne de sorunlara kestirmeden bulunan düzenlemeleri savunmak. Ama gelin hafızamızı tazeleyelim. Daha geçen yıl çok büyük bir deprem felaketi yaşamadık mı? Bu depremin yıkıntılarında mağdurlarımıza ulaşmaya çalışırken hassas burunlara sahip, eğitimli can dostlarımızdan yardım almadık mı? Hatta bir tanesinin adı Proteo değil miydi? Çok uzaklardan Meksika’dan geldi kendisi üç kişinin, üç insanın hayatını kurtardı. Sonrasındaysa uzun yolculuğun, ilerleyen yaşının, soğuk iklim ve zorlu şartların etkisine dayanamayıp ayrıldı aramızdan. Peki sadece bu mu? Elbette hayır. Can dostlarımız bize sadece deprem gibi doğal afetlerde değil, Amirimin de dediği gibi mayın arama işlerinde, narkotikte, kamu düzeninin korunup sağlanması gereken maçlarda, eylemlerde, mitinglerde ve daha nicelerinde yardımcı olmuyorlar mı? Peki ne karşılığında? Tabiiki temel ihtiyaçları ve bunun en başında gelen mama karşılığında.
Başıboş… İyi de neden? “Hayvan işte canım, bilinç yok o yüzden” demek kolaycılıktır, yapmayın. Sadakat konusunda emsal arandığında akla gelen ilk örnek değil mi, can dostlarımız. Demek ki sorun can dostlarımızda değil, onların başıboş bırakılmalarında. İşte size yazının başında değindiğim mantıklı bir çözüm önerisi. Can dostlarımıza kamusal görevlendirme yapılabilir. Eğitimle mümkündür. Unutmayalım onları, daha en başında bizler evcilleştirdik ve sorumluluk üstlendik. Bu sorumluluğu taşımak zorundayız. Düşünsenize ilk sokak köpeği nasıl var oldu? Demek ki içimizden biri can dostunu sokağa bıraktı. Artık yeni bir bakış açısı edinebilir, bu olumsuz isim tamlamasına son verebiliriz. Amirimin de dediği gibi hadi gelin rehabilitasyon ve eğitim merkezine dönüştürülen barınaklar hayal edelim. Bu barınaklarda bekçi köpekler yetiştirelim. Bu köpekleri her türü kamusal faaliyette, asayişten tutun aramaya, güvenlikten tutun rehabilitasyona kadar eğitelim. Mesela güvenlik güçlerimizin önemli kahramanlarından olan bekçilerimize eğitimli köpeklerimizle destek verelim, kamusal alanlarda mesela üniversite kampüslerinde güvenlik ve koruma amaçlı yararlanalım can dostlarımızdan. Rehabilitasyon merkezlerinde yardıma ihtiyaç duyan çocuklarımıza destek olalım onlarla. Depremlerde ve diğer doğal afetlerde yardımlarına başvuralım, sınır koruyalım, mayın temizleyelim ama ne olur öldürmeyelim. Başka çözümler üretebiliriz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 9 Aralık 2023 tarihinde şöyle bir açıklaması olduğunu hatırlıyor ve aynen aktarıyorum. “Başıboş sokak hayvanlarıyla ilgili artan şikayetlerin farkındayız. […] Bu sorunu inşallah inancımıza, kültürümüze ve şefkat medeniyetimizin bize vazettiği ilkeler çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturacağız”. Peki geldiğimiz noktada TBMM’de bulunan çözüm gerçekten de bu ifadeye uyuyor mu? Yoksa bulunan bu kestirme düzenleme, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaklaşımında öne çıkan inanç, kültür ve şefkat medeniyetimizin bize vazettiği ilkeleri zorluyor mu? Gelin bir daha düşünelim.