Cezaevi çağrısı: Mahpuslar arasında ayrım yapılamaz

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, salgın riski nedeniyle cezaevlerinin ayrım yapılmaksızın boşaltılması gerektiğini söylüyor. Avukat Çiğdem Koç, "Meclis gündemindeki yargı paketinde terör suçları kapsam dışı tutulmuş. Bizim ülkemizde terör suçu dediğiniz şeyin içine her şey girer. Bir tweet atarsın, yazı yazarsın, gazetecilik yaparsın terör suçu olur" diyor. Ceza infaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut ise "Tahliye yönünde başvuru yapmamış bile olsa kanser, böbrek, kalp, solunum yolları ve yüksek tansiyon gibi bazı hastalıkları olanlar ilk önce tahliye edilmeli" diye konuşuyor.

Abone ol

DUVAR - Korona virüsü önlemleri kapsamında bazı cezeavlerindeki tahliyeler gündeme geldi. Cezaevlerindeki doluluk virüs buluşma riskini artıracağı için insan hakları savunucuları ve hukukçular Adalet Bakanlığı'na, "Cezaevlerini boşaltın" çağrısında bulunuyor. AK Parti bu konuda yargı düzenlemesine ilişkin yasa değişikliği teklifini Meclis'e sundu. Ancak 'Terör örgütü' suçlamalarından tutulan mahpusların bu düzenlemenin dışında bırakılması tepkilere neden oldu.

'İNFAZ UYGULAMALARI HEP EŞİTSİZ OLDU'

İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Anayasa'da yer alan, 'Herkes kanun önünde eşittir' ilkesini hatırlatarak Adalet Bakanlığı'na çağrı yaptı. Keskin, ayrım farketmeksizin cezaevlerinin boşaltılması gerektiğinin altını çiziyor: "Bugüne kadar infaz uygulamaları hep eşitsiz oldu. Her zaman ayrımcılık uygulandı. Siyasi mahpuslar her zaman, her türlü iyileştirmeden yoksun bırakıldılar. Şu an bir kez daha aynı şey uygulanıyor. Burada ucunda ölüm olan bir şeyden bahsediyoruz. Eğer ucunda ölüm varsa şu kalsın bu çıksın demek idam cezasından farklı bir şey değil. Bu nedenle biz insan hakları savunucuları olarak cezaevlerinin boşaltılmasını talep ediyoruz. Gereken önlem neyse bunları devlet almak zorunda. Yeni yöntemler bulunabilir. Bazı suçlar için evde hapis uygulanabilir, şehirdışına, yurtdışına çıkış yasağı uygulanabilir. Ama çok acil bir şekilde cezaevlerinin boşaltılması gerekiyor."

ADALET BAKANLIĞI'NA BAŞVURDU

Avukat Çiğdem Koç, Adalet Bakanlığı'na virüs salgını ve pandemi koşulları nedeniyle öncelikle yüksek risk grubundaki tutukluların geçici tahliyesi veya ev hapsinde tutulması, hükümlülerin de geçici süreyle elektronik kelepçe ile ev hapsinde tutulmasıyla ilgili başvuruda bulundu.

Koç, cezaevinde alınması gereken ilk önlem için, "Cezaevindeki insan popülasyonun aza indirilmesi gerekiyor" diyor:

