Cezayir’de seçimlerle ilgili en son söyleyeceğimizi ilk başta söyleyelim. Seçim sonuçları, mevcut siyasi tabloda önemli bir değişiklik yaratmayacağını gösteriyor. Kısa ve net özeti bu. Yine çarpıcı bir başka sonuç, İslamcılar hedefledikleri oyu alamadılar, bu yüzden iktidarı devralmayı ve ülkedeki değişim direksiyonunun başına geçmeyi umut eden İslamcılar açısından bir bakıma hayal kırıklığını temsil ettiği söylenebilir. Ama yine de İslamcı partiler iktidarı devralmayacak olsalar da Müslüman Kardeşleri temsil eden Ulusal İnşa Partisi'nin önemli bir yükseliş kaydettiği görülüyor. Daha önce çeşitli koalisyonlara bakan vermiş diğer bir İslamcı siyasal oluşum, Toplumsal Barış Hareketi Partisi yine de seçimlerde en çok oyu alan partiler arasında. Üçüncü önemli nokta ise bağımsızlar ve yeni kurulan gençlerin itibar edeceği düşünülen partiler, Cumhurbaşkanı Tebbun’un daha fazla para yardımı yapılarak destekleneceği belirtilse de genç ve bağımsız adaylar da pek bir varlık gösteremedi. Yeni kurulan partilerde fiyasko daha da büyük, esamileri okunmuyor.
Bağımsız Seçim Kurulu’nun açıkladığı sonuçlara göre eski (aslında devrik demeliydik ama sadece yeniden aday olması milyonlarca insanın katıldığı protestolar nedeniyle engellendiği için şimdilik devrik başkan diyemiyoruz) Cumhurbaşkanı Buteflika’nın Ulusal Kurtuluş Cephesi Partisi şimdiye kadar sayılan oylarla parlamentoda 100 sandalye elde etmiş durumda. Cephe, uzun yıllar Cezayir’i tek başına yönettiği gibi kuruluştan bu yana Cumhurbaşkanlarının tamamı bu partiden çıktı.
Cephe’nin elde ettiği oylar, 2017'deki önceki seçimlere göre 50 sandalye daha az. İslamcı Toplumsal Barış Hareketi'nin kazandığı sandalye sayısı 65'e ulaşırken, 2017'de elde ettiği sandalyenin iki katına yakın. Dört önemli vilayetten gelen sonuçlarla bu rakamların artabileceği belirtiliyor. Ulusal Demokratik Birlik Partisi’nin kazandığı sandalye sayısı 50'ye ulaşırken, sonuçların henüz belirlenmediği bazı eyaletlerde hâlâ yarışın sürdüğü belirtiliyor.
Katılım oranlarına gelince Cezayir Bağımsız Seçim Kurulu, seçime katılım oranının yüzde 30.5 olduğunu ilan etti. Yurtdışında oy kullananların katılım oranı yüzde 5. Cezayir’in kırsal bölgelerinde ise bu oranın yüzde 2’lere kadar düştüğü belirtiliyor. Aslında geçmişte de durum çok farklı değildi ama rekor oranda düşük bir katılım oranı da önemli. Bunun toplumsal ve siyasi anlamları var elbet. Bunların ilki, katılım oranlarının tarihin en düşük seviyelerinde gerçekleşmesinde muhtemelen “Hirak” liderliğinin boykot çağrısı da etkili olmuş görünüyor. Bilindiği gibi hükümetteki yolsuzlukların sona erdirilmesi ve suçluların cezalandırılması için başlatılan protestolar, yaklaşık üç yıldır Cezayir devletini temelinden sarsıyor. Eskiden başbakanlık ve liderlik yapmış birçok isim bu protestolar sayesinde şu an cezaevinde. Birçoğunun mallarına el kondu.
İkincisi, halk başta parlamento olmak üzere devlet kurumlarına olan güvenini iyice yitirmiş durumda, seçimlerin bir değişim yaratması beklenmiyor. Cezayir’de geçtiğimiz aylarda yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle meşruiyetini tazelemek ve halk nezdinde yeniden itibar kazanmak isteyen Cezayir rejimi, parlamento seçimleriyle yeni bir “değişim şafağı” umudu içerisindeydi. Şüphesiz bu kadar düşük katılım oranı, seçimlerin ve seçimlerle gelecek olan iktidarın meşruiyetinin sorgulanmasına yol açacak. İşin garip tarafı Cezayir halkının önemli bir bölümünün katıldığı protestolarda atılan sloganların hedefindeki partiler, Demokratik Birlik ve Kurtuluş Cephesi en yüksek oyu alan iki parti görünüyor. En çok yolsuzluğa bulaşmış ve en fazla protestoya maruz kalmış partilerin seçimlerde en çok oy alan partiler olması, seçimin şeffaflığıyla ilgili şüpheleri de gündeme getiriyor. Nitekim şimdiden muhalefet partileri seçimlerin şeffaf olmadığına ilişkin açıklamalar yapmaya başladı.
Hülasa, seçim sonuçlarının ülkede bir değişim umudu yaratmaktan çok uzak olduğunu, bu yüzden de halkın korona nedeniyle kesintiye uğrayan protestoların devam etmesi yönünde irade beyan ettiği söylenebilir. Seçimler siyasi tabloda herhangi bir değişiklik yaratmasa da bu sonuçların en büyük kaybedeni Cezayir rejimi görünüyor. Zira başkanlık ve parlamento seçimleriyle parlatmaya çalıştığı meşruiyeti düşük katılım oranları ve ilgisizlikle büyük bir yara alırken düşük yoğunluklu ve yavaş bir değişim faaliyetinin yeterli olmayacağı, halkın yolsuzluğa bulaşan birkaç ismin cezaevine atılmasıyla ilgilenmediği biraz daha belirginleşmiş oldu.