CHP Kurultayı'nda kabul edilen '100. Yıl Bildirgesi': Görevimiz rejimden kurtarmak
CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın Sonuç Bildirgesi’nde demokrasi vurgusu yapıldı, "CHP bugün ülkemizi otoriter başkanlık rejiminden kurtarmak için iktidar olmak göreviyle karşı karşıyadır" denildi.
DUVAR - CHP’nin 38. Olağan Kurultayı, “İkinci Yüzyılda Demokrasi ve Birlik Kurultayı” sloganı ile bu sabah Ankara Spor Salonu’nda toplandı. Kurultay'da konuşmalar yapılırken; tüm illerin temsilcileri ile 3 PM üyesi ve iki milletvekilinden oluşan 86 kişilik sonuç bildirgesi komisyonu toplandı. Komisyonun kaleme aldığı bildirgeyi, yine komisyonun üyesi olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre okudu.
'TEHLİKELİ VE DEĞİŞMEKTE OLAN BİR DÜNYA'
Delegelerin oybirliği ile kabul ettiği “Yüzüncü Yıl Bildirgesi” başlıklı sonuç bildirgesi şöyle:
“Cumhuriyet Halk Partisi, devrimlerin ve devrimcilerin partisidir. CHP, Tanzimatla başlayan Osmanlı Türk modernleşmesinin düşünce ve eylem birikimiyle ortaya çıkmıştır. 1938'de 'Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet" diyerek İkinci Meşrutiyet’i ilan edenlerin ve dünya savaşı sonrasında ülkenin bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesini yürütmek amacıyla bir araya gelmiş kahramanların oluşturduğu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin devamı niteliğinde 9 Eylül 1923'te kurulmuştur. O nedenle CHP varoluşu itibariyle yeniliğin değişimin, kurtuluşun, özgürlüğün ve bağımsızlığın partisidir. CHP Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere gösterdiği hedef olan çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için; laik eğitime, bilime ve akla değer verir. Bugün çağdaş uygarlığı tanımlayan demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü değerlerine sıkı sıkıya bağlıdır. CHP bu değerlerin 21. yüzyılın fırtınalarla dolu denizlerinde güvenle seyretmemize yardımcı olacak bir pusula olduğuna inanır. Cumhuriyet Halk Partililer olarak, partimizin ve Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında hem Türkiye'nin hem de dünyanın sancılı ve zorlu bir dönemden geçtiği bir anda, partimiz ve ülkemiz geleceği ile ilgili önemli kararlar almak için Ankara'da bir araya geldik. Bugün tehlikeli ve değişmekte olan bir dünyada daha adil daha eşitlikçi, daha güvenli, daha özgür, daha demokratik, daha güçlü ve daha saygın bir Türkiye için partimizin yüzüncü yıl bildirgesini ilan ediyoruz.
'KÜRT SORUNU BİR DEMOKRASİ SORUNUDUR VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ YOLUNDA ATILACAK ADIMLARLA ÇÖZÜLECEKTİR'
Demokratik devlet haklarını kullanan hür ve mesul vatandaş, Türkiye'de demokrasi çürütülmüştür. Düşünce ve ifade özgürlüğü, toplanma ve protesto hakkı karşıt görüş belirtebilme, hükümeti eleştirebilme, korkmaksızın sosyal medyada paylaşımda bulunabilme, fişlenme kaygısı duymadan farklı parti ve fikirleri destekleyebilme, farklılıklara rağmen eşit muamele görebilme gibi en temel hak ve özgürlüklere ket vurulmuş ve demokrasi 5 yılda bir tekrarlanan basit bir oy kullanma işlemine indirgenmiştir. Ülkemizde güçler ayrılığı ilkesine dayanan etkin ve hızlı kararlar alabilme kabiliyetine sahip, yasama organı güçlü, denge ve denetleme organizmaları etkili bir şekilde işleyen demokratik ve laik bir sistemi kuracağız. Türkiye'de egemenlik bugün ne yazık ki gasp edilmiştir ancak CHP'nin mücadelesi ile kayıtsız ve şartsız milletin olacaktır. Hukuk güvenliğini sağlayarak vatandaşın alınan kararlara itimat ettiği ve adaletin sağlanmasından başka hiçbir amacı bulunmayan hakim ve savcıların olduğu bir Türkiye’yi kuracağız. İnsan haklarının garanti altına alındığı şiddetin her türlüsüne karşı çıkılan ve başka hiçbir tolerans gösterilmeyen başta terör olmak üzere, uyuşturucu, çeteleşme ve organize suçlar ile yoğun bir şekilde mücadele eden bir devlet mekanizmasına ülkemizi kavuşturacağız. İşleyen kurumların, liyakatli kadroların var olduğu, insanların parti bağlılığı ve siyasi tercihlerine göre değil, yeteneklerine göre istihdam edildiği devlet kurumlarında kadrolaşmanın son bulduğu yasaların herkese eşit şekilde uygulandığı bir Türkiye bizleri bekliyor. Toplumu kimlik gettolarına bölerek değil, yurttaşlık temelinde birleştirerek mutlu bir gelecek kurabiliriz. CHP'ye göre Kürt sorunu özünde bir demokrasi sorunudur ve TBMM'de demokrasi insan hakları ve hukukun üstünlüğü yolunda atılacak adımlarla çözülecektir.
