1976 yılında yayınlanmaya başlayan ve 1981’de sona eren
“Charlie’nin Melekleri” dizisinin beyazperdeye uyarlanması için
yaklaşık yirmi yıl geçmesi gerekmişti. 2000 yılında dönemin üç ünlü
oyuncusu Cameron Diaz, Drew Barrymore ve Lucy Liu’dan mürekkep
kadroyla çekilen film vizyonda da hatırı sayılır bir gişe başarısı
elde etmişti. Tabii hemen ardından bir devam filmi gecikmedi ve
2003’te yine aynı kadroya bu kez Demi Moore takviyesi yapılarak,
“Charlie’nin Melekleri: Tam Gaz” vizyona sokuldu. O da benzer bir
başarı elde etti.
Bu iki filmin de yönetmen koltuğunda oturan McG, oyuncularının
dinamizmine ve cazibesine güvenerek aksiyon örgüsü üzerine seksi
görüntüler ekleyerek kurmuştu iki filmin de omurgasını.
İkinci filmin üzerinden 16 yıl geçtikten sonra yepyeni bir,
“Charlie’nin Melekleri”yle karşı karşıyayız. Bu kez senaryoya da
imza atan bir kadın oturuyor yönetmen koltuğunda. Oyuncu olarak
tanıdığımız Elizabeth Banks birkaç kısa filmden sonra 2015 yılında,
“Mükemmel Uyum 2” filmiyle yönetmenlik de yapmaya başlamıştı.
Banks, uzun süredir üzerinde uğraştığı, “Charlie’nin Melekleri”nin
senaryosunu kaleme aldığı gibi hem yönetiyor hem de oynuyor.
Serinin bu yeni hikayesi açıkça son dönemde tüm dünyada yükselen
kadın hareketlerinden ilhamını almış belli ki. Baştan sona kadın
karakterlerin sürüklediği, kadınların hikayelerinin öne çıktığı ve
kadın dayanışmasının yüceltildiği bir yapım olmuş “Charlie’nin
Melekleri.”
Çalışmalarıyla insanlığın kaderini değiştirebilecek bir ürüne
imza atan bilim insanı Elena, projesindeki bir açığı keşfeder.
Ancak patronları, hatasını düzeltmesine izin vermedikleri gibi bu
hatadan kaynaklanacak sorunları bir an önce paraya çevirmek için
harekete geçerler. Çaresizlik içinde durumu düzeltmeye çalışan
Elena’nın yardımına kadın ajanlar yetişecektir. Bu yapı
içerisindeki deneyimli insanlara verilen 'Bosley' unvanına sahip
bir kadın, iki ajan ve Elena; Londra’dan İstanbul’a uzanan bir
kovalamaca ile bu buluşun kötü adamların eline geçmesini
engellemeye çalışıyorlar.
Öncelikle filmin İstanbul’da geçen sahnelerinin daha önceki
benzerlerinden farkı olmadığını, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı,
Eminönü ve Balat’ta fonlarından sonra havadan çekilmiş klişe
manzaralardan ibaret olduğunu not düşelim.
Filme gelirsek. Açıkçası birçok açıdan filmin yetersizliklerle
dolu olduğunu düşünenlerdenim. Kuşkusuz böyle bir aksiyon filmi
için çok derinlikli ve katmanlı bir hikaye beklemek anlamsız fakat
buradaki hikaye de çok fazla klişe ve zayıf açıkçası. Haliyle ‘kötü
adamların’ (kelimenin gerçek anlamıyla filmdeki bütün kötüler
erkek) motivasyonunu anlamak da biraz zorlaşıyor. Öte yandan filmin
bir önceki seri kadar yoğun bir aksiyon yükünün altına girmediğini
söyleyebiliriz. Fakat girdiklerinin de pek altından kalkamıyor.
Açıkçası Elizabeth Banks’in yönetmenlik maharetinin bu kadar hızlı
ilerleyen ve mecburen aksiyon sahneleri gerektiren bir iş için
yetersiz kaldığı görülüyor. Filmde iyi olan şey ise erkek
karakterleri tasvir etme biçimi ve bununla birlikte ortaya çıkan
eğlenceli anlar. Güç peşinde koşan bir grup erkeğin, kadınlar
karşısında düştükleri durumlar hem filmi eğlenceli kılıyor hem de
bilerek ya da bilmeyerek bu tür güç delisi erkeklerle kurulu
filmlerin de bir ironisine dönüşüyor.
Filmin elini zayıflatan şeylerden birisi de başroldeki üç kadın
oyuncudan ‘şimdilik’ sadece Kristen Stewart’ın şöhret sahibi
olması. Bu yıl içinde “Aladdin” filminde de gördüğümüz Naomi Scott
ve Ella Balinska gelecek vaat etseler de henüz kariyerlerinin
başında sayılırlar. Bu nedenle bir önceki serinin ‘şöhretler
takımı’ ile karşılaştırıldığında bu açıdan zayıf bir kadro olduğunu
söylemeden geçmeyelim.
Toparlarsak, yeni sürüm “Charlie’nin Melekleri” hikaye ve
aksiyon yapısıyla beklentileri karşılamaktan uzak. Ancak, erkekleri
ve erkekliği konumlandırışıyla yer yer eğlenceli olabilen bir
yapım.
ORİJİNAL ADI: Charlie's Angels
YÖNETMEN: Elizabeth Banks
OYUNCULAR: Kristen Stewart, Naomi Scott, Ella
Balinska, Elizabeth Banks, Djimon Hounsou, Patrick Stewart, Sam
Claflin
YAPIM: 2019 ABD
SÜRE: 119 dk.