CHP’li Erdoğdu’dan ‘Hayır’ın Ekonomi Politiği’

CHP’nin yeni Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, ilk söyleşisini Gazete Duvar ile yaptı. Siyasi gündemi değerlendiren iktisatçı Erdoğdu, “Hayır’ın ekonomi politiği” adını verdiği önerisini de anlattı.

Abone ol

Özlem Akarsu Çelik

 Nergis Demirkaya

ANKARA - Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’yu ilk MYK toplantısının ardından ziyaret ettik. Yüksek lisansını ABD Carnegie Mellon Üniversitesi’nde kamu politikaları ve yönetimi alanında yapan iktisatçı Erdoğdu, Hazine Müsteşarlığı’ndaki görevi sırasında IMF, Dünya Bankası ve AB fonlarıyla finanse edilen çeşitli projelerin baş denetçiliğinde bulunmuş bir isim.

Sosyal medyayı etkin kullanan siyasetçi, seçim dönemlerinde ekranlarda yaptığı konuşmalarla ve Hükümetin ekonomi politikalarına yönelik eleştirileriyle kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim. Selin Sayek Böke’nin istifasıyla boşalan koltuğa oturan Aykut Erdoğdu ile siyasi gündemi ve ekonomiyi konuştuk. Ekonominin nasıl kurtulacağını anlatırken yazı tahtasının başına geçen Erdoğdu, ‘Hayır’ın ekonomi politiği’ adını verdiği sistemi de anlattı.

'CHP’NİN SELİN’İ KAYBETMEMESİ GEREK'

Referandum sonrası Deniz Baykal, Fikri Sağlar ve Muharrem İnce’nin çıkışları ardından da Selin Sayek Böke’nin istifası CHP’de büyük bir kriz yaşandığı yorumuna neden oldu. CHP’de sular duruldu mu?

Sular zaten çok bulanmamıştı. CHP’de parti içi demokrasi çerçevesinde bu tip tartışmalar yaşanır ama referandum sonrası bu tartışmaların toplumun gözüne fazlaca sokulması Saray medyasının tercihi. Partiyi karıştırmak ve çok büyük bir iç sorun varmış algısını yerleştirmek amacıyla üç hafta boyunca manşetlerden bilinçli yalanlar ortaya konuldu. Özellikle biz genç milletvekillerinin gizli bir plan, hizip içerisinde, yurt dışı merkezli olduğumuz yönünde ahlaksız iftiralar atıldı. Bir gerçek dokuz yalanla birleştirilerek on aşamalı bir iftira hikâyesi yazıldı ama bütün kötülükler gibi bu da tutmadı.

Selin Sayek Böke ile arkadaşsınız, istifası sizin için sürpriz oldu mu?

Selin’in istifasını gazetelerden öğrendim, mutsuz olduğunu biliyordum ama istifa edeceğini daha önce duysam engel olmaya çalışırdım. Yakın arkadaş olmamıza rağmen bizimle paylaşmadı. Belki de bu nedenle paylaşmadı. Çok önemli bir akademisyen ve Türkiye siyasetinde önemli bir değer. CHP’nin de Türkiye siyasetinin de Selin’i kaybetmemesi gerek. Bunu bir dinlenme olarak görüyorum.

Fikri Sağlar’ın Kemal Kılıçdaroğlu için yaptığı ‘tek adam’ benzetmesi nedeniyle ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevkinde sizin ‘evet’ dediğiniz yazıldı ve eleştirildiniz. Sağlar’a yapılan doğru oldu mu sizce?

Fikri Sağlar’ın partide kalması için kişisel olarak da mücadele ettim ama siyasetin örgütsel bir disiplini var. Birbirimize olan sevgimiz, bağlılığımızla örgütsel disiplin arasında bir seçim oldu ve gizli oylama yapıldı. Oylamadan sonra haksızca isimler yazıldı. Ben Fikri Sağlar gibi uzun yıllar tecrübesi olan bir siyasetçinin CHP’de kalmasını kendi adıma önemli bulurum. Aynı zamanda duygusal biriyimdir, kimseyi kaybetmek istemem ama yapılan açıklama son derece kırıcı ve sertti. Keşke olmasaydı.

CHP'nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu yeni Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu ile Genel Merkez'in 9'uncu katındaki odasında, ilk MYK toplantısının ardından konuştuk.

