6 Aralık 1997'de, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan’a, Refah Partisi Siirt İl Başkanlığı’nın düzenlediği
mitingde okuduğu şiir nedeniyle Diyarbakır Devlet Güvenlik
Mahkemesi tarafından dava açılmış. 21 Nisan 1998'de Diyarbakır 3
No'lu DGM tarafından Erdoğan, Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesi
uyarınca "halkı din ve ırk farklılığı gözeterek, kin ve düşmanlığa
tahrik etme" suçuyla 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Dava daha
sonra Erdoğan'ın dosyası temyiz için Yargıtay'a taşınsa da sonuç
değişmemiş; Yargıtay 8. Ceza Dairesi Erdoğan'ın 10 ay hapis
cezasını 23 Eylül 1998 onamıştı.
Erdoğan’ın siyasi yasaklı olduğu tarihler; Refah Parti’si
hakkında kapatma davasının devam ettiği, 16 Ocak 1998’de Anayasa
Mahkemesi’nin Partiyi kapatmasının ardından partililerin Fazilet
Partisi etrafında örgütlendikleri tarihlerdi. Fazilet Partisi,
Anayasa Mahkemesi RP hakkında dava açar açmaz teşkil edilmiş (17
Aralık 1997) olası bir kapatma kararına karşı yedekte
bekletilmekteydi.
Fazilet’in akıbeti de RP’ninkinden farklı olmayacaktı.
Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural
Savaş 7 Mayıs 1999'da Fazilet Partisi'nin de kapatılması
yönünde dava açtı. Parti 22 Haziran 2001’de kapatıldı. Fazilet
Partisi’nin kapatılması sürecinde parti ikiye bölünmüş, FP’nin
kapatılmasının ardından gelenekselciler Saadet Partisi (20 Temmuz
2001) etrafında yenilikçiler ise Adalet ve Kalkınma Partisi (14
Ağustos 2001) etrafında örgütlenmişlerdi.
2002 Seçimleri AKP’yi iktidara taşıdı; ancak Parti iktidara
geldiğinde Erdoğan hâlâ siyasi yasaklıydı. Başbakan Abdullah Gül
Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması hususunu TBMM’ye taşıdı;
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da desteğini alan değişiklik önce
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosuna takılarak tekrar
Meclis’e gönderilse de Meclis, hiçbir değişiklik yapmadan yeni
yasal düzenlemeyi tekrar Cumhurbaşkanı’na gönderdi; Sezer de
değişikliği onayladı ve Erdoğan’ın siyasi yasağı da böylece kalkmış
oldu. 2003 yılında Siirt araseçimleri sonrası TBMM’ye giren
Erdoğan; Gül Hükümeti’nin istifasından sonra AKP Genel Başkanı ve
Başbakan olabildi.
Deniz Baykal, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması konusunda
AKP’ye verdiği destek konusunda çok eleştirildi. Oysa bence
Baykal’ın bu destek kararı onun nadir politik doğru kararlarından
biri olarak tarihe not edilmelidir. Ne yapmalıydı bir “sosyal
demokrat lider?” Rakibi ilerde başbakan olabilir diye siyasi
yasaklara “evet” mi demeliydi? Dedim ya Erdoğan kararı Baykal’ın
ender ilkeli kararlarından, nadir politik doğrularından biri olarak
tarihe geçmelidir.
Aynı şeyi Kılıçdaroğlu’nun, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri
öncesi Erdoğan’ın adaylığı konusundaki sessizliği için söylemek
zor. Erdoğan ilk kez 2014’de cumhurbaşkanı seçilmiş; 2018’de tekrar
seçimleri kazanmıştı. 2023 seçimlerine girmesine ise “imkân” yoktu.
Erdoğan, 2017’deki Anayasa Değişikliği Referandumu’nu (Mühürsüz
Referandum’u) yeni bir dönem olarak göstererek yeniden aday
olabileceğini iddia ediyor; Kılıçdaroğlu ise “Erdoğan nasıl olsa
istediği kararı yargıya aldırır.” korkaklığı ile Erdoğan’ın bu
kararını yargıya taşımaya cesaret edemiyordu.