'GELECEK NESİLLERİN DÜŞÜNSEL AYRIŞMASININ ÖNÜ AÇILMIŞTIR'
En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır. Türkiye’de eğitim sistemi bilerek ve kasıtlı olarak tahrip edilmiştir. Ardı arkası kesilmeyen sınav sorularının çalınması skandallarıyla ve çocuklarımızı deneme tahtası gibi gören değişikliklerle eğitim sistemi istikrarsızlaştırılmıştır. Cumhuriyet değerlerine ve laiklik ilkesine dayanan temel eğitime paralel alternatifler oluşturulmuş ve gelecek nesillerin düşünsel ayrışmasının önü açılmıştır. Mahallemizdeki, köyümüzdeki okulu geri istiyoruz. Öğretmenlik mesleğinin büyük Atatürk döneminde olduğu gibi tekrar en saygın meslek olmasını sağlayacağız. CHP iktidarında güçlü bireylerden oluşan güçlü bir Türkiye için fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştireceğiz ve ezberci değil eleştirel düşünceyi ön plana çıkaran, sorgulayan, aklı ve bilimi kendine rehber edinen bir anlayışı milli eğitimde hakim kılacağız. Sürekli değişen değil ama gerekli yeniliklere de uyum sağlama kabiliyeti olan bir eğitim sistemi inşa edeceğiz. Bilimin ve ilerlemenin yuvası olan üniversitelerin özgür düşünce ortamını yeniden tesis edecek, YÖK’ü kaldıracak, akademik liyakat ilkelerini koruyacak ve rektör atamalarına son vereceğiz. Türkiye güçlendirilmiş eğitim sistemi ve özgür üniversiteleri ile, gelişen yeni teknolojileri ve inovasyonları pasif bir şekilde takip ve taklit eden değil, bu yeni teknolojilerin hem sivil hem de askeri alanlarda gelişmesine katkı sağlayan bir ülke konumuna gelecektir. Ülkemiz gençlerini beyin göçüyle yabancı ülkelere kaptırmayacak, gençlerimiz Türkiye’de kaliteli eğitim, geniş iş olanakları ve güzel bir geleceğe ulaşabilecektir. Yüksek yetenek inşası CHP’nin eğitim ve bilimsel gelişme politikalarının en temel hedefidir. Zira yeni çağda ülkelerin rekabet içinde olduğu en önemli güç unsurlarından biri de teknoloji ve bilimsel gelişmedir.
'CHP İKTİDARINDA EKONOMİK VE SOSYAL POLİTİKALARIN BİRİNCİL ÖNCELİĞİ...'
Biz güçlü bir toplumuz. Bu çatının altında hepimize yer var. İktidarın kültürel kimlikler ekseninde kutuplaşma yaratarak unutturmak istediği sosyal kimliklerin öneminin farkındayız. CHP işçilerin, memurların, çiftçilerin, emeklilerin, işsizlerin, öğrencilerin ve ulusal zenginliğimizden yeterince pay alamayan ezilen kesimlerin partisidir. Apartman görevlilerinden, engellilere, sokak satıcılarından, dul ve yetimlere kadar sosyal harcamalardan yeterince yararlanamayan bütün yurttaşlarımızı kapsayacak bir sosyal refah devletini kurarak gelir ve servet eşitsizliği ile mücadele edeceğiz. Herkesin çalışabileceği bir ekonomik ortamı yaratmak devletin görevidir. İşsizlik toplumsal hayatımızı çürüten, aileleri parçalayan ve bireyi toplumdan koparan en önemli sosyal problemdir. CHP iktidarında ekonomik ve sosyal politikaların birincil önceliği her vatandaşın insan onuruna yaraşan işlerde çalışabilmesi ve hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi olacaktır. İktidarın lütuf anlayışına dayalı sosyal yardım uygulamaları yerine başta Aile Destekleri Sigortası olmak üzere hak temelli bir sosyal devlet anlayışıyla herkesin kendini gerçek vatandaş hissettiği bir refah devletini uygulamaya geçireceğiz. Türkiye hepimizin evidir. Bu güzel çatının altında kimse sahipsiz bırakılmayacak, hiçbir vatandaşımız kendini yalnız hissetmeyecektir.
