Çekçekle yük taşıyan Hanefi Çakmak: Evimi geçindirmek zorundayım
Diyarbakır’da 33 yıldır çekçek arabasıyla yük taşıyarak evinin geçimini sağlamaya çalışan Hanefi Çakmak, “Sekiz tane çocuğum var onlara bakmak zorundayım. Bir baba olarak tek çarem çalışmak” diyor.
Mahsum Kara
DİYARBAKIR - Hanefi Çakmak 56 yaşında, Diyarbakır’da 33 yıldır çekçek arabasıyla yük taşıyarak geçinmeye çalışıyor. Çakmak, sabah erken saatlerde çekçek arabasını alarak evden çıkıp yük taşımak için kent merkezinin işlek caddelerinde bekliyor.
Öğle saatlerinde yük taşıdıktan sonra Melik Ahmet Caddesi’nde bir ağacın altında dinlenirken kendisiyle sohbet ediyoruz...
‘EVİ GEÇİNDİRMEK GERÇEKTEN ÇOK ZOR’
Çocuk yaştayken ailesiyle birlikte Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde köy ağasının zulmünden kaçıp merkeze yerleştiklerini belirten Çakmak, şöyle anlatıyor hayatını: “Çocuk yaşta bile hayatın zorluklarının farkındaydım. O günlerde bir odada on beş kişi yaşıyorduk. O günden bugüne değişen bir şey olmadı benim için, hep zor yaşadım bu hayatı. Ailem, köy ağasının zulmünden kaçmaya çalıştı, ben ise bugün ekonomik şartların zulmünden kurtulmaya çalışıyorum. Sekiz tane çocuğum var onlara bakmak zorundayım. 33 yaşında olan bir oğlum kendisine yanlış bir iğne vurulduğu için felç kaldı. Şimdi yatalak, onun hastane masraflarını karşılamakta bile zorlanıyorum. 18 yaşında olan bir diğer çocuğum kalbinden rahatsız. Onların bütün masraflarını ben karşılamak zorundayım. Yeşil kartlı olduğum için özel hastanelere gitmem çok zor. Sigorta falan yok. Devlet hastanesinde bile bazen sıra bulamadığımız zamanlar oluyor. Geriye kalan çocuklarım lise mezunu hiçbirinin elinde iş yok, tek çalışan benim. Bunca zorluğa rağmen bir evi geçindirmek gerçekten çok zor. Bir baba olarak tek çarem çalışmak.”
‘YÜK TAŞIMAKTAN ELLERİM TİTRİYOR'
Yük taşımaktan ellerinin titrediği belirten Çakmak, çalışma koşullarını söyle anlatıyor: “Sabah erkenden evden gelip genellikle Melik Ahmet Caddesi’nde ve Bağlar Dörtyol’da akşama kadar yük taşımak için bekliyorum. Az çok, uzun kısa mesafe demeden her yükü taşıyorum. Günlük kazancım 60 ile 100 TL arasında değişiyor. Bazı günler para bile kazanamadığım oluyor. Gün boyu güneşin altında bekliyorum. Yük taşımaktan bazı günler sırt ağrısından uyuyamıyorum. Hayatım hep yük taşımakla geçti. Mecburum; bu işi yapmaktan başka çarem yok. Ben de çalışmazsam eve bakacak kimse yok. Elektrik faturası bu ay 500 doğalgaz 700 TL gelmiş, nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum. Kaldığım ev benim o da kira olsaydı çok zorlanacaktım. Hiçbir şey yapmasak bile sadece evin gideri aylık üç bini buluyor. Ay sonu getirene kadar akla karayı seçiyorum.”
‘DIŞARIDA YEMEK YEMEK BİZİM İÇİN LÜKSE KAÇIYOR'
İş yapamadığı günlerde gün içinde yemek bile yemediğini söyleyen Çakmak şunları dile getiriyor:
“Yemin ederim ki bazen eve aç gidiyorum. Dışarıda yemek yemek bizim için çok lükse kaçıyor. Öğle saatlerinde sadece iki simit yiyebiliyorum. Bazen onu bile yiyemiyorum. Kazandığım parayı eve götürmek zorundayım. On kişilik aileyiz her şeyden kısmak zorundayız, bazı şeylerden kısmazsak; geçinmemiz çok zor. Düşünün, pazara gidiyorum. Neyin fiyatını sorsam alabileceğimin üstünde bir fiyat söylüyorlar, her şeyin fiyatı üç dört kat artmış. Bu pahalılıkta insan ne alabilir ki, hiçbir şey... Zaten parayı zar zor kazanıyorum. Bir haftalık kazancımı evin bir günlük ihtiyaçlarına veriyorum o bile yetmiyor.”