CHP'nin 'OHAL'de Yeter' forumundan 12 maddelik bildiri

CHP'nin düzenlediği 'OHAL'de Yeter' forumu yargı, akademi, sivil toplum, emek ve medya temsilcilerini bir araya getirdi. Forumda konuşan Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, 20 Temmuz'da ilan edilen OHAL'in üç temel döneme ayrıldığını söyledi. Kaboğlu, "'16 Nisan benim kişisel projemdir diyen kişi' kazanırsa tek kişilik kalıcı OHAL'i yaşayacağız. Dördüncü döneme geçip geçmemek bizim elimizde diye düşünüyorum" dedi. Forumda moderatörlük yapan TTB Başkanı Tükel "OHAL bir anlamda sermaye için güvence anlamı taşıyor" ifadesini kullandı. Konuşmaların ardından forum CHP'li Ağbaba'nın okuduğu 12 maddelik bildiriyle sona erdi.

Abone ol

ANKARA - İşçi Sendikaları ve Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcıları tarafından Ankara'da düzenlenen 'OHAL'de Yeter Forum'u Türkiye Barolar Birliği Konuk Evi'nde başladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçadaroğlu'nun açılış konuşmasını yaptığı forumda 'Yargıda OHAL', 'Akademide ve Sivil Toplum'da OHAL', 'Emekte OHAL' ve 'Medyada OHAL' oturumlarıyla OHAL sürecinde yaşananlar tartışılıyor.

YILMAZ: SALDIRI SADECE SAVUNMA HAKKINA DEĞİL

Moderatörlüğünü Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan'ın yaptığı, 'Yargıda OHAL' panelindeki ilk konuşmayı OHAL döneminde kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği'nin Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz yaptı. Mahkemelerde muhalif sesleri savundukları için cezaevinde olan tüm meslektaşlarını selamlayarak konuşmasına başlayan Yılmaz OHAL döneminde yalnızca savunma hakkına saldırı olmadığını belirterek, "Şu anki siyasal iktidar suç ve suçlu yaratmaktadır" diye konuştu.

YÜCETÜRK: 'BİZİM SÖZÜMÜZDEN ÇIKARSANIZ AKIBETİNİZ BÖYLE OLUR' MESAJI VERİYORLAR

Yılmaz'ın ardından Yargıçlar Sendikası Üyesi Bülent Yücetürk konuşmasını yaptı. 15 Temmuz darbe girişimi ardından aydın ve ilerici meslektaşlarının görevlerinden alındığını belirten Yücatürk, "Kapatılan YARSAV'ın içindeki demokrat savcıların da bir kısmının görev yerleri değiştirildi. Geride kalan hakim ve savcılara ,'bizim sözümüzden çıkarsanız akıbetiniz böyle olur' mesajı vermeye çalışıyorlar" dedi.

KÖKSAL'DAN TÜRKİYE- FRANSA KARŞILAŞTIRMASI

'Yargıda OHAL' forumunda daha sonra İstanbul Barosu üyesi Duygu Köksal'ın söz aldı.  Hükümet tarafından OHAL döneminde alınan kararlara Avrupa Konseyi'nin tepkilerini anlatan Köksal, Kasım 2015'te OHAL ilan edilen bir diğer Avrupa ülkesi Fransa örneği üzerinden karşılaştırma yaptı.

Avrupa Konseyi'nin hazırladığı raporlarda Türkiye'deki OHAL sürecinin denetlenebilir olmasını istediğini aktaran Köksal, Fransa'da iki yıl sonra kaldırılan OHAL süreci ile Türkiye'yi şu sözlerle kıyasladı:

"Fransa'ya baktığımızda Kasım 2015'tir OHAL'in ilanı. Türkiye ile aynı verilerle Avrupa Konseyi'ne sunmuştur bunu. Fransa'daki uygulamaya baktığımızda ilk altı aylık dönemde tedbirlerin yoğunlukla uygulandığını ve durumun gerektirdiği ölçünün aşılmadığını görüyoruz. Meclisin aldığı internetle ilgili bir tedbirleri de var. 2015'ten 2017'ye kadar hiç uygulanmadı. Bizde ise 35 bin sosyal medya hesabı üzerinden işlem yapıldı. Uluslararası mercilerde önce adaletin ülke içerisinde sağlanması gerekir. Fransa'da bunun en büyük güvencesi Anayasa Mahkemesi'dir. Bu kuruma 9 tane Anayasa'ya aykırılık başvurusu yapılmış OHAL sürecinde. Fransa kanunlarla düzenlemeleri yaparken biz Kanun Hükmünde Kararnameyle yaptık. Aynı zamanda Fransa'da Anayasa Mahkemesi denetimi yaparken bizde daha önce aldığı kararlara rağmen Anayasa Mahkemesi KHK'lara karışmayacağını ilan etti."

