CHP’li Günaydın: Kürt meselesine ilişkin sağlam sözleriniz olmalıdır

SODEV’in Kars’ta düzenlediği panele katılan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, panelin ardından sorularımızı yanıtladı: “CHP, sağlam politikalarla seslenmeli, DEM Parti Türkiye partisi olmalı.”

Abone ol

KARS - Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), kuruluşunun 30. yılında Kars’ta, ‘Sosyal Demokrasi ve Türkiye, Krizdeki Ekonomi ve Yozlaşan Demokrasi’ konulu bir panel düzenledi. Moderatörlüğünü SODEV Başkan Vekili Ahmet Emin Avşar’ın yaptığı panele, CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun, SODEV Başkanı Rasim Şişman ve SODEV Kars Temsilcisi Mehmet Yıldız katıldı.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gidişatın bölgeye yansımalarının konuşulduğu ve ‘demokratikleşmenin’ nasıl olması gerektiğinin ele alındığı panelin ardından, CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Günaydın, bölgedeki işsizlik ile buna bağlı olarak gelişen göç, Kürt sorunu, son seçimlerin göstermiş olduğu tablo ve CHP’nin bölge illerindeki varlığı ile ilgili sorularımızı yanıtladı. CHP’nin bölgede daha sağlam adımlar atması gerektiğini belirten Günaydın, DEM Parti’nin de ‘Türkiye partisi olması gerektiğini' söyledi.

CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın

‘KARS, ZORLA BASİT BİR KENTE DÖNÜŞTÜRÜLMEYE ÇALIŞILIYOR’

Kars’tasınız ve SODEV tarafından düzenlenen panele katıldınız. O halde ilk sorumuz Kars’la ilgili olsun. Bu şehirde ne görüyorsunuz?

Kars için ‘büyülü bir kent’ tanımı yaparım. Buna karşılık Kars’ın hızla gerilediğini görüyorum. Kentsel yenileme çok yetersiz, müktesebata asla uygun olmayan bir yönetim tarzı var. Bir Prag olabilecek Kars, zorla basit bir kente dönüştürülmeye çalışılıyor. Öte yandan, Türkiye’de ekonomideki geriye gidişin bu bölgeye çok ciddi yansıdığını görüyorum

‘BU BÖLGELERİN YENİDEN NÜFUS TUTMASI GEREKLİ’

Kars’ın ve hatta bölgenin en önemli sorunlarından biri işsizlik ve buna bağlı olarak gelişen göç. Bölge şehirleri sürekli göç vererek nüfus kaybediyor. Bunun politik bir sebebi olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye’nin sanayisinin yüzde 60’ı, Marmara Bölgesi’nde. Nüfusunun da neredeyse yarısı yine bu coğrafyaya hapsolmuş vaziyette. Dünyada ekonomisini ve popülasyonunu coğrafyaya doğru dağıtmak denilen bir ilke vardır. Yani kırsal alanda yaşamak teşvik ediliyor ve oralarda bir tersine göç durumu söz konusu olabiliyor. Türkiye’de ise buralar tümüyle adeta ıssızlaştırılmış. Bunun iktisadi sebepleri de var politik sebepleri de var. Bu bölgedeki sanayi tesislerini birbiri ardına kapattılar. Tarım ve hayvancılık ekonomisini zaten çökerttiler. Peki şimdi bir gencin Kars’ta yaşamına devam etmesi için ne vaat ediyoruz? Oysa tersi olmalıdır. Birisi ‘kasıtlı devlet politikası’ desin, birisi ‘ihmal edilmişlik’ desin, öbürü ‘plansızlık’ desin. Biz de ‘bütün bunların hepsi’ diyelim. Ama bunun değişmesi lazım artık. Ben turizmiyle, tarımıyla ve sanayisiyle, bu bölgelerin yeniden nüfus tutması gerektiğini düşünüyorum.

‘CHP, BÖLGEDE CİDDİ SORUNLARI OLAN BİR SİYASAL PARTİYDİ’

Son yapılan genel seçimde CHP'nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çok iddialı olduğu şehirler vardı. Partiniz 2023 seçiminde bölgede umduğunu neden bulamadı?

