İsrail, Suriye’de herkesin açıktan izleyebildiği ‘örtülü savaşı’
artık aleni hale getirmekte beis görmüyor. Önce geçen hafta
emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot, 11 Ocak’ta
New York Times’a verdiği demecinde son iki yılda Suriye’de
en az 2 bin hedefi vurduklarını söyledi. Sonra 13 Ocak’ta Başbakan
Benyamin Netanyahu, 11 Ocak’ta Şam’da belli yerleri hedef alan
saldırıları açıkça üstlendi. Bu şekilde ‘ne inkâr ne teyit’
mantığına dayalı ‘muğlaklık’ siyasetine son verilmiş oldu. Bunda
Suriye’yi çökertme planlarının çökmesi, İsrail’in silah ve başka
yardımlarla desteklediği Golan/Kuneytra cephesi ile Ürdün
sınırından beslenen Dera cephesindeki çöküşün payı büyük. Suriye’de
saldırganlığı sürdürmek için İran ve Hizbullah hedef tanımlamasında
odağa alındı. İran’ın geçen yıl Suriye’deki askeri unsurlarının
yarısını çektiğini söyleyenler de yine kendileri. Rusya ile
pazarlıklar sayesinde Ürdün sınırı ve Golan’dan 60-100 kilometre
içeriye doğru İran unsurları ve Hizbullah’ın olmadığı ‘tehlikeden
arındırılmış bölge’ tavizi de İsrail’i kesmiyor. Ne de olsa İran ve
Hizbullah’a karşı her türlü operasyon konusunda İsrail’in elini
bağlayacak bir şey yok. Bu türden bir tehdit algısı İsrail
açısından hayli kullanışlı. Hem uluslararası alanda kendisine
dokunulmazlık kazandırıyor hem de mali ve askeri destekte Amerikan
bonkörlüğünü garanti ediyor.
Geçen eylülde Suriye’nin kuzeybatısında saldırılar düzenlerken
bir Rus uçağını kendisine siper ederek Suriye hava savunma
sistemine yem yapan İsrail, bir süredir Rus tepkisinden emin
olamadığı için kendisini tutuyordu. Ancak ABD Başkanı Donald
Trump’ın İran’ı geriletme, IŞİD’i bitirme ve Şam’da siyasal geçişi
sağlama hedefine dayalı üç ayaklı Suriye stratejisine rağmen
Amerikan güçlerini aniden çekme kararı alması, İsrail’in güvenlik
siyasetindeki ‘pitbull’u uyandırdı.
***
19-20 Ocak’ta yaşanan son salvolar oyunun kuralının her iki
taraf açısından değiştiğini gösterdi. Dikkat çekilen iyi yeni durum
var: Birincisi saldırılarını genelde karanlıkta düzenleyen İsrail
ilk kez 19 Ocak’ta gündüz vakti Şam Uluslararası Havaalanı’nı
vurdu. Saldırı Tahran’dan kalkan Mahan Airlines’e ait bir uçağın
piste ineceği sırada gerçekleşti.
İkincisi Suriye’den karadan karaya orta menzilli füzeyle işgal
altındaki Golan Tepeleri’ne (Cebel el Şeyh tarafına) misilleme
yapılmasıydı. 10 Mayıs 2018’de İsrail’in saldırılarına karşılık
Golan’a doğru 30 kadar füze fırlatılmış ama çoğu Suriye hava
sahasında imha edilmişti.
20 Ocak’ta İsrail bu kez Şam yakınlarında birkaç yeri hedef
aldı. Netanyahu’ya göre vurulan yerler İranlılara ait silah
depoları, istihbarat merkezi ve eğitim kampı. Fakat Rus ve Suriyeli
kaynaklara göre saldırının kurbanları Suriyeli askerler. Rus
Savunma Bakanlığı’na göre Suriye hava savunması İsrail’in
fırlattığı 30 güdümlü füzeyi havada imha etti.
İsrail’in uluslararası topluma sunduğu senaryoya göre Golan
istikametindeki misilleme atışında İran yapımı Fecr füzesi
kullanıldı, füzeyi ateşleyen de İran Devrim Muhafızları’na bağlı
Kudüs Gücü’ydü.
Bu iddiadan bağımsız olarak Suriye, İran, Hizbullah/Lübnan
arasında işlerin nasıl döndüğünü yakından takip edenler, İsrail’in
saldırılarına nasıl yanıt verileceği konusunda ‘direniş güçleri’
arasında bir koordinasyon ya da ortak karar olduğu olasılığını
gözardı etmez.
İsraillilerin ‘Hermon Dağı’ dediği Cebel el Şeyh’te insanlar
kayak yaparken havada infilak eden füze görüntüsü İsrail için
‘tanrının lütfu’ sayılır. İsrail gazeteleri İran’la ilk kez bu
kadar yakın çatışmanın yaşandığını kalın puntolarla not ediverdi.