"Koğuşlar çok kalabalık. Orada mesafe denilen şeyi kurmak mümkün değil. 7 kişilik koğuşta 40 kişi kalıyor. Bir çok cezaevi bu durumda. Mesela Silivri Kapalı Cezaevi'nde koğuşlar en fazla üç kişilik ama onun dışında f tipi cezaevlerinde açık cezaevlerinde inanılmaz bir kalabalık var. Bu kalabalık içinde virüsün engellenmesi mümkün değil. Çünkü infaz koruma memurları dışarı çıkıyor. Avukatlar gidiyor geliyor. Bunun yanısıra cezaevinde mal girişi yapılıyor. Yani içerdeki insanları izole etmek mümkün değil o zaman infaz koruma memurlarını da orada kapatıp dışarı çıkmasını engelleyin. Böyle bir şey de yok. İçeride hijyen koşulları yok. Kolonya, dezenfektenin tutuklulara verilmesi zaten yasak. Biz avukatlar, görüş için içeri girdiğimizde yanımıza bile alamıyoruz. Islak mendil dahi içeriye sokamıyoruz. Bu koşullarda hijyenin sağlanması mümkün değil. Bunun yanısıra o insanların beslenmeleri çok kötü. Güneş görmüyorlar. Her yer beton. Bütün risk faktörlerini yaşıyorlar onlar. Eğer oradaki popülasyonu azaltmazsanız, yaptığınız şeylerin hiçbir anlamı yok. Bizim avukat arkadaşlarımız Selçuk Kozağaçlı ve Halkın Hukuk Bürosu avukatları bir kısmı süresiz açlık grevinde. Çok ciddi kilo kayıpları var ve şu anda bağışıklıkları minimum düzeyde. Onlar açık risk altında. Selçuk Kozağaçlı ve diğer arkadaşlarımızın çok ciddi kronik hastalığı var. Ahmet Altan 70 yaşında. Osman Kavala 63 yaşında. Mümtaz Türköne 64 yaşında. Buna benzer 60 yaş üstü orda ciddi risk altında. Derhal tahliye edilsin. Selahattin Bey'in yakın bir süreçte çok ciddi sağlık süreci yaşadığını biliyoruz. Selahattin Bey asla dile getirmez ama biz onun adına dile getirmek zorundayız. Risk altında! Siyasi tutsakların cezaevinde olması zaten hukuka aykırı bir durum onları serbest bırakılması gerekiyor. 60 yaşın üstündekiler, hasta tutuklular, hamile kadınlar, yeni doğum yapmış kadınlar, çocuk ve bebekli kadınlar... Öncelikle bunların tahliyesi gerekiyor. Şunu söylememiz gerekiyor: hiçbir zaman ev hapsini kabullenmeyiz özellikle siyasi tutuklular açısından. Ama gerekirse ev hapsi ile tahliye edilmesi lazım. Şimdi bu insanlara içerde bir şey olduğunda kimse hesabını veremez. Ahmet Altan, Demirtaş, Kavala... Bunlar simgesel isimler. Bunlara içeride bir şey olursa devlet dünyaya hesap veremez. Bu insanlar daha değerli diye söylemiyorum. Simgesel isimler oldukları için söylüyorum. O nedenle öncelikli olarak tahliyenin ya da ev hapsinin bir an önce gündeme gelmesi lazım."

'BÖYLE BİR AYRIM YAPMAK VİCDANSIZLIKTIR'

Koç, yargı paketiyle ilgili de şunları söyledi: "Darbe davalarına girmiş bir avukat olarak söylüyorum. Korkunç cezalandırmalar oldu. Adil yargılanma diye bir şey yok zaten. Bir hamaset duygusuyla cezalandırıldılar. Şimdi bu insanlar bir noktada hukukla karşılaşacaklar, bir noktada beraat edecekler. Ama şu anda onlar da risk altında. Bunun dışında başka hükümlüler ve adli hükümlüler de var. Bunların durumu da gözetilmesi gerekiyor. Yargı paketinde 'terör suçları dışında' diyor. Bizim ülkemizde terör suçu dediğiniz şeyin içine her şey girer. Bir tweet atarsın, yazı yazarsın, gazetecilik yaparsın terör suçu olur. Şu anda Ahmet Altan, Selahattin Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı, Mümtaz Ertürköne, Hidayet Karaca, Selçuk Mızraklı aklınıza gelen bütün isimler terör suçlusu olarak içerdeler. Mesela Bank Asya'nın en şaşalı gününde Bank Asya'ya para yatırmış adam terör suçlusu olarak tutuklu. Kanunilik ilkesinin yerle bir edildiği bir hukuk sisteminde terörü şiddetten ayırıp istediğiniz gibi hareket ederse herkes terör suçlusu olur. Terör şiddetle ilişkili bir şeydir. Şiddete bulaşmamış herkesin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Aksi ne hukuki olur ne de adil. Salgın koşullarında böyle bir ayrım yapmak çok büyük bir vicdansızlık. İnsan hayatından bahsediyoruz."

