Can Yaman: Arka odaya geçmek

Mesele, Can Yaman meselesi değil. Çok göz önünde olduğu için bu az gelişmişlik seviyesini onun üzerinden konuşuyoruz. Öfkeyle falan da yaklaşıyor değilim. Aksine, insanın bu çocuğun ağabeyi, emmisi falan olup, ensesinden kendine çekerek ‘dağ gibi adamsın aslanım, neyin kompleksi bu’ diye sorası geliyor. Mesele pek çok erkeğin iliklerine kadar nüfuz etmiş ve farklı durumlarda, farklı formlarda zuhur eden ‘gösterme’ dürtüsü.

Abone ol

Ulaş Altuner

Yeni ünlüleri pek fazla tanımıyorum. Belki eskiye göre çok fazla ünlü bulunduğundan, belki de ben, eskiye göre çok fazla eskidiğimden. Yüzüne aşina olup adını ve tam olarak ne iş yaptığını bilmediklerim var. Bir de yolda görsem tanımayacak kadar habersiz olduklarım var. Hatta bir tanesiyle hiç farkında olmadan iki saat aynı sofrada oturmuş, ‘sen ne iş yapıyorsun’ diye sorunca yanımdaki arkadaşımdan dirsek yemiştim. Bayağı meşhurmuş kadın. O düzeyde bir cehaletten bahsediyorum.

Can Yaman’ı da tanımıyordum. Twitter’da trend listesinde adını görüyordum tabii ama ben onu Ozan Güven’in canlandırdığı bir dizi karakteri zannediyordum. Diziyi de izlemiyordum fakat bu karaktere bir şekilde maruz kalıyordum. Meğer o, Can Manay’mış. Zihnimdeki basit bir tapaj hatası yüzünden bir süredir pek çok şeyi yanlış anlıyormuşum. ‘Arka odaya geçelim’ videosu sayesinde durumu kavradım. Taşlar ve harfler yerine oturdu. Bu kez, ‘kimdir bu Can Yaman ve neden mütemadiyen cayır cayır gündemdedir’ soruları aklımı ele geçirdi.

Google hazretlerine danıştım. Önce önüme bir yığın kas fotoğrafı geldi. Sonra başka açıklamaları dikkatimi çekti. İki lafından biri: Libido! “Yürüyen protein tozu virali gibi çocuk. Milyonlarca da hayranı var. Neden bu kadar gergin ve güvensiz acaba” diye düşündüm. Meslek hastalığı olduğu üzere açıklamalarının satır aralarını cimcikleyip bir profil çıkarmaya çalıştım. Cihan Kılıç’ın Uykusuz’da çizdiği ‘Ve Sinem’ serisinin Alper karakterinin biraz saça sakala bürünmüş bir yansıması çıktı. Teşbihte hata olmaz.

Bu çok yakışıklı ve güçlü beyefendi, hayranı olduğu öne sürülen bir kadının ‘bu dünyadan olduğunu bize kanıtlasın’ talebine ‘arka odaya geçelim, göstereyim’ şeklinde karşılık verdi. Ben izlerken utandım. Tercüman da çevirmeye utandı zaten. Onun ikazına rağmen baltayı taşa vurmaktaki ısrarı sinirlerimi daha beter bozdu. Öyle görünüyor ki güçlü kas örgüsü nöronları da ele geçirmiş ve düşünme işlevini üstlenmeye başlamış.

FARKLI FORMLARDA ZUHUR EDEN 'GÖSTERME' DÜRTÜSÜ

Mesele, Can Yaman meselesi değil. Çok göz önünde olduğu için bu az gelişmişlik seviyesini onun üzerinden konuşuyoruz. Öfkeyle falan da yaklaşıyor değilim. Aksine, insanın bu çocuğun ağabeyi, emmisi falan olup, ensesinden kendine çekerek ‘dağ gibi adamsın aslanım, neyin kompleksi bu’ diye sorası geliyor. Mesele pek çok erkeğin iliklerine kadar nüfuz etmiş ve farklı durumlarda, farklı formlarda zuhur eden ‘gösterme’ dürtüsü.

