Çelik'ten Boğaziçi yorumu: Bir insanın siyasi kimliğinin olması suç değildir
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlayan tartışmalar ve öğrenci protestolarıyla ilgili "Akademik özgürlük yok ediliyor' sözünün gerçekliği yok. Cumhurbaşkanımız liyakat kriterleri çerçevesinde bu hocamızı uygun görmüştür. Bir insanın siyasi kimliğinin olması suç değildir" dedi.
DUVAR - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ömer Çelik, Boğaziçi Üniversitesi’ne AK Parti'den milletvekili adayı olan Melih Bulu’nun atanmasına öğrencilerin gösterdiği tepkiyi “Bu eylemde öğrencilerin nasıl davranması gerektiği, telefonlarına şifre koymalarını söylüyorlar, uzun saçlı olanların saçlarını topuz yapmaları şeklinde bir takım akıllar veriyorlar. Bu akılları vererek mi Boğaziçi'ni yüceltecekler? Rektör olarak atanan arkadaşımızın siyasi kimliği üzerinden tartışma yürüyor. 'Akademik özgürlük yok ediliyor' sözünün gerçekliği yok. Cumhurbaşkanımız liyakat kriterleri çerçevesinde bu hocamızı uygun görmüştür” diye değerlendirdi.
Çelik, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un 27 Mayıs dönemiyle ilgili açıklamasına ilişkin ise “Kokteyl demokratlık olmuyor” yanıtını verdi.
Çelik’in gündemdeki konulara ilişkin açıklamaları şöyle:
KORONA VİRÜSÜ SALGINI: Teşkilatlarımızla ilgili değerlendirme hem genel başkanımız hem MYK için en önemli konuların başında gelmektedir. Covid-19 sürecinde teşkilatlarımızla bir araya gelme noktasında çeşitli sıkıntılar oldu ama 13 Ocak'tan il kongrelerimize Covid önlemlerine uyarak yeniden başlıyoruz.
AYASOFYA CAMİİ TARTIŞMASI: Ayasofya Camii’nin açılması güçlü bir iradenin ortaya çıkması ile sağlanmıştır. Milletimiz Ayasofya Camii ile buluştu. Milletimizin sevindiğini biliyoruz. Ayasofya 2020’nin ve bütün zamanların tacı olarak gönüllerimize kazınmıştır. Milletimizin duasına katılmanın büyük bir sevinç olduğunun farkındayız.
DOĞAL GAZ ÇALIŞMALARI: Doğal gaz arayışımız stratejik olarak oyun değiştirici bir tablo ortaya koymuştur. Bütün dünyanın dikkatini çekmiştir. Gelecek nesiller için önemli bir keşiftir.
ABD'NİN KRİZE GİRDİĞİNİ GÖRDÜK: ABD Başkanlık seçimleri tüm dünyayı meşgul etti. ABD demokrasisinin ağır bir değerler krizine girdiğini gördük.
DARBECİ OLAN FRANSA'DIR: 100 yıl aradan sonra Libya’da meşru hükümetin desteklenmesi Akdeniz’deki denklemi değiştirmiştir. Libya ile imzalanan anlaşma neticesinde Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerimizin garantiye alınması yönün güçlü hamle ortaya konulmuştur. Darbeci olan toplu mezarlarından sorumlu olan Hafter güçlerinin arkasında olan Fransa’dır.
BU BİR SUÇTUR, AÇIK ŞEKİLDE DARBE ÇAĞRISIDIR: Öğretmenlere, yargı mensuplarına, çiftçilere hakaret ettiklerine şahit olduk. En önemli konulardan bir tanesi bu iktidarı seçimli ya da seçimsiz götüreceğiz şeklinde, halen Türkiye bu kadar acılar yaşamışken ortaya konmuş tavırdır. İktidarı seçimsiz nasıl götüreceksiniz? Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Bu açık şekilde vesayet çağrısıdır, darbe çağrısıdır, askeri müdahale çağrısıdır. Bu bir suçtur, bu utanılması gereken bir yaklaşımdır. Ama buna rağmen bu üsluba devam ettiler. Kazara yapılan şeyler mi diye düşündüğünüzde, kazara yapılmadığını da görüyorsunuz. Esasında demokrasiyi vitrin süsü haline getirerek arkadaki vesayet zihniyetinin en uygun zamanda kriz zamanlarında nasıl fışkırdığını hep beraber görüyoruz.
FAŞİST BİR SALDIRI: 2020 yılının son faşist saldırısı CHP'li Fikri Sağlar'dan geldi. Türbanlı bir hakimin ben adaleti sağlayacağına inanmıyorum diyor. Sosyal medyadan demokrat arkadaşlar tepki gösterdiler. Birisinin dininden bahsederek AB'de, şu dinden olan hakimin ben adaleti sağlayacağına inanmıyorum dese nasıl bir tavır ortaya koyulur? Çok üzücüdür. Genç kızlar geçmişte hayatlarının en önemli dönemlerini kaybetti. Neonazilerin konuşacağı üslupla konuşuyorlar. Ben üniversitede hizmet alan veren ayrımı yapıyorum, ben türban ve başörtüsü ayrımı yapıyorum. Bir kere kadınlar konusunda saygılı bir dil konuşmayan hele kadınları hedef gösteren birinin ne demokrat ne medeni olması mümkündür.