‘TÜRKİYE’Yİ YENİ BİR ANAYASA İLE BULUŞTURMAYI KONUŞMALIYIZ’

Referandum sonrası CHP’de yaşananlar nedeniyle iktidar partisini konuşacakken bir anda ana muhalefet partisini konuşmaya başladık.

Biz AKP’yi de tartışmamız gereken bir dönemde değiliz. Öncelikle bu çalınmış, gasp edilmiş referandum sonrasında Türkiye’yi bir anayasayla buluşturmayı konuşmamız gerekiyor. Türkiye’nin anayasası şu anda çalınmış durumdadır. Türkiye’nin bir anayasası yoktur. Mevcut anayasa sahte bir anayasadır. Öncelikli amacımız çalınmış bu anayasasızlık halini ülkemize yakışır bir anayasa ile buluşturmaktır.

2019’da cumhurbaşkanlığı seçimi var ve şimdiden adaylar konuşuluyor. Böyle bir süreçte yeni anayasa hazırlamak mümkün mü?

Mevcut düzen gayrimeşrudur ama meridir. Biz bütün gücümüzle bunu değiştirmek, tekrar meşru bir demokrasiye geçmek için mücadele edeceğiz. Bu mücadele sadece seçim gününe indirgenemez. Bu bir süreçtir ve hayatın her alanını kararlı, demokratik bir mücadele alanına çevirmek zorundayız. Bu sırada da halkımızı bu gasp edilmiş parti devletinin zulmünden korumak zorundayız. Bunun dünya tarihinde birçok yöntemi var. Bütün bu yöntemleri hep beraber belirleyip uyguladığımız en etkin, demokratik direniş araçlarını bu süreçte kullanacağız. Ve 2019 yılında -daha erken olma ihtimali de var- bu gayrimeşru durumu meşru ve demokratik bir duruma çevirmek için çalışacağız.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, referandumda hayır diyen siyasi partilerle ve STK’larla görüşüyor. CHP, ‘hayır’ı büyütmekten söz ediyor, bunun için nasıl bir yol haritası izleyecek?

Buna hep beraber karar vereceğimiz bir yöntem bulmak zorundayız. Hepimiz aynılaşmak durumunda değiliz. En temel paydada, ortak bölenlerimizde birleştik, biz sadece buna aracılık ettik. Bunu ulus yaptı. Bundan sonrası için de tek başına şekil vermeye çalışan, bunu politik bir kıskançlık ve miyoplukla yapan bir tavır içinde olmayız. Bütün Türkiye ile iletişim halinde ve birlikte karar vereceğiz. Bu da iletişim, karşılıklı anlayış, el sıkışmak demek.

‘ERDOĞAN 2019’DA BİR ADAYLA DEĞİL, İLKELERLE YARIŞACAK’

Size göre referandumdan ‘hayır’ çıktı ama sonuç ‘yüzde 49’ bile desek, bunun içinde çok farklı yapılar vardı. Bundan sonra da birlikte hareket etmeleri mümkün mü bu grupların?

Bizimki, evrensel doğruya dayalı, eşitlikçi, özgürlükçü, kardeşçe yaşadığımız bir birliktelikti. Biz buna teslim olduk, onun içinde yer aldık, bunu yine yaparız ama buna tek başına şekil vermeye çalışan, bunu politik bir kıskançlık ve miyoplukla yapan bir tavrı doğru bulmam. Bütün Türkiye ile iletişim halinde ve birlikte karar verdiğimiz bir şekilde yapacağız. Bu da iletişim, karşılıklı anlayış, el sıkışmak demek. Türkiye zor bir ülke. Türkiye’nin tarihi keskin siyasal ayrımlarla doğru bir ülke. Bunları aşmanın zorluklarını biliyoruz ama birbirine aslında benzemiyor görünen ama benzeyen en az bir yüzde 99 var elimizde. Hepimiz yolsuzluklara, çevrenin katledilmesine karşıyız. Yargının bağımsız ve tarafsız olmasını, vergilerimizin nereye gittiğini bilmek istiyoruz. Bir diğerimizin hayat biçimini tehdit görmeden, ona baskı yapmadan beraberce yaşamak istiyoruz. Biz çok kalabalığız, beraberce yaşamak istiyoruz.

