Çaralan: Suriye politikasında Erdoğan’ın elinde hamasetten başka bir şey kalmadı

Evrensel yazarı İhsan Çaralan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'ye harekât konusundaki açıklamalarının çelişkili ve "iç politikada halkın kafasını karıştırma amaçlı bir operasyon” olduğunu yazdı.

Abone ol

DUVAR- Evrensel yazarı İhsan Çaralan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya ve ABD'den onay almadan Suriye'ye bir harekât düzenleyemeyeceğini söyledi ve "'Bir gece ansızın gelebiliriz. Hem de her yere gelebiliriz', lafının sadece kendi yandaşlarını besleme amaçlı bir hamaset oluğu daha iyi görülecektir" diye yazdı. 

Çaralan, seçmenler açısından da Suriye ile ilişkileri normalleştirmenin daha fazla prim yaptığının görüldüğüne dikkat çekti. Çaralan, "Ancak 'Erdoğan ve ortakları bundan bir ders çıkardı mı' denirse, bu soruya olumlu bir yanıt vermek olanaksız" ifadelerini kullandı.

İhsan Çaralan'ın "Suriye politikasında Erdoğan’ın elinde hamasetten başka bir şey kalmadı!" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Geçmiş yıllarda olduğu gibi bir kez daha Malazgirt’i Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılmasının 'zaferi' olarak öne çıkararak 'fetihçiliğe' övgüler düzüp hızını kesmeden bugüne gelen Erdoğan, daha 11 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ağzından 'Suriye ile ilişkilerin normalleştirilmesi' için atılacak adımlarla ilgili söylediklerini yok saydı. Suriye’de '30 kilometre derinlikte bir koridorla güvence altına alma' tezini yeniden gündeme getirdi. Her adımda gözlerine bakmak zorunda kaldığı ABD ve Rusya’yı kastederek, 'Kendileri diledikleri zaman diledikleri yere harekât düzenleyip bize ‘sakın ha’ diyerek parmak sallıyorlar. Bunlar samimiyetsiz ifadeler, asla dikkate almıyoruz' diyerek ABD ve Rusya’ya meydan okudu. 'Hep söylediğimiz gibi bir gece ansızın gelebiliriz. Hem de her yere gelebiliriz' diyerek hamaset çıtasını iyice yükseltti!

ERDOĞAN ‘BİR GECE ANSIZIN BİR YERE GİDEBİLİR’ Mİ?

Oysa üç-dört ay önce, Suriye’ye yeni bir askeri operasyon için harekete geçildiğini açıklayan Erdoğan, 'Bir gece ansızın gelebiliriz' tekerlemesini yeniden tedavüle sokmuş, içerideki tepkileri seçim malzemesine dönüştürmek için nabız yoklarken dışarıda ABD ve Rusya’dan izin çıkarmak için girişimleri de başlatmıştı.

Ama ne ABD ne de Rusya, Erdoğan’ın bu isteğine yaygın deyimiyle 'yeşil ışık' yakmamıştı. Üstelik Rusya Devlet Başkanı Putin bir adım daha atarak, 19 Temmuz’da Tahran’da, 5 Ağustos’ta da Soçi’de Erdoğan’a, 'Suriye’deki sorunları Esad’la görüş' diyerek, sadece operasyona 'hayır' demekle kalmamış, çözüm adresi olarak da Esad’ı göstererek, Erdoğan’ın Suriye politikasının temeli olan 'Esad rejimini yıkma' tezini açıkça çöpe atmıştı.

Çavuşoğlu’nun Putin’in öğüdüne uygun olarak yaptığı açıklamalar, Suriye’de bir askeri operasyonu sadece ABD ve Rusya’nın değil Suriye Hükümetinin de 'olur' vermesine bağlıyordu.

Bu yüzden de Erdoğan’ın Ahlat konuşması tamamen Cumhur İttifakının yandaşlarını motive etme ve sermaye muhalefeti içinde bir 'Dalgalanma yaratma' amaçlıdır. Yani, 'Suriye’ye yönelik' diye ortaya atılan operasyon, aslında seçim sathı mailinde tamamen iç politika amaçlıdır. Hatta dış politikadaki gelişmeler dikkate alındığında en baştan itibaren bu operasyonun gerçekte 'Suriye’de bir operasyondan çok iç politikada halkın kafasını karıştırma amaçlı bir operasyon' olduğu görülmektedir. Ama, bu girişimin içeride de Erdoğan’ın beklediği faydayı sağlamadığı, tersine Suriye yönetimi ile ilişkileri normalleştirmenin 'Suriye’ye operasyon yapmak' tan daha çok prim yaptığı da görüldü!

