Çevreci cinayeti davası sessiz sedasız kapanırken
Ali Yamuç ifadesinde cinayeti tek başına işlemediğini, ön ödeme aldığını ve bir mermer ocağının ismini zikrederek Çirkin lakaplı birini tarif etmişti. Ama ne hikmetse zahmet edip, mermer ocağına gidilip birkaç soru sorulsa belki hemen bulunabilecek olan Çirkin lakaplı kişiye hiç ulaşılmadı. Bütün bu itiraflar, mektuplar, deliller ortadayken hiç kimseye ulaşılamadan ve Ali Yamuç bahsettiği mahkemeye çıkamadan şüpheli bir biçimde “intihar” etti.
Erol Malçok
Geçtiğimiz yıl 9 Mayıs’ta öldürülen yaşam savunucuları Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu davasının ikinci sanığı Fatma Yamuç 15 Mart’ta görülen duruşma sonucu tahliye edildi. Böylece Türkiye’nin en büyük çevreci katliamı davasının herhangi bir tutuklu sanığı kalmamış oldu.
DAVA NEREDEN NEREYE?
2017 yılı 9 Mayıs’ta katliamı gerçekleştiren Ali Yamuç bir gün sonra yakalanmış ve cinayeti itiraf etmişti. Ali Yamuç’un itiraflarına göre: Kısa bir süre önce Büyüknohutçu’ların yakınına yerleşmişler, onlardan para yardımı talep edip ve bir miktar almışlar sonrasında misafirlik bahanesiyle karısı Fatma Yamuç’la birlikte evlerine gitmişler ve çay içme esnasında keşif yapmışlar. Cinayeti gerçekleştirdikten sonra ise olayda kullandıkları kıyafetleri karısının tişörtü dahil dipsiz kuyu tabir edilen yere atarak yok etmeye çalışmışlar.
Yine Ali Yamuç ifadesinde cinayeti tek başına işlemediğini, ön ödeme aldığını ve bir mermer ocağının ismini zikrederek Çirkin lakaplı birini tarif etmişti. Ama ne hikmetse zahmet edip, mermer ocağına gidilip birkaç soru sorulsa belki hemen bulunabilecek olan Çirkin lakaplı kişiye hiç ulaşılmadı. Cezaevinde kocasını ziyaret eden Fatma Yamuç’un üzerinde jandarmanın yakaladığı mektuba göre ise Ali Yamuç ikinci bir mermer ocağının ismini anıp, muhataplarına seslenerek söz verdikleri parayı karısına ödemezlerse onları da bir dahaki mahkemede yakacağını söylüyordu. Ve Ali Yamuç, güvenlik gerekçesiyle Elmalı Cezaevi’nden Alanya L Tipi Cezaevi’ne nakledilecekti.
Bütün bu itiraflar, mektuplar, deliller ortadayken hiç kimseye ulaşılamadan ve Ali Yamuç bahsettiği mahkemeye çıkamadan şüpheli bir biçimde “intihar” etti. Güvenliği sağlanacak olan katilin küçücük bir şort lastiğiyle intihar ettiği söylendi. Geriye, taşıdığı mektuptan dolayı gözaltına alınıp tutuklanan Fatma Yamuç sanık olarak kalmıştı. Fatma Yamuç’un ikincil sanıklığı üzerinden görülen 15 Mart’taki duruşmada yaşam savunucularının ailesinin avukatları Pelin Sayın Tabak ve Lider Tanrıkulu, Antalya Barosu adına müdahillik talebiyle davaya katılan Tuncay Koç ile Buğra Özçelik bu anlattıklarımız ışığında etkin bir soruşturma yapılıp, delillerin toplanmadığını ısrarla dile getirdiler. Baro adına davaya katılan avukatların bundan sonraki duruşmalara müdahillik talebi de mahkemece reddedildi. Avukatların kendi elleriyle toplayıp bir araya getirdiği delillerin bile etkili bir şekilde değerlendirilmediği dile getirildi.
Ali Yamuç’un yer gösterme sırasındaki ifadeleriyle toplanan delillerin örtüşmemesi, para alışverişiyle ilgili tutarsız açıklamalar ve Fatma Yamuç’un çelişkili ifadelerinden dolayı bilirkişi heyetiyle yeni bir inceleme yapılması talebi de mahkeme tarafından reddedildi.
Mahkemede son sözü alan avukat Lider Tanrıkulu bu davanın neden çok önemli olduğunu ortaya koyan şu sözleri söyledi; “ Biz adalet istiyoruz. Öldürülenlerden Ali Ulvi büyük bir aktivistti bir fare için bile büyük mücadele vermişti. Öldürülenlerin çocukları da şu an burada bulunan avukat arkadaşlarım da aktivisttir. Hepimiz aynı hukuk fakültesi mezunu olduğumuz halde talep ettiğimiz deliller nedense toplanmamaktadır. Gerçek ortaya çıkarılmalıdır. Mahkeme tarafından verilecek eksik bir karar aktivistleri ateşe atacaktır.”
SORUMLULUK BİZDE
Çevre aktivisti davalarını takip edip mahkemelerin adil karar vermesi için büyük çaba göstermemiz gerekliliğinin yanı sıra, bu katliamlarla ilgili ulusal ve uluslararası kampanyalar yürütmeliyiz. Bu mücadelelerin boşa gitmediğinin en büyük örneği 2016’da öldürülen Honduras’lı kadın aktivist Berta Caceres ile ilgili yürütülen kampanyadır. Kampanya sonucunda Berta Caceres cinayeti tüm dünyada yankı uyandırıp Honduras’a uluslararası bir baskıya dönüştü. Bunu rakamlarla tarif etmek iç acıtıcı ama 2016 yılında Honduras’ta 14 kişi öldürülürken bu olaydan ve tepkilerden sonra 2017 yılında sadece bir kişi öldürüldü.
Eğer, kendilerini tüm canlı yaşamı savunmaya adamış sevgili Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu davasının vicdanlarımızı durmadan kanatan bir yaraya dönüşmesini istemiyorsak dava kapanmadan elimizden geleni yapmalı ve duyarlı bir kamuoyu oluşturmalıyız.