Elimizin uzantısı olduğu kesin. Uyanık olduğumuz saatlerde, araç kullanırken, yolda yürürken, biriyle sohbet ederken, alışverişte, toplu taşımada her türlü zorlu hayat koşullarında elimizden düşürmüyoruz.
Tuvalete bile cep telefonuyla girildiği bir gerçek.
Demek ki hayatımızın merkezi diyebiliriz cep telefonu için. Onsuz olamıyoruz.
Peki seviyor muyuz?
Yani..! Duruma göre?
Kendimizinkini daha çok sevdiğimiz kesin ama başkalarının telefonlarından pek hazzetmiyor olabiliriz. Mesela tam bir şey anlatırken gözü telefona kayan arkadaşımızınkini ya da otobüste yer vermemek için kafasını ekrana gömen genç insanların cebini. Sohbetin ortasında ‘ya bu mesaja cevap vermem lazım’ deyip tüm şevkinizi kaçıranın telefonu da pek sevimli değil o anda. Toplu taşımada çalan telefonlar (aslında çalan değil de açılan ya da aranan telefonlar demek lazım) en sevimsizleri gibi sanki.
Telefon o kadar hayatımızın merkezinde ki, bütün işimiz, sosyal hayatımız, kendimizle ilişkimiz, gündelik yaşantımızın örgütlenmesi telefon üzerinden yürüyor.
Bir tür elektronik kelepçe gibi cep telefonu.
Her an her yerde ulaşılabilir kılıyor bizi. Açılmayan her telefon sanki bir sorun. Açılamamış değil de açılmamış gibi bir soru işareti sebebi. Bize ulaşmaya çalışan herkes, cep telefonu sayesinde bizi kontrol ediyor aslında. Patronun aradı niye açmadın? Sevgilin aradı niye duymadın? Ya başı dertte biri aradıysa o anda ulaşılamadın? Bir sorun vardı çözülemedi, bir konu vardı konuşulamadı, bir iş vardı yapılamadı, belki bazı fırsatlar kaçtı…
Bir tür acil butonu gibi cep telefonu.
Eskiden telgraf çekilirdi acil durumlarda; doğum haberi verilirdi, daha çok vefat ya da yola çıkıyorum beni karşılayın denirdi. Bunların hepsi telgrafı alana bir sorumluluk yükler. Bebek görmeye gidilecek, cenazeye katılınacak ya da yolcu karşılanacak.
Cep telefonu acil durumları haber vermekle kalmadı, her şeyi acil duruma dönüştürdü.
Bize birkaç saat ya da birkaç günde ulaşan haberler anında ulaşmaya başlayınca, hayatımız hız kazandı. Yarının işi bugüne alındı, yapılacak işler listesi uzadı, telefon sayesinde üzerimizdeki kontrol arttı.
Bir tür çöp tenekesi de diyebiliriz cep telefonu için.
Binlerce mesaj, özel gün kutlaması, video, bir kez gördükten sonra unuttuğumuz özlü sözler, aynı pozda değişik açılardan çekilmiş onlarca fotoğraf, kabarık bir telefon rehberi, konuşmalar, anılar…
Dolap olsa dağınıklıktan üstümüze çökecek bir depolama alanı.
Muhtemelen pek çok sırrımızı saklayan kara kutumuz cep telefonu, görünmek istemediğimizde ekranında kaybolduğumuz sığınağımız, kaygılandığımızda ilk elimizi attığımız, oyunuyla eğlencesiyle kafa dağıtanımız, çalar saatimiz, yol gösterenimiz, ansiklopedimiz, hesap makinemiz, kameramız, ajandamız…
Hayatımızı kolaylaştıran tüm bu özellikleriyle aslında hayatımızı eline geçirmiş ya da birilerinin hayatımızı eline geçirmesine olanak sağlamış bir araç.
Başlangıçtaki soruya dönersek, belki de ‘cep telefonu bizim neyimiz olur’ diye sormak yerine “biz cep telefonun neyi oluyoruz?” diye düşünmeliyiz.