CHP ve Suriye
İktidarı Suriye’deki savaşı sona erdirebilecek bir arayışa teşvik ve sevk etmek, Türkiye’nin çıkarları, özellikle ulusal güvenliğimiz bakımından, herkesten çok ana muhalefet partisine düşen bir sorumluluktur.
Faruk Loğoğlu
Ulusal çıkarlarımız ve bölgemizde giderek daha karmaşık hale gelen gelişmeler Suriye’de barış için Türkiye’nin özellikle şu sıralarda güçlü bir hamle yapmasını zorunlu kılıyor. Hükümet, dış politikada kendisini rahatlatacak bir arayış içinde olduğu izlenimini vermekle beraber hala müflis Suriye politikasında ısrar ediyor. Oysa daha büyük belalara gebe olan Suriye çıkmazından ülkemizi bir an önce kurtarmamız gerekiyor. Bu amaçla yol gösterici ve tıkanıklığı aşıcı ilk adımları atmak görevi ise ana muhalefet partisi CHP’ye düşüyor. Şöyle ki, Hükümetin ülkemizin güvenlik ve esenliğini sağlayan bir hatta yönelmesi için uygun bir girişimi konumu, ilkeleri ve birikimi itibariyle ancak CHP yapabilecek durumdadır. CHP, 2012 yılında hazırladığım ve Hükümetin benimseme basiretini maalesef gösteremediği Suriye için “Türkiye’nin öncülüğünde kapsayıcı bir uluslararası konferans” önerisinin artık ötesine geçmeli ve yeni yapıcı bir adım atmalıdır.
Şimdiki teklifim, Hükümetle de görüşülerek kıdemli siyasi bir şahsiyetin başkanlığında bir heyetin temaslarda bulunmak üzere Şam’a gönderilmesidir.
Gerekçe şudur: Suriye sorunu giderek daha karmaşık bir hal almaktadır. Suriye konusunda artan ABD-Rusya gerginliği, son Lozan toplantısının sonuçsuz kalması, Irak’tan kaçan IŞİD militanlarının Suriye’ye yönelerek burada ağırlık kazanmaları Suriye halkı ve bölge için daha zor günlerin habercisidir.
TSK’nın Suriye’nin kuzeyindeki operasyonları başlangıçta iktidar tarafından ilan edilen hedeflerine – sınır güvenliğimizin sağlanması için IŞİD’in mücavir bölgeden arındırılması - ulaşmış görünmesine karşın sürmektedir. Hükümet adına yapılan açıklamalardan Fırat Kalkanının kapsam ve derinliğinin daha da genişleyebileceği anlaşılmaktadır. Nitekim Türk Hava Kuvvetlerince bir ilk olarak PYD/YPG hedeflerinin de vurulması bu öngörüyü doğrulamaktadır. Ne var ki bu gidişat Fırat Kalkanının ucu açık ve hedefleri sürekli revize edilen, ne zaman, nerede sonuçlandırılacağı belli olmayan yolundaki yorumlara her geçen gün geçerlilik kazandırmaktadır. Bu da TSK’yı Suriye’ye sokan iktidarın her şeyden önce bir çıkış stratejisi olmadığına işaret etmektedir. Musul operasyonu nedeniyle Suriye’ye geçecek IŞİD unsurları ülkedeki şiddet seviyesini daha da yükselteceği gibi Türkiye için de tehdit ve tehlikeyi yoğunlaştıracaktır. Zira bu aşamada dahi kayıplarımız olmaktadır. Süreç uzadıkça kayıplarımız artacak, kapsamı daha da genişlediği takdirde uluslararası kamuoyu da aleyhimize dönebilecektir. Suriye sorunundan kaynaklanan iç yoğun terör tehdidi, her geçen gün çıkmaza sürüklenen Kürt meselesi, sığınmacılar sorunu ve ekonomik kayıplar ise Türkiye’nin Suriye’de barış için acil olarak, net ve farklı bir hamle yapmasını zorunlu kılan diğer mülahazalardır.
Türkiye’nin Suriye sorunu bakımından ana hedefleri şunlar olmalıdır:
1. Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalıdır.
2. Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütü olarak kabul edilen unsurlarla mücadele edilmelidir.
3. Şam yönetimi ve muhalifler arasındaki çatışmalar durdurulmalı ve siyasi çözümü hedefleyen bir geçiş dönemi başlatılmalıdır.