'ÜRETİM VE GELİR ARTIŞINI HEDEFLEYEN BİR EKONOMİ POLİTİKASINI UYGULAMAYA KOYACAĞIZ'
Çetelere ve yandaşlara değil halka hizmet eden yenilikçi ve halkçı bir ekonomi. AKP iktidarının ülkeye verdiği ekonomik zararın en büyük yükünü işçiler, memurlar, küçük esnaf ve emekliler başta olmak üzere dar gelirliler çekmektedir. Uygulanan yanlış ekonomi politikaları, liyakatsiz kadrolar, adaleti gözetmeksizin alt ve orta sınıflara yüklenen ağır vergiler, yüksek katma değerli üretim yerine katma değeri düşük alanlara yapılan kısır yatırımlar Türkiye’nin 21. yüzyılın rekabet ortamında küresel marka ve değerler üretmede gerçek potansiyelini yakalamasının önünü tıkamıştır. Yolsuzluk ve israf düzeni ülkemizin kaynaklarını heba etmektedir. Bir yanda yoksullaştırılmış halk barınma ve gıda gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekerken, öbür tarafta cumhurbaşkanı ve yakın çevresi saraylarda debdebe ve şaşaadan vazgeçememektedir. İktidarın politikaları neticesinde servetine servet katan çeteler ülke ekonomisine hakim olmuştur. CHP olarak bu düzene son vereceğiz. Borçlanmaya ve rantçılığa dayalı politikalar yerine üretim ve gelir artışını hedefleyen bir ekonomi politikasını uygulamaya koyacağız. Bu program hem yenilikçi hem de halkçı bir içeriğe sahip olacak. Endüstrimizin teknolojik ve dijital dönüşümünü gerçekleştireceğiz. Yeni bir planlama ve teşvik politikasıyla ekonomimizi yüksek katma değerli, yüksek marka değerli ürünler ve hizmetler üreten bir hale getirecek ve bu ürün ve hizmetleri ihraç etmemizi sağlayacak sağlam ve geniş ticaret ağları kuracağız. Bölgesel kalkınmaya ve bölgesel yatırımlara önem vererek ve bölgelerin özelliklerini gözeterek endüstri ve üretim alanlarımızı Türkiye’nin her bir yanına ekonomik ölçütler izin verdiğince eşit şekilde yayacağız. Böylece her bölgeden insanımıza istihdam ve refah imkanlarını sunacağız. İller ve bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik eşitsizlikleri giderecek, gelirin adil dağılmasını sağlayacağız.
'KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNİ PARTİMİZİN İŞLEYİŞİNDE TEMEL BİR İLKE OLARAK UYGULAMAYA KOYACAĞIZ'
Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir. CHP tarihinden getirdiği misyonla kadın erkek eşitliğinin yılmaz savunucusudur. Kadın hareketinin ülkemizde geldiği nokta ve kadınların yürüttüğü özgürlük ve eşitlik mücadelesiyle gurur duyuyoruz. Ülkemizdeki karanlığa son vermek için kadın erkek eşitliği mücadelesinin ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz. CHP olarak ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda kadınların önündeki her türlü engeli kaldırmak için büyük bir kavga vereceğiz. Başta eşit temsil olmak üzere kadın erkek eşitliğini partimizin işleyişinde ve aday tespitinde temel bir ilke olarak uygulamaya koyacağız. Kadına karşı şiddetin son bulması CHP’nin başlıca hedefleri arasındadır. İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar yürürlüğe konulması ve bu alandaki uluslararası insan hakları ve kadın hakları ilkelerinin ülkemizde eksiksiz uygulanması için gerekli tüm adımları atacağız.