Bugün tartıştığımız nokta ise Erdoğan’ın bir erken seçim kararı
ile bir kere daha, bir kere daha, bir kere daha… seçimlere girip
girmeyeceği. AKP bir süredir 8. Olağan Büyük Kongresi için il
kongrelerini toparlamakla meşgul. Büyük Kongre ise bugünlerde
toplandı. Erdoğan katıldığı birçok il kongresinde önümüzdeki ilk
Milletvekili Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2028’de
gerçekleştirileceğinin altını çizdi.
Şu erken seçimlere biraz daha yakından bakalım.
SEÇİMLERİN YENİLENMESİ
Artık yasal olarak “erken seçim” değil de “seçimlerin
yenilenmesi” kavramı tercih ediliyor. İlk önce şunu hatırlatayım
2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu “Madde 6 – (Değişik birinci
fıkra: 22/10/2009-5922/2 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seçimleri beş yılda bir Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte aynı gün”
yapılacağını belirtiyor. “Bir sonraki seçim ise bir önceki seçimin
yapıldığı tarihten itibaren beş yılın dolmasından önceki son Pazar
günü” olarak belirlenmiş (Değişik ikinci fıkra: 22/10/2009-5922/2
md.). Bu da bize bir sonraki seçimin en geç 7 Mayıs 2028’de
yapılacağını işaret etmekte. İster adına erken seçim
diyelim iste seçimlerin yenilenmesi; seçimlerin 7
Mayıs’tan önce yapılmasına karar verilmesi de bunu ifade diyor.
Seçimlerin erken değil de geç yapılmasının yolu yok mu var. Savaş
sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar
verebilir (6’ncı madde).
Seçimlerin erkene alınmasının ise iki yolu var: Milletvekili
Seçimi Kanunu’nun 8. Maddesi (Değişik fıkra: 10/9/1987-3403/4 md.)
seçimlerin “Yenileme[si] kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından verilmişse Meclis[in], seçimin yapılacağı tarihi de”
belirleyeceğinin; “Yenileme kararının Cumhurbaşkanınca verilmesi
halinde, bu kararın verildiği günden sonra gelen doksanıncı günü
takip eden ilk Pazar günü oy” verileceğini hükme bağlamış.
Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin aynı gün yapılacakları
kuralı seçimler ile ilgili hem Milletvekili Seçimi Kanunu’nda hem
de 6271 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu’nda yer almakta. Bu
kanunda da “Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev
sürelerinin dolmasından önceki son Pazar günü oy verme günüdür.
Görev süresi, birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas
alınarak belirlenir. Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak
altmış günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir. (4)
Seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde bu karar kırksekiz
saat içinde Resmî Gazete’de yayımlanarak ilân olunur. Bu kararın
verildiği günden sonra gelen altmışıncı günü takip eden ilk Pazar
günü Cumhurbaşkanı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi
birlikte yapılır.” (3. Madde) Hükmü yer almakta.
Şu anda 2’nci (aslında 3.üncü defa) Cumhurbaşkanlığı süresini
doldurmakta olan Erdoğan’ın 3’üncü (yani 4’üncü) defa seçilebilmesi
için “Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi”
gerekmekte.
Erdoğan’ın yeniden seçilmek istediği kesin; bunun tek yolunun da
TBMM tarafından seçimlerin yenilenmesi kararı alınması olduğu da
aşikar. Bu da Mart 2028’den önce TBMM’nin bir seçim kararı alması
anlamına geliyor (60 günlük süre): En geç Şubat sonu Mart ayı
başında TBMM’den bir erken seçim kararı alınmalı ki bu 7 Mayıs’tan
önceki bir seçime denk gelerek adı erkene alınmış bir seçim
olabilsin ve Erdoğan da aday olabilsin.
Ekonomik kriz vb. bir yana hava koşulları açısından da bu
tarihler oldukça riskli tarihler. Hele hele aralık ocak aylarında
TBMM’nin bir seçim kararı alacağını düşünmek zor. Hava koşulları
dikkate alarak konuşmak gerekiyorsa zorlanabilecek en son ay kasım
olsa gerektir ki 15 Kasım 2027’de bir seçim yapılabilmesi için de
TBMM’nin 15 Eylül’de seçim kararını onaylaması (!) gerekiyor ki bu
tarihlerin bile sorunlu olduklarını belirtmek gerekiyor. Nitekim
uzmanlar da en erken 2026 sonbaharında en geç 2027 ilkbaharında
seçim olabileceğini hesap etmişler.