“Arkaya gel göstereyim” her erkeğin erkeklik kariyerinin erken bir evresinin başlığı sayılabilir. 10-12 yaşlarında başlar. Erkeklerin sadece erkeklere yönelik kullandığı bir buluğ çağı savunma refleksidir. Bir arkadaşınız doğrudan ya da dolaylı olarak erkekliğinizi, cesaretinizi veya tenasül uzvunuzun (meçhul ve muhtemelen mikroskobik) boyutunu hedef alan bir beyanda bulunduğunda söylersiniz. “Geç arkaya da göstereyim sana ne kadar erkek olduğumu” dersiniz. ‘Göster’ dese gösteremezsiniz, o ayrı. Berberde, kahvede falan çok sık başvurulan bir cümledir. O yaşlarda ortalık birbirini ‘göstermekle’ tehdit eden ergen erkeklerden geçilmemektedir.

Eğer nispeten sağlıklı bir gelişim sürdürebilmişseniz yaşınız 15-16’ya erdiğinde artık bu dünyada nasıl bir insan olarak yola devam edeceğinize dair aksiyon planınız yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştır. Pek çok başka ilkel davranışla birlikte “arkaya geçip gösterme” türünden ispat çabalarını da terk etmişsinizdir. Kendinizi ve varlığınızı kanıtlamanın daha geçerli yollarına yönelmeniz gerektiğine uyandığınız evredir bu. Bu evrede bir arkadaşınız böyle şeyler yaptığında yüzünüzü ekşitir “sen hâlâ orada mısın” dercesine bakarsınız.

Genelleme yaptığıma bakmayın, o ilkellik seviyesiyle vedalaşma zamanı toplumun, ailenin ama en çok ve nihayet kişinin kendisinin tayin ettiği koşullarla netleşir. Bazısı, Can Yaman gibi tam o noktada tıkanır. Bazısı, ‘arkaya geçelim’ sakilliğini aşmış olsa da bünyesi erkeklik ve kudret kanıtlama virüsünden temizlenmiş değildir. Bu öyle bir illettir ki bir şekilde bunun hastalıklı bir durum olduğunu fark edememiş, kontrol altına alamamışsanız, hayat boyu arada bir tansiyon gibi fırlar. Eğitiminiz, statünüz, şöhretiniz, hatta o güne kadarki tertemiz algınız sizi aklamaz. O ispat dürtüsü damarınıza bastığı anda birdenbire kendinizi daha iki gün önce lanet kıyamet saldırdığınız kadın katilleriyle aynı ruh halini paylaşır halde bulursunuz.

CAN YAMAN TWITTER'DA BEŞE İNDİĞİNDE İLK DÖRTTE KADIN CİNAYETLERİ VARDI

Kadına şiddet olaylarının faillerinin daima eli bıçaklı, madde bağımlısı sosyopat tipler olduğunu düşünmeyecek kadar fazla vakaya tanıklık ettik sanırım. Zaman zaman eşinin, sevgilisinin, abisinin ya da babasının şiddetine maruz kalan kadınlardan işitiriz. ‘Aslında böyle biri değil’ derler. “Cinnet getirdi eşini bıçakladı” başlığının altında anlatılan ‘aslında öyle olmayan’ bu adamların hikâyesidir. Sunumu acıklıdır. Çevresince sevilen, iyi bir işi olan, ailesi için var gücüyle çalışan bu örnek adamlar bir anda cinnet getirip canavara dönüşmüşlerdir. Aslında ortada kendini kaybetme değil, baskılanmış bir öze dönüş vardır. Erkekliğini arka odada değil uluorta güç sergileyerek ispat etme vardır.