‘HEDEF, EN AZ YÜZDE 61’

2019 iki adayın yarıştığı bir seçim olmayacak. Çalınmış referandumun ikinci yarısı olacak. Birinci yarıda biz 5 gol attık, rakibimiz 4 gol attı ama tabelaya hakem sayesinde bu sonuç 4-6 yansıdı. Demek ki ikinci yarıda 8 gol atmamız gerekiyor. Hedef yüzde 51 değil en az 61 olmalı. Yine kişisel görüşüm 2019 iki adayın yarışı değil, yüzde 99’un hayal ettiği düzen ile getirilen düzen arasında bir yarış olmalı. Bu düzeni gayrimeşru bir düzen olarak görürken buna başkan çıkarmayı siyasal bir tutarlılık olarak görmüyorum. Erdoğan, 2019’da bir adayla değil ilkelerle yarışacak. 2019’da bu röportaj da bir delil olacaktır. Tayyip Erdoğan kaybetmiştir. Ben hayalperest değilim ama hayal olmadan da yaşanmaz. Bütün ekonomik, siyasi verileri aldığımızda Tayyip Erdoğan 2019’da demokrasiye, adalete, eşitliğe ve hukuk devletine karşı kaybetmiştir.

'SİYASAL İNATLA İNSANLARIN CANINA KIYMAK KATİLLİKTİR'

OHAL KHK’ları ile ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça açlık grevinde kritik eşiği aştılar. Bu süreci CHP de izliyor, iktidar partisiyle görüşmeler yapılıyor.

Bu insanların canına, sağlığına bir şey olursa bunun adı siyasal cinayettir. Her gece yatmadan aklıma bu geliyor, içim sızlıyor. Siyasal inatla insanların canına kıymak katilliktir. Bence ne Başbakan ne diğerleri siyasal katil olarak anılmayı istemez. Bu açlık grevini sonlandırmak için biz elimizden geleni yapmaya hazırız. Bu insanlar ekmeğini istiyor. Bu ekmeğin verilerek bu grevin bir an önce sonlandırılması bütün Türkiye’nin hayrına bir durumdur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın görüşmesine dair değerlendirmeniz nedir?

Türkiye gibi bölgesinin en güçlü ülkesinin düştüğü durum karşısında içim sızladı. Artık Türkiye terör örgütleriyle aynılanmış, eşitlenmiş ve terör örgütlerini tercih, Türkiye’nin önüne geçirilmiş, Türkiye çaresiz bir ülke durumuna getirilmiştir. Biz bunu hak etmedik. Sadece Amerikan ilişkilerinde değil bütün dünyada ne yazık ki güç ve prestij kaybeden ve itilmiş bir ülke durumuna geliyoruz. Birçok dünya lideri kendi iç kamuoylarında prestij kaybetmemek için birlikte fotoğraf vermemek adına Erdoğan’dan fellik fellik kaçar hale geldi. Bu yalnızlık hali bize çok büyük politik sosyolojik ve ekonomik sonuçlar getirecek. Bunun ağır faturasını ödemeye başladık ve Saray çevresi bu kafayı değiştirmedikçe daha da kötü olacaktır.

AKP, dış politikaya parti çıkarları ile bakıyor. İslam dünyasında sünni-tekfirci bir grubun desteklenmesi söz konusu. Biz ilkeler ve değerler üzerinden bakıyoruz. Hiçbir ülkenin iç işlerine müdahale edilmesini doğru bulmadık. Bunu yaparsanız karşınıza geçecek gruplar da olacak. İşte Suriye ve Irak’ta barışçıl çözümü sağlayacak en güçlü ülke olabilecekken AKP ayrışma ve çatışmayı büyüttü. Barış, kardeşlik içinde çözümü zorlamak da mümkün.

‘HAYIR BLOKU KÜRT SORUNUNUN DA ÜSTESİNDEN GELECEK’

İçeride ve dışarıda ‘barış, kardeşlik’ merkezli çözüm arayışı HDP milletvekilleri tutukluyken ne kadar mümkün?

