"Bir takvim yılı içerisinde …" kalıbı spor dünyasında özellikle sporcuların bireysel istatistiklerini karşılaştırmak açısından son dönemde büyük önem kazandı. Eskiden bu kadar mühim miydi emin değilim. Gerd Müller 1972 yılında 85 gol attığında o gün bunu hesaplayıp böylesine değer biçen bir dünya, spor ya da medya düzeni var mıydı bilemiyorum. Messi'nin 2012'de her vurduğu gol olmamış olsaydı bu kadar kıymete biner miydi bu istatistik? Hep en iyisini seçmeye, bulmaya, övmeye, desteklemeye, en iyisi olmaya odaklandırıldığımız için de ortaya çıkmış olabilir bu. Vardır bir hikmeti… Bence o hikmetin bilinçaltımda yarattığı etkiden değildir muhtemelen ama kişisel tarihimde de ilk kez bir takvim yılı içinde tamamen her hafta köşe yazdım. Geriye dönüp baktığımdaysa bir yılda bu mesleğin en büyük cilvelerinden birini yaşadığımı fark ettim. Oksimoron.
KENDİME BAYRAK KALDIRIYORUM
Dün gibi hatırlıyorum ki, 2017'nin ilk yazsını yazarken kendimden oldukça emindim: "Arda Turan aslında sizin eleştirdiğiniz kadar kötü bir insan değil" diye göğsümü gere gere yazmıştım yazıyı. Bundan yıllar evvel yaptığı açıklamayı hatırlatmış, kariyerinin en nadide ve unutulmaması gerektiğini düşündüğüm anlarından birini öne çıkarmıştım. Gerçek Arda'yı orada aramak gerektiğini düşünmüştüm. Bu konuda sağolsun beni ilk yanıltan da kendisi oldu. Ve fakat sonuçta bu ülkenin 'en yaramaz' futbolcusunun Bilal Meşe'ye saldıracağını tahmin edememiştim. Bu olayın detayları açıklanmadığı sürece, bu olay ülke futbolunun büyük bir kara lekesi olarak kalmaya devam edecek. Bir takvim yılı içerisinde kendimce savunmaya çalıştığım Arda Turan'ın beni kendimle çeliştirmiş olması da mesleki açıdan ilk büyük oksimoronum olarak kalacak. Spekülasyona ve manipülasyona açık bu mesleği icra ederken kendimi düşürdüğüm ofsayta ilk bayrağı ben kaldırmış olayım.
Bu konuya dair beni daha çok endişelendiren bir durum varsa o da kurumsal iletişim yönetimi açısından her sene farklı sloganlarla yola çıkan Beşiktaş'ın Arda Turan'la bu kadar çok ilgileniyor olması. Tek bir merakım ve sorum var. Sezona 'Efendi' sıfatıyla başlayan ve kendini bu şekilde betimleyen bir futbol takımının, mesleki kariyerinin ilk yıllarında o futbol takımını en yakından takip eden futbol muhabirine saldıran bir futbolcuyla adının anılması, kurumsal olarak kimseyi rahatsız etmiyor mu?
10 YILDA İYİDEN KÖTÜYE
Bundan daha kötü olan şey ise Arda Turan'ın, Recep Tayyip Erdoğan'ı parkasız bir Deniz Gezmiş'e benzeten Rıdvan Dilmen aracılığıyla, Deniz Gezmiş'in idamına karşı çıkan bildiride imzası bulunan Metin Oktay'ın Galatasaray'ına dönebilmek için giriştiği halkla ilişkiler çalışması… "Galatasaray benim yuvam ben onlara ne yaptım" diye yakınmaktansa 10 yıl önce 'ailemizin evladı' sıfatına sahipken, bugün 'benden uzak istediğine yakın olsun' temennisini söyleten bir karaktere nasıl dönüştüğünü kendisi oturup düşünmeli ki kişi kendi birliğini ancak çatışmalar içinde bulabilendir. Kişi geriye dönemez ki hiç… Geçmişleri getiremez ki hiç - anılarla gelip hep çullansalar da tepesine, işte, geçmiştirler ya bir kez - geri gelemezler ki…. - Kişi geçmişine dönemez ki.(1)
Geçmişe dönemeyeceğiz, 2017 bitiyor. 2018'de geçmişe dönüp baktığınızda pek de iyi şeyler hatırlayamayabilecek olsanız da bu kadar kötülüğün ardından iyiliklerin geleceğini düşünerek bizi umutvar kılan hayat diyalektiğinin gerçekleşmesi dileğiyle.
(1) Oruç Aruoba, Yürüme, Metis Yayınları, syf 219, 2006