AKADEMİDE VE SİVİL TOPLUMDA OHAL

Forum'un ikinci bölümünde 'Akademide ve Sivil Toplumda OHAL' başlıklı oturum gerçekleştirildi. Eski CHP Milletvekili ve AİHM yargıcı Rıza Türmen'in moderatörüğünü yaptığı oturuma İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, ihraç edilen akademisyenler Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Ayşen Uysal, Fatma Bostan Ünsal, Yüksel Caddesi'ndeki eylemlerini sürdüren Veli Saçılık ile Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü katıldı.

KABOĞLU: OHAL ANAYASAL DÜZENİ KALDIRMAK İÇİN KULLANILDI

Marmara Üniversitesi'ndeki görevinden ihraç edilen Anayasa Profesörü İbrahim Kobaoğlu, konuşmasında şunların altını çizdi:

"KHK'lerin büyük bir kısmı hukuken yok hükmündedir. Sonuncusu ise sadece hukuken değil, devletin varlık nedenini sorgulatan bir KHK'dir. Olağanüstü döneminde Anayasa değişikliği yapılamaz. Bunu defalarca dillendirdik. Ne pahasına yapıldı, Anayasal düzeni ortadan kaldırma pahasına. 20 Temmuz gecesi Anayasal düzeni yeniden tesis etmek için ilan edildi OHAL, ama Anayasal düzeni kaldırmak için kullanıldı. 16 Nisan Referandumu ile OHAL'in ikinci dönemi de tamamlandı. OHAL'in üçüncü dönemi şu anda yaşadığımızdır. 16 Nisan'da onaylanan metne göre öngörülen seçim tarihi 3 Kasım 2019. 16 Nisan'ın açtığı olanaklar ve düzenleme doğrultusunda '16 Nisan benim kişisel projemdir diyen kişi' kazanırsa tek kişilik kalıcı OHAL'i yaşayacağız. Dördüncü döneme geçip geçmemek bizim elimizde diye düşünüyorum."

ÜNSAL: TOPLUMU DAHA CAHİL, DAHA YOKSUL VE DAHA UMUTSUZ YAPMAK İÇİN

Kaboğlu'ndan sonra süz alan Muş Üniversitesi'nde öğretim üyesiyken KHK ile ihraç edilen Fatma Bostan Ünsal, "Ülke yöneticileri o toplumun daha cahil daha yoksul ve umutsuz olmasını istiyorlarsa şimdiki gibi bir OHAL ilan etsinler ve bunu uygulasınlar" dedi.

UYSAL: SORUŞTURMALARDA KENDİMİZİ SUÇLAMAMIZ İSTENİYOR

Barış Bildirisi'ne imza attığı için Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki görevinden açığa alınan Prof. Dr. Ayşen Uysal yaşadıklarını anlatma aşamasından sıkılıp, bir şeyler yapma aşamasına geçtiklerini söyledi. Akademiyi her yere taşıdıklarını belirten Uysal, şöyle konuştu: "Bilimin sadece üniversite içerisine sınırlandırılmayacağını göstermek direnmenin en güzeliydi. İdari soruşturmalar sopa olarak kullanılıyor. Geride kalanları bilim yapamaz hale getiriliyor ve korku ortamını giderek bu kurumlara yerleştiriliyor. 'Hukuksuzluk' diyoruz ama ben kuralsızlık diyorum ve daha tehlikeli boyut kazanıyor. Sadece yargı değil üniversiteler de bunu sürdürüyor. Açılan soruşturmaları görüyoruz. Soruşturmalarda kendinizi suçlamanız isteniyor."