4. Suriye’nin yaralarını sarması için hızla çalışılmalıdır.
Son dönemlerde Başbakan Binali Yıldırım, diğer bazı Hükümet mensupları, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kimi açıklamaları sadece ima ölçüsünde de olsa Suriye politikasında acaba değişikliğe gidişin işaretleri mi veriliyor sorusunu akla getirmektedir. Ancak hemen belirteyim ki, AKP zihniyetinin ‘Esad gitsin ve PYD/YPG yok edilsin’ eksenli Suriye politikasında köklü bir değişikliğe gidebileceğini düşünmek nafile bir beklentidir. Bununla birlikte Suriye söylemlerindeki nüanslar ciddi bir dönüşümün basamakları olmasa da, Hükümetin bir arayış içinde olduğu, bir çıkış yoluna ihtiyaç duyduğu mesajını verir kıvamdadır. İşte bu durumda, iktidarı Suriye’deki savaşı sona erdirebilecek bir arayışa teşvik ve sevk etmek, bu konuda içerik sağlayarak yönlendirici olmak ve ön almak Türkiye’nin çıkarları, özellikle ulusal güvenliğimiz bakımından, herkesten çok ana muhalefet partisine düşen bir sorumluluktur.
Hükümetin Suriye muhalefetinin bazı unsurlarıyla yakın ve sürekli teması olmasına karşın Şam yönetimiyle en azından siyasi seviyede doğrudan bir diyaloğu yoktur. Bu durum bile Hükümetin yanlı ve tek taraflı politikasında tıkanıp kalmasının nedenleri arasındadır. CHP’nin Suriye rejimiyle ve muhalefetin laik, şiddete bulaşmamış unsurlarıyla açacağı kanallar bu eksikliği giderecek ve barışa yönelik bir Suriye politikasının oluşmasına yardımcı olacaktır.
Bu maksatla, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir an önce Başbakan Yıldırım’la sırf Suriye konusunu görüşmek üzere bir araya gelmelidir. Kılıçdaroğlu şu hususları ifade edebilir:
“Suriye’deki “anlamsız” iç savaşın sona erdirilmesi görüş ve hedefinizi destekliyor ve bunu daha ileriye taşımak istiyoruz.
Suriye’nin bir an önce barış ve istikrara kavuşturulması Türkiye’nin güvenliği, stratejik, toplumsal ve ekonomik çıkarları bakımından şarttır.
Biz bu hedefe ulaşılması için ana muhalefet partisi olarak katkı sağlamak istiyoruz.
Siz muhalefetle görüşüyorsunuz. Barıştan yana olan muhalefetle biz de görüşürüz.
Ancak Hükümetinizin rejimle siyasi düzeyde temas yokluğu ciddi bir eksikliktir.
Türkiye ağırlığını barıştan yana tam olarak koyabildiği takdirde komşu ülkede savaşı kısa sürede durdurmak kabil olabilecektir. Suriye sorunu bakımından bu sorundan en çok etkilenen ülkelerin başında gelen Türkiye’nin politikası ABD ve Rusya’nınkinden daha önemlidir.
Biz CHP olarak barış yolunda nasıl ilerleme sağlanabilir sorusuna yanıt aramak üzere Esad ve diğer muhataplarla görüşmek üzere Şam’a bir heyet gönderilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz.
Heyetin başkanlığını uluslararası alanda saygınlığı olan, kıdemli bir siyaset ve devlet adamının yapması uygun olabilir.
Heyete uygun görürseniz belirleyeceğiniz sizin temsilcileriniz de katılabilir.
Heyetimizin dönüşünde ziyaret sonuçlarını bizzat benim sizinle paylaşacağımı peşinen bilmenizi isterim.
Diplomasiyi öne çıkartan bu yaklaşım Suriye sorununa çözüm arayışlarında Türkiye’nin masadaki yerini sağlamlaştıracak ve bölgemizde ve dünyada Türkiye’nin imajına olumlu katkı yapacaktır.”
“Şam’da ele alınmasının uygun olacağını düşündüğümüz ana konu başlıkları ise şunlardır:
1. Bölgesel gelişmeler, Irak/Musul
2. Ateş-kes, Halep ve kuzeyindeki gelişmeler
3. İnsani yardımların ulaştırılması
4. Cenevre barış süreci
5. Sığınmacılar
6. Terörizm ve terör örgütleriyle ortak mücadele
7. Suriye Kürtleri – PYD - YPG
8. TSK’nın operasyonları
9. Sınır güvenliği
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve Başbakan Yıldırım senaryosunu yukarıda özetlediğim bu hamleyi birlikte yapabilirlerse ülkemize, halkımıza, bölgemize, bölge halkına büyük bir katkı ve devlet adamlığı yapmış olurlar. Umarım öyle olur!
Son bir not: Sade yurttaş sıfatımla yaptığım bu önerinin kurumsal bir tarafı yoktur. Barışı aramak hepimizin görevidir.