Milletvekillerinin tutuklu yargılanmasını kabullenmiyoruz. Zaten sırf bir şey yapamasınlar diye tutuklandılar. Öncesinde aldatıcı bir barış süreci yaşandı. Taraflar birbirlerine tutamayacakları sözler verip bunu siyasi bir kaldıraç olarak kullanmaya kalktılar. Bu aldatıcı sürecin sonunda kan gözyaşı geldi. Birçok masum sivil canını kaybetti, yüzlerce şehit verdik. Hepsi bu ülkenin insanı. Eş başkanların ve milletvekillerinin tutukluluğu sadece sorunun daha da ağırlaşmasını sağlıyor. Biz bu memleket içerisinde bin yıldır birlikte yaşayan kadim halklar olarak sorunumuzu kendimiz çözebilecekken mesele gittikçe uluslararası bir hale geliyor.

Vatanını seven insanların bu tehlikeyi görmesi gerekiyor. Sorunları emperyal devletlere emanet edersek bundan ne Kürtler ne de Türkler fayda görür. Biz Suriye ve Irak’taki Kürtleri de düşünerek ortak kültürümüze, geçmişimize, birlikte yaşama irademize güvenerek bunu çözebiliriz. Hayır bloku bunun en önemli örneği oldu. Bu ülkenin CHP’lileri, Kürtleri, yurtseverleri, ülkücüleri Saadetlileri, AKP içinden kopup gelen muhafazakarları hep birlikte oy verdik. Bu Türkiye için umuttur. Biz birlikte, eşit, kardeşçce yaşamak istiyoruz, bölünmek istemiyoruz. ‘Farklılıklarımız zenginliğimiz’ diyoruz. Bunu şimdiye kadar devlet yapamadıysa millet yapacak demektir. Hayır bloku bunun da üstesinden gelecektir. Birlikte yaşama irademizi ortaya koyduğumuz sürece şiddet de marjinalize olacaktır.

‘FUAR UĞUR’UN 4 AY ÖNCEDEN BİLDİĞİNİ MİT BİLMİYOR MUYDU?’

Darbenin siyasi ayağının ne zaman ortaya çıkacağı merakla beklenirken Meclis’te kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu 4 Ocak’ta çalışmalarını bitirdiğini duyurmasına rağmen halen bir rapor hazırlayamadı, neden?

.

Darbe tarihi şudur: AKP bilinçli olarak bir cemaate devleti teslim etmiştir. Kendisi de cemaatle birlikte kriminalize olmuş, suç işlemiş ve laik Cumhuriyetin en önemli kurumları biçilmiştir. Daha sonra cemaatle yaşadığı iktidar kavgası sonucunda ikisi karşı karşıya gelmiş, Türkiye bunların arasında kalmıştır. Darbeye gelince, devletin bunu bildiğine yönelik elimizde yalanlanamayan deliller var.

240 kişinin canını verdiği, 2 bin kişinin yaralandığı, 200 bin kişinin ekmeğinden olduğu ve 80 milyon kişinin travma deçirdiği bir sürece tanık olduk. Bu darbeyi araştıran savcının, Fuat Uğur’a, 24 Nisan 2016 tarihli, ‘Tavuk tarda sayılır” yazısını sorması gerekir. Fuat Uğur bu darbeyi 4 ay öncesinden nasıl biliyordu? Onun 4 ay öncesinden bildiği darbeyi, MİT’in, Emniyet’in ve TSK’nın bilmemesi, hayatın olağan akışına aykırı.

Biz bu darbenin mağduruyuz. Bu darbenin iddia edilen iki faili var: biri Cemaat diğeri AKP. Biz bütün bunlar araştırılsın diye iyi niyetli bir şekilde Darbe Araştırma Komisyonu kurduk. Eski MİT müsteşarları, eski Genelkurmay Başkanları ve valilerle görüştüğümüzde bu ihmal ve sorumluluğun AKP’de olduğu ortaya çıkınca, Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu Komisyon lağvedildi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Komisyona gönderilmemesi zaten bu karanlığı ve kafamızdaki soru işaretlerini arttırdı. Komisyonun rapor yazması engellendi. Bütün bunlar bir araya geldiğinde AKP’nin darbe ile ilgili gerçekleri sakladığı ve bu konuda halkı aldattığı yönünde çok güçlü bir şüphemiz var ve bunu aydınlatamıyorlar.

Yani size göre de yaşadığımız, “kontrollü darbe” miydi?

Evet, bütün bunlar birleştirildiğinde bizim gözümüzde çok büyük bir kontrollü darbe şüphesi vardır.