TÜRKDOĞAN: SÜREKLİ SORUŞTURMA VE DAVA BASKISI HİSSEDİYORUZ

Daha sonra konuşan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, OHAL döneminde açıklama yapmak istedikleri salonların yasaklandığını, Van şube binasında merkezden gönderilen açıklamanın yaptırılmadığını yaptıkları açıklamalar hakkında da soruşturma açıldığını söyledi. Türkdoğan, "Bizler çok kötü koşullarda çalışıyoruz. Çok sayıda arkadaşımız hakkında soruşturmalar devam ediyor. Sürekli soruşturma ve sürekli dava baskısı hissediyoruz" dedi.

GÜLLÜ: KADIN CİNAYETLERİ BU DÖNEMDE ARTTI

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, KHK'lar ile 32 bin 400 kadının ihraç edildiğini, 35 kadın belediye başkanının da görevden alındığını söyledi. Kadın cinayetlerinin bu dönemde arttığını belirten Güllü, "Kadınlar şiddet gördüğünü karakolda söylediğinde 'darbe var polis size yardım edemez' dendi. Yargı içerisindeki cezasızlık da bu cinayetleri arttırıyor. Erkekleri OHAL'de yanı başımızda görmek istiyoruz" diye konuştu.

Serkan: Forumun 'Emekte OHAL' konulu oturumuna TTMOB Yönetim Kurulu üyesi Kemal Zeki Taydaş, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Raşit Tükel, DİSK Başkanı Kani Beko ve Birleşik Kamu- İş Konfederasyonu Başkanı Mehmet Balık (soldan) katıldı.

TÜKEL: OHAL SERMAYE İÇİN GÜVENCE ANLAMI TAŞIYOR

Forumun 'Emekte OHAL' oturumu "OHAL bir anlamda sermaye için güvence anlamı taşıyor" diyen Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Raşit Tükel'in moderatörlüğünde başladı. Oturuma Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Kani Beko, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Birleşik Kamu- İş Konfederasyonu Başkanı Mehmet Balık ve TTMOB Yönetim Kurulu üyesi Kemal Zeki Taydaş katıldı.

BEKO: FETÖ ÖRGÜTÜ ARAÇ OLDU

15 Temmuz darbe girişiminin ardından DİSK'in tepkisini hatırlatan Kani Beko, hükümetin OHAL dönemindeki politikalarını eleştirerek, "FETÖ örgütü giderek araç oldu. Eşitlik demokrasi kardeşlik adalet sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi verenler hedef oldu" dedi.

Kanun Hükmünde Kararname ile taşeron işçi düzenlemesi yapılmasını eleştiren Beko şöyle devam etti: "Taşeron bizim ülkemizin kanayan yarası. 2002 yılında AKP döneminde bu sistem kuruldu. Bir ay önce gündeme gelince biz de sevindik. 3 milyon kadro bekleyen taşeron işçisinin sadece Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM gibi 12 kurumlarda çalışan işçileri kapsıyor. Kamuda çalışıyorsanız kit belediyede çalışıyorsanız bit olacaksanız. Somada ölenlerin tamamı taşeron, Isparta'da ölenlerin tamamı taşeron bunlar kadroyu hak etmiyorlar mı? Biz bunları toplantılarda tartışıyorduk geçmişte. Taşerona kadro verecekse siz KHK ile bunu veremezsiniz. Eğer veriyorsanız Anayasa'yı ihlal ediyorsunuz. Topal ördek misali taşeron işçilere kadro verdiklerini söylüyorlar."

BOZGEYİK: SİVİL DARBE SÜRECİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ

15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleşmesi durumunda da bugünkü mağduriyetlerin ortaya çıkacağını söyleyen KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, "Yaşamış olduğumuz dönemde bir sivil darbe süreciyle karşı karşıyayız" dedi.

BALIK: BİRLİKTE OLDUĞUMUZU AKP'YE HİSSETTİRMELİYİZ

Birleşik Kamu- İş Konfederasyonu Başkanı Mehmet Balık, "Biz gücümüzü, birlikte olduğumuzu AKP'ye hissettirmeliyiz. OHAL'e karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Alanları doldurmalı bedeli neyse bunu göze almalıyız" diye konuştu.

Kamu kurumlarında işe alma süreçlerine değinen Balık," Mülakatla devlet memur alma başladıysa yandaş devlet memuru dönemi başlamış demektir. En başta karşı durmamız gereken mesele mülakattır. AKP'li kendi yandaşlarını kamuya taşıyacak. Taşeron işçilere de mülakat yapacaklar" dedi.

