Cemaat yurtlarında kalan öğrenciler: Çok kez psikolojik ve fiziksel şiddet tanığı olduk

Cemaat yurdunda öldürülen Mehmet Sami Tuğrul'un ardından bir dönem bu yurtlarda kalan öğrenciler tanık oldukları şiddetten bahsetti.

Abone ol

DUVAR - Antalya'da başı kesilerek öldürülen öğrenci Mehmet Sami Tuğrul'un, kaçak tarikat yurdunda kalması cemaat oluşumlarını yeniden gündeme getirdi.

İlim ve Kültür Derneği'nin Erenköy tarikatına kiraladığı kaçak yurtta öldürülen Tuğrul gibi daha önceden bu yurtlarda kalan öğrenciler yaşadıklarını Cumhuriyet'ten Gizay Çelik'e anlattı. Maddi yetersizlik ve barınma problemi nedeniyle bu yurtlarda kalmaya mecbur bırakılan öğrenciler, psikolojik ve fiziksel şiddetin boyutlarını gözler önüne serdi.

Öğrencilerin başlarında duran 'hocaların' cinsel içerikli videolar izlediğini, öğrencilere cinsel tacizde bulunduğunu anlatanlar yurttaki katı kurallara da dikkat çekti.

Çoğunlukla başarılı kişilerin bu yurtlara seçildiğini anlatan öğrenciler, üniversiteye kazanamayanların da cemaat için yetiştirildiğini belirtti.

PSİKOLOJİK VE DİNİ BASKILAR AYRILMA NEDENİ

Cemaat yurdundan ayrılışını anlatan M.S., "Ayrılma nedenimde baskılar, psikolojik ve fiziksel şiddet oldu. Hatta tüm bunlar nedeniyle ciddi sayılabilecek birçok farklı hastalık geçirdim. En sonunda ailem de durumun farkına varınca ayrılma kararı aldım" dedi.

S.D. ise "Evde bulamadığım sıcak yemeği, Türkçe bilmeyen ailemin yanında alamadığım sınava hazırlık eğitimlerini ve belki de devlete sırtımızı dayarız diye kurduğumuz düşleri gerçekleştirebileceğime inandığım yerler buralardı. Daha sonra İstanbul’da üniversiteyi kazandım. Geçmişten gelen eğitimim Maltepe’deki o medresede, ders vermek kaydıyla kafamı sokacak bir yere sahip olmamı sağladı. Başlıca ayrılma nedenim ise psikolojik ve dini baskılardı. İlkokuldan başlayarak gelen bu tarikat yurtları meselesini hep sonlandırmak istesem de maalesef koşullar el vermemişti. Ancak üniversiteye geçince artık dayanılmaz hale gelen medreseyi terk ettim" diye konuştu.

Yurtta kot pantolon, yazılı ya da resimli tişört giymenin yasak olduğunu herkesin günün her saati sadece kumaş pantolon, beyaz gömlek ya da yakası olan yazısız tişörtlerle dolaştığını anlatan M.S., "Öte yandan, liseye geçen öğrencilerin tamamı takım elbise ceketlerini giyerken arkasında bulunan yırtmacı dikmek zorundaydı. Okullarda kadınlarla konuşmak, iletişime geçmek ve hatta yan yana oturmak kesinlikle yasaktı" ifadelerini kullandı.

'SESİMİZ ÇIK(A)MIYORDU'

Herhangi bir kurala uyulmadığında fiziksel şiddete maruz kaldıklarını belirten M.S., "Tabii ki dayağın biçimi değişiyordu. Tokat atmadan terlikle vurmaya, kemerle dövmekten sopa yemeye kadar skala genişliyordu. Bunlar bir nevi ön hazırlık gibiydi. Bu süreç tamamlanınca hafta sonu aile ziyaretlerin iptal olabiliyordu ya da bütün hafta bulaşık yıkayıp, patates soğan soyabiliyorduk. Özellikle okulda bir kadınla görüştüğünüzü tespit ettiklerinde okula göndermedikleri de oluyordu" dedi.

S.D. ise, "Hiçbir arkadaşım kendi kendine okuyabilecek duruma sahip değildi. Haliyle sesimiz de çık(a)mıyordu. Fiziksel şiddet de sık sık kullanılırdı. Bir keresinde 14 yaşında bir çocuğun banyo yaparken çişini yaptığı için dövülerek yurttan atıldığına şahit olmuştum. Üniversitede hazırlık okurken 2016 senesinde kaldığım medresede kot pantolon, tişört giydiğim için fiziksel ve sözlü şiddete maruz bırakıldım. Bu gibi yaptırımlara defalarca kez katlanmak zorunda kalmıştık çünkü gidecek bir yerimiz yoktu" diye konuştu.

Yurtlarda yaşanan yangın, cinayet, cinsel saldırı gibi olayların tesadüf olmadığını ifade eden M.S., "her şey çok sistematik ilerliyor. Küçük yaşlarda başladığınız için ortaya konan kurallar ve cezalarla adım adım siniyorsunuz. Ne olursa olsun orada yaşanan hiçbir şeyi ailenize anlatamıyorsunuz. Bu durum onlara müthiş bir güvenli alan yaratıyor. Üstüne bir de kollandıklarını ve bütün yaptırımların boşa düşeceği düşünülünce bu alan iyice genişliyor. İstismarın her türlü boyutu farklı biçimlerde gerçekleşiyor. Örneğin, kaldığım süre içerisinde iki farklı olaya şahit oldum. Bir tanesinde başımızda duran hocayı defalarca kez cinsel içerikli videolar izlerken yakaladım. Hatta kimi zaman kendi odasında karşısında öğrenci varken yaptığına da şahit oldum. Defalarca kez şikayetime rağmen hiç ciddiye alınmadı.

Diğerinde ise doğrudan muhatabı ben ve birçok arkadaşımdı. Dokuzuncu sınıfta yurtta bulunan bir hoca sürekli öğrencilerle yakın münasebette bulunuyordu. Öpmek, dokunmak, makas almak aklınıza ne geliyorsa yapıyordu. Yine şikayetlerimiz hiç sonuç vermedi. Daha sonra cemaatten ayrıldığımda benzer olaylardan her iki kişiyi de gönderdiklerini duysam da hali hazırda devam ettiklerini de biliyorum" diyerek yaşadıklarını anlattı. (HABER MERKEZİ)