'TAHLİYE İÇİN BAŞVURU YAPMAMIŞ BİLE OLSA...'

Cezaevlerindeki mahpuslar virüs bulaşacağı riskinden dolayı şu an panik içerisinde. Görüş kısıtlığı mahpusların psikolojilerini olumsuz etkiledi. Ceza infaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut ise cezaevlerinde aşama aşama yeni uygulamalara geçilmesi gerektiğini belirtti. Korkut, mahpuslar kadar, mahpus ailelerinin de panik içerisinde olduğunu ve bu konuda çok sayıda başvuru aldıklarını söyledi.

Korkut şöyle konuştu: "Virüs var deyince aileler doğal olarak cezaevleri kapısına yığıldı. Bu salgının yayılması için yeterli. Acilen tutuklular serbest bırakılmalı. Cezanın ertelenmesi hayata geçirilmeli. Tahliye yönünde başvuru yapmamış bile olsa kanser, böbrek, kalp, solunum yolları ve yüksek tansiyon gibi bazı hastalıkları olanlar ilk önce tahliye edilmeli. Kimse başvuru yapmamış bile olsa bunların kayıtları devletin elinde mevcut. Bu insanların derhal tahliye edilmesi lazım."

Korkut, cezaevlerindeki mahpuslardan aldıkları bilgiye göre şu an cezaevlerinde önlem alınmamış olduğunu söylüyor. Korkut şöyle devam etti: "Bazı hapishaneler ortak kullanım alanlarını temizlenmiş, bazılarında ise bu da yok. Bizim ısrarla olmazsa olmaz diye belirttiğimiz nokta mahpuslara temizlik malzemesi dağıtılmasıydı. Fakat bu hiçbir yerde başlanmadı. Örneğin bir mahpus bizi arayarak, 'Ben temizlik malzemesi alıyorum. Çünkü param var. Ama parası olmayanlar alamıyor. Onlar ellerini yıkamadığı zaman benim ellerimi yıkamamın bir anlamı yok' dedi. Cezaevlerine dışarıdan gelenler karantina bölgesine alınıyor. Ancak karantina bölümünün yemekhanesi ortak. Koğuş ayrı, ama yemekhane ortak. Ne olursa olsun önce bu kalabalığın azaltılması lazım. İlk iki hafta için görüş kısıtlılığı bir noktaya kadar kabul edilebilir. Ama bunun alternatifi olarak telefonları kullanmadıkları için hiçbir yararı olmuyor. Çünkü bu sefer haber alamadıkları için aileler kapının önüne yığılıyor. Bu sirkülasyonlar böyle büyümeye devam edecek. Şu hapishane karantinaya alındı bu hapishane karantinaya alındı gibi spekülasyonlar da büyüyecek. Buradaki tek çözüm o kişilerin ailesine haftada en az üç kere telefonlarla açmasını sağlamak. Yani sen yarım saatlik görüşü kaldırıyorsun onun yerine 15 dakika telefon koyuyorsun. Onun yerine başka bir şey koyman gerekiyor. Her aileden bir kişi olacak şekilde görüşlerin gerçekleşmesi gerekiyor."

Korkut son olarak mahpus ailelerine de çağrıda bulunuyor: "Ailelerin çok dikkatli olması gerekiyor. Hasta olduğunu düşünenler kesinlikle görüşlere gitmemesi gerekiyor. Bu sürenin uzatılması bizde büyük bir endişeye yol açıyor. Bu yüzden buna mutlaka bir alternatif geliştirmesi gerekiyor. Yoksa bunun hapishanelerdeki ve dışarıdaki yansıması çok olumsuz olur."