BUNLARIN RUH SAĞLIĞI YERİNDE DEĞİL: Şimdi bir başkası çıkmış. "Erdoğan seçimle gitmez, o da doğal afet olması lazım. O da Avustralya gibi büyük yangın olması lazım" diye. Bunlar ruh sağlığı yerinde insanlar değil. Darbe bir millete yapılacak en büyük kötülüktür. Darbe, bir millete düşmanın yapamadığı düşmanlığı yapma mekanizmasıdır. Darbe bir milletin namusuna saldırısıdır. Bunu ağzına alan kişinin vatanseverlikle hiçbir ilgisinin olmadığı açıktır.
ALEVİLERİ TÜRKLÜKTEN KOPARMAYA ÇALIŞIYORLAR: Çelik, Almanya'da bir eyalette Aleviliğin ayrı bir inanç grubu olarak gösterilmesine yönelik soru üzerine, Almanya merkezli yapılan, Alevi vatandaşların Türkiye'den koparılması yönündeki faaliyetleri yakından takip ettiklerini bildirdi.
Bu faaliyetlerin sistematik bir şekilde uzun süredir yapıldığını savunan Çelik, şunları söyledi:
"En bilinen deyimiyle 'Ali'siz Alevilik üretmek' şeklinde çeşitli örgütlerin ortaya koyduğu faaliyetler var. Bunlar daha önceden kendilerine Almanya içerisinde bir müstakil alan yaratmak için Aleviliği İslam'ın dışında ayrı bir din olarak göstermeye çalışıyorlardı. Anlaşılıyor ki bu bahsettiğiniz eyalet kararı bunun bir neticesidir. Şimdi son zamanlarda başka bir faza geçildiğini görüyoruz. Aynı zamanda da onların Türklük ile ilgisi olmadığı, Anadolu'nun eski kavimlerinden bazılarının devamı oldukları şeklinde bir görüş ifade ediliyor. Tabii Türkiye Cumhuriyeti içerisinde Sünni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da Alevi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi bir ayrımı asla kabul etmeyiz. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Aleviliği İslam'dan koparmaya çalışan, Aleviliği Türklükten koparmaya çalışan gayretlerin, esasında Alevi vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin faydasına değil birtakım yabancı istihbarat örgütlerinin projeleri çerçevesinde ortaya çıkmış faaliyetler olduğunu da biliyoruz. Buna karşı da mücadele verecek güce sahibiz. Bu konuları da yakından takip ediyoruz.
KOKTEYL DEMOKRATLIK OLMUYOR: İlker Başbuğ'un yaptığı açıklamalar. Diyor ki, Erken seçim olsaydı, 27 Mayıs darbesi olmazdı, diyor. Sonra darbenin iyi bir şey olmadığını söylüyor. Fakat garip olan şu, CIA Başkanı'na atıf yaparak erken seçim olsaydı darbe olmazdı, arkasından da CIA Başkanı'nı da dediği gibi CHP iktidara gelecekti, diye bir mantık çıkıyor. Zoraki demokratlık bir yere kadar. Kokteyl demokratlık olmuyor. Daha vahimi de şudur. Darbe girişimleri konusunda mukayese yapıyor. Darbenin aması olmaz. Darbenin birine kötü, öbürüne daha az kötü, bu kırmızı, bu yeşil gibi etiketleme yapıyorsanız buradan demokratlık çıkmaz. Darbe milletine silah çekmektir, darbe emri alçaklıktır bitti. Bunun iyisi kötüsü yok. En son Fetullahçı terör örgütüne verilen cevap her darbeye yapılması gereken muameleyi göstermiştir.
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ'NE REKTÖR ATAMASI: Birilerinin ortaya koyduğu eleştiriler, işte akademik özgürlük yok ediliyor gibi bir şeyin hiçbir geçerliliği yok. Ama işin geldiği noktada şu var. Rektör olarak atanan hocamızın siyasi kimliği üzerinden bir tartışma yürütülüyor. Şimdi isim vermek istemiyorum, geçmişte bir Boğaziçi Rektörünün ANAP'a danışmanlık yaptığı biliniyor, SHP'ye yakınlığı biliniyor. Bir insanın siyasi kimliği olması suç değildir ki... Ama şimdi görüyorum ki onları temsil etmeyecek bazıları öğrencileri eyleme çağrı yapıyor. Biraz önce gördük, bu eylemde öğrencilerin nasıl davranması gerektiği, telefonlarına şifre koymalarını söylüyorlar, uzun saçlı olanların saçlarını topuz yapmaları şeklinde bir takım akıllar veriyorlar. Bu akılları vererek mi Boğaziçi'ni yüceltecekler? Bundan sonra yapılması gereken nedir? Akademik hedeflere ulaşmak, idari hedeflere ulaşmak, oradaki öğrencilerin hayatla ilgili ideallerine kavuşmaları için faaliyet göstermek ve buna yardımcı olmaktır. Boğaziçi Üniversitesi şu ya da bu grubun değil, milletimizin hepsinin. Birileri çıkıp da biz ve onlar, bizim özerk alanımız ve buna müdahale ettirmeyeceğimize dair eylem planımız gibi bir şey yapıyorlar. Bu doğru bir iş değil.