“Baktın Afrin hoş değil, Menbiç’i dolaş da gel..” Klarnet eşliğinde sergilenen bu komiklik karşısında ne yapılabilir ki? Erdoğan gülmüş, Akar “asker ciddiyeti” ile gülümsemiş. Bi dolu “adamın” eşlik ettiği gösteri sırasında zılgıt sesleri de yükseliyor.
Gülünen ne? Bir halkın kadimden bu yana yaşadığı yerinden, yurdundan edilmesine neden olan savaş.
“ÖSO talancıdır, kızlarımıza tecavüz etti” sözlerini “sehven” değil taammüden ve ısrarla "YPG talancıdır" şeklinde yayınlayan “gücü özgürlüğünde” medyanın hakim olduğu bir ülkede vicdan aramak beyhude.
Lider ya da devlet adamı ciddiyetinin ayaklar altına alındığı bir dönem yaşıyoruz. Yeni başlamadı bu.
Afrika'daki ağaç işletmesinde kendi çalışanlarını sömüren bir filozof bozuntusunu siyasi danışmanı yapan Sarkozy, meşhur partilerinde boy gösteren Berlusconi, kendi ülkesinde bile ciddiye alınmayan Hollande ve bu sürüyü yöneten Obama – Clinton ikilisini unuttuk mu?
Bu “politika tarzı” söylediğinin tam tersini yapma, olanı olduğundan çok farklı gösterme, kendi halklarına yalan söyleme, talan ve vurgunculuk, liderlerin bir popstar gibi davranması ilkeleri üzerine kurulu.
Savaş açılan yerlerde ölenler bu politikalara gerekçe oluşturacak sayılardan ibaret. Savaşın yol açtığı yıkımın, verilen insan kaybının hiç önemi yok. “Teröre karşı, insanlık için, demokrasi için” dersiniz, yığınlar da bal gibi yutuverir!
Tam da Nevruz günlerinde, tam da Paskalya kutlanırken, daha birkaç gün önce hayatını kaybeden insanların üzerinden, üstelik şarkılar türküler söyleyerek moral bulmak da bu politik tarzın bir tezahürü.
Bu sahneler sergilenirken bir başka yerde danışmanlar ajandada yer alan diğer bir tezahürü faş ediyor.
Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki YPG ele geçirilen coğrafyada sadece Kürt olduğu için değil, bu coğrafyada gelecekte oluşturulması düşünülen yeni düzene engel çıkartabilecek bir oluşum olduğu için de hedef alındı.
Ne diyor cumhurbaşkanının danışmanı: Türkiye’nin inşaat kalitesi hiçbir yerde yok ve bu ülkelerin (Irak, Suriye) yanı başında. Benim aile şirketim orada inşaat yaptı. Musul’un imarını Gaziantep mi yapar Washington mı? Tabii ki Gaziantep yapar.”
Çevik’in “tüccar” dış politika vizyonunu asıl ortaya koyan ise “50 şehit verdik ama Türk müteahhitleri artık Suriye’de” sözleri. Önce yıkarız sonra yapar ihracata sayarız!
Bir yandan Filistin’deki ölümlere üzülüyormuş gibi yapıp diğer yandan “terör örgütü” gerekçesi ile Afrin’de yerlerinden yurtlarından edilen insanlarla ucuz yorumcuların ucuz yorumları eşliğinde alay edip gelecekle ilgili “taahhüt” planlarınızı açıklayacaksınız. Hadi başkalarını alaya alıyorsunuz, kendi kutsallarınızın da mı değeri yok sizin yanınızda?
50 asker, yüzlerce Kürt’ün hayatını kaybetmesi, binlerce kişinin evlerini yurtlarını terk etmeleri önemli değil, hayat devam ediyor. Sen yaşamana bak dostum!
Türkiye’de yaşadığımız günler bu “güzellikteyken” Gazze’de 16 Filistinli, İsrail keskin nişancılarının ateşiyle hayatını kaybediyor.
Filistin “kutsal dava” olduğu için Erdoğan sessiz kalmıyor tabii, Netanyahu’ya yükleniyor, “sen teröristsin” diyor. Netanyahu’nun cevabı gecikmiyor: "Ayrım yapmadan sivilleri bombalayan birinden ders almayız!"
Yeri gelmişken pek bilinmeyen bir olayı da aktaralım: Mavi Marmara olayında kendince mücadele verip hayatını kaybedenlere “kan parası neyinize yetmiyor, oturun oturduğunuz yerde” diyen zihniyetin dünya – ahiret senkronizasyonu yeni değil aslında. Mavi Marmara’dakiler uyarılara rağmen bile bile ölüme gönderilmeden önce yapılan görüşmelerde gemiye göstericilerin yanı sıra “çimento” yüklenmesini de isteyenler olmuştu. Tıpkı şimdi yaptıkları gibi kutsallaştırdıkları savaşa ticareti de iliştirivermişlerdi o zaman da.
Erdoğan - Netanyahu atışmalarının tarihi bize iki tarafın da sözlerini bir süre sonra unuttuklarını gösterdi. Bu nedenle “heyecanın geçmesini” bekleyelim.
Coğrafyamızın liderleri öyle de diğerleri daha mı iyi? ABD başkanı Trump, Suriye’den çekileceklerini açıkladı, kendi dışişleri bakanlığı “haberimiz yok” dedi. Trump YPG’ye yardımı durdurduğunu da açıkladı. Bugüne kadar söylediklerinin tam tersini yaptığı çok görülen bir liderin sözlerinden yola çıkıp “önümüzdeki günlerde Suriye’de ve bölgede şu da olabilir” öngörüsünde bulunmak mümkün mü?
Ya Fransa’nın topa girip “eski sömürgemizde biz de varız” çıkışına ne demeli? Macron kendisini Mitterand sanıyor ama o günler çoktan geçti. Fransa, İngiltere, ABD bu coğrafyada süregelen oyunda majör olmaya çalışıyor lakin coğrafyanın asıl sahibi olan halkları dikkate almadan yürütülen vizyonsuz, öngörüsüz politikalarla başarısız olmaları kaçınılmaz.
Uluslararası politikada görülen bu ciddiyetsizlik kim bilir daha ne kadar sürecek? Liderlerin eskiden “kavga çıkartacak” sözlere bile gülüp geçmeleri olgunluklarından değil hafifliklerinden. Hiçbiri savaşı göze alamaz. Çünkü bağlı oldukları ekonomik düzen halkları inim inim inletse de kendilerini besleyebiliyor daha.
Bu siyaset ve dış politika tarzında en önemli belirleyici ekonomik çıkarlar. Fransa’nın Suriye’de bulunduğu yerdeki Fransız çimento şirketinin fabrikası mesela.
Basit bir Türk’ün, Kürd’ün, Arap'ın, Filistinlinin hayatı değil ki önemli olan. Bu liderler için halklar çimento fabrikalarının, petrol kuyularının bekçiliğini yaptığı, üsleri koruduğu sürece “değerli.”
Bu hayat gailesinde yığınları bekleyen şey en iyi ihtimalle yerinden edilmek. Ölürlerse de üzülmesinler. Hikayelerini anlatacak, şarkılarını söyleyecek meddahtan çok ne var?