TAYDAŞ: AKP, OHAL'İ MUHALEFETİ BASTIRMAK İÇİN KULLANIYOR

TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Kemal Zeki Taydaş ise şunları söyledi: "Darbecilerle mücadele etmek için çıkarılan OHAL'i AKP'nin rant düzenine, rüşvet çarkına karşı çıkan toplumsal muhalefeti bastırmak olduğunu şimdi daha iyi görüyoruz. İşçilerin grevlerini, kitle örgütlerinin basın açıklamalarını yasaklamalarının başka hiçbir açıklaması olamaz. Stadyumda pankart açan taraftarların, gazetesinde haber yapan gazetecilerin tutuklanmasının başka hiçbir açıklaması olamaz. 10 Ekim katliamında kaybettiklerimizi anmamıza gaz bombalarıyla saldırmalarına başka hiçbir açıklama olamaz."

'OHAL'de Yeter' forumunun son bölümde ise medyada OHAL'in etkisi konuşuldu. Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün moderatörlüğündeki oturumDa Sözcü Gazetesi muhabiri Gökmen Ulu, Gazeteci Nevşin Mengü ve Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu konuştu.

'OHAL'de Yeter' forumunun son oturumuna gazeteciler Gökeçer Tahincioğlu, Erdem Gül, Nevşin Mengü ve Gökmen Ulu (soldan) katıldı.

TAHİNCİOĞLU: MİLLİ GAZETECİ VELİ'Yİ HABER YAPMAZ

Otosansürün yeni kuşak muhabirlerde büyük sorun olduğunu söyleyen gazeteci Gökçer Tahincioğlu, "Hakikatle ilişkili olmayan haber dili meşru oldu" sözlerini şöyle sürdürdü:

"Veli Saçılık ile 20 yaşında tanıştım. 20 yıldır Veli'yi haber yapıyorum. Beni ilk 'KHK ile ihraç oldum' diye aradığında, 'yine mi' dedim Veli'ye. Bizim yasalarımız olağanüstü dönemlerde yapılıp kademe kademe iyileştirilmeye çalışılıyor. Yeni Türkiye'nin OHAL'inde ne değişti? Devletin bilinç altında ne varsa iktidarın söylemiyle birleşerek su yüzüne çıkan bir dünyayla karşılaştık. Bunu da milli gazetecilikle adlandırdılar. Milli gazeteci Veli'yi haber yapmaz. Devletin aleyhinde bir haber yapmaz. Geçmişte ne varsa oturtuldu milli gazeteciliğe. Milli gazeteciliğin içerisine sığmak istemeyen gazeteciler hakkında birçok dava var. "

NEVŞİN MENGÜ: BELÇİKA'DAYMIŞIZ GİBİ DAVRANIYORUZ

"Biz her şey meşruymuş gibi davranıyoruz" diyerek konuşmasına başlayan gazeteci Nevşin Mengü, şunları söyledi: "Normal seçimler oldu, seçimle bir iktidar oturuyor ve burası Belçika'ymış gibi davranıyoruz. Bu bir rejim artık. Bir rejimle baş başayız. Bu rejimin meşrutiyeti de kocaman soru işaretleriyle çevrili. Medya da çok önemli bu rejim için. 'Erdoğan çok pragmatist, bir gün onu diyebilir bir gün bunu' gibi düşünülüyor. Erdoğan pragmatist değil bence idealist. İçe kapalı, dışa nefretle bakan kendisi gibi olmayandan nefret eden bir toplum yaratmaya çalışıyor. Bence oldukça başarılı. Medya da bunu yaparken aracı. Bu rejime karşı olduğumuzu belirli aralıklarla dünyaya duyurmak zorundayız. OHAL'de geçici bir şey değil. Artık Türkiye'nin kalıcı rejimi bu."

OHAL'in medyada yansımaları üzerine konuşan gazeteci Gökmen Ulu medya çalışanlarının yaşadıklarını şu örnek üzerinden anlattı: "Geçen ay İzmir'in Dikili ilçesinde bir sapığın  çocuklara tecavüz ettiği ortaya çıktı. Gazeteciler de haber için hemen oradaydı. Oranın Emniyet müdürleri gazetecilere müdahale ettiler. 'Çekme, haber yapma, sus' dediler. Fotoğraf makinelerine el koymaya çalıştılar, fotoğrafları sildirmeye çalıştılar ve kolluk kuvvetleri gazetecilere 'OHAL var' diyebildi."