‘O konuyla bunun ne ilgisi var abi’ lobisine her gün, her fırsatta, ısrarla anlatılması gerek. Kadına yönelik şiddetin tespit edilememiş, adı konmamış gerçek nedeni tam olarak budur. Nitekim Can Yaman Twitter’da beşinci sıraya indiğinde, gündemin ilk dört sırasında kadın cinayetleri vardı. Bu ülkede artık giderek vaka-ı adiye klasmanına girmeye doğru yol alan, daha doğrusu o kategoriye itilmek istenen kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin yaygınlığının erkeklik gösterme azmiyle doğrudan ilişkisini kabul etmek, kabul ettirmek iyi bir başlangıç olabilir. Bu aynı zamanda, bu sorunun Twitter’dan tel’in etmekle, fetvayla, hutbeyle, bomboş kamu spotlarıyla çözüme kavuşmayacağını kabul etmek olacağı için doğru rotada atılmış bir ilk adım da olabilecektir.

CAN YAMAN'IN ARKADAŞI OLSAM BEN DE İNZİVAYA ÇEKİLMESİNİ ÖNERİRDİM

Üzücüdür ki maçoluğun propaganda makinesinin çarkı sırf erkeklerin kol gücüyle dönmüyor. Hemen her gün bir yenisiyle uyandığımız kadın cinayetleri ile ilgili haberlerin altına yazılan vicdan ve akıl yoksunu yorumlar arasında azımsanmayacak oranda kadın da görüyoruz. ‘Erkek dediğin’ diye başlayan, ‘seven adam kıskanır’ ile devam eden, şiddetin hedefi olan kadınların yaşam biçimini ya da seçimlerini şiddetin asıl nedeni gibi gösteren kadın yorumları bu değirmene az buz su taşımıyor.

Sırf o olsa iyi. Bir şekilde geniş kitlelere erişimi olan, bir bakıma kanaat oluşturabilen bazı kadınlar da bana göre aşırı sorumsuz ve tehlikeli yorumlarıyla bu zihniyeti meşru göstermeye zemin oluşturuyor. Yakın zamanda ‘edepli şort boyu akreditasyon merci’ olarak gündeme gelen Ömür Gedik, Can Yaman’ı şöyle savunuyor:

"Onunla arka odaya geçme imkanı olsa bir dakika bile düşünmeyecek kadınlar tarafından bile eleştirildi Can. Pes yani. İşte biz buna “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyoruz". Can'a tavsiyem biraz inzivaya çekilsin, kendini dinlesin. Kötücül yorumları da kafasına takmasın”.

“Kötücül yorumlar” dediği, adamın ‘arka odaya geçelim, göstereyim’ sözünün eril şiddetin kaynağı olduğunu, bunun eleştirilmesi gerektiğini anlatan yorumlar. Yani aslında Can’a “Yakışıklısın, kaslısın, çok çok meşhursun. Az gelişmiş kalsan da olur. Git kendine pansuman yap, bunları da fazla kafaya takma” diyor.

Bir konuda aynı fikirdeyiz. Ben de Can Yaman’ın arkadaşı olsam bir inzivaya çekilmesini önerirdim. İçini de şöyle doldurmasını önerirdim:

“Biraz kendine dışarıdan bak. Ortaokulda seni havalı yapan hallerinden kurtul. Biraz oku, biraz gez, biraz gevşe. İnsanlara bak, gezegene bak, evrene bak. Senden önceki jenerasyonun yakışıklı abilerine bak. Bir sakinleş. Bak, sadece sosyal medyada yaklaşık 7 milyon insan ağzının içine bakıyor. Burada sarf edeceğin iki cümleyle milyonlarca insanı kendileri ve başkaları için çok iyi şeyler yapmaya yönlendirebilirsin. Hayatlar kurtarabilirsin, hayatlar! Mesela biraz gayretle kadına şiddetin vücut bulmuş hali değil de onla mücadelenin simgesi haline gelebilirsin. Biraz bunlara kafa yor”.

*İletişim Uzmanı