CHP adayı Özcan Baripoğlu: Seçmen bize yöneldi, yeni bir öykü yazacağız

CHP İstanbul 1. Bölge Adayı Özcan Baripoğlu, Türkiye'nin en temel sorunlarının ekonomik kriz ve toplumsal barış olduğunu belirterek, "İnsanların ayrıştıranlara daha fazla tahammülü yok" dedi.

Abone ol

DUVAR - 14 Mayıs'ta düzenlenecek Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine sayılı günler kala adaylar da çalışmalarını hızlandırdı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda bitip bitmeyeceği merak konusu olurken milletvekili seçimlerinde de ittifakların hedefi, Meclis'te çoğunluğu sağlayacak 300 koltuğa ulaşmak.

CHP'nin 2018'deki seçimlerde 11 milletvekili çıkardığı İstanbul 1. Bölge'de 13. sıradan aday gösterilen Dr. Özcan Baripoğlu ile adaylık sürecini ve seçilmesi durumunda yapacağı çalışmaları anlattı.

Baripoğlu, uzun yıllar İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği içinde yönetici, aktivist olarak farklı süreçlerde çalıştı. CHP bünyesinde, örgüt yöneticiliği yaptı, parti içi eğitim projelerinde yer alan Baripoğlu, Gazete Duvar'ın 'Adaylarla 5 Soru 5 Cevap' köşesine konuk oldu.

'ASIL HEYECANLANDIRAN, 14 MAYIS SONRASI DÖNÜŞÜM SÜRECİ'

Neden milletvekili adayı oldunuz?

Siyaset, toplumsal yaşama bir müdahale yöntemi. Siyaset aracılığıyla toplumsal dönüşüme katkıda bulunmak mümkün. Parlamento, devlet-toplum-birey ilişkisini düzenlemenin bir aracı. Çok uzun zamandır siyasi mücadele içinde olan biri olarak kendimi bu anlamda yetişmiş, olgunlaşmış biri olarak görüyorum. Dolayısıyla bu adaylık süreci kendimi hazır hissettiğim bir zaman kesiti. Ama, beni asıl heyecanlandıran 14 Mayıs seçimleri sonrası Türkiye’nin tarihsel bir dönüşüm sürecine girecek olması. Muhalefetteyken haklarını savunduğumuz her kim varsa iktidar olduğumuzda onların haklarına kavuşmasını sağlayıp, siyaseti başka bir patikaya yöneltecek, müşterek bir yaşam hikâyesi yazmaya başlayacak olmamız beni çok heyecanlandırıyor. Fark yaratacak, iz bırakacak olan bir parlamentoda yer alacağım için hem çok heyecanlı hem de çok gururluyum.

'İSTANBUL 1. BÖLGE'DE CHP BİRİNCİ ÇIKACAK'

Özcan Baripoğlu

Neden Cumhuriyet Halk Partisi'nden aday oldunuz?

Birçok insan gibi benim de 12 Eylül öncesinde öğrencilik yıllarında sosyalist hareket içinde bulunduğum bir dönem oldu. 12 Eylül sonrasında ise SODEP’de siyaset yapmaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü o dönemlerde öğrenciler parti üyesi olamıyordu; ama biz partinin gençlik kolları gibi çalışıyorduk. 2000’li yıllarda devlet memurluğu görevinden ayrıldıktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye oldum. İlçe örgütü, parti okulu gibi birçok organında çalıştım. 

Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu ülkede önemli bir siyasal kerteriz olduğunu düşünüyorum. Çok uzun yıllara dayanan bir geçmişinin olması zaman zaman seçmenlerde ‘değişmeyen’, ‘sürekli yerini koruyan bir parti’ algısına yol açabilir ama Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin değişimine, dönüşümüne, dinamiğine eşlik eden ve yön veren bir siyasi partidir. Önderlik ettiği zamanlar da olmuştur, geç kaldığı zamanlar da olmuştur. Özellikle son yıllarda Türkiye'nin toplumsal, tarihsel, jeopolitik pozisyonuna uygun bir dinamizm içerisinde siyaset yapmaya çalışıyor. Ben bir sosyal demokratım ve sosyal demokrat ideolojinin perspektifi neyse bunun partimde ve ülkemde vücut bulması için mücadele ediyorum. Kısaca CHP’nin Türkiye’de kurumsal, ekonomik, sosyal, kültürel, etik, ekolojik, estetik bir yenilenmenin en güçlü taşıyıcısı olacağına inandığım için milletvekili adayı oldum. 