14 Mayıs 2023’te 128 milletvekili çıkartabildi Cumhuriyet Halk Partisi ve bir de meşhur 39 milletvekili vakası var. 31 Mart’ta ise yüzde 37’nin üzerindeki bir oy oranıyla birinci parti çıktı. Şu anda da kamuoyu yoklamaları bazen 3-4, bazen de daha fazla puanla birinci parti olduğumuzu gösteriyor. Bugün seçim olsa CHP 250 milletvekili çıkarabilecek. CHP’nin Doğu Anadolu’da ve Güneydoğu Anadolu'da öteden beri arzu ettiği kapasiteye ulaşamadığını biliyoruz. Dolayısıyla, yalnızca 2023 ve 2024’te değil, onun öncesinde de ciddi sorunları olan bir siyasal partiydi. Ancak süreç değişiyor. Memlekette doğan, büyüyen herkes artık daha iyi bir yaşam istiyor. Kavga etmeden, barış içerisinde, daha çok üreten, daha adil paylaşan, çoluğunu çocuğunu gülerek büyüten bir tablo istiyor. Bunların masalarda ve partilerle olan ilişkilerle çözülmesi mümkün olmadı. Memleket bunu gördü. Bunun dayanışmayla çözülmesi lazım. Partiler arasında sadece taktiksel boyuta dayanmayan bir dayanışma ilişkisinin kurulması lazım. Yurttaşın gönlünü kazanmaya yönelik çabaların artırılması lazım.

‘PARTİNİN SAĞLAM POLİTİKALARLA SESLENEBİLMESİ LAZIM’

Partinizin kurduğu 'Doğu Masası', 14 Mayıs 2023 seçimlerinden önce birçok çalışma yaptı. Peki bu çalışmalar sizce etkisini gösterdi mi? Göstermediyse neden?

CHP’nin az oy aldığı bölgelere özel bir çalışma yapması lazım. Bunu yaparken nasıl bir temel izleyeceksiniz? Feodalizme teslim olarak ve onun size sağladığı ‘fırsat penceresinden’ yararlanarak mı ilerleyeceksiniz? Yoksa daha ilkesel bir duruş mu sergileyeceksiniz? Geçmişte Doğu Masası’nın yaptığı çalışmalara teşekkür ederim. Katkı sağlayabildiği bölgeler olmuştur, sağlayamadığı bölgeler olmuştur. Ama bir politikacı olarak şunun tarafında hiç olmadım: Geçmişte ‘X’ partisinden milletvekili olmuş bir aşiret reisini, kendine transfer et, o da sana 3 bin-5 bin oy getirsin ve orada milletvekili çıkart. Böyle bir anlayışın ilerleme şansı yoktur. Bunun yerine partinin sağlam politikalarla yurttaşların tamamına seslenebilmesi lazım.

Gökhan Günaydın, Gazete Duvar Van Temsilcisi Kadir Cesur'un sorularını yanıtladı,
‘KÜRT MESELESİNE İLİŞKİN SAĞLAM SÖZLERİNİZ OLMALI’

Mesela ne yapılması lazım? Nedir bu 'sağlam politikalar' ve nasıl uygulanabilir?

Örneğin; genç bir Kürt’ten bahsedelim. Bu genç, Diyarbakır’da yaşasın, İstanbul’da yaşasın, İzmir’de yaşasın. Bu çocuğun politikaya bakış açısı, yaşadığı bölgeye göre farklılaşabiliyor. ‘Neden böyle düşünüyorsunuz’ demeyin. Bunun sosyopolitik temelleri var. Dolayısıyla CHP’nin Kürt’e de Laz’a da Çerkes’e de etkili ve samimi söz söyleyebilecek bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. Eğer Doğu ve Güneydoğu’da bir politikanız olacaksa, sizin oradaki Kürt meselesine ilişkin sağlam sözleriniz olmalıdır. Sizin oradaki işsizliğe, bölgesel farklılıklara ilişkin söyleyeceğiniz sözler olmalıdır. Örneğin; GAP bölgesinde enerji gerçekleşmesi yüzde 95’lerde. Yani bölgede suyu tutuyorsun ve bütün Türkiye’nin enerji ihtiyacına katkı sağlıyorsun. Ama o barajlarda tuttuğun suyun, bölgenin tarlalarına gitmesi için gerekli olan sulama kanallarını yapmıyorsun. Tarımdaki gerçekleşme yüzde 35’lerde kalıyor. Biz şimdi buna ‘sanayi ve enerji sektörü’ olarak mı, yoksa ‘kamunun bölgeye bakışı’ olarak mı bakacağız? Ben ikincisinden bakarım. Yani elektrikte yüzde 95 enerjiyi gerçekleştirenler, tarımda bölge halkına katkı verecek olan sulama kanallarını 40 yıldır neden yapmamışlar? Bu bir eksiklik değil, bu bir kasıttır. Bu sözleri cesurca söylemeyi, CHP’yi ileriye taşıyacak ilkesel adımlar olarak görürüm.