12 MADDELİK SONUÇ BİLDİRİSİ

Konuşmaların ardından CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın sonuç bildirgesini okumasıyla forum tamamlandı.

'OHAL'de Yeter' forumunun 12 maddelik sonuç bildirgesi ise şu şekilde:

• OHAL derhal kaldırılmalı ve KHK düzenine son verilmelidir. Bu süreçte oluşturulan OHAL Komisyonu, Venedik Komisyonu’nun tavsiyelerine uygun kurulmamıştır. AİHM’in içtihatlarında değerlendirme kriterleri bellidir. Bu kriterlere göre inceleme yapılıp, yapılmadığı bildirilmelidir. Verilen kararlar acilen açıklanmalı, komisyon önünde savunma hakkı tanınmalı ve kararlar ilgililere tebliğ edilmelidir.

• Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama ve denetleme yetkisi tekrar teslim edilmeli, gasp edilen milletvekili hakları iade edilmelidir. Yasama sorumsuzluğunun Anayasal bir hak olduğu ve Anayasa Mahkemesi’nin içtihatları doğrultusunda, milletvekilinin salt kendisini değil, bütün bir milleti temsil ettiği de değerlendirilerek, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

• OHAL gerekçe gösterilerek valilikler tarafından ilan edilen, başta toplantı ve gösteri özgürlüğünü kısıtlayan tüm kararlar ile sokağa çıkma yasakları olmak üzere, özgürlüğü kısıtlayıcı tüm yasaklar derhal kaldırılmalıdır. Bu yasaklara uyulmaması gerekçesiyle yürütülen tüm soruşturmalar ve verilen cezalar kaldırılmalıdır.

• Haklarında ihraçlarını gerektirecek bir kesin hüküm yokken ihraç edilen yüz bini aşkın kamu görevlisi, tam anlamı ile açlığa terk edilmiştir. Bu durum, salt kendileri değil, bakıma muhtaç ailelerini de etkilemektedir. Bu durumun yaşam hakkı gibi temel bir hakkın ihlaline neden olduğu açıktır. Bu nedenle, 657 Sayılı Yasa’ya da uygun olarak haklarındaki ihraç işlemi, açığa alma işlemine dönüştürülerek, kendilerine adli ve idari adil yargılanma hakkı tanınmalıdır.

• İhraçları nedeni ile açlık grevine giren ve bugün 313. günü geride bırakan, eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın yaşama hakkının, içinde bulundukları hassas durum da göz önüne alınarak derhal görevlerine iade edilmelidir.

• İfade, konuşma ve basın özgürlüğü üzerindeki baskılar sona erdirilerek, yaptıkları haberler, yazıları ve konuşmaları nedeniyle cezaevinde bulunan basın emekçileri özgürlüklerine kavuşturulmalıdır.

• FETÖ ile uzaktan yakından alakaları olmamasına karşın, yalnızca muhalif oldukları için hukuka aykırı olarak kapatılan demokratik kitle örgütleri bir an önce açılmalı, el konulan yazılı ve görsel medya kurumları teslim edilmelidir.

• İhraç edilmiş olan ya da haklarında adli ve idari soruşturma olmayan akademisyen ya da diğer çalışanların, başka alanlarda çalışmasını yasaklayan düzenlemeler derhal kaldırılmalı, iptal edilen pasaportları iade edilmelidir.

• Cinsiyetçi, ayrımcı, anti-laik, bilim dışı uygulamalarla doldurulan eğitim programlarına derhal son verilmelidir.

• AKP’nin görevden baskıyla el çektirdiği AKP’li belediye başkanları ve diğer siyasetçiler hakkında soruşturma başlatılmalıdır.

• OHAL döneminde gerçekleştirilen tüm idari işlemler ve kamu ihaleleri bağımsız bir komisyon tarafından incelenmelidir.

• Paramiliter oluşumlar ile ordu ve polis teşkilatındaki gayrimeşru siyasi oluşumlara ilişkin iddialar, bağımsız yargı organlarınca incelemeye alınmalıdır.