‘KRİZ ARTIK HAZİNE’Yİ SALLAYIP YIKABİLECEK BOYUTTA’

Uzunca bir süredir ekonomik krizden bahsediliyor ama tabiri caizse çark dönüyor. Neler oluyor ekonomide?

Ekonomik gerekçeleri anlamadan referandumda ‘hayır’ın nasıl kazandığını anlayamayız. Bir de kriz tanımının artık değişmesi gerekiyor. Krizden anlaşılan sadece ekonomik göstergelerse enflasyon bugün yüzde 12, işsizlik var, faiz var; yani rakamlara göre kriz var. İşsizliği yenebilmek için bir miktar enflasyona katlanılır. Bizim ülkemizde işsizlik ve enflasyon aynı anda artıyor ve durgunluk var. Bunun bir süre daha gideceği, bir tür stagflasyona (ekonomide, işsizliğin ve enflasyonun birlikte görülmesi durumudur) dönüşeceği görünüyor. Hükümet bu durumu görüp buna kendince müdahale etmeye çalışıyor. Bu kapsamda Kredi Garanti Fonu’nu devreye sokarak piyasaya 160 milyar lira civarında kaynak soktu. Vergi ve diğer teşviklerle durgun olan ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor.Bu bir tedavi değil geçici bir pansuman. Ancak hastalığı arttırıcı etkileri de ortaya çıkacak. Kullandırılan krediler, bankalar tarafından ‘kötü kredi’ tabir edilen riskli krediler Kredi Garanti Fonu’na aktarılarak riskin bankalar tarafından Hazine’ye transferi yöntemi olarak kullanıldı. Bunun uzun dönemde oluşabilecek etkisi krizinin artık doğrudan Hazine’yi sallayıp yıkabilecek boyutta olmasıdır.

‘KULLANDIRILAN KREDİLER YATA, KATA, DÖVİZE GİTTİ’

Kredi Garanti Fonu’yla kullandırılan kredilerin çok azı yatırıma döndü. Bu krediler yata, kata yani lüks tüketime ve dövize gitti. Bu da amacın gerçekleşmediğini gösteriyor. Kredi Garanti Fonu ile likidite sıkıntısı çeken bir takım firmaların kurtarıldığını ama bunun kalp krizi geçiren hastaya elektro şok vermek olduğunu ama hastanın tedavi edilmediğini görüyoruz. Acilen yapısal önlemlerin alınması gerekiyor. Alınmazsa Türkiye, tarihinde görülmeyen derinlikte ve yıkıcılıkta bir ekonomik kiriz tablosuyla karşı karşıya kalabilir.

Nedir bu yapısal önlemler?

Türkiye’nin yapısal önlemleri meşru bir anayasa, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve hukuk devletidir. Alt yapı kurumları zedelendiği için zaten Türkiye’de bir ekonomik krizin belirtilerini görmeye başladık. Bunlar tedavi yöntemleridir. Bunlar yapılmadan göstermelik olarak yapılacak tüm önlemler pansuman yöntemleridir. Bu kadar hastalıkla karşı karşıya kalan bir ülke pansumanlarla iyileştirilemez. Bütün bunları yaptıktan sonra bilinen ekonomik tedbirler uygulanabilir.

Bahsettiğiniz ekonomik tedbirler neler?

Bizim en önemli sorunumuz üretimsizlik hali. 15 yıllık ekonomi politikaları sonucunda ne yazık ki üretim hızla kan kaybediliyor. Büyüme, istihdam yaratılmıyor. Tasarruflarımız çok düşük, cari açığımız çok yüksek. AKP’nin ekonomik illüzyonu şimdiye kadar varlık satışı ve aşırı borçlanmayla yürütüldü. Kıymetli varlıklarımız yabancıların eline geçti. Üretim yapamıyoruz, her gün artan finansman açığımız var, ülkemizdeki politik istikrarsızlıklar ve tek adam rejimi dolasıyla daha yüksek oranda ve daha yüksek faizle borçlanmak durumundayız.