“Saldırı, İran’ın gerilimi artırmaya hazır olduğunu gösteriyor” da
denildi.
İsrail, Suriye’de binlerce hedefi vururken haklı ama vurulan
taraf meşru müdafaa hakkından mahrum bir saldırgan! İsrail Savunma
Bakanlığı’na göre Suriye hava savunma sistemi, Suriye hava
sahasında yanıt verebilir ama İsrail topraklarına ateş açamaz!
“İsrail toprakları” dedikleri yer İsrail’in Suriye’den gasp ettiği
Golan Tepeleri. Böyle zamanlarda tepkilerin alt metni hiç
değişmiyor: “Ne cüretle kutsal devletin güvenliğine halel
getirirsin!” Saldırı günü “Siyonist rejimi yeryüzünden silecek
nihai savaşa hazırız” diyen İran Hava Kuvvetleri Komutanı
Tuğgeneral Aziz Nasırzade’nin sözleri de bu yorumlara
iliştirildiğinde artık hiçbir uluslararası mekanizma İsrail’i
tutamaz. Tutmuyor da! (Bu arada İranlılar da neden yapamayacakları
tehditleri savurur orası ayrı bir mesele. Onların da zor
zamanlardan geçerken Kudüs Gücü’nün getireceği efsanevi havaya
ihtiyacı var her halde.)
***
Bu tırmanış bir sürü şeyle ilintili. İsrail, Ortadoğu’da İran’ı
püskürtme konusunda yakaladığı psikolojik ve siyasal iklimi
kaybetmek istemiyor. ABD’yi, ortak İran stratejisinde sabitlemek
birincil öncelik. İran ve Suriye’yi kışkırtan hamleler, ABD’ye
“Suriye’de kal” demenin başka bir yolu. Gerçi Trump yönetimi,
Suriye’den çekilseler bile Ortadoğu’daki bütün üslerden İsrail’i
koruyacakları taahhüdünü yineliyor. Yine de Suriye’deki Amerikan
varlığı, İran’ı dizginleme stratejisini canlı tutmaya, bölgeyi bu
tehditle şekillendirmeye ve Suriye’nin toparlanmasını önlemeye
yarayacak bir faktör.
İkincisi “İran bizim kadar Arapların da düşmanıdır” algısını
yayarken Suriye üzerinden koparılan fırtına kararsızları etkiliyor.
Fars-Arap zıtlığı İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkileri
normalleştirme hedefini kolaylaştırıyor. Bu salvolar, Umman’dan
sonra Arap turuna yeni halkalar ekleyen Netanyahu’nun Çad
ziyaretine denk geldi. Netanyahu, İran’ın Suriye’de askeri
tahkimatına izin vermeyecekleri mesajını Çad’da verdi.
Üçüncüsü “İran hedeflerini vuruyorum” diyerek Suriye ve
müttefiklerine kendi koşullarını dayatıyor. Suriye’nin tek parça
halinde ayağa kalkması İsrail’in umduğu bir sonuç değildi.
Öngörüldüğü üzere Suriye içten patlama senaryosuyla
çökertilemeyince doğrudan müdahaleyle kırmızı çizgileri kabul
ettirme evresine geçildi.
En önemli dayatma Golan’da işgalci statükonun asla
değişemeyeceği yönünde. Amerikan elçiliğinin Kudüs’e taşınması
kararında olduğu gibi son zamanlarda Golan’ın İsrail toprağı ilan
edilmesi yönünde Beyaz Saray üzerinde kurulan kumpası burada not
edelim.
8 yıldır süren savaştan güçlenerek çıkan Suriye’nin yarın
Golan’ı geri almak için fırsat kollayacağı ihtimali artık İsrail’in
savaş senaryolarında birinci sırada.
Dördüncüsü, İsrail sınır tanımayan saldırganlıkla Rus hamiliğine
de sınırlar tayin ediyor. Rus güçlerini tekrar tehlikeye sokmadığı
sürece Rusya’nın kendisi için körelmesini istiyor. S-300 ve S-400
sistemlerinin İsrail’e karşı çalıştırılmaması bunun için
yeterli.
***
Şam ve Golan semalarında çarpışan füzeler oyunun kurallarının
iki taraf için de değiştiğini gösteriyor.
İran, Körfez-Amerikan-İsrail ortaklığının kapsamlı çökertme
hamleleriyle yüzleşirken risk çıtasını yükseltebilir. “Eğer
düşmanlar savaşı İran topraklarına taşımak istiyorsa önce kendi
kapıları yanar” diyen bir yaklaşım öne çıkıyor. İsrail tarafında da
İran-Suriye ekseni çökertilmeden Hamas ve Hizbullah gibi yerel
düşmanlarla savaşın bitmeyeceği kanaati güçleniyor. İsrail güvenlik
kaynakları, Suriye ordusunun 2011’den öncesiyle kıyasla daha güçlü
hale geldiğini ve ABD’nin çekilmesi halinde daha sert yanıtlar
geleceğini söylüyor.