'SIĞINMACILARIN VE KAÇAK GÖÇMENLERİN SEBEP OLDUĞU SORUNLARI İNSANCIL, AKILCI VE DÜNYA STANDARTLARINDA POLİTİKALARLA ÇÖZECEĞİZ'
Bütün sığınmacı ve kaçak göçmenlerin ülkelerine dönmelerini sağlayacağız. İktidarın yanlış politikaları ve kirli pazarlıkları sonucunda Türkiye bir sığınmacı ve kaçak göçmen deposuna dönmüştür. Batı’nın kabul etmediği bütün sığınmacıların ve kaçak göçmenlerin ülkemizde birikmesine ve milli kaynaklarımıza yük olmasına izin vermeyeceğiz. Bugüne kadar misafir ettiğimiz milyonlarca sığınmacı ve yasadışı göçmenin kendi ülkelerine geri dönmelerini sağlayacağız. Milli güvenliğimize, yaşam tarzımıza ve ekonomimize büyük zararlar veren, aynı zamanda acımasız emek sömürüsünün öznesine dönüşen sığınmacıların ve kaçak göçmenlerin sebep olduğu sorunları insancıl, akılcı ve dünya standartlarında politikalarla çözeceğiz. Sınır namustur anlayışının bir parçası olarak, iktidarın kevgire çevirdiği sınırlarımızda güvenliği artıracak, ülkemize kaçak girişleri tamamen durduracağız.
'GÜÇLÜ, KATILIMCI VE EŞİTLİKÇİ YEREL YÖNETİMLER'
Güçlü, katılımcı ve eşitlikçi yerel yönetimler. CHP olarak kentin ve kentteki vatandaşımızın önceliklerini gözeten, hizmeti eşit ve adil bir şekilde kentin her yerine ve her kesimine katılımcı bir yönetim anlayışıyla ulaştırmayı amaçlayan toplumcu bir yerel yönetim anlayışını savunuyoruz. Kentlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirecek, toplumsal dayanışmayı ve toplumsal dayanıklılığı artıracak çalışmalar yaparak kent ve insan ilişkisini yeniden tanımlayacağız. Akıl, bilim ve teknolojiyi öne çıkararak, karar verme süreçlerini halkın katılımına açarak belediyeciliğin vatandaşımızın ihtiyaçlarına yönelik olarak, rant ve çıkar ilişkilerinden uzak bir şekilde yapılmasını sağlayacağız. Kente ve insana hizmeti önceleyen, demokratik katılım mekanizmalarını geliştirecek bir yerel yönetim modeli oluşturacağız. Krizlere karşı doğru politikalar belirleyerek, sorunlara kentin içinden ve kent sakinlerinin arzu ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak çözümler üreteceğiz. Yeni bir merkez-yerel dengesi kurarak toplumsal ihtiyaçların halka en yakın birimler tarafından karşılanmasının önünü açacağız. Millet iradesiyle seçilen yerel yönetimlerin kayyum uygulaması ile görevden alınmasına son vereceğiz.
'DEPREME VE DİĞER AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ KENTLER, DAYANIKLI TOPLUM'
Depreme ve diğer afetlere karşı dirençli kentler, dayanıklı toplum. Afet riskini azaltmayan, hazırlıklı olmayan, güçlü müdahale edemeyen ve kısa zamanda toparlanmayı sağlayamayan eksik ve yanlış kamu politikaları nedeniyle Türkiye bir afet ülkesi durumuna gelmiştir. Afetlere neden olan doğa olaylarını engellemek mümkün değilse de afetlere dayanıklı yapılar, dirençli kentler yapmak mümkün, afetlere hazır bir sivil toplum oluşturmak ise son derece önemlidir. Deprem, sel, salgın, orman yangınları ve kuraklık gibi doğa kaynaklı afetler ile savaş, çatışma, ani göç dalgaları, kimyasal, biyolojik, radyolojik veya nükleer felaketler gibi insan kaynaklı afetler önümüzdeki dönemin en büyük tehdit ve riskleri arasındadır. Bu afetler karşısında toplumumuzu, kentlerimizi ve var olan yönetişim sistemlerini daha dayanıklı bir duruma getireceğiz. Dayanıklı yapılar, dirençli kentler, hazırlıklı kurumlar ve inisiyatif almaktan korkmayan bir kamu yönetimi anlayışı bu alandaki temel ilkelerimiz olacaktır. Doğa ve insan kaynaklı afetlere karşı hazır olmak için fiziki dayanıklılık kadar sosyal dayanıklılık da önemlidir. Bu amaçla, gerekli sosyal politika uygulamalarını, halkın aktif olarak karar alma süreçlerine dahil olduğu katılımcı yönetişim anlayışını ve gelişmiş kriz yönetim mekanizmalarını hayata geçireceğiz.