‘CHP KAYYUM KONUSUNDA YAPMASI GEREKENLERİ ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE YAPIYOR’

Bölge insanının gündemlerinden biri de belediyelere yeniden kayyım atanması ihtimali. Nitekim onlarca belediye, yaklaşık 8 yıl boyunca kayyım tarafından yönetildi. En son yine Hakkari Belediyesi’ne kayyım atandı ve belediye eş başkanı tutuklandı. Siz partinizin kayyım uygulamalarına yeterli tepki verdiğini düşünüyor musunuz?

Çok net yanıt vereyim. Yeterli tepkiyi gösterebildiğimizi düşünüyorum. CHP’nin yapmadığı hiçbir şey yoktur bu konuda. Fikrimizi de sözümüzü de eylemimizi de çok açık bir şekilde ortaya koyduk. Anayasa’da idari vesayet yetkisi var. Bu yetki kaldırılmalı mıdır yoksa kaldırılmamalı mıdır meselesi, tartışılması gereken ayrı bir konu. Ancak bu yetkiyle bir belediye başkanını görevde alacaksan, bu çok ciddi bir soruşturma sonrasında ortaya çıkabilir. Kendinizi o şehirde yaşayan ve o belediye başkanına oy vermiş bir yurttaş yerine koyun. Belediye başkanını görevden alıyorsun. Belediye meclisinin yeni bir başkan seçmesine bile imkân vermiyorsun. Bu durumda cezalandırdığın belediye başkanı ve meclis üyeleri değil, onlara oy veren yurttaşlardır. Dolayısıyla kabul edilebilir herhangi bir durum yoktur. CHP kayyum konusunda hem hukuken hem de siyaseten yapması gerekenleri çok açık bir şekilde yapıyor ve yapacaktır.

‘DEM PARTİ’NİN BİR TÜRKİYE PARTİSİ OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’

Son süreçte, bölge illerindeki yaya geçitlerine yazılan Kürtçe uyarıların kaldırılması, beraberinde tepkileri de getirmişti. DEM Partili bir belediyenin, bir yaya geçidine Kürtçe uyarı bile yazamıyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz o işaretleri yurttaş anlasın diye yapıyoruz. Eğer o şehirde Türkçe bilmeyen bir yurttaş varsa, Kürtçe uyarıların yazılmasında bir sakınca yoktur. ‘Yasa buna el vermiyor’ diyenlerin, yasayı bu çerçevede düzenlemesinde fayda vardır. Kürtçe’ye duyulan alerji ve nefret çok garip bir şey değil mi? O bir halkın ana dili. Bu alanlarda birbirimize çok daha saygılı, çok daha demokrat bir çerçeve çizmekte fayda var. Bunu yaparken DEM Parti’nin de söylediği sözlere ve politika tarzına yeniden bakmasında fayda var. Ben DEM Parti’nin bir Türkiye partisi olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece Kürtleri temsil eden değil, TBMM’de de çoğu zaman ortaya koyduğu gibi, ekoloji mücadelesinde, kadın mücadelesinde önce çıkan yanlarıyla da topluma kendisini kabul ettirmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabi bunlar benim haddimi aşmadan söylemek zorunda kaldığım cümlelerdir. Kuşkusuz kendi politikalarını kendileri yaparlar. Dolayısıyla karşılıklı bir empatinin daha rahat geliştirilebilmesine yönelik dikkat, her tarafın sorumluluğudur.