Ancak 'Erdoğan ve ortakları bundan bir ders çıkardı mı' denirse, bu soruya olumlu bir yanıt vermek olanaksız.

ABD ERDOĞAN’IN YENİ SURİYE POLİTİKASINA AÇIKÇA KARŞI!

Erdoğan ve yönetiminin Suriye politikasının çökmesi, Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeni bir safhaya evrilmeye başlaması karşısında beklendiği gibi ilk tepki ABD’den geldi.

Çünkü, Suriye’ye müdahalelerde Esad yönetimini devirmeyi amaçlarının temeline koyan üç ülke kalmıştı: Türkiye, ABD ve İsrail!

İsrail, Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir 'bahar' yaşarken, Suriye’de karşı karşıya gelmek istemediği için olacak, Türkiye’nin bu son adımını sessizlikle geçiştirdi. Ama ABD kendisi adına olduğu kadar İsrail’in de tutumunu açıkladığından şüphe edilmez bir tarzda Türkiye’nin yeni tutumuna cepheden ve açıkça karşı çıktı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Küresel Genel İşler Bürosu Sözcüsü Vedant Patel’in 26 Ağustos’taki basın açıklamasında bu tutum 'Beşar Esad’ı normalleştirme veya rehabilite çabalarına destek verilmeyeceği' denilerek açıklandı. Türkiye’nin Suriye yönetimi ile ilişkilerini normalleştirme adımına da değinen Patel 'ABD, Esad rejimi ile diplomatik ilişkilerini yükseltme niyetinde değil, diğer ülkelerin ilişkilerini normalleştirmesini de desteklemiyoruz' diyerek Erdoğan’ın attığı yeni adıma da açıkça karşı çıktı!

ERDOĞAN BİR GECE ANSIZIN BİR YERE GİDEMEZ HALE GELMİŞTİR!

Suriye’de herkes kendi pozisyonunu yenilerken ABD ile Rusya arasındaki bölgedeki çekişme daha da keskinleşecek görünmektedir.

Ancak 'Bu keskinleşmeden Erdoğan ne kadar yararlanabilir' denirse bu soruya, 'Geçmişte olduğu kadar bile yararlanamaz' yanıtı verilebilir.

Çünkü bir yandan Putin, Erdoğan’ı 'çözmüş', kendi isteklerini yaptırma konusunda itiraz etmeyeceği bir kıvama getirmiştir! Dahası Putin 'kesenin ağzını' da açarak, Erdoğan’ın çok ihtiyacı olan, hiç olmazsa günü kurtaracak bir ekonomik destek için de adım atmıştır.

Putin, eylül ayında Özbekistan’da toplanacak olan Şanghay 5’lisinin zirvesine de Erdoğan’ı 'misafir' olarak katılmaya ikna ederek batılıların sinir uçlarına dokunacak bir adım da atmıştır.

Putin’in Erdoğan’a jesti gibi görünen bu organizasyonun asıl amacı, batılıların sinir uçlarıyla oynarken Erdoğan’la batılı emperyalistler arasındaki girişimlere bir yenisini daha ekleme olduğu da tartışmasızdır.

Gerek Türkiye’nin Suriye politikası gerekse ABD ve Rusya ile ilişkileri bakımdan sonbaharın, bugünkü karmaşık görünen ilişkiler açısından önemli gelişmelere sahne olacağı, Erdoğan’ın 'Bir gece ansızın gelebiliriz. Hem de her yere gelebiliriz”'lafının sadece kendi yandaşlarını besleme amaçlı bir hamaset oluğu daha iyi görülecektir.

Bu yüzden de Erdoğan’ın 25 Ağustos’ta Ahlat’ta yaptığı konuşmasındaki sözler tamamen laftan ibarettir. Çünkü Erdoğan, bırakalım 30 kilometre derinlikte tüm Türkiye-Suriye sınırı boyunca bir tampon bölge oluşturmayı, ABD ve Rusya’dan 'olur'almadan Suriye’de dünkü kadar bile adım atabilir halde değildir. (HABER MERKEZİ) 

(YAZININ TAMAMI)