'VATANDAŞLARIMIZIN GÜVENLİ GIDAYA ERİŞİMİNİ SAĞLAYACAĞIZ'
İklim kriziyle mücadele, yaşanabilir bir dünya, İklim krizi ve bununla birlikte her geçen gün daha da artması beklenen gıda ve su güvenliği konusunda yaşanacak problemler ülkemizi ve coğrafyamızı yakından ilgilendiriyor. Su ve gıda krizlerine bağlı olarak düzensiz göçün, bölgesel çatışmaların, terörün ve istikrarsızlığın artması öngörülüyor. Türkiye’nin iklim krizinden en çok etkilenmesi beklenen coğrafyalara komşu olması bizi bütün bu risklere daha da açık kılıyor. Sadece kısa süreli sorunları değil, iklim krizi gibi uzun vadeli riskleri de düşünerek Türkiye’yi geleceğe hazır hale getireceğiz. Yaşanabilir bir dünya için enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerji kullanımını arttıracak ve fosil yakıt tüketimini azaltacak önlemleri alacağız. Ormanları, tarım alanlarını, denizleri ve su kaynaklarını koruyacak ve ekosistem hakkıyla ilgili farkındalık yaratacak her türlü tedbiri alacağız. Madencilik faaliyetlerinin ekosisteme zarar vermeden, çevre dostu bir şekilde icra edilmesini sağlayacağız. Bunun yanında sürdürülebilir ve planlı tarım ve hayvancılığı destekleyecek ve bütün vatandaşlarımızın güvenli gıdaya erişimini sağlayacağız.
'AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ, GÜÇLÜ VE SAYGIN TÜRKİYE'
Avrupa Birliği üyesi, güçlü ve saygın Türkiye. Türkiye dünyada hak ettiği konumu etkin ve barışçıl bir dış politika ile elde edebilir. Ayrıca, dış politika, iç siyasete ilişkin çıkarlardan ve partiler arası çekişmelerden bağımsız bir şekilde yürütülmelidir. Türkiye’nin pek çok düşmanı olduğu algısı iktidar tarafından bilinçli şekilde körüklenmektedir. Ancak, unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin menfaatlerinin örtüştüğü ve birlikte hareket edebileceği dostları da vardır. Kıbrıs’ta, Balkanlar’da, Karadeniz’de, Kafkasya’da, Orta Asya’da, Orta Doğu’da, Afrika’da, Akdeniz’de ve Ege Denizi’nde koruması gereken hayati çıkarları olan Türkiye, böylesine geniş bir coğrafyada ancak ve ancak liyakate dayalı ve güçlü bir diplomasi, bölgesel iş birlikleri ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini koruyan adımlarla hedeflerine ulaşabilir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olma süreci, Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biridir. CHP iktidarında Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefini kesin bir şekilde takip edecek ve AB’ye üyelik için gerekli siyasi ve ekonomik kriterleri gerçekleştirecektir. Bu kriterleri sağlamak AB’ye tam üyelik amacının ötesinde gelişmiş bir ülkede yaşamayı hak eden vatandaşımıza bir borcumuzdur.
'CHP ÜLKEMİZİ OTORİTER BAŞKANLIK REJİMİNDEN KURTARMAK İÇİN İKTİDAR OLMAK GÖREVİYLE KARŞI KARŞIYADIR'
CHP vatanımızın işgal edildiği koşullarda bağımsızlık mücadelesinin siyasi hareketi olarak doğdu. Ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı hedefleyen Atatürk Devrimlerini gerçekleştirdi. Çok partili dönemde demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet fikirlerinin yılmaz savunucusu oldu. AKP’nin yirmi bir yıllık iktidar döneminde de tek adam zihniyetine karşı en kararlı mücadeleyi CHP yürüttü. Geçmişte vatanı işgalden kurtarmak için kurulmuş olan CHP bugün ülkemizi otoriter başkanlık rejiminden kurtarmak için iktidar olmak göreviyle karşı karşıyadır. Ancak bu görevin başarılmasıyla CHP’nin misyonu sonlanmayacak, Türkiye’yi mutlu insanlar ülkesi yapma mücadelemiz sonsuza dek sürecektir. Yapılmamışı yapmak, başarılmayanı başarmak Cumhuriyet Halk Partisi’nin köklerinde vardır. Bu nedenle büyük bir azim ve kararlılıkla bütün zorlu görevleri başarabileceğimiz konusunda hiçbir kuşkumuz yoktur." (HABER MERKEZİ)