Benim aday olduğum İstanbul 1. Bölge, partimiz açısından baktığımızda da en güçlü bölgelerden biri. Sahadaki çalışmalarımıza dayanarak seçmen iradesinin bize yöneldiğine dair ciddi emareler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İstanbul 1. Bölge'de Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti çıkacak, ben ve benden sonra gelen arkadaşlar da sözünü ettiğim tarihi parlamentoda görev alacağız.

'BASKILANANLARIN, EZİLENLERİN SESİ OLACAĞIZ'

İktidar da muhalefet de 14 Mayıs 2023 seçimine ayrı bir önem atfediyor. Sizce bu seçimi kritik kılan ne?

Bu seçim adeta bir referandum özelliği taşıyor. Son beş yılda uygulamaya çalıştıkları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ancak sistemsizlik, kuralsızlık ve keyfilikten ibaret bir rejim mi devam edecek; yoksa kuralları olan, kurumların kimliklerini, özerkliklerini yeniden kazandığı, toplumsal barışın esas alındığı, herkesin eşit yurttaşlık haklarına sahip olduğu yeni bir seçenek mi olacak? Yani bu oylama basit bir oylama değil.  

Bu seçimlerde halk, yüzbinlerce insanın enkaz altında kalmasını umursamayan bir anlayışla, insanın, doğanın, ağaçtaki serçenin hakkını gözeten bir anlayış arasında seçim yapacak. Deprem bölgesine çadır satanlarla, bütün olanaklarını seferber edenler arasında seçim yapacak. İşsizliği ‘şımarıklık’, en temel ihtiyaçları ‘lüks’ gösterme aymazlığını gösterenlerle, güvenceli iş, güvenli geleceğin bu ülkede yaşayan herkes için mümkün olduğunu söyleyenler arasında bir seçim yapılacak. İtiraz edene, hakkını arayana korku salan bir anlayışla, fikirlerin özgürce tartışılabildiği, emeğin hakkını aldığı bir anlayış arasındaki seçimden bahsediyoruz. Bütün bir ülkenin bir kişinin dudağından çıkacak sözlere mahkum edilmediği, bağımsız, demokratik, barış ve huzur içinde yaşanan bir ülkeden bahsediyoruz. Bu ikisi arasında bir seçim yapacağız. 

Bu hükümetin ülkeyi getirdiği durumdan memnun olanlar olabilir; biz memnuniyetsizlerin, sessizlerin, sesini çıkaramayanların, örgütlü kesimlerin, örgütlü oldukları için baskılananların, ezilenlerin yani ülkemizde daha iyi, daha demokratik, daha çoğulcu yaşam muradı içerisinde olan insanların sesi olacağız. Tercih bundan ibarettir.

'İNSANLARIN KAYIRAN VE AYRIŞTIRANLARA DAHA FAZLA TAHAMMÜLÜ YOK'

Size göre Türkiye'nin en büyük sorunları nelerdir?

Bu soruya iki ana başlıkta yanıt verebilirim. Birincisi çok ciddi ekonomik bir kriz var, ikincisi çok ciddi bir toplumsal barış sorunu var. Türkiye birçok farklı kriz öbeğinin oluşturduğu bir buhran içinde; ekonomik anlamda, siyasal anlamda, toplumsal barış anlamında bir buhranda. Türkiye insanların birbiriyle konuşamadığı, tartışamadığı, bir araya gelemediği bir ülke haline geldi. Toplumsal barışı yeniden sağlamak, toplumsal kesimleri asgari müşterekte buluşturmak zorundayız. Bu öncelikle, bu ülkenin tüm yurttaşlarının eşit olduğunu kabul etmekten geçer ki ne yazık ki bugün hala dil, din, milliyet hatta ‘tür’ tartışması yaşanıyor. Kamusal hizmeti eşit olarak sunduğunuzda toplumsal barışın ilk adımını atarsınız. Yani “beni ayırmadılar, başkasını da kayırmadılar” duygusunu yaşatmak gerekir. Bu ülkenin insanlarının kayıranlar ve ayrıştırılanlara daha fazla tahammülü yok. 