Eisenkot’un hesabına göre İran Suriye’yi ayakta tutmak için 16
milyar dolar harcadı. 2016’da Afganistan, Pakistan ve Irak’tan
Suriye’ye 3 bin Şii savaşçı getiren Kudüs Gücü Komutanı Kasım
Süleymani, bugün 100 bin kişilik bir orduyla İran’ın bölgesel
hegemonya heveslerini temsil ediyor. “Yıllarca zayıf bir düşmanla
savaştığınızda bu sizi de zayıflatır” diyen Eisenkot, “Hamas ve
Hizbullah gibi ikincil düşmanlarla değil doğrudan İran’la
savaşmanın vaktinin geldiğini” düşünüyor. Yeni Genelkurmay Başkanı
Aviv Kohavi de Eisenkot’un ayak izlerinden gidiyor. Kohavi
2010-2014 arasında askeri istihbarat şefiyken Suriye Devlet Başkanı
Beşşar el Esad’ı öldürme planını hükümete sunmuştu. Jerusalem
Post, Kohavi’nin ülkeyi yeni savaşa hazırlayacağını yazdı.
Yeni savaş, basitçe, İsrail’in Gazze ya da Lübnan’ı vurmasıyla
sınırlı olmayabilir. Daha doğrusu yeni savaşın cephelerini
İsrail’in belirlemesi veya sınırlaması mümkün olmayabilir.
Suriye’de saldırganlığın artmasının altında bu olasılık yatıyor.
İsrail, Lübnan’dan cephe açarsa Suriye’deki güçler de Golan’dan
cephe açabilir. Eş zamanlı olarak Filistin’in iki yakasında
intifada tetiklenebilir. Çoklu cepheye bundan sonra Irak’ı da
eklemek gerekecek. Irak Ulusal Güvenlik Sekreteri Falih Feyyaz’ın
30 Aralık’ta Şam’da görüştüğü Esad’dan Haşd el Şaabi güçlerinin
sınırın Suriye tarafında IŞİD’e karşı operasyon düzenlemesi için
izin alması ABD ve İsrail’i rahatsız etti. ABD Dışişleri Bakanı
Mike Pompeo Bağdat’ı ziyaretinde Başbakan Adil el Abdülmehdi’ye
İsrail’in Haşd el Şaabi’yi vurabileceğini belirtip buna
karışmayacaklarını söyledi. Yani ABD, İsrail’e Haşd el Şaabi’yi
vurması için yeşil ışık yaktı. Haşd el Şaabi de böyle bir saldırıya
yanıtın Lübnan’ın güneyinden verileceğini hatırlattı. Ayrıca
Irak’taki Amerikan askeri varlığının tehlikeye gireceği mesajı
verildi.
***
Bunların ötesinde hiçbir tarafın bu gerilimi büyük bir savaşa
dönüştürmek niyetinde olmadığına dair soğukkanlı öngörüler de var.
Netanyahu yolsuzluk skandallarıyla cebelleşen siyasi kariyerini
batırmamak için Filistin, Lübnan ve Suriye hattında gerilimlere
ihtiyaç duyuyor. Nisandaki seçimlerde öne çıkan eski Genelkurmay
Başkanı ve Hosen Le'Yisrael partisinin lideri Benny Gantz’ın
Gazze’yi yakıp yıkan savaşın görüntülerini kampanya videosu yapıp
cehennemden ateş devşirirken Netanyahu da Suriye’de İran ve
Hizbullah’a nefes aldırmayan lider pozuna bel bağlıyor.
Özetlersek Hizbullah’ın 130 bin roketlik bir cephaneye
kavuştuğunu düşünen İsrail ilk kez caydırıcı güç olma özelliğini
yitirme endişesi yaşıyor. İsrailli kaynaklar Hizbullah’ı
roketleriyle birlikte yok etmek için Lübnan’ı işgal etmenin
gerektiğini söylüyor. Ama 2006’da hezimetle biten işgali
tekrarlamamanın garantisi yok. Gazze’de Hamas, İslami Cihad ve
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni bitirmek için de Gazze’yi yeniden
işgal seçeneği gündemde. İsrail’deki hakim askeri ve siyasi akıl
ise “İran’ı devreden çıkarırsak bütün bu cepheler zaten
kendiliğinden çözülürler” mantığıyla hareket ediyor. Ne var ki
direniş dinamiğini İran’a bağlamak İsraillilerin en büyük
yanılgısı. Ve ayrıca İran’ı vurmak farklı cephelerde cehennemin
kapılarını aralamak demek.