Çatışma atıkları çocukları öldürüyor
Belki daha “net” cümleler kurmak gerekiyordur... Belki de sadece böyle cümleler hızla akıp giden gündem içinde bizi biraz durdurup, yüzümüzü biraz çocuklara çevirebiliyordur... O halde deneyelim: Çatışma atıkları çocukları öldürmeye devam ediyor. Farkında mısınız?
Ezgi Koman
8 Nisan günü, sebebi malum, son bir yıldır sıkça benzerlerini okuduğumuz bir haber daha düştü ekranımıza: “Siirt'te patlama: 1 çocuk öldü, 1 çocuk yaralandı” başlığıyla. Haber Siirt’in Şirvan ilçesinde, 12 yaşındaki Muhammet Açıkça ve 10 yaşındaki Abdulkadir Açıkça’nın yerde buldukları cisimle oynadıkları sırada patlaması sonucunda yaralandıklarını, ne yazık ki ağabey Muhammet’in yaşamını kaybettiğini belirtiyordu. Başka bir haberde ise ertesi gün Abdülkadir’in de öldüğü yazıyordu…
Bir önceki benzer haber ise henüz 30 Mart günü yayımlanmıştı. Sadece isimler ve yaşlar farklıydı. Bu kez yer Nusaybin, çocukların yaşları 3 ve 5, isimleri ise Havin ve Fatih’ti. İkisi de yaşamını kaybetti. Böylece sadece son 8 gün içerisinde çatışma atıkları sebebiyle yaşları 3 ile 12 arasında değişen 4 çocuk yaşamını kaybetti.
Türkiye zaten yıllardır çatışma sebebiyle kara mayını, patlamamış askeri malzeme vb ile yaşam hak ihlallerinin yaşandığı bir ülkeydi. Mayınsız Bir Türkiye Girişimi’ne göre her yıl ortalama 180 kişinin mayın veya patlamamış askeri malzeme nedeniyle yaşamını yitirdiğini ya da sakatlandığını belirtiyordu. Bunların üçte birinin çocuklar olduğu da yine raporlara göre aşikardı…
Evet çatışma atıklarının potansiyel mağduru genellikle çocuklar oluyordu. Çünkü doğası ve gelişimsel özellikleri gereği meraklı olan, oyun kuran çocuk; parlak renkli, farklı büyüklükte ve biçimlerde, daha önce hiç görmediği, bilmediği, hiç dokunmadığı ama merakla dokunmak istediği bu malzemeleri eline alıyor, oyununun bir parçası, oyuncağı haline getiriyordu.
Aşikar olan bir başka şey ise taraf olunan insan hakları sözleşmelerine göre bu mühimmatların temizlenmesi ve herkesin bu mühimmatlardan korunması yükümlülüğü idi. Bu yüzden de başta Ottawa Sözleşmesi’ne göre Türkiye’nin yapması gerekenler ama hala yapamadıkları vardı: Kara mayınlarını temizlemeli, insanlarını mayınlardan ve savaş atıklarından korumak için bu malzemelerin bulunduğu bölgeleri temizlemeli, gerekirse çitlemeli ve bu konuda riskli bölgede yaşayanları bilinçlendirme çalışmaları yapmalıydı. Bu konuda talepler de çalışmalar da sürüyordu…
2013 yılında başlayan ve yaklaşık iki yıl süren çatışmasızlık dönemi aslında bunun için çok uygundu. Ama ne yazık ki yapılmadı, yapılamadı… Sadece çatışmasızlık döneminde, yani 2013 ve 2014 yıllarında yılda bile KHK ile kapatılan Gündem Çocuk Derneği’nin Yaşam Hakkı Raporu’na göre kara mayınları ve askeri mühimmat sebebiyle en az 7 çocuk yaşamını kaybetmiş, onlarcası da yaralanmıştı.
Son bir yılda bu tür haberlerin artmasının sebebi ise dedik ya malum. Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı Silvan, Nusaybin, Cizre, Yüksekova, Şemdinli gibi doğrudan yaşam alanlarında gerçekleşen çatışmalar. Evet çocukların yaşam alanlarında, evlerini önünde, mahallelerinde, oyun oynadıkları, okula gittikleri yerlerde çatışma bitmiş olabilir. Ama işte tüm bu yerlerden ölüm ve yaralanma haberleri gelmeye devam ediyor. "Çatışma Atıkları" veya “Serbest Patlayıcılar" denilen patlamamış el bombaları, havan topları, roket mermileri, mermiler, kurşunlar çocukları öldürmeye devam ediyor. Sadece çocuklara değil hayvanlara ve doğaya zarar veren bu cisimler en ufak bir dokunuşla, çarpmayla, taş atmakla bile patlayabiliyor. Ve tabii ki uluslararası sözleşmelere göre çatışan taraflar çatışma bölgelerinde çatışma atığı bırakmamak sorumluluğunu yerine getirmiyor. Yerine getirmediği gibi bu konuda çalışma yapmak isteyen sivil toplum örgütlerine de izin verilmiyor.
Çocuklar İçin Barış Girişimi sokağa çıkma yasakları kalkar kalkmaz bu atıkların çocukların yaşamına vereceği zararı önlemek için Cizre’de mülki idare ile görüşüp bu konuda yapılması gerekenleri anlatmış, aynı zamanda çocukların kendilerini koruyabilmelerine destek olmak için bazı programlar uygulamak istemişti. Bir de küçük bir film hazırlamıştı. film hazırlamıştı. En azından bölgede sık izlenen ancak KHK kapatılan İMC TV’de yayımlanır da çocuklara ulaşır belki diye. Ancak İMC TV kapatıldı, Girişim’e çocuklarla çalışma izni ise verilmedi...
Madem yaşanan çatışmadan tüm çocukları korumadınız, hala yapabilecekleriniz, yapmanız gerekenler var. Sözleşmelerde yer alan yükümlülükler açık: Çatışmanın tarafları bu atıkları temizleyecek. Çocukların bu konuda kendilerini koruyabilmesi için risk eğitimleri verilmesine olanak sağlanacak. Değilse çatışma atıkları çocukları öldürmeye devam edecek!
Evet en son Muhammet ve kardeşi Abdulkadir öldü. Daha önce Havin, Fatih, Ulaş, Sıdıka, Ayşenur, Harun, Umut, Ramazan, Berat, ve daha onlarca çocuk… Köy çevresinde askeri mühimmatları fark edip, defalarca başvuru yaptıklarını halde herhangi bir önlemin alınmadığını dile getiren Muhammet ve Abdülkadir’in kuzeni, daha önce de köyde bir çobanın mayınlara basması sonucu ayağını kaybettiğini söylüyor ve bir başka çocuğun daha ölmemesi için gereken önlemin alınması için çağrıda bulunuyor… Bu çağrıya biz de cümlemizi ekleyelim ve daha net soralım: Çatışma atıkları çocukları öldürmeye devam ediyor. Bir başka çocuğun daha ölmemesi için alınması gereken önlemler bu kadar açıkken kim, neyi beliyor?