Geleceğin üretim biçimini anlayan, geleceğin üretim mekanizmalarını ülkesinde kuran ‘dördüncü büyük devrim’ kabul edilen ‘Endüstri 4.0’a, ‘Demokrasi 4.0’ ile ‘Emek 4.0’ı da ekleyerek yeni bir ekonomik düzen yaratmalıyız. Demokrasiyi ve emeği kalkınmanın içine soktuğumuz, zenginleşirken gelir dağılımı adaletini sağladığımız ‘Türkiye 5.0’ı öneriyoruz. ‘Türkiye 5.0’ ile tüm dünyaya örnek olacağımız bir projeyi gerçekleştireceğiz. (Aykut Erdoğdu konuşmanın bu bölümünde odasındaki yazı tahtasına gitti ve konuyu çizerek anlatmaya devam etti.)

İktisatçı Aykut Erdoğdu, 'Hayır'ın Ekonomi Politiği' adını verdiği sistemi bize odasındaki beyaz tahtada anlattı.

DİJİTAL ÇAĞIN ‘DİJİTAL SOL’U

Endüstri devriminin aşamalarından bahsediyorsunuz. Biraz açık anlatabilir misiniz ‘Türkiye 5.0’ nasıl bir proje?

Endüstri devriminin aşamaları: 1) Buhar makinesinin bulunması 2) Elektrik bantlarında üretim 3) Bilgisayar devrimi 4) Endüstri 4.0, yani siber-fiziksel sistemlere dayalı üretimdir.

Endüstri 4.0’a dair en büyük çekince, üretimin yazılımlarla ve robotlarla planlandığı bu dijital teknolojik devrim çağında eskisi kadar insan gücüne ihtiyaç duyulmayacağıdır. Biz de diyoruz ki, yeni dijital çağın dijital solu olarak çevreye, kadına, çocuğa öncelik veren, teknolojik gelişimi eşitlikçi biçimde bütün insanların hizmetine sokabildiğimiz ekonomi politikaları için çalışıyor olacağız. Teknolojik gelişim bir sömürü aracı olmamalı.

Kaliteli demokrasi olmadan kaliteli ekonomi olmaz. Bu yüzden endüstri devrimi demokrasi devrimiyle birlikte yapılmalı. Türkiye 5.0 projesini hazırlayabiliriz. Türkiye’nin yok edilmeye çalışılan muhteşem entelektüel birikimiyle, emekçileriyle, iktisatçılarıyla, kadınlarıyla birlikte hazırlayacağız bunu. Amacımız, zenginlik üretirken aynı zamanda zenginliği adaletli bölüştürmektir. Artık daha çok, daha kaliteli, daha çevre dostu olan, daha düşük saatler çalışacağımız ve insanları sömürmeyen bir üretim biçimi mümkün. Üç büyük devrimi kaçırmış, anayasası çalınmış, gelir dağılımı adaletsizliği olan bir ülke olarak bunu başarırsak bütün dünyaya örnek olacağız. Bunu başardığımızda biz bundan sonra AKP’yi konuşmayacağız, ‘Demokrasi 4.0’ın, ‘Emek 4.0’ın mevzuatını konuşacağız; dünya da Türkiye’yi konuşacak.

HAYIR’IN EKONOMİ POLİTİĞİ

‘…bundan sonra AKP’yi konuşmayacağız’ sözünüzden siyasi iktidarın kurucu dilinden rahatsızlığınızı anlıyoruz.

Biz sadece AKP’nin yaptıklarını değerlendiren, Erdoğan’ın konuşmalarına cevap yetiştiren bir yerde değiliz. Referandum bunu da değiştirdi. Biz bu ülkenin ‘hayırlı insanları’ ile bunları konuşuyor olacağız. Yeni bir entelektüel bulut oluşturmayı düşünüyoruz. Hiçbir siyasi körlüğün, bencilliğin olmadığı, hepimizin birlikte düşündüğü, o güzel, zengin, kutlu, eşit ülkeyi yaratmak için herkesin yardımına ihtiyacımız var, herkese yardım etmeye de hazırız. Bizden beklenen budur.

‘Türkiye 5.0’a CHP’nin adil düzeni diyebilir miyiz?

Hayır’ın ekonomi politiği diyebilirsiniz. CHP’nin yeni ekonomi topluluğu içinde çöp toplayan çocukları temsil eden de geçici tarım işcilerini temsil edecek insanlar da olacak. Bizim gözümüzde her biri ekonomik bir karar birimidir ve onun da verdiğimiz kararların içinde olmasını sağlayacağız.