Ekonomi ve toplumsal barış iki ana gövde ama bunların altında Türkiye’nin yönetim sorunu var. Yasama, yargı, yürütme erklerinin tek elde toplanmasına karşı tüm bunların bağımsız, birbirini denetleyen, kollayan bir yapıya kavuşturulması gerekir. Yargı bağımsızlığı olmazsa olmaz bir mesele.  

Türkiye'nin ciddi bir eğitim sorunu var. Türkiye'nin ciddi bir sağlık sistemi ve sosyal güvenlik sorunu var. Kısaca Türkiye’de her alanda 20 yıllık bir tahribat var. Ve bu tahribat eğitim, sağlık, hak, hukuk, ekonomi gibi temel yaşam haklarıyla ilgili. 

'SONU İYİ BİTECEK, BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ'

Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz, milletvekili olduğunuz takdirde ilk olarak hangi icraatları hayata geçireceksiniz? 

Ülkenin içinde bulunduğu durumu düşünecek olursak “hayalimdeki Türkiye” üzerinde saatlerce konuşulabilecek bir başlık. Diğer yandan bu ülkede yaşayan bir insan, bir baba, bir hekim olarak ve bir milletvekili adayı olarak hayalim milyonlarca insanın hayallerinden çok farklı değil. Zaten tam da bu yüzden milletvekili adayı olmaya karar verdim. Bir insan olarak toplumsal barışın sağlandığı bir Türkiye hayal ediyorum. Daha önce de ifade ettiğim gibi toplumsal barışı sağlamak bugün yaşadığımız birçok sorunun çözülmüş olması demek. Bir hekim olarak; iş kazalarının olmadığı, insanların hastane kuyruklarında beklemediği, herkesin nitelikli sağlık hizmetine ulaşabildiği bir Türkiye hayal ediyorum. Türkiye'nin kendi aşısını, kendi ilacını üretmesini hayal ediyorum. Genç meslektaşlarımın kendi ülkelerinde bir gelecek göremedikleri için başka ülkelere gitmeleri yerine refah içinde yaşayarak, kendi insanlarına hizmet edebildikleri bir ülke hayal ediyorum. Bir baba olarak; tüm çocukların nitelikli eğitim almasını ve geleceğe güvenle bakmasını hayal ediyorum. Bir siyasetçi, bir milletvekili adayı olarak; devletin yeniden yapılandırılarak bireysel hak ve özgürlüklerin bir daha ortadan kaldırılamayacak şekilde teminat altına alınmasını, eşit yurttaş olarak, hak temelli, birlikte ve huzur içinde yaşam hayal ediyorum.

Meclis'teki çalışmalara gelince; milletvekili olarak hayalimi zaten söyledim ki onların gerçekleşmesi için adayım. Elbette kendi mesleki alanım ve birikimim itibariyle özellikle ilgileneceğim meseleler de var. Bunlardan bir tanesi sağlık. Sağlıkta dönüşüm, şehir hastaneleri, ilaç temini olmak üzere sağlık sisteminin yeni baştan yapılandırılması için hekim arkadaşlarım ve ilgili diğer disiplinlerden insanlarla çalışmalar yapacağız. 

6331 Sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası çalışanların sağlıklı ve güvenli bir şekilde çalışmaları muradıyla çıkarılan bir yasa. Fakat bu yasanın birçok eksiği var. Yasal düzenlemelerin, eksikliklerinin yanı sıra, yasada olduğu halde uygulanmayan birçok husus var. Önceliklerimden birisi de bu yasanın yeniden ele alınması olacak. 

Bir diğer önceliğim emek örgütlenmesi. Emek cephesinin örgütlenmesinin ve örgütlü bir güç olmasının önündeki yasal engelleri ortadan kaldırmak için mücadele edeceğim.

Kısaca yıllardır koyu bir karanlığa mahkûm edilmiş bu ülkenin insanlarıyla yeni bir öykü yazacağız. Ve sonu çok iyi bitecek. Çünkü birlikte başaracağız.