Yazının bir önceki bölümünde Çin’in
ekonomik büyümesini desteklemek için hem kendi kömür kaynaklarını
kullanarak, onlar yetersiz kalmaya başlayınca da gelişmekte olan
ülkelerde yaptığı kömür bazlı enerji yatırımlarından bahsetmiştik.
Çin, 2013’te başlattığı Kuşak ve Yol Projesi'nin karbon salımını
yükseltmesine gelen eleştirilere karşı ve kendisine yeni finansal
piyasalar açmak için, çevre dostu teknolojiler üretmeye ve satmaya
yönelmişti. Geldiğimiz noktada Paris İklim Anlaşması’nın en güçlü
destekleyicilerinden biri Çin ve Kuşak ve Yol Projesi'yle yatırım
vadettiği ülkelere de karbon salımını azaltmaları dayatacağının
sinyallerini veriyor.
Türkiye bu ülkelerden biri. Türkiye, Kuşak ve Yol Projesi'nin
fonlarını yönetecek olan Çin güdümündeki Asya Yatırım ve Altyapı
Bankası’nın kurucularından olarak niyetini belli etti. Ama
hükümetin Çin’le ilişkisinin inişli çıkışlı olması ve bürokrasinin
Avrupa odaklı olmasının sonucu bu yüksek sermayeli girişimden
faydalanacak somut önerilerle uzun süre gelemedi. Son zamanlarda
hükümetin Kuşak ve Yol zirvelerinde varlık göstermeye gayret
ettiğini görüyoruz. Aynı zamanda, özellikle enerji alanında, Çin
yatırımları ciddi bir artış göstermekte.
Türkiye enerji alanında Çin yatırımlarına yönelmiş durumda ama
TEPAV Proje Yöneticisi, Türkiye’nin yeşil ekonomiye dönüş sürecini
yakından izleyen ekonomist Bengisu Özenç’in uyardığı gibi, bugüne
kadar bu yatırımlar kömürlü termik santral gibi karbon salımını
arttıracak teknolojiler içeriyordu. Şimdi Çin de yatırım yaptığı
ülkelerde artık yeşil teknolojilere geçilmesini talep ediyor.
Türkiye büyük ölçekli enerji yatırımları için dış yatırım
kredilerine bağımlı bir ülke. Avrupa yüksek karbon salımlı
teknolojiden çevre dostu enerji teknolojilerine geçtiği için
Türkiye’nin yatırımları “ölü yatırım”a dönüşmek üzere. Avrupa
ülkeleri ve AB gibi uluslararası kurumlardan gelen krediler son
yıllarda sürdürülebilirliği öncelediği ve Türkiye’nin bu alandaki
taahhütleri yeterli görülmediği için düşmüş durumda. Yeşil
teknolojiye geçiş yapmak için ihtiyacı olan sermayeyi ise mevzuat
eksiklikleri ve buna gönüllü bir siyasi iradenin yokluğunda çevre
dostu bir politika izleyeceğine inandıramadığı Avrupa’dan temin
edemiyor. Tam bu noktada Çin, 2 Eylül’de yayınladığı ve Kuşak ve
Yol ülkelerine yeşil yatırımın sinyallerini verdiği raporla
Türkiye’nin imdadına mı yetişti?
Aslında, Türkiye’de yeşil yatırım bir süredir var. Yenilenebilir
enerji ve diğer sürdürülebilir teknolojilere yatırım ağırlıklı
olarak Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı,
Küresel Çevre Fonu ve İklim Yatırım Fonu gibi çoğunluğu AB kaynaklı
fonlarla sağlanıyor. Türkiye, yeşil teknolojilere geçmek için
BM’nin Yeşil İklim Fonu’ndan da yararlanmak istiyor ama henüz bu
gerçekleşmediği için imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nı meclisten
geçirmiyor.
Yeşil finansmana gelince, Paris İklim Anlaşması’na hazırlıkların
hızlandığı 2012 yılından sonra birçok bankanın yeşil finansman için
kredi verdiğine tanık oluyoruz. Buna rağmen Türkiye’de Avrupa’daki
diğer ülkelere kıyasla yenilenebilir enerji teknolojileri
kullanımında bir artış gözlemlenmemiş. Bunun nedeni olarak yetersiz
altyapı ve mevzuatların yatırımcıyı vazgeçirecek kısıtlamalarla
dolu olması gösteriliyor. Örneğin, Kuloğlu ve Öncel (2015)
alternatif enerjili iş modellerinin karbon salımlı modellerden daha
yavaş kâr etmeye başladığını ve Türkiye’deki alım teminatlarının
yatırımcıların iflas etmesini engelleyecek kadar uzun olmadığını
söylüyor. Ayrıca, Türkiye’de elektrik şebekelerinin rüzgar enerjisi
gibi alternatif sistemleri taşımaya uyumlulaştırılması ve doğal
kaynaklara yakın trafolar kurulması gerekiyor.
Türkiye, Çin’in karbonsuzlaştırmak isteyeceği Kuşak ve Yol
ülkeleri arasında. Bu raporda önerilen çözümlerin Türkiye için ne
kadar yapılabilir olduğunu sorduğumda, Özenç, halihazırda karbon
emisyonları ya da iklim değişikliğiyle mücadele konusunda yeterince
iddialı hedefleri olmayan ülkeler için sürüdürülebilirlik
risklerinin daha yüksek olduğunu ve Türkiye’nin de, mevcut ve
planlanan fosil yakıt ağırlıklı yatırımları ve sera gazı
emisyonlarında ortaya koyduğu “artıştan azaltım” hedefi ile, bu
gruptaki ülkeler arasında değerlendirildiğini ifade etti.
Velhasıl, eğer Çin Türkiye’yi yeşil yatırıma ikna edecekse bu
yapısal engelleri de çözecek bir öneri paketiyle gelmek durumunda.
Örneğin, sadece yeşil teknolojinin transferi değil,
izleme-değerlendirme süreçlerinde de Türkiye’ye destek olacak bir
yatırım önerisi Türkiye hükümetinin motivasyonunu arttırabilir.
Tsinghua raporunda bu ihtiyaçtan bahsedilmiş ama Çin’in böyle bir
öneriyle gelip gelmeyeceğini ve Türkiye’de bürokratik kurumlarda ve
finansal piyasalarda yeşil ekonomiye duyulan ilginin hükümete de
sirayet edip etmeyeceğini zamanla göreceğiz.
Aynı durumun diğer Kuşak ve Yol ülkeleri için de geçerli
olacağını varsayabiliriz. Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde üç ana
hattan Avrasya’yı demir ağlarla döşemek istediğinde de aynı mevzuat
ve altyapı sorunu karşısına çıkmıştı. Bugün yapılan demiryollarının
tam kapasitede kullanılamıyor olmasının nedeni de bu.
Yani, yeşil yatırım diye çuvalla para akıtmak, demiryolları
örneğinde olduğu gibi, yetmeyebilir. Çin’in ya da istediği olursa
BM sponsorluğundaki bir platformun ilk önce Kuşak ve Yol
ülkelerinin mevzuatlarını uyumlulaştırmak için çalışması gerekiyor.
Mevzuat uyumluluğu ise Çin’in bölgeleselleşme pratikleri anlamında
hiç onaylamadığı AB örneğini çağrıştırıyor. Çin defaatle üye
ülkelerin içişlerine müdahale edecek bir bölgesel örgütlenmeye
karşı olduğunu ve Kuşak ve Yol’un bu anlamda bir bölgesel örgüt
olmadığını, esnek ve açık üçlü bir ağ kurma süreci olduğunu ifade
etmişti. Kuşak ve Yol'da karbon salımını durdurma gayesi bu dış
politika prensibiyle çeliştiğinde Çin’in tavrı ne